‘Dezenformasyon değil gerçek bir sansür yasası’
- 12:29 22 Haziran 2022
- Güncel
ANKARA - “Dezenformasyon Yasası”nın özünde “Sansür yasası” olduğunu belirten HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, bu yasa ile muhalif basın kurumlarını haber ve yayıncılık yapamaz hale getirilmek istendiğini söyledi. Tutuklanan Kürt gazetecilere de dikkat çeken Tayip, "Kürt halkına yönelik düşmanca politikaları ifşa etikleri için o arkadaşlarımız tutuklu" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Basın Yayın ve Propaganda Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, partisin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Tayip, Meclis’te görüşülecek “dezenformasyon yasası” ile özgür basına yönelik baskılara dair değerlendirmelerde bulundu.
Meclis’te görüşülecek “dezenformasyon yasası”nın özünde sansür yasası ve muhalif basını susturma yasası olduğunu dile getiren Tayip, “Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin özgür haber yapma özgür bir şekilde çalışma koşullarına sahip olması değildir. Aynı zamanda basın özgürlüğü toplumun özgür haber alması ve toplumun kendisini özgür bir şekilde ifade etmesi, kendi sesini doğru ve objektif olarak kamuoyuna duyurmasıdır” dedi.
‘Türkiye'nin basın tarihi geçmişi karanlık'
Türkiye’de basın özgürlüğünün varlığından bahsetmenin zor olduğunu kaydeden Tayip, Türkiye basın tarihinin son derece karanlık bir geçmişi olduğunu hatırlattı. “Abdi İpekçi, Musa Anter, Hafız Akdemir, Metin Göktepe, Ferhat Tepe ve birçok hakikat savunucusu gazetecinin katledildiği karanlık bir tarihten bahsediyoruz” diyen Tayip, “AKP-MHP iktidarı ise bu karanlık tabloyu daha koyulaştırarak, daha çekilmez hale getirerek, uzun bir süredir Türkiye’de basın özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırılması ve muhalif direnen birkaç yayını da susturma girişimlerini sürekli sürdürdü” diye konuştu.
34’üncü maddenin tehlikeleri
Sansür yasası ile iktidarın ne yapmaya çalıştığını uzun uzun anlatmanın mümkün olduğuna dikkat çeken Tayip, özellikle 34’ncü maddeye dikkat çekti. Söz konusu madde ile hakimlerin istediği zaman, istediği içeriği gerekçe yaparak muhalif basına yönelik gözaltı soruşturma furyası başlatabileceğini vurgulayan Tayip, “Bu açıdan düşündüğümüzde AKP-MHP ittifakının kendi iktidarını sürdürmek, toplumsal olarak kaybettiği gücü yeniden tahsis etmek için topluma ve muhalefete karşı kapsamlı bir saldırı politikasının içinde olduğunu söylemek gerekir. Bu yasanın bize gösterdiği şey budur. Bu kanun teklifiyle toplu ya da bireysel eylem hakkı tamamen bertaraf ediliyor. Sürdürülen baskıcı politikalar, halklar karşıtı politikalar, kadın düşmanı ve Kürt düşmanı politikaları haber yapmanın yanı sıra ona karşı direnme hakkı da hedefleniyor. Bunun bitirilmesi hedefleniyor, tepkilerin önü kesilmeye çalışıyor. Tam da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın dediği gibi ‘attığınız tweetin içi boşsa sorun yoktur’ mantığı bu yasanın mantığı oluyor” ifadelerini kullandı.
Kürt gazetecilerin tutuklanması
Yasanın hazırlığının yapıldığı günlerde muhalif Kürt basınına yönelik Diyarbakır’da operasyon başlatıldığını anımsatan Tayip, “Aslında tutuklamalar bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceğini ipuçlarını veriyor. 8 Haziran gözaltına alınan 22 gazeteci arkadaşımdan -ben arkadaşlarım diyorum çünkü yıllarca onlarla mesai yaptım- 16’sı tutuklandı. Savcılık ve emniyette sorulan sorular hem basın açısından hem de siyaset açısından dehşet verici. Gazetecilere sorulan sorular içinde ‘Bu haberi niye yaptın, bu programı niye sundun, iktidarı rahatsız eden bu dili neden haberine ya da programına yedirdin’ soruları var. İşte tam da biraz önce bahsettiğim yasanın ruhu bu sorularda saklı” şeklinde konuştu.
