Serpil Kemalbay’dan Pınar’ın faili hakkındaki karara tepki: Hesaplaşmalıyız

  • 10:59 22 Haziran 2022
  • Güncel

Melike Aydın

İZMİR - Pınar Gültekin’in faili hakkında mahkemenin verdiği karara tepki gösteren HDP’li Serpil Kemalbay,  “Bu otoriter rejimi yıkamazsak ne erkek adaleti değiştirebiliriz ne de kadın cinayetlerinin önüne geçebiliriz. Tek tek davaları takip edeceğiz ama aynı zamanda da bu düzenle de hesaplaşmamız gerekiyor” dedi. 
 
Muğla'da 21 Temmuz 2020’de üniversite öğrencisi Pınar Gültekin'i katleden Cemal Metin Avcı ve Mertcan Avcı’nın “canavarca hisle öldürmek” ve failin annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı Eda Karagün ve ortağı Şükrü Gökhan Orhan'ın suç delillerini gizlemek suçundan yargılandığı davanın karar duruşması 20 Haziran’da Muğla 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme heyeti, fail Cemal Metin Avcı hakkında önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi, ardından “haksız tahrik indirimi” ile faile verdiği cezayı 23 yıla düşürdü. Mahkeme, diğer 5 fail hakkında ise beraat kararı verdi. 
 
Fail hakkında verilen karara, her kesimden tepkiler gelmeye devam ediyor. Tepkilerden biri de davayı başından bu yana takip eden Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay’dan geldi. Serpil, davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Serpil, mahkemenin kararının “kadın özgürleşmesine meydan okuma” anlamına geldiğini belirterek, erkek egemen rejimin yıkılmadan kadın katliamlarının durmayacağını vurguladı. Serpil, Kürt ve öğrenci bir kadın olarak katledilen Pınar’ın faillerinin yargılandığı davada kadın aktivistlerin yeterince yer alamamasına işaret ederek, daha fazla örgütlenme üzerinde durdu. 
 
‘Danışıklı bir durum varmış gibi izlenime kapıldık’
 
Kamuoyunun da takip ettiği, “canavarca hisle katledilmiş” bir kadının failinin yargılandığı davada mahkeme heyetinin adil bir yargılama yapmadığının izleniminin hep olduğunu söyleyen Serpil, ilk duruşmalarda maddi gerçekliğin ortaya çıkarılarak, faillerin bir an önce cezalandırılabileceğini ancak kararın zamana yayıldığını dile getirdi. Bunun sebebinin faillere ceza verme kaygısı olduğunu kaydeden Serpil, “Biz Pınar Gültekin’in davasında karşılaştığımız şeylerle daha önce birçok davada karşılaştık. Katledilen kadının hayatının didik didik edilerek nasıl yaşadığının teşhir edilerek katliamın meşrulaştırılmaya çalışıldığını gördük. ‘Pınar Gültekin, adamın evli olduğunu biliyor muydu’, ‘askılı bluz giyiyordu’ gibi şeyler anlatılarak, duruşmayla ilgili olmayan konuları oraya taşıyarak suç meşrulaştırılmaya çalışılıyordu. Birbiriyle çelişen mesnetsiz iddialarda bulunduğu halde adeta katili yüreklendiren danışıklı bir durum varmış gibi izlenime kapıldık” dedi. 
 
‘İstanbul Sözleşmesi’nin feshi faillere güç verdi’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin faillere güç verdiğini dile getiren Serpil, Cemal Metin Avcı’nın da duruşmada ‘İyi ki cumhurbaşkanı İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi’ sözünün bunun bir göstergesi olduğunu sözlerine ekledi. Serpil şöyle devam etti: “’Öldürürüm birkaç yıl sonra çıkarım’ diye düşünüyorlar. Bunu katil Cemal Metin Avcı ifade etti ve kendisinin nasıl korunduğunu ortaya koymuş oldu. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı ve gerçekten uygulansaydı o zaman en ağır şekilde cezalandırılacaktı. Bu katliama iştirak eden kardeşi cezalandırılacaktı. Gece vakti olay yerine  gidip delilleri karartan ailesi cezalandırılacaktı. Ama İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun uygulanmadığı için katiller elini kolunu sallayıp gezebiliyor ve katillere ödül gibi cezalar verilebiliyor.”
 
