Several Ballıkaya: Tecride karşı tek yöntem birleşik mücadele!

  • 09:01 7 Haziran 2022
  • Güncel
Marta Sömek 
 
İSTANBUL - Tecridin tüm topluma dayatıldığını belirten avukat Several Ballıkaya, “1999’da İmralı sistemi oluştuğunda karşı çıkışın zayıf olması, bugün tüm topluma dayatılan bir tecridi gündeme getirdi. Tek yöntem var, birleşerek mücadele etmek, birleşerek buna karşı çıkmak” dedi.
 
23 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit nedeniyle bir yılı aşkın bir süredir haber alınamıyor. 2011 yılından itibaren avukatları ile görüşmesi engellenen PKK Lideri, 8 yıl aradan sonra ilk kez 2 Mayıs 2019’da avukatlarıyla görüştü. 2019 yılı içerisinde yalnızca 5 defa avukatlarıyla görüşebilen Abdullah Öcalan, 23 yıl boyunca 27 Nisan 2020 ve 25 Mart 2021’de tarihlerinde olmak üzere yalnızca iki defa ailesiyle telefon görüşmesi gerçekleştirebildi. 7 Ağustos 2019’dan bu yana ise avukatları, PKK Lideri ile hiçbir şekilde temas kuramadı. 
 
Öte yandan geçtiğimiz yıl 18 Ağustos’ta İmralı Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından Abdullah Öcalan’a verilen 3 aylık aile görüş yasağının sona ermesinin ardından 3 Şubat’ta ise yeniden 3 aylık aile görüş yasağı verildiği öğrenildi. Bursa İnfaz Hakimliği tarafından da 12 Ekim 2021’de verilen 6 aylık görüş yasağının 22 Nisan’da sona ermesinin ardından avukatların yeniden görüş başvurusunda bulunmasını reddeden hakimlik, avukatlara bilgi vermeksizin 13 Nisan’da verilen 6 aylık avukat görüş yasağını gerekçe gösterdi.
 
‘Acil harekete geçme’ çağrısı
 
Her hafta müvekkilleriyle görüşme başvurusu yapan Asrın Hukuk Bürosu avukatları, her geçen gün ağırlaşan tecride karşı Abdullah Öcalan ile İmralı’da tutulan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın aile ve avukat ziyaretlerinin sağlanması talebiyle son olarak da Birleşmiş Milletler (BM)  İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’ne (SPT) başvurarak, “Acil harekete geçme” çağrısı yaptı. 
 
 Tecrit politikasına karşı harekete geçildi
 
Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için dünyanın birçok yerinde eylem ve etkinlikler gerçekleştirilmeye devam ediliyor. Geçtiğimiz hafta Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) öncülüğünde İstanbul’da “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” konulu konferans gerçekleştirilmiş ve İmralı tecridi üzerinde durulmuştu. Yine Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED-TUHAD FED) ve Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde tecrit politikasına karşı “Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz” şiarıyla Bursa’nın Gemlik ilçesine 12 Haziran günü kitlesel bir yürüyüş yapılması da planlanıyor.
 
“Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” konferansına katılan isimlerden biri olan avukat Several Ballıkaya, tecride karşı tek yöntemin birleşerek mücadele etmek olduğunu vurgulayarak, tecrit politikalarına ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Savaşa yönelim olduğunda İmralı kapıları kapatılıyor’
 
“Türkiye’de barışın tartışıldığı her dönem özellikle İmralı Cezaevi’nin kapıları görüşmelere, görüşmecilere açıldı” diyen Several, her savaşa yönelim olduğunda İmralı Cezaevi’nin kapılarının kapatıldığına işaret etti. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 23 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulduğu İmralı Cezaevi ile iletişimin kesildiğini vurgulayan Several, “İmralı ile çok uzun süredir bir görüşme yok. Diğer cezaevlerinde de katı bir tecrit uygulaması var ve buna eşlik eden savaş politikaları olduğunu görüyoruz” dedi. 
Son dönemde Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik operasyonlarla birlikte tecridin cezaevlerindeki diğer ihlallerin artmasına eşlik ettiğini belirten Several, “İmralı tecridi devam ediyor ama onun dışında cezaevlerinde hak ihlallerinin arttığını görüyoruz. Doğal olarak bunlar birbiriyle birleşik. Siyasetin bir tarafı orada yürüyen savaş, öbür tarafı da demokrasi ve hukuk mücadelesi yürütenleri, bu mücadele içerisinde bedel ödeyenlere veya bu mücadeleyi verdikleri için cezaevlerine kapatılanlara uygulanan hak ihlallerinin arttığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Örgütlü bir gücün oluşması gerekiyor’
 
