‘Kürt basını yargı eliyle susturulmaya çalışılıyor’

  • 10:10 15 Haziran 2022
  • Güncel
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - Gazetecilerin gözaltına alınmasına ilişkin konuşan avukatlar, gazetecilerin tüm faaliyetlerinin göz önünde olduğunu belirterek, “Bu soruşturmanın basın özgürlüğüne, insanların haber alma hakkına müdahale olduğunu ve Kürt basınının yargı eliyle susturulması amacı taşıdığını söyleyebiliriz” dedi.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında 8 Haziran'da gözaltına alınan JINNEWS Müdürü Safiye Alagaş, JINNEWS editörü Gülşen Koçuk, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, gazeteciler Ömer Çelik, Suat Doğuhan, Ramazan Geciken, Esmer Tunç, Neşe Toprak, Zeynel Abidin Bulut, Mazlum Doğan Güler, Mehmet Şahin, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Remziye Temel, Mehmet Yalçın, Abdurrahman Öncü, Lezgin Akdeniz ve Kadir Bayram ile Feynaz Koçuk ile İhsan Ergülen'in 7 günlük gözaltı süresinin ardından emniyetteki ifade işlemleri dün sona erdi.
Kısıtlılığın devam ettiği dosyada, gözaltındaki 20'si gazeteci 22 kişinin tamamı “susma” hakkını kullandı.
 
Gazetecilerin dosyasıyla ilgilenen avukatlar da hem gözaltılara hem de dosyanın içeriğinin paylaşılmamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Gazetecilerin materyallerine el konulamaz’
 
Gazetecilerin neden gözaltına alındıklarına dair savcılık tarafından bir bilgilendirmenin yapılmadığını söyleyen Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi Dicle Sümer, “Gözaltı sürelerine ilişkin uzatma kararının verildiği gün, dosya avukatlarına neden hiçbir şekilde içeriğin tebliğ edilmediğini sorduk. Savcılık söz konusu gözaltı kararının CMK madde 153 kapsamında olduğu için avukatlara tebliğ edilmediğini söyledi. Fakat duruma bakıldığı zaman CMK 153’üncü madde kapsamından değil. Avukatlar bu hususa da itiraz ettiler ama hiçbir şekilde bir geri dönüş alınamadı. Ayrıca bilindiği üzere basın faaliyetlerinde kullanılan materyallere de el konuldu. Anayasa 30’uncu maddede kullanılan materyallere el konulamayacağı belirtiliyor. Bu şekilde Anayasa’nın da çiğnendiği ortadadır. Dosyanın avukatları buna da itiraz etti. Savcılık aramaların hala devam ettiğini, delillerin toplanma aşamasında olduğu gerekçesiyle gözaltı kararını bir kez daha uzattı” dedi.
 
‘Jinnews kadının olduğu her yerde’
 
Gözaltı süresinin tekrar uzatılması halinde, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında bir fiili tutukluluk haline dönüleceğini ve bunun hak ihlali olduğunu kaydeden Dicle ayrıca yaşanan en büyük hak ihlallerinden birinin gazetecilerin mesleğini yapamaması olduğunu ve insanların haber alma hakkının engellendiğini belirtti. Dicle, “Gazeteci olmalarının yanında Kürt kimlikleri de var. Özellikle Jinnews’in kadın mücadelesinde ne kadar aktif bir rol oynadığını hepimiz biliyoruz. Aslında burada yargılanan Jinnews’in yayın dili, erkek egemen zihniyetine karşı sürdürmüş olduğu politikadır. Jinnews zaten bugüne kadar kadının olduğu her alanda yer alıyor. Çok kere zaten haberlerine erişim engeli getirildi. İmkânsızlıklar içinde imkân yaratmaya çalışırken bir anda gözaltına alınan kadın gazeteciler açısından konuşursak; devletin kadına yönelik yapmış olduğu bir politikadan kaynaklanıyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Paylaşılması gereken belgeler paylaşılmadı’
 
Diyarbakır Barosu avukatlarından Semra Balyan, soruşturmaya dâhil olan avukatlara başından beri gözaltı kararı veya arama kararı hakkında bilgi verilmediğini ifade etti. Semra, “Arkadaşlarımıza sadece gözaltı kararının uzatılmasına ilişkin kararı edindi. Evet, dosyada gizlilik kararı var ama buna benzer belgeler aslında gizlilik kararına dahil değil. Soruşturmanın başından beri emniyetin böyle bir tutumu oldu. Paylaşılması gereken belgeler dahi paylaşılmadı. Tabi bu durumda kararların edinilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında hak ihlallerine karşı etkili başvuru yollarının engellenmesine sebep olunuyor. En başından beri bu şekilde yürütülen bir soruşturma ve gözaltı süreci var. Bilindiği üzere 20’si gazeteci olmak üzere 22 kişi bir haftadır gözaltında tutuluyor. İfadelerinin alınmasının ardından adliyeye sevk edilecekler” sözlerine yer verdi.
 