‘Erkeğin beyanı esas alındı’
 
Dava süresince her duruşmada Pınar’ın ailesinin bir kez daha aynı acıyı yaşadığını ifade eden Serpil, “Biz kadınlar güvende değiliz, haksız tahrik kararı almak için herhangi bir delil yok. Tamamen erkeğin beyanı esas alınarak haksız tahrik kararı alan yargıdan bahsediyoruz. Müstehcen görüntülerimi çekti, şantaj yaptı diyor ama böyle bir görüntü, yazışma yok” sözlerine yer verdi. 
 
‘Karar kadının özgürleşmesine meydan okumadır’
 
Söz konusu kararın, otoriterleşen sistemin kurumları üzerindeki baskıların bir yansıması olduğunu kaydeden Serpil, mahkemelerin özgür olmadığına dikkat çekti. Kobanê davasında heyetin başındaki hakimin bir suç nedeniyle ev hapsinde olduğu örneğini veren Serpil, “Bu pervasız kararlar, topluma büyük bir umutsuzluk da veriyor. Kadınlara ‘ayağınızı denk alın sizi korumayacağız’ demek. Biliyorsunuz, onur yürüyüşü de engelleniyor. Toplumsal mücadele daha iyi bir gelecek talep eden hareketler bastırılmaya çalışılıyor.  Kadın hareketi de bunlardan bir tanesi. Feminist hareket, bu gidişata itiraz eden önemli bir aktör ve bu aktörlere ‘siz ne yaparsanız yapın biz erkek yargı anlayışına devam edeceğiz’ diyor. Kadın mücadelesi haklı bir mücadele ile sesini yükseltiyor. Yüz binlerce kadın erkek şiddetine karşı 8 Martlarda sokağa çıkıyor. Bu iktidar da ‘erkekler kadınları öldürmeye devam edebilir’ diyerek meydan okuyor. Bu, kadınların özgürleşmesine meydan okumadır” dedi.
 
‘Duruşmada kadınların etkinliği azdı’
 
Kadınların  dava boyunca duruşmalarda yeterli düzeyde  yer almadığına değinen Serpil, duruşmalarda toplumsal muhalefetin yer almasının istenmediğine işaret etti. Serpil, “Pınar’ı bir erkek savundu. Bütün çabalarımıza rağmen feminist avukatların katılması engellendi. Karşı tarafa 8 avukat vardı, bunların iki kadındı. Diğer tarafta ise Rezan Epözdemir ve avukatları vardı. Oysa orada feminist avukatların olması, farklı bir hava estirecekti. Toplumsal mücadeleye örnek olan bir kadın dayanışması var ama bunu daha güçlendirmek gerektiği dava sürecinde ortaya çıktı. Zaman zaman izlemeye gelenler arasında az katılım olduğunu gözlemledik” ifadelerini kullandı.  
 
‘Rejimi yıkamazsak erkek adaleti değiştiremeyiz’
 
Kadın mücadelesinin sesinin daha örgütlü bir şekilde yükseltilmesi gerektiğinin altını çizen Serpil, “Biz bu otoriter rejimi yıkamazsak ne erkek adaleti değiştirebiliriz ne de bu kadın cinayetlerinin önüne geçebiliriz. Kadın cinayetlerini besleyen bir sistem ile karşı karşıyayız. Tek tek davaları takip edeceğiz ama aynı zamanda da bu düzenle de hesaplaşmamız gerekiyor” diye konuştu.