Sansürün yeni adı ‘Yanlış bilgi’
- 11:34 19 Haziran 2022
- Medya Kritik
Leyla Ayaz
HABER MERKEZİ - Zaman, yol, yöntem, araç ve iktidarlar değişsede sansürün zihniyeti değişmiyor. Dezenformasyon yasasının tartışıldığı bugünlerde 16 Kürt gazeteci tutuklandı. Acaba özgür Kürt gazeteciler ‘yanlış bilgi’ verdikleri için mi tutuklandı?
Uzun süredir kamuoyunun gündeminde olan dezenformasyon yasası Meclis’teki dijital medya komisyonundan geçtikten sonra Adalet Komisyonu’ndan da geçti.
Güya bu yasa dijital medya ve internet üzerinden ‘açık bir şekilde yanlış bilgi yaymanın’ önünü almak için hazırlanmış. Bu kanun kapsamında suç işleyenler 1 yıl ila 3 yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılacaklar. Bunun takibi ve kontrolü için de RTÜK yerine ‘ihtisas mahkemeleri’ kurulacak.
2007 yılında 5651 sayılı internet kanunu yürürlüğe konulmuştu. Geçen 15 yıl içerisinde bu kanunda tam 18 kere değişiklik yapıldı ve en sonunda da dezenformasyon yasası adı altında yeni bir isim ile karşımıza çıkarıldı. Basın ve dijital medya kapsamında yapılacak olan düzenleme 40 maddeden oluşuyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldiği zaman “Demokrat Parti zihniyetini sürdüreceğiz” demişti. DP’de 1954-1958 yıllarında basın kanunuyla ilgili yasal düzenlemeler yapmıştı. Ancak çıkarttığı bu kanunda birçok kere değişiklik yaptı. Bu yıllar arasında 238 gazeteci tutuklandı. Bu da Türkiye tarihinde yerini alan olaylardan biridir. O dönemde çıkarılan kanunlar 1960’ta kaldırıldı. Yerine 6732 sayılı kanun yürürlüğe konuldu. Ancak bu kanun da şuan tartışmaları yapılanda ‘dezenformasyon yasası’ ‘na benziyor.
Zaten DP,AKP ve MHP’nin siyaseten beslendiği kaynaklar bellidir. Her zaman Osmanlı İmparatoru 2’nci Abdulhamit’i övüyorlar ve onun politikalarını örnek alıyorlar. Osmanlı İmparatorluğunda siyasi ve ekonomik krizin baş gösterdiği yıllarda Abdulhamit’in yöntemleri devreye giriyor. 1878’de Meclis’i fes ediyor, var olan kanunları kaldırıyor ve yerine istibdat( Baskıcı dönem ) devrini başlatıyor. Bu kapsamda birçok gazeteci tutuklanıyor. Dergi ve kitaplar toplatılıyor. Gazetecilere yazdıkları yazıları yayınlamadan önce ‘Matbuat Dairesi’ denilen sansür kuruluna göndermeleri zorunluluğu getiriliyor. İstibdat devri 30 yıl sürüyor.
Zaman, yol, yöntem ve özellikle de iktidarlar değişiyor ama sansür zihniyeti hiç değişmiyor…
Birazda yakın tarihten örnekler verelim. Birçok sansür yöntemi 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ‘la birlikte yürürlüğe konuldu. OHAL çerçevesinde oluşturulan Kanun Hükmünde Kararnameler(KHK)’lerle 178 basın ve yayın kurumu kapatıldı. Bunların içerisinde 6 haber ajansı, 18 televizyon, 22 radyo, 50 gazete ve 20 dergi bulunuyordu. Kadın Haber ajansı(JİNHA) , günlük gazete olan Azadiya Welat ve Özgür Gündem gazetesi de kapatılan basın kuruluşları arasındaydı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin verilerine göre 2021 yılında 61 gazeteci gözaltına alındı ve bunlardan 6’sı tutuklandı. 11 gazetecide 2022 Mayıs ayında gözaltına alındı. DFG’nin son raporuna göre şuan 60 gazeteci tutsak edilmiş bulunuyor.