‘Baskı şiddetlenerek artıyor’
 
“Yine bilindiği üzere bir takım medyaya servis edilen haberlerden soruşturmanın ne ile ilgili olduğu konusunda az çok bir fikir sahibi olduk” diyen Semra, “Böyle bir soruşturmanın gazetecilere yöneltilmesi bizim açımızdan çok da şaşırtıcı olmuyor. Türkiye’de basın özgürlüğünün kısıtlanması özellikle Kürt gazeteciler üzerinde baskının çok uzun yıllardır sürdüğünü, son yıllarda bunun artarak devam ettiğini biliyoruz. Görünen o ki bu gelenek bu haliyle daha da şiddetlenerek devam ediyor. Ki soruşturma tarihinin de 2022 yılına ait olduğunu görüyoruz. Sadece uzatma kararından gördüğümüz kadarıyla yapılan bir takım haber ve programlar üzerinden, ‘örgüt adına faaliyet yürütme, suç işleme ve örgüt üyesi olma’ gibi suçlamalar yöneltiliyor” diye ekledi. 
 
‘Terörle mücadele mevzuatı yaptırım olarak uygulanıyor’
 
Semra, özellikle AİHM’in gazetecilerin hak ihlali iddiasıyla başvurduğu bazı bireysel başvuruların uzun yıllardan beri istikrarlı bir şekilde tespitlerde bulunduğuna dikkat çekti. Tespitlerin içeriğine dair konuşan Semra, sözlerini şöyle sürdürdü: “AİHM özellikle basın özgürlüğüne vurgu yapıyor. Bunun ifade hürriyetinin bir biçimi olarak ve demokratik toplumun yararlarını koruması bağlamında mutlak suretle korunması gereken bir özgürlük alanı olduğuna işaret ediyor. AİHM önündeki dosyalara sunulan basın özgürlüğü alanında çalışan uluslararası örgütlerin sunduğu raporlar, gözlemci olarak katılan kurumların raporları, insan hakları komiseri tarafından beyan edilen raporlarda da özellikle; Türkiye’de medya üzerinde ‘terörle mücadele’ mevzuatının bir yaptırım unsuru olarak kullanıldığı belirtiliyor. Bununla aslında basın hürriyetinin engellendiğini, iktidarın faaliyetlerine yönelik haber yapma ya da eleştirme şeklinde bir takım içerikler oluşturma hali çok geniş yorumlanarak örgüt adına işlenen bir suç olduğu şeklinde soruşturmalara konu ediliyor. Maalesef gazetecilerin uzun süre özgürlüğünden mahrum kaldığını ve uzun sürelerle cezalandırıldığını görüyoruz.”
 
‘Bu soruşturma basın özgürlüğüne müdahale’
 
İktidarın gazeteciler üzerinde yürüttüğü baskı politikalarına da değinen Semra, şöyle devam etti: “Özellikle Kürt gazeteciler üzerindeki baskı çok uzun zamandır istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Ancak sanırım bir operasyonda 20 gazetecinin gözaltına alınması son yıllarda rastlanmış bir şey değil. Örneğin geçen yıl Van’da helikopterden atılan yurttaşların haberini yapan 4 Kürt gazeteci tutuklandı. Fakat bu dava beraat ile sonuçlandı. Yani bu operasyonda da açıkçası adil bir yargılanma olması halinde farklı bir karar çıkmayacaktır. Çünkü yöneltilen suçlamaların sadece gazetecilik faaliyeti olduğunu çok açık bir şekilde görebiliyoruz. Yöneltilen suçlamalar aynı zamanda delil olarak da görüyorlar. Ayrıca belirtmek isterim ki kamuoyunda bizim takip ettiğimiz Jinnews ya da Mezopotamya Ajansı gibi ajansların şimdiye dek yaptığı bütün haberleri gazeteci olmanın verdiği bir sorumlulukla açık bir şekilde kamuoyuyla paylaşmış. Bu şekilde yapılan faaliyetlerin kriminalize edilerek bunca gündür gazeteciler özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Bu soruşturmanın basın özgürlüğüne, insanların haber alma hakkına müdahale olduğunu ve Kürt basınının bu şekilde yargı eliyle bir yönüyle susturulması amacı taşıdığını söyleyebiliriz.”