Kadınlar Pınar Gültekin davası kararına tepkili: Mücadele bitmedi
- 09:10 21 Haziran 2022
- Güncel
Melike Aydın
MUĞLA - Pınar Gültekin’in failine verilen haksız tahrik indirimi ile 23 yıl cezaya ve diğer faillere verilen beraat kararına tepki gösteren kadınlar, adalete güvenin kalmadığını vurgulayarak, kararın özellikle genç kadınların sosyal alandan uzaklaştırılmasına yol açacağına dikkat çekti. Kadınlar, “Dava bizim için bitmedi yeni başlıyor” dedi.
Muğla'da 21 Temmuz 2020’de üniversite öğrencisi Pınar Gültekin'i işkence ederek katleden fail Cemal Metin Avcı, ona yardım eden Mertcan Avcı hakkında canavarca hisle öldürmek” suçundan, failin annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı Eda Karagün ve ortağı Şükrü Gökhan Orhan'ın suç delillerini gizlemek suçundan yargılandığı davanın karar duruşması dün Muğla 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Tarafların ve avukatların dinlenmesi ardından mahkeme heyeti, fail Cemal Metin Avcı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verirken, bu cezayı “haksız tahrik indirimi” ile 23 yıla düşürdü. Mahkeme, diğer 5 fail hakkında ise beraat kararı verdi.
Mahkemenin kararına ise birçok kesimden tepkiler gelirken, kadınlar, 13 duruşma boyunca takip ettikleri davaya dair adalete güvenlerinin kalmadığını ancak mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
‘Dava bitmedi, bizim için yeni başlıyor’
Davayı takip edenlerden Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) İstem Akkoyunlu, “Artık kadınların hiçbiri güvende değil. Bu kadar planlı cinayetin ailece işlendiği, delillerin sunulduğu, her şeyin ortada olduğu davada verilen kararın artık yargının yaşamadığını gösterir. İstanbul Sözleşmesi için bu nedenle bağırıyoruz, bu haksızlıkları yaşamamak için. Bugün adalet hep beraber sesimizi çok daha fazla çıkarmalıyız. ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ diye daha fazla bağırmalıyız. Dava, kadınların nezdinde bitmedi. Bizim için yeni başladı” dedi.
‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar kararın suç ortağıdır’
Barış Vakfı’ndan Ayşe Aydoğan ise, insan hakları açısından ve kadınlar adına bir hukuk faciası yaşandığını söyledi. Ayşe, “Bu ülke adına tam bir yüz karası kararı verildi. Bu kararı verenler de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar da bu kararın suç ortağıdır. Hukuk mücadelesi devam edecektir. Bu karar tam bir faciadır, kabul edilemez” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
‘Üniversitelerde de güvende değiliz’
Muğla’da genç ve üniversiteli kadınlar üzerindeki sistematik erkek şiddetinin varlığından haberdar olduklarını dile getiren Kampüs Cadıları’ndan Zilan Kubat is şu ifadeleri kullandı: “Yıllardır üniversitelerde güvende olmadığımızı söylüyorduk. Üniversitelerde tacizci hocalardan tacizci görevlilere kadar bunları yaşadık. Muğla, Kötekli’de birçok kadının sistematik olarak tacizde bulunduğunu medyadan öğrenmiştik. Eril zihniyetin üniversitelere kadar yansımasını yaşıyoruz. Kampüslerimizde güvende değiliz.”
Örgütlenme çağrısı
Üniversiteli kadınların katledilmesinin, çocukların eğitimini de etkilediğini vurgulayan Zilan, “Zaten eril iktidar tarafından her gün sistematik şiddete uğruyoruz. Buna bir de aile şiddetinin eklendiği durum var. Her gün bir kadın cinayetinin olduğu tacize uğradığımız hiçbir yer de güvende hissetmediğimiz bir durumda kadınlar sosyal alandan uzaklaştırılıyor. Ama biz 13 duruşma, ‘katledilen kadınlar için adalet’ dediysek bu süreçte de genç kadınlar olarak süreci takip edeceğiz. Bu cinayetlerin tesadüf olduğunu düşünmüyoruz. Verilen cezalara baktığımızda failler dışarıda gezerken genç kadınları örgütlenmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘En büyük sorunumuz erkeklerin bizi temsil etmesi’
Muğla Kadın Dayanışma ve Danışma Derneği’nden Gülsüm Nazlıoğlu, kadın örgütlerinin müdahilliklerinin kabul edilmediğini hatırlatarak, dava avukatlarının erkek olduğunu ve davaya yüzeysel baktıklarını savundu. Gülsüm, Zeynep Şenpınar ve Güleda Cankel davalarına işaret ederek şu sözleri kullandı: "Zeynep, davasında ağırlaştırılmış almadı, müebbet ceza aldı. Her şey aleyhineydi, video kayıtları vardı. Katillerin ortak savunması kadınların özel hayatını didiklemek, cep telefonu kayıtlarını istemek gibi. Avukatlarımız kadın olsa da bunu toplumun anlayacağı şekilde anlatabilirdi. Aileler bir şekilde davayı erkeklere veriyorlar davayı. Oysa Zeynep’te de, Pınar’da da feminist avukatlar biz yürütürüz demesine rağmen kabul edilmedi. En büyük sorunumuz erkeklerin bizi temsil etmesi.”
‘Kadın reddettiği için katlediliyor’
Gülsüm son olarak, “Pınar’ın katilinin belli bilinen ailelerden olması, -namuslu dürüst demiyorum- bizim örgütlenmemizde gerçek bir algı oluşturuluyor. 'Evli erkekle ne işi varmış' deniyor, 'Evli erkeğin Pınar'la ne işi var' denmiyor. Üstelik Pınar’ı zorladığı bir durum var. Kadın reddettiği için katlediliyor. Ailece tasarlanmış katliam. Bu daha önce başkalarına parayla yaptırılmak istenmiş bir kadın kırımı” diye konuştu.