‘Kürt gazeteciler hakikat gazeteciliği yapıyor'
Program yapmanın yanı sıra hangi televizyona yapıldığının sorgulandığına dikkat çeken Tayip, sözlerini şöyle sürdürdü: Bunu şunu açık yüreklilikle söylemek isterim: Türkiye’de merkez basının ve medyanın yüzde 85’ini kontrol eden AKP-MHP iktidarı toplumda hegemonya kuramıyor. Toplum bu yayınlarına inanmıyor, bu televizyonlarının gazetelerinin yaptığı dezenformasyona inanmıyor. Birkaç Kürt televizyonu birkaç muhalif yayın iktidarın şaşaalı beslemesi ile ayakta duran basın kurumlarına meydan okuyacak kadar hakikat gazeteciliği yapıyor. Kürt halkına yönelik düşmanca politikaları ifşa etikleri için o arkadaşlarımız tutuklu. Kürt toplumu üzerinden yürütülen işkence ki bir gün önce Van’da gördüğümüz işkenceyi teşhir ettikleri için, bu arkadaşlarımızın gazeteciliği ile başa çıkamadıkları için bu arkadaşlarımızı tutukluyorlar.
Yasayı geri çekin
Onun için Kürt basını ile Türkiye’deki muhalif basın bu dezenformasyon yasası dedikleri ama özü itibariyle iktidarın dezenformasyonun önünü açan özgür basını, gerçek gazeteciliği engelleyen bu yasaya karşı birlikte mücadele etmelidir. Muhalefeti ve her koşulda hakikati savunan tüm güçlerin bu yasaya karşı çıkması gerekiyor. Biz yanındayız, hiçbir gazeteci arkadaşımızın mikrofonu ve klavyesi sahipsiz kalmayacak. Emniyet müdürlüklerinde sergiledikleri kameraların suç unsuru olarak gösterilmesi bu ülkenin basın tarihine karanlık bir sayfa olarak geçecektir ve o kameralar kapanmayacaktır. Buradan tekrar açık ve net söylüyoruz dezenformasyon yasasını geri çekin, dezenformasyon yapmayı hedeflediğiniz yasayı geri çekin, sansür politikalarından vazgeçin. Değil yüzde 85’i bu ülkenin yüzde yüz basınına el koysanız da bu toplum hakikati dillendirmeye ve hakikatin gazeteciliğini savunuculuğunu öncülüğünü yapacak gerçek gazetecilere boyun eğdiremeyeceksiniz.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Basın Yayın ve Propaganda Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, partisin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Tayip, Meclis’te görüşülecek “dezenformasyon yasası” ile özgür basına yönelik baskılara dair değerlendirmelerde bulundu.
Meclis’te görüşülecek “dezenformasyon yasası”nın özünde sansür yasası ve muhalif basını susturma yasası olduğunu dile getiren Tayip, “Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin özgür haber yapma özgür bir şekilde çalışma koşullarına sahip olması değildir. Aynı zamanda basın özgürlüğü toplumun özgür haber alması ve toplumun kendisini özgür bir şekilde ifade etmesi, kendi sesini doğru ve objektif olarak kamuoyuna duyurmasıdır” dedi.
‘Türkiye'nin basın tarihi geçmişi karanlık'
Türkiye’de basın özgürlüğünün varlığından bahsetmenin zor olduğunu kaydeden Tayip, Türkiye basın tarihinin son derece karanlık bir geçmişi olduğunu hatırlattı. “Abdi İpekçi, Musa Anter, Hafız Akdemir, Metin Göktepe, Ferhat Tepe ve birçok hakikat savunucusu gazetecinin katledildiği karanlık bir tarihten bahsediyoruz” diyen Tayip, “AKP-MHP iktidarı ise bu karanlık tabloyu daha koyulaştırarak, daha çekilmez hale getirerek, uzun bir süredir Türkiye’de basın özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırılması ve muhalif direnen birkaç yayını da susturma girişimlerini sürekli sürdürdü” diye konuştu.
