‘Xaşkan baskınında yüz yıllık inkar ve imhayı gördük'
- 11:16 23 Haziran 2022
- Güncel
Zelal Tunç
VAN - Xaşkan mahallesine yapılan baskını değerlendiren HDP Van Milletvekili Muazzez Orhan, bölgede tarım ve hayvancılığın mera yasaklarıyla bitirildiğini ve yüz metrede bir kalekollar inşa edildiğini vurgulayarak halkın "açlıkla terbiye" edilmeye çalışıldığına dikkat çekti. Muazzez, baskının savaş görüntülerini andırdığını belirterek “Erkek devlet şiddetinin tüm yönlerini baskında gördük” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Muazzez Orhan, Van’ın Başkale İlçesine bağlı Sersul Mezrasında bulunan Xaşkan Mahallesinde 20 Haziran günü onlarca asker tarafından düzenlenen baskında yaşanan ihlallere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Her yüz metrede bir kalekol inşa edilmiş’
Kürdistan’da yaşanan ihlallerin yeni olmadığını ancak Xaşkan’da yaşanan baskının dijital medyaya yansımasıyla vahşetin boyutunun kamuoyuna yansıdığını belirten Muazzez, “Bir gözaltı olayında defalarca havaya ateş açılması ancak vahşetle tanımlanabilir” sözlerini kullandı. Başkale ilçesinin coğrafik olarak dağlarla çevrili olduğunu ve bazı köylerin İran’la sınır olduğunu kaydeden Muazzez, “Beş yıl öncesinde ilçe sakinlerinin tek geçim kaynağı sınır ticaretiydi. Ancak yayla yasakları ve mevcut ithalat ve ekonomik kriz nedeniyle hayvancılık yok olmayla yüz yüze. İklimin elverişsiz olmasından kaynaklı tarım yapılamıyor. Sınır kapıların kapatılması ile her yüz metrede bir yapılan kalekollar nedeniyle insanlar sınır ticareti yapamaz halde” dedi.
‘Daha öncede askerler korkutma yöntemi olarak kullanılmış’
İktidarın Başkale ilçesine dönük özel politikalar yürüttüğünü vurgulayan Muazzez, “Yani iradesi teslim alınamayan Başkale halkı bu şekilde baskınlar yapılarak sindirilmeye çalışılıyor. 3 yıl önce İran’da meydana gelen deprem nedeniyle sınır köylerinde büyük bir yıkım oluşmuştu. Köylere giden AKP’li vekiller halkı tehdit ederek götürmedikleri yardımları ‘razı değilseniz çeker hepsini götürürüz’ demiş, askerlerle yine bir gövde gösterisi yaparak halkı korkutma yöntemini uygulamıştı. Burada sistematik olarak halkı bastırma politikası yürütülüyor” ifadelerini kullandı.
‘Savaşta bile göremeyeceğimiz bir olay yaşatıldı’
İnsanların yanı başlarının karakolla çevrildiğini ve her an şiddetle karşı karşıya olduklarına dikkat çeken Muazzez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yurttaşların kendi telefonlarından olay anını çektiği görüntülerde askerin darp ettiği kadın, ‘ daha ben iki gün önce askerlere leğenlerle ekmek pişirdim, bulaşıklarını yıkadım’ diyordu. Kıt, kanaat geçinen yurttaşlar askerlere hayvanlarını kesip yemek yaptıklarını söylüyor. ‘Ne oldu bizlere bu muamele neden yapıldı’ ifadeleriyle şaşkınlıklarını belirtiyorlardı. Yani kendilerinin denetiminde olan bir köyde üstelik evinde kalan yurttaş nasıl oluyor da 12 yıldır bulunamıyor. Havaya dakikalarca ateş açmak savaşta bile karşılaşmadığımız bir olay. Kadınların, küçük çocukların yıllarca atlatamayacağı bir travmaya da neden olan bir uygulama" sözlerini kullandı.
‘Açlıkla terbiye etmeye çalıştığı halkı, korkuyla biat ettirmeye çalışıyor’
Sınır kapılarının kapatılması, mera ve yaylaların yasaklanarak hayvancılığın bitirilmesi, akaryakıta yapılan zamlar ile birlikte bölgede tarımın bitirilme noktasına geldiğine dikkat çeken Muazzez, “ Halkı açlıkla, yoksullukla terbiye etmeye çalışan bir sistem var. Bu da yetmiyormuş gibi; silah gücüyle, güvenlik güçlerinin gövde gösterisiyle korku salarak, halk biat ettirilmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı.
‘Erkek devlet şiddetinin tüm boyutlarını gördük’
“Silah ve üniforma erkeklikle özdeşleşmiş bir olgudur” diyen Muazzez, “ Orada kadınlar itirazlarıyla çaresizce ne yapacaklarını bilmeden, sadece çığlıklarıyla seslerini duyurmaya çalışıyor. Bu görüntüler de aynı zamanda kadının üzerindeki erkeklik tahakkümünü de gördük. Kadınlara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulandı. Yani erkek devlet şiddetinin tüm yönlerini baskınla gördük” diye konuştu.
‘Kadınlar çığlıklarıyla helikopter olayı gibi bir durumu önlemeye çalıştı’
Van valisinin açıklamalarına da tepki gösteren Muazzez açıklamanın tamamen şiddeti meşrulaştırdığını vurguladı. Daha önce Çatak ilçesinde Servet Turgut ve Osman Şiban’ın helikopterden atılmasını örnek gösteren Muazzez, aynı şiddetin tekrar devreye konduğunu belirterek “ Van valisi olayı terörize ederek, tepki verilmesi gereken bir durumun olmadığını öne sürdü. Şiddeti sıradan ve normalize etmeye çalışıyor. Bu halk herhangi bir polis, asker baskınında başına ne geleceğini bilmediği için tepki veriyor. Kadınların da tepkisi buydu. Geleceklerinden kuşku duydukları için çığlıklarıyla Osman Şiban ve Servet Turgut’un maruz kaldıkları gibi bir işkenceyi önlemek istediler” dedi.
‘Başkale halkı bu politikalarla sindirilemez’
Yüzyıllardır Kürt halkına dönük korku, sindirme, bastırma, silah gücüyle, asker gücünün kullanıldığını kaydeden Muazzez, “Kürt halkının iradesi erkek devlet şiddeti baskısıyla teslim alınmaya çalışılıyor. 3 Haziran’da gözaltına alınan il yöneticimiz Ömer Işık gözaltına alındığında evin koridorunda ateş açılmıştı. AKP iktidarı silah gücüyle, erkek devlet şiddetini hakim kılarak topluma, özelde ise Kürt halkına mesaj vermeye çalışılıyor. Asla kabul edilecek bir şey değil. Bugün Başkale’de yürütülen bu yöntemle Kürt halkının iradesi hedef alınmıştır. Kürt halkı ve Başkaleliler bu baskınlarla sinmez. Her koşulda iradesine sahip çıkacaktır” ifadelerini kullandı.
'Tecridin kaldırılması ve toplumsal barışın sağlanması gerekiyor'
Son olarak olayın takipçisi olduklarını belirten Muazzez, 90’lardan bu yana değişen bir şeyin olmadığını yüzyılı aşkın bir inkar ve imhayla bir çözümün gelişmediğini, yapılması gerekenin demokratik çözüm yollarının geliştirilmesi olduğunu ifade etti. Muazzez “Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve toplumsal barışın sağlanması gerekir” çağrısında bulundu.