İSTANBUL - Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu, 21 Haziran Dünya Göçmenler Günü’nde yaptığı açıklamada, “Göçmenlerle dayanışmayı inşa etmeliyiz. Onlar yabancı veya misafir değil. Baskılara karşı haklarımız için birlikte mücadele etmeliyiz” sözleriyle seslendi.

 

Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu, 21 Haziran Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle Kadıköy'de bulunan Süreyya Operası önünde "Göçmenlere Özgürlük, Irkçılığa Dur De" konulu basın açıklaması gerçekleştirdi. "Göçmenlere Özgürlük Irkçılığa Dur De Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır" pankartının açıldığı açıklamaya Tarlabaşı Dayanışma Grubu’nun yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. "Göçmenlere vatandaşlık hakkı", "Kürdüz, göçmeniz, sınıfınızın bir parçasıyız, 15-16 Haziran’ları yeniden yaşayacağız", "Irkçılığı geçit yok" dövizlerinin taşındığı açıklamada “Sınırlar açılsın göçmenlere özgürlük”, “ Yaşasın halkların kardeşliği” sloganları atıldı.

 

‘Suçlar herhangi bir ceza görmüyor’

 

Basın metni Türkçe ve Arapça olmak üzere iki dilde okundu. Türkçe metni, Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu adına Tuna Emren, Arapça metni ise Safwan Muşli okudu. Tuna, ülkesinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da ulusal kimlik nedeniyle kendisini baskı altında hisseden ve bu nedenle ülkesini terk eden kişiler olduğuna değinerek konuşmasına başladı. Tuna, Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi’ne göre bu kişilerin diğer ülkeler tarafından mülteci olarak kabul edilmek zorunda olduğuna vurgu yaptı. Tuna, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Dünyada 100 milyondan fazla mülteci var. Dünya’nın birçok bölgesinde ve Türkiye’de mülteciler hak ihlallerine ve ayrımcılığa maruz kalıyor. Avrupa ülkeleri sınırlarda kurdukları insanlık dışı bariyerlerle mültecileri ölüme yolluyor. Avrupa’nın sınır güvenlik kuvveti Frontex, Ege denizinde mülteci botlarını batırıyor, Meriç Nehri kıyısında mültecileri çırılçıplak soyarak suya atıyor, bazen de doğrudan silahla vurarak öldürüyor. Bu insanlık suçu davranışlar herhangi bir ceza görmüyor.”

 

Mülteci olarak tanınmıyorlar

 

Türkiye’de 4 milyona yakın Suriyeli ve 1 milyon civarında Afganistanlı, Iraklı, İranlı, Afrikalı göçmen bulunduğunu söyleyen Tuna, mültecilerin çok büyük bir kısmı kendi devletlerinden kaçtıkları halde, Türkiye’nin bu kişileri mülteci olarak tanımadığını dile getirdi. Geri Gönderme Merkezleri’nde pek çok yanlış uygulamalar yaşandığını belirten Tuna, “Pek çok göçmenin kayıt altına alınması işlemi bilinçli olarak yapılmıyor, kayıtsız olan göçmenler hastalandığında tedavi olamıyor, hastanelere gidemiyor, çocukları okula gidemiyor, ev tutamıyor, kayıtlı çalışamıyor, geri gönderiliyor. Türkiye'deki göçmenlerin çok büyük bir bölümü mülteci statüsünde olması gereken kişilerdir. Bu kişiler, mültecilere sağlanması gereken bütün haklardan yararlanmalıdır” şeklinde konuştu.

 

‘Katliamları yapanlar hala yönetimlerde’

 

Mültecileri hapseden, ölümcül yollarla seyahat etmeye zorlayan sisteme karşı mücadele çağrısında bulunan Tuna, özellikle muhalefet partilerinin, ekonomideki çöküşün faturasını göçmenlere kesmek için birbiriyle yarıştığını vurguladı. İktidar ve muhalefetin hep birlikte “briket evler yapıp göçmenleri geri göndermek” konusunda anlaştığına dikkat çeken Tuna, “Savaştan, ölümden, çatışmadan kaçan insanlar geri gönderilemez. Sorun ev değildir. Buraya gelen Suriyelilerin, Afganların, Iraklıların zaten evleri vardı, bu evler bombalarla yıkıldı, içindeki insanların bir kısmı öldürüldü. Bu katliamları yapanlar hala bu ülkelerde yönetimlerde yer almaya devam ediyorlar” dedi.

 

Birlikte mücadele çağrısı

 

“Göçmenlerle dayanışmayı inşa etmeliyiz” diyen Tuna, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Onlar yabancı veya misafir değil. Türkiye emekçi sınıflarının bir parçasıdır. Baskılara karşı haklarımız için birlikte mücadele etmeliyiz. Irkçılığa ve ayrımcılığa karşı sesimizi büyütmek için çalışıyoruz. Dünya Mülteciler Günü’nde her göçmenin, insan onuruna yakışır şartlarda yaşamını sürmeye hakkı olduğunu bir kez daha belirtiyoruz.”

 

Konuşmaların ardından açıklama sona erdi.