34’üncü maddenin tehlikeleri
Sansür yasası ile iktidarın ne yapmaya çalıştığını uzun uzun anlatmanın mümkün olduğuna dikkat çeken Tayip, özellikle 34’ncü maddeye dikkat çekti. Söz konusu madde ile hakimlerin istediği zaman, istediği içeriği gerekçe yaparak muhalif basına yönelik gözaltı soruşturma furyası başlatabileceğini vurgulayan Tayip, “Bu açıdan düşündüğümüzde AKP-MHP ittifakının kendi iktidarını sürdürmek, toplumsal olarak kaybettiği gücü yeniden tahsis etmek için topluma ve muhalefete karşı kapsamlı bir saldırı politikasının içinde olduğunu söylemek gerekir. Bu yasanın bize gösterdiği şey budur. Bu kanun teklifiyle toplu ya da bireysel eylem hakkı tamamen bertaraf ediliyor. Sürdürülen baskıcı politikalar, halklar karşıtı politikalar, kadın düşmanı ve Kürt düşmanı politikaları haber yapmanın yanı sıra ona karşı direnme hakkı da hedefleniyor. Bunun bitirilmesi hedefleniyor, tepkilerin önü kesilmeye çalışıyor. Tam da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın dediği gibi ‘attığınız tweetin içi boşsa sorun yoktur’ mantığı bu yasanın mantığı oluyor” ifadelerini kullandı.
Kürt gazetecilerin tutuklanması
Yasanın hazırlığının yapıldığı günlerde muhalif Kürt basınına yönelik Diyarbakır’da operasyon başlatıldığını anımsatan Tayip, “Aslında tutuklamalar bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceğini ipuçlarını veriyor. 8 Haziran gözaltına alınan 22 gazeteci arkadaşımdan -ben arkadaşlarım diyorum çünkü yıllarca onlarla mesai yaptım- 16’sı tutuklandı. Savcılık ve emniyette sorulan sorular hem basın açısından hem de siyaset açısından dehşet verici. Gazetecilere sorulan sorular içinde ‘Bu haberi niye yaptın, bu programı niye sundun, iktidarı rahatsız eden bu dili neden haberine ya da programına yedirdin’ soruları var. İşte tam da biraz önce bahsettiğim yasanın ruhu bu sorularda saklı” şeklinde konuştu.
‘Kürt gazeteciler hakikat gazeteciliği yapıyor'
Program yapmanın yanı sıra hangi televizyona yapıldığının sorgulandığına dikkat çeken Tayip, sözlerini şöyle sürdürdü: Bunu şunu açık yüreklilikle söylemek isterim: Türkiye’de merkez basının ve medyanın yüzde 85’ini kontrol eden AKP-MHP iktidarı toplumda hegemonya kuramıyor. Toplum bu yayınlarına inanmıyor, bu televizyonlarının gazetelerinin yaptığı dezenformasyona inanmıyor. Birkaç Kürt televizyonu birkaç muhalif yayın iktidarın şaşaalı beslemesi ile ayakta duran basın kurumlarına meydan okuyacak kadar hakikat gazeteciliği yapıyor. Kürt halkına yönelik düşmanca politikaları ifşa etikleri için o arkadaşlarımız tutuklu. Kürt toplumu üzerinden yürütülen işkence ki bir gün önce Van’da gördüğümüz işkenceyi teşhir ettikleri için, bu arkadaşlarımızın gazeteciliği ile başa çıkamadıkları için bu arkadaşlarımızı tutukluyorlar.
Yasayı geri çekin
Onun için Kürt basını ile Türkiye’deki muhalif basın bu dezenformasyon yasası dedikleri ama özü itibariyle iktidarın dezenformasyonun önünü açan özgür basını, gerçek gazeteciliği engelleyen bu yasaya karşı birlikte mücadele etmelidir. Muhalefeti ve her koşulda hakikati savunan tüm güçlerin bu yasaya karşı çıkması gerekiyor. Biz yanındayız, hiçbir gazeteci arkadaşımızın mikrofonu ve klavyesi sahipsiz kalmayacak. Emniyet müdürlüklerinde sergiledikleri kameraların suç unsuru olarak gösterilmesi bu ülkenin basın tarihine karanlık bir sayfa olarak geçecektir ve o kameralar kapanmayacaktır. Buradan tekrar açık ve net söylüyoruz dezenformasyon yasasını geri çekin, dezenformasyon yapmayı hedeflediğiniz yasayı geri çekin, sansür politikalarından vazgeçin. Değil yüzde 85’i bu ülkenin yüzde yüz basınına el koysanız da bu toplum hakikati dillendirmeye ve hakikatin gazeteciliğini savunuculuğunu öncülüğünü yapacak gerçek gazetecilere boyun eğdiremeyeceksiniz.”