'Sesimizi duyuracak kimse bulamayabiliriz'

  • 09:14 11 Haziran 2022
  • Güncel
ANKARA - 20 Kürt gazetecinin gözaltına alınmasına tepki gösteren kadın akademisyenlerden Ceren Sözeri, “JINNEWS’in böylesine düşmanca bir muamele görmesini özel olarak kınıyorum” derken Hatice Çoban Keneş ise, “Ses çıkarmazsak zamanı geldiğinde sessimizi duyuracak kimse bulamayabiliriz’ dedi.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 8 Haziran’da başlattığı soruşturma kapsamında 20’si gazeteci 21 kişi gözaltına alındı. Kürt gazetecilerin 4 gündür tekli hücrelerde gözaltında tutulmasına muhalefet sessiz kalması dikkat çekerken, kadın akademisyenler ise bu sessizliğe karşı tepkilerini dile getirdi. Akademisyenler gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istedi. 
 
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ceren Sözeri ile Munzur Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Hatice Çoban Keneş ajansımıza konuşarak bu saldırının Kürtlerin sesinin duyulmasına ve yaklaşan seçim dönemine dair olduğunu belirtti.
 
‘Operasyon yaklaşan seçim öncesi oluşacak baskının simgesi’
 
Türkiye’de basın özgürlüğü üzerinde uzun zamandır ciddi engellemelerin olduğunu vurgulayan Ceren, bunlara her gün bir yenisinin eklendiğini ifade etti. Diyarbakır’da Kürt gazetecilere yönelik yapılan operasyonun, yaklaşan seçim öncesi oluşacak baskıların bir simgesi olduğunu kaydeden Ceren, “Hükümetin elinde bu seçim sürecinde kullanabileceği birtakım sopalar, uygulamalar var. Bunların biraz denendiğini düşünüyorum. Kürt gazetecilere yönelik baskının sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Eğer burada yeteri kadar ses çıkarılmazsa bunun çok daha yaygınlaşacağının da uyarısını yapmak istiyorum. Yine bazı TV kanallarına haciz işlemlerinin gelmesi, Tele-1’e gelen haciz, kapatılma riski gibi durumların önümüzdeki günlerde artacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.
 
‘JINNEWS'in düşmanca bir muamele görmesini özel olarak kınıyorum’
 
Kürt gazetecilere yönelik baskıya değinen Ceren, gözaltındaki gazetecilerin birçoğunu daha önceki davalardan, hukuksuz yere cezaevinde kalmalarından tanıdıklarını belirtti. Bu saldırının hiçbir gerekçesinin olmadığının altını çizen Ceren, “Avukatlarına haber verilmemesinin de bir hak ihlali olduğunu belirtmek gerekiyor. Bunun gerekçesinin yalnızca AA ve TRT’de açıklanması çok vahim. JINNEWS için de özel olarak şunu söylemek istiyorum; Günde neredeyse 3 kadının öldürüldüğü, bu kadar baskı altında olduğumuz, hissizliğin yaşandığı bir ülkede, böyle bir kadın haber ajansının çıkmasıyla tüm ülkenin gurur duyması, koruması, destek olması gerekirken, JINNEWS’in böylesine düşmanca bir muamele görmesini özel olarak kınıyorum ve kınanması gerektiğini düşünüyorum. Umuyorum bu baskılar bir an önce sona erer ve tüm gazeteci arkadaşlarımız serbest kalır” dedi. 
 
‘Gazetecilerin gözaltına alınması özel bir muamele’
 
Munzur Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Hatice Çoban Keneş ise, toplumun tüm kesimlerine yönelik bir saldırı olduğunu ifade ederek gazetecilere yönelmenin başka bir şey olduğunun altını çizdi. Özellikle belli kesimler adına bir şeyler söylemek isteyen, Kürtlerin sesini, yaşadığı şeyleri duyurmak isteyen gazetecilerin gözaltına alınmasının özel bir muamele olduğuna dikkat çeken Hatice, “Gazetecileri gözaltına alırsanız insanlar haber alma, bilgi alma hakkını nereden alacak? Çok öfkeliyim. Demokratik teamüller bile kalmamış. Liberal burjuva basını bile kalmadı. Dolayısıyla AKP üzerinden iyi bir şey yazmayan herkes suçlu. Her an gözaltına alınabilir ve susturulabilir. Bunu sürdürmek istiyorlar” sözlerine yer verdi.
 
‘Ses çıkarmazsak sesimizi duyuracak kimse bulamayabiliriz’
 
Gazetecilerin gözaltına alınmasına yönelik sessizliği eleştiren Hatice, “Sen başka bir gazeteciye ses çıkarıyorsun ve kamuoyu oluşturuyorsun ama 20 gazeteci bir kentten gözaltına alınıyor ve ses çıkarmıyorsun. Bu aynı zamanda göreceli bir muhalefet yapıldığını da gösteriyor. Ama görmezden geldiğimiz her noktada bu durum bize de yönelecektir. Bütün gazetecilerin tehdit altında olduğunun açık bir göstergesi bu. Topyekun hep beraber basın özgürlüğünü savunuyorsak buna ciddi bir tepki göstermek lazım. Kimliğe, etnik, dini kimliğe ya da içinde bulunduğu ideolojik değerlere göre tepkimizi gösteremeyiz. 20 gazeteci az bir şey değil. Kürt illerindeki bütün sorunları kapatmak üzerine yapılan özel bir çaba bu. Mahalleye göre davranmanın bir faydası yok. O mahalle daralıyor ve geldiği nokta bizim mahalle oluyor. Bu bilinen bir şey. Dolayısıyla gazetecilere, basın özgürlüğüne, yazma ve düşünce özgürlüğüne topyekun bir saldırı olarak görmek gerekiyor. Özgür basın her dönem herkese gerek. Bunu savunmazsak zamanı geldiğinde sesimizi duyuracak kimse bulamayabiliriz. Ayrıştırmadan en azından liberal basın özgürlüğü gereği buna hep beraber ses çıkarmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.