Şuanda da ‘dezenformasyon yasası’ gündemde. Avrupa standartlarında düzenlendiği iddia edilen bu yasanın içeriğinden de anlaşılıyor ki bu yasa sansürün yeni adı.
Yasadaki 29’uncu maddede belirtilen ‘açık bir şekilde yanlış bilgi yayma’ ibaresi insanı düşündürtüyor. Acaba ‘yanlış bilgi’ hangi çerçeveye göre ele alınıyor? Buradan da anlaşıldığı üzere iktidar kendi çıkarları çerçevesinde bir yasa hazırlıyor ve muğlak bir tanım koyuyor ortaya.
İnternet medyasını da bu basın kanuna bağlayarak, verilen basın kartlarına yeni şartlar getirerek var olanı organize edip dijital medyayı da kontrol altına almak istiyorlar. Özellikle bu esaslar üzerinde duruyorlar. İktidar, bu yasayı özgür basına karşı bir tehdit olarak kullanacağı gibi birçok muhalif kurum, kesim, sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti içinde bir tehdit aracı olarak kullanmak istiyor.
Basın kuruluşlarının ve muhalif partilerin bütün itirazlarına rağmen yasa Adalet Komisyonu’ndan geçti. Bu kanun bir açıdan seçime hazırlık olarak da yorumlanıyor. Halkın ve muhalif kesimlerin düşünce özgürlüğünü kısıtlamak istiyorlar.
Bu yasa, düşünce ve fikir özgürlüğünün ortada kaldırılması anlamına geliyor.
Dezenformasyon yasasıyla ilgili tartışmalar sürerken 8 Haziran’da 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. Ve bunlarda 16 gazeteci tutuklandı.
Savcılık ifadelerinde de ortaya çıktığı gibi Gazeteciler, Safiye Alagaş, Neşe Toprak, Elif Üngür, Remziye Temel, Serdar Altan, Mehmet Ali Ertaş, Aziz Oruç, Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin yaptıkları haber ve program içerikleri nedeniyle tutuklandılar.
Örnek;
*Safiye Alağaş, yaptığı haberlerin içeriklerinden dolayı tutuklandı
*Aziz Oruç, yaptığı programın dili ve bununla bağlantılı olarak ‘savaş nedir’ ’Kürt sorunu nedir’ gibi sorular nedeniyle tutuklandı.
*Elif Üngür, cezaevinde olan tutsak sanatçı Nudem Durak için yapılan destek kampanyasını programının konusu yaptığı için tutuklandı.
*Gülşen Koçuk, ‘Adalet Nöbet’ eylemine dair haber için gözaltın alındı.
Belirttiğimiz nedenler diğer gazeteciler için de geçerlidir. Tamamen gazetecilik faaliyetlerinden dolayı gözaltına alınıp tutuklandılar.
Acaba özgür Kürt basını ‘yanlış haber’ yaptığı için mi tutuklandı?
Özgür Kürt basınının yakın zamanlarda ortaya çıkardığı ve kamuoyuna duyurduğu birkaç haber örneğini hatırlatalım.
İpek Er, Gülistan Doku, Pınar Gültekin, Sakine Kültür, Özgecan Aslan…
Garibe Gezer…
Aysel Tuğluk ve hasta tutsaklar…
‘Adalet Nöbetleri’ , Emine Şenyaşar’ın eylemi ve tutsak aileleri
Doğa kırımı ve talanı
Kürt müziğinin ve tiyatrolarının yasaklanması
Ekonomik krizde işçi, emekçi, öğrenci ve yoksulların sesi olmak
Düğünde sarı, kırmızı ve yeşil puşi taktıkları için damat dahil aynı aileden 10 kişinin gözaltına alınması
Peki bu haberleri yapan gazeteciler ‘yanlış’ haber mi yapmış oluyor!
Biz Kürt gazeteciler olarak, tutuklanan gazeteci arkadaşlarımızın yaptığı gibi, halka doğru haber ulaştırmak suç değildir diyoruz. Gazetecilik suç değildir.