Bu durumu “terazinin iki kefesi gibi” sözleriyle değerlendiren Several, “Demokrasinin ve barışın artması, savaşın azalması demek. Aynı zamanda savaşa yönelmek de demokrasi güçlerine yönelik baskı ve demokraside azalma anlamına geliyor. Cezaevlerindeki uygulama da böyle” şeklinde konuştu. Barışa giden yolun mücadeleyle örüldüğünün altını çizen Several, “Bu mücadelenin örgütlenmesini engellemenin de bir yolu aynı zamanda. Savaş politikalarına karşı çıkış için dışarıda örgütlenmiş bir halk gücünün, bir karşı gücün, bunu durdurmak için örgütlü bir gücün oluşması gerekiyor. Bu kapıların kapatılması aynı zamanda mücadele gücünün ortaya çıkmasını da engellemektir. Bir taraftan barışın oluşmasını engellemek ama bir taraftan da savaşa karşı çıkmayı isteyen kitlelerin durdurulmasına ilişkin de bir önlem. İkili bir şey bu, sadece barışı durdurmanın değil mücadeleyi de durdurmanın aracı” diye konuştu. 
 
‘Tecrit tüm topluma dayatıldı’
 
PKK Lideri’ne uygulanan tecridin tüm cezaevlerine yayıldığına dikkat çeken Several, “Tecride karşı çıkış, 1999’da İmralı sistemi oluştuğunda buna sadece Kürtler ya da devrimci muhalifler karşı çıktı. Ama o muhalefet gücü çok büyük olmadığı için 2000’li yıllarda cezaevi operasyonları oldu. Ona da karşı çıkışın zayıf olması bugün tüm topluma dayatılan bir tecridi gündeme getirdi. Bugün artık konser yasaklarına, sokakta şarkı söylemenin engellenmesine, festivallerin yasaklanmasına varan bir yasaklar silsilesi var” değerlendirmesinde bulundu. Tecridin tüm topluma dayatıldığının altını çizen Several, “Bu topraklarda yaşayan herkes kendi nasibine düşen bir payı alıyor. Bugün ekonominin bu derece kötü olması, insanların bu derece baskı altında kalmış olması topyekûn bu baskının sonucudur. Tecrit de bunun bir parçası, hiç kimse kendisini bunun dışında görmemelidir. Çünkü o tecride karşı çıkmadıkça bugün her birimizin haklarındaki geriye gidişe karşı çıkma olanağı da kalmamaktadır” vurgusunu yaptı.
 
Ortak mücadele zamanı
 
Tecridin herkesin sorunu olduğunu söyleyen Several, “Hiç kimsenin ‘bu tecrit bizim dışımızda Kürtlerle ilgilidir’ deme gibi bir lüksü yoktur. Bu topraklarda yaşayan herkesin sorunudur çünkü ona karşı çıkmamanın bedelleri çok ağırdır. Bugün gerçekleşen açlık, yoksulluk ve baskıların sonucudur bu, tecritten çıkan bir sonuçtur. Ama nedenini görmek lazım. Neden bu topraklarda insanların barış içerisinde bir arada yaşamasını kabul etmeyen bir ideolojidir. Buna karşı çıkmak, hem tecride karşı çıkmak, hem haklarımızdaki bu geriye gidişe karşı çıkmak, hem de insanca yaşamamıza engel olarak ortaya çıkan her şeye karşı çıkmak demektir. Mücadele yöntemi de söylediklerimizde gizli. Bunlara karşı çıkmak mücadele yöntemidir aynı zamanda” ifadelerini kullandı. Tüm demokrasi güçlerinin mücadeleyi ortak örgütlemesi gerektiğine dikkat çeken Several, “Bu mücadelede varacağımız hedef ortaksa eğer, ortak hedefe varan güçler birleşmeli ve buna yönelik mücadele yürütmeli. Biraz da cesaret zamanı, sadece Kürtlerin hakları değil herkesin hakkı için ortak mücadele zamanı. Tek yöntem var, birleşerek mücadele etmek, birleşerek buna karşı çıkmak” sözleriyle seslendi.