Meral Danış Beştaş’tan DFG ve MKGP’ye dayanışma ziyareti
- 12:09 20 Haziran 2022
- Güncel
DİYARBAKIR - Tutuklu gazeteciler için DFG ve MKGP’ye dayanışma ziyaretinde bulunan HDP’li Meral Danış Beştaş, “Gazetecilere yönelik saldırılar halkta korkuya değil, tepkiye neden oluyor” diyerek dayanışma çağrısında bulundu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteciye dair Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne (DFG) dayanışma ziyaretinde bulundu. Meral’i ve beraberindeki heyeti, DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Roza Metina karşıladı.
‘Saldırılar korkuyu değil, tepkiyi büyütüyor’
Ziyarette konuşan Meral, gazetecilere yönelik operasyonun, aynı zamanda halka dönük operasyon anlamına geldiğini söyledi. Gazetecileri tutuklayarak, özgürlüklerinden yoksun bırakılmaya çalışıldığını vurgulayan Meral, şu ifadeleri kullandı: “Her zaman olduğu gibi geçmişte de basına dönük failli meçhul cinayetler, saldırılar ve işkencelerle toplumu hakikatten uzaklaştırma çabaları vardı. Ama bunu başardılar mı? Tabi ki de hayır. Bütün bunlara rağmen özgür basın bütün çalışmalarıyla haberlerini yapmaya devam ediyor. Bizler de onlar sayesinde doğrulara ulaşabiliyoruz. İşte tam da bunun için yine özgür basını hedeflediler. Bu şekilde 12 Eylül’den bu yana iktidarlarını sürdürmek için böylesi totaliter ve faşizan rejimini uygulamaya koyuyorlar. Ancak özgürlüğe yönelik gerçekleştirilen bu saldırılar halkta korkuyu değil, tepkiyi büyütüyor. Biz de inanıyoruz ki bütün muhalefetle hep birlikte bunları göndereceğiz. Gitmekle kalmayacaklar yaptıklarının hesabını da verecekler.”
‘Özgür basın hiçbir zaman teslim olmadı’
Gazetecilerin dosyalarına ilişkin konuşan Meral ise, gazetecilerin, sadece mesleki faaliyetlerini sürdürdükleri için tutuklandıklarını söyledi. Meral, gazetecilerin dosyalarına ilişkin şu sözleri kullandı: “Gazeteciler sokak röportajları yapmışlar. Röportaj esnasında gazeteciler sordukları sorular için bir savcı ‘neden bu soruyu sordunuz?’ diye soracak kadar ileriye gidebiliyor. Daha bunun gibi dilimizin söylemeye varmadığı iddialarla gazetecileri tutuklama kararını verdiler. Bu kararları saray veriyor. Saraydan gelen talimatlarla savcılar ve hakimler direk harekete geçiyor. Dün yayınlanan kararnameyle savcı ve hakimlerin yerleri değişti. Yeri değiştirilen hakimlerden biri de Gezi’de muhalefet kararı veren, HDP’nin kapatılması ve Kobanê davası gibi davalara karar veren Ahmet Altun, Ankara Başsavcısı olarak ödüllendirildi. Fakat özgür basın hiçbir zaman teslim olmadı. Ve bu şekilde de gitmeyecek. Bizim de buna güvenimiz tam. Biz de bu baskılar karşısında geri adım atmadık. Bundan sonra da atmayacağız.”
‘Her zaman gazetecilerin yanında olacağız’
Gazetecilerle dayanışmanın büyütülmesi gerekliliğini vurgulayan Meral, “Özgürlükten yana olan herkesin bu dayanışmayı büyütmesi lazım. Özellikle başta aydın ve yazarların bu konuda büyük rol oynaması gerekiyor. Çünkü bu kırım operasyonları daha da büyüyecek. Bu operasyonların büyümemesi için birlikte güçlenerek bunun karşısında durmalıyız. Ve gazeteciler hakkında devam eden soruşturma süreçlerinin takipçisi olmakla birlikte her zaman onların yanında olacağız” dedi.
