Çocuk sempozyumu: Aile toplumun prototipi

  • 18:10 11 Haziran 2022
  • Güncel
 
ANKARA - HDP Çocuk Komisyonu tarafından “Çocukluk Algısı ve Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar” sempozyumunda konuşan akademisyen Yasemin Özgün, “Annenin yaşadığı şiddetten çocuklar da bire bir payını alıyor. Aile toplumun prototipi. Çocuğun toplumsal bilgiyi edindiği ilk yer” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çocuk Komisyonu tarafından “Çocukluk Algısı ve Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar” sempozyumu düzenlenledi. Starton Otel’de başlayan ve iki gün sürecek olan sempozyumda alanında uzman akademisyen, yazar ve aydınların katılımıyla birçok başlık tartışılacak. Katılımcılarım yanı sıra sempozyuma çok sayıda izleyici de katıldı. Sempozyumun gerçekleştiği salonda “Çocukluk Algısı ve Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar” yazılı pankart açıldı.
 
Sempozyumun açılış konuşmasını HDP Çocuk Komisyonu Eşsözcüleri Nuray Türkmen ile Hüseyin Kaçmaz yaptı. Sempozyum ardından konuşmacılarla devam etti.  
 
Sempozyumun ikinci oturumunda ilk olarak akademisyen Zeynep Kılıç, “Çocukluk kimin?” başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi.
 
‘Kesişimsellikler üzerine düşünülmeli’
 
Ardından Prof. Dr. Demet Lüküslü, “Çocukluk ve Gençlik üzerinden ‘Geleceğin Yurttaşları’nın İnşası” başlıklı konuşma yaptı. Geleceğin yükünün çocuk ve gençlerin omuzları üzerine yüklendiğini kaydeden Demet, bu durumun nesneleşmeyi de beraberinde getirdiğini ifade etti. Kesişimsellikler üzerine düşünülmesi ve bu anlamda politikalar üretilmesi gerektiğinin altını çizen Demet, “Bunu hayal etmek çok değerli. Ama ne yazık ki içinde bulunduğumuz 21’nci yüzyıl gençler için de zor bir dönemi ifade ediyor. Ekonomik olarak bağımsız olmanın, kendi ayakları üzerinde durabilmenin 21’nci yüzyıl gençliği için kolay olmadığını görüyoruz. Yetişkin olmanın da zor olduğu bir dönemde yeni bir şeyi hayal etmenin çok zor olmadığını umut etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
 
Ardından sempozyumun ikinci oturumu soru-cevap şeklinde devam etti.
 
Kısa bir aranın ardından sempozyum üçüncü oturumuyla devam etti.
 
‘Kadın aile içinde tanımlanıyor’
 
Üçüncü oturumda ilk olarak Akademisyen Yasemin Özgün, “Aile, ebeveynlik ve çocuk algısı” başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi. Feminist politika ve toplumsal cinsiyet politikalarına dikkat çeken Yasemin, annelik üzerinden nesneleştirilen bir kadın yaratıldığını ifade etti. Sözlerine aileden bahsederek başlamak istediğini kaydeden Yasemin, “Aile denince ilk olarak kadın anlaşılıyor. Feminist kadınlar olarak ‘Aile değil kadınız’ sloganını kullanmamızın nedeni de budur. Pek çok kadını aile içinde tanımlayan politikaları hepimiz biliyoruz. Bir yandan uzun yıllardır toplumsal bir kurum olarak modern, tek eşli, heteroseksüel bir aile doğal bir ortam olarak lanse ediliyor. Sosyal bilimler anlamında bu anlayış sorgulanıyor. Aileyi feminist kuramcılar da erkeği eve para getiren, ata-erkil bir rol üstlenen ve kadını da ev içi düzeni sağlayan cinsiyetçiliğe dayalı olarak tanımlıyor. Kadın, özel mülkiyet ve çocuklar gibi korunacak bir şey olarak görülüyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Çocuğa ve kadına yönelik istismar büyük ölçüde aile içinde gerçekleşiyor’
 
Kadının erkek tarafından ev içinde maruz kaldığı şiddetin çocuğu ve geleceğini de olumsuz etkilediğine dikkat çeken Yasemin, “Çocuklar da bu şiddetten azade değil. Özellikle annenin yaşadığı şiddetten çocuklar da bire bir payını alıyor. Aile toplumun prototipi. Çocuğun toplumsal bilgiyi edindiği ilk yer. Çocuk ilk gördüğü şeyleri doğru kabul etmeye başlıyor.  Kız çocuklarına aile içinde öğretilen toplumsal cinsiyet rolleri, oluşan eşitsizliğin de normalleşmesine neden oluyor. Bir yandan da kadın ve çocukların istismarının da normalleştiği bir yer oluyor aile. Bu durum çocuklar için çok zor bir durum. Çocuğa ve kadına yönelik istismar büyük ölçüde aile içinde gerçekleşiyor. Yine istismarın gizlenmesinde de ailenin büyük bir payı var. Siyaset alanında da aile kullanılıyor. Devlet kural koyucu bir yapı olarak ailenin sınırlarını belirliyor. Devlet bir ideoloji olarak aileyi kullanıyor” diye belirtti.
 