‘Emniyetin servis ettiği fotoğraflara karşı kıyametin kopması lazım’
Yenişafak gazetesinin tutuklanan gazetecilere ilişkin servis ettiği haberlere ve fotoğraflara değinen Meral, şöyle devam etti: “O fotoğrafa bakınca Türkiye’nin içinde olduğu kıskacı, nasıl bir rejim inşa edildiğini görüyorum. Bu utanç onların. Kameraların, fotoğraf makinalarının oraya serilmesi, suçlarını ikna etmeleri anlamına geliyor. Mikrofon, kamera ve fotoğraf makinaları, gazeteciliğin olmazsa olmazıdır. Bu suç olamaz. Ne kadar zor durumda olduklarını, tıkandıklarını gösteriyor. Katledilen Hafız Akdemir’in katilini bulmak yerine onun fotoğrafını suç diye ortaya koyuyorlar. Son dönemde önce odağı tespit ediyorlar, kimler alınacak diye, sonra delil yaratıyorlar. Gazetecilerin bu minvalde 8 gün gözaltına alınmaları da suçtur. Dosyanın önemli bir bölümüne baktım. Bence Türkiye’deki bütün gazetecilerin, emniyetin sergilediği utanç fotoğrafı karşısında kıyameti koparmaları lazım. Çünkü ortada ne suç var, ne suçlu var, ne de suç aleti var” diye belirtti.
‘Saldırılara karşı durmalıyız’
Ardından DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ise, ziyarete gelen heyete teşekkür ederek, dayanışmanın kendilerini ayakta tuttuğunu söyledi. Operasyon başlarken, TRT üzerinden servis edilen metinle gazetecilerin ‘terörize’ edilmek istendiğini dile getiren Dicle, şöyle konuştu: “Böylelikle dayanışmanın önünü kesmek istediler ama kimi yönleriyle geride duran da olsa iyi bir dayanışma ağı örgütlendi. İstanbul ve Ankara'dan meslektaşlarımız geldiler. Ondan sonrası için de dayanışmanın nasıl büyütülmesi gerektiğini konuştuk. Biliyoruz ki bu saldırı tüm basın ve ifade özgürlüğüne saldırı, bütün Kürt halkına dönük saldırının parçası. Ne HDP'nin kapatılması, ne Kobanê Davası, ne Federe Kürdistan'daki saldırı ve Rojava'da yapılmak istenen saldırıdan farksız değil. Seçime giderken iktidar buna karşı argümanları ortadan kaldırmak için bütün muhalefete saldırıyor. Bunun başında da Kürtler ve Kürt basını geliyor. Buna karşı da 90'lı yıllardan bu yana özgür basın geleneğinin direniş haliyle bu saldırılara karşı durmaya çalışıyoruz.”
‘Dayanışmaya ihtiyacımız var’
Gazetecilerin dosyasında gizli tanıkların olup olmadığına dair henüz bir bilgiye sahip olmadıklarını kaydeden Dicle, “Var olup olmadıklarını dahi bilmediğimiz gizli tanıklarla kopyala-yapıştır ifadelerle tutuklandı arkadaşlarımız. Özgür basın, 30 yılı aşkın süredir hiç susmadı, bugün de susmayacak. Bugün Musa Anter davası var. O operasyonun olduğu gün de Hafız Akdemir'in katlediliş yıldönümüydü. Bir kez daha dayanışma için teşekkür ediyoruz. En son Aziz Oruç'un programını Remziye Tosun sürdürdü. Umarız ki bu dayanışmalar sürer. Onların yükünü omuzlayacak dayanışmaya ihtiyacımız var" ifadelerine yer verdi.
Mahkemede Gazeteci Ömer Çelik’e, “Neden Öcalan'a dönük uygulanan tecridi gündeme getiriyorsunuz” sorusunun hatırlatmasında da bulunan Dicle, son olarak şunları söyledi: “Aynı şeyi Abdulkadir Selvi de yaptı. Ve yapınca suç sayılmıyor. Ama bu olaylara o şekilde bakmamak lazım” diye ekledi.