‘Romanları bilmeyen insanlar var’
 
Ardından Roman Hakları Derneği Başkanı Yücel Tutal “Sivil Toplum Örgütlerinde Çocuk Algısı” başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi. Romanca dinleyicileri selamlayarak sözlerine başlayan Yücel, “Ben buraya muhtemelen bir Roman olduğum için davet edildim. O nedenle öncelikle biraz Romanlardan bahsetmek istiyorum. Roman’ın ne olduğunu bilmeyenler var. Bir gün bir elimde Romanca bir kitap vardı ve bir arkadaşım bana ‘Sen de mi çok roman okuyorsun’ diyerek ırk olan romanı kitap sanmıştı. Ben de ‘Bu roman o roman değil’ dedim ve yarım saat boyunca sohbet etmeye başladık. Bize bizim kendimize dediğimiz gibi Roman denmiyor toplumun bir kesiminde. Bir kısmı ‘Çingene’ vs diyor. Bugün biz kendimize anadilimizde ‘Roman’ dediğimiz için artık Roman olarak kullanılıyor birçok yerde. Roman deyince aklınıza ne geliyor? İyimser düşüneneler ‘Dans eden renkli insanlar’ diyor. Ama başkaları da ‘Hırsız, uyuşturucu kullanan pis insanlar’ diyor. Dünyanın her yerinde varız ve her yerinde de ayrımcılığa uğrayan toplumuz. Hiç etrafınızda Roman bir doktor, avukat veya öğretmen gördünüz mü? Çok az. Roman bir öğretmen gördüğüm için sevinmiştim ama kimliğini saklamak zorunda kalmıştı. Buna da ne kadar Roman denir ki? Peki bu onun mu toplumun mu suçu? Ben askerde Roman olduğumu söyleyemiyordum” diye konuştu.
 
‘Türkiye’de 50 milyon Roman var’
 
Romanların sorunları üzerine konuşan Yücel, “Eğitim, sağlık, ayrımcılık, önyargı alanında çok kötü bir durumdayız. Türkiye’de yaklaşık 5 milyon Roman var. Ama burada benden başka Roman yok. Eğitim ve istihdam alanında Romanlara rastlamıyoruz. Peki nerede 5 milyon Roman? Çöp konteynırlarında, uyuşturucu satıcılığında… 5 milyon arasında üniversiteye gidenlerin sayısı binde bir. 5 milyon nüfusun içinde üniversiteye giden sadece 600 Roman var. Bize torpil yok. Torpil istemek kötü ama isteyememek de kötü. En iyi yaptığımız iş müzisyencilik. Ama aslında o kadar fazla da dediğimiz. Bunların içinde 50 bin müzisyen var. Ama onların da pek rahat bir hayatı yok” dedi. Ardından Yücel, Roman çocukların maruz kaldığı ayrımcılığı anlattı.
 
Hayal Ev
 
Roman Hayal Evi’nde gönüllü çalışan Ekin Özcan, Romanların ağırlıkta yaşadığı Kale Mahallesinde inşa ettikleri Hayal Ev’de çocuklara güvenli bir alan yaratmaya çalıştıklarını ifade etti. Ekin, “Çocuklar evde ailesine, kardeşlerine bakmak zorunda oldukları için eğitime zaman ayıramıyor. Biz de bu anlamda katkı sunmaya çalışıyoruz. Çocuklarla müfredat dışı atölyeler de yapıyoruz. Çocukların duygularını ifade etmeleri bizim için önemli” diye belirtti.
 
Ardından Hayal Ev’de eğitim gören çocukların konuştuğu slayt gösterisi izletildi.
 
Ardından soru-cevap kısmına geçildi.
 
Soru cevap bölümünün ardından üçüncü oturum sona erdi.
 
Konser dinletisi
 
Ardından sempozyumun ilk gününün son bölümü olarak çocuklar için konser dinletisi gerçekleştirildi. Sevinç ve UIaş ile Çocuk Şarkıları ve Koma Zarokên Ma’yê (Ma Çocuk Grubu) ezgileriyle kitleyi eğlendirdi. 
 
Sempozyum yarın farklı konuşmacı ve konularla devam edecek.