Meral Danış Beştaş: İşte Kürt meselesi bu!

  • 13:31 21 Haziran 2023
  • Siyaset
 
ANKARA – Gündeme dair gelişmeleri değerlendiren Erzirom Yeşil Sol Parti Milletvekili Meral Danış Beştaş, Qamişlo’da yapılan saldırıda sivillerin katledilmesine tepki gösterdi. Kandıra Cezaevinde katledilen Garibe Gezer’in cezasının onanmasına da değinen Meral, “İşte Kürt meselesi bu” dedi.
 
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi(Yeşil Sol Parti) Erzirom Milletvekili ve Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, gündeme dair gelişmeleri değerlendirmek için Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
 
‘İktidar kazanmadı toplumsal meşruiyeti bulunmayan bir sonuç’
 
Yeni yasama dönemine başladıklarını söyleyen Meral, 28’nci yasama döneminin dün itibariyle gündemlerine başladığını belirtti. Seçim sürecinde yaşanılan usulsüzlüklere değinen Meral, “Henüz bir kanun teklifi yok, araştırma önergeleri ve komisyon seçimleriyle devam ediyoruz çalışmalara. Seçimi de kısaca değerlendirmek gerekirse çok önemli bir seçim dönemini geride bıraktık. Maalesef, iktidarın her türlü olanağın fütursuzca kullandığı hiçbir hukuk kurallarını tanımadığı toplumsal olarak halkın mağduriyetini sonuna kadar kendi lehine sömürdüğü bir seçim kampanyası ile karşı karşıya kaldık. İktidar kazanmadı aslında. Kazanma dedikleri 1,5-2,5 puanlık fark yeni ortakları ile birlikte toplumsal meşruiyeti bulunmayan bir sonuçtur. Bütün dünyada Türkiye kamuoyu da biliyor ki seçim döneminde asla adil bir seçim yapılmadı ve muhalefete karşı her türlü ilkesiz, fütursuz, sınırsız her türlü sahtekarlıklar, yalanlar maalesef seçim çalışmalarının odağında oldu” dedi.
 
‘Yeşil Sol Parti olarak muhalefetin odağı olacağız’
 
28’nci yasama döneminde de Yeşil Sol Parti olarak muhalefetin odağı olacaklarını dile getiren Meral, halkın yararına, toplumun beklentilerini karşılayan gerçek sorunların konuşulup tartışıldığı, hakikatlerin gizlenmediği, yalanla mücadele edileceği bir parlamento dönemi olacağına dikkat çekti. Meral, “Tabii ki burada toplumla birlikte toplumsal dinamiklerle birlikte sahada mücadelemizi sürdüreceğiz. İktidar şunu unutmasın ki, toplumun yarısı bütün bu hukuksuzluklara rağmen kendilerine onay vermemiştir. Ülkeyi ikiye bölmek, kutuplaştırmak, nefret iklimini yaygınlaştırmak toplumun yararına değildir; geleceği daha da belirsiz hale getirmektir. Bizim iddiamız geleceği görülebilir, şeffaf ve güvenli hissedeceği yurttaşların yaşayacağı bir Türkiye yaratmaktır. Barış içinde hakikaten kardeşçe bir yaşamın temellerini atmaktır. Bunun için biz var gücümüzle mücadeleye devam edeceğiz” diye belirtti.
 
‘Milyonlarca emekçi yoksulluğa mahkum edildi’
 
Dün belirlenen asgari ücrettin belirlenmesine değinen Meral, meselenin doğru tartışılmadığını ifade etti. Meral,  “Kaç lira olacağı pazarlıkları, sendika temsilcileri bunun üzerinden haftalardır kamuoyu meşgul ediliyor. Sanki Erdoğan'ın işçilere, emekçilere gönlünden kopan bir para gibi bir lütuf olarak kamuoyuna yansıtılıyor, ama gerçekler bambaşka. Bu lütuf meselesini biraz önce güçlü bir şekilde gördük. Biz meseleyi farklı şekilde görüyoruz. Bu önemli ama gündemi neden bu kadar meşgul ediyor? Çünkü çalışan nüfusun neredeyse yarısı asgari ücretli olarak çalışıyor. Asgari ücrete mahkum edilmiş bu toplumun yarısı olma gerçeğini görmek zorundayız. Bu temel meseledir. Önce neden toplum asgari ücretle çalışıyor, neden buna mecbur bırakılıyor bunu güçlü bir şekilde tartışmamız gerekiyor. Bu ücret 11 bin 402 lira olarak belirlendi, sefalet ücretidir. Emekçilere reva görülen 11 bin 402 lirayı kabul etmiyoruz, Yeşil Sol Parti olarak. Milyonlarca emekçi bu asgari ücretle açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Biz bu meseleye rakam meselesi olarak bakmadığımızı ifade etmek istiyorum. Yoksulluk sınırının 33 bin lira olduğu bir ülkede 11 bin 402 lira ile bir hanede iki kişi bile çalışsa yoksulluk sınırına yaklaşamıyor. Bu realiteyi hepimizin görmesi lazım” sözlerini kullandı.
 
‘TÜİK rakamlarıyla yapılan değerlendirmeyi rasyonel bulmuyoruz’
 
Türkiye’de asgari olarak asgari ücretin 16 bin 250 lira olması gerektiğinin Ekonomi Komisyonlarının açıklandığına ifade eden Meral, asgari ücretin temel ücret olmaktan çıkarılması gerektiğine işaret etti. Meral, “Her türlü sömürüye karşı olan bir parti olarak insanın doğayı kar uğruna sömürmesini de insanın insanı sömürmesini de,  emeğin sömürülmesine de sonuna kadar karşıyız. Bu para sabun köpüğü gibi uçup gidecek, gelen zamlar mutfak masrafları, akaryakıt ve her türlü zam karşısında bu ücretin bir ay sonra bir anlamı kalmayacak. Bu asgari ücret pazarlığı yapanların, bunun çok iyi bir rakam olduğunu söyleyenlerin mutfak alışverişini kendilerinin yapmasını öneriyoruz ya da arabaya 300 km için yakıt alsınlar bakalım ne kadar seyahat edebilecekler. Yani bu şişirmiş verilerle toplum nezdinde güvenilirliği tartışılan TÜİK rakamlarıyla yapılan bu değerlendirmeyi kesinlikle rasyonel bulmuyoruz. Bu para, bazılarının koluna taktığı çantaya yetecek düzeyde değildir. Onlarca yüzlerce kat daha fazladır” şeklinde konuştu.
 
Meral’in konuşmasının satır başlıkları şöyle;
 
“Biliyorsunuz seçim dönemine ilişkin ayrıca değerlendirme yapacağımı söylemiştim. Bu seçim döneminde odak yine kutuplaştırmaydı, ‘terör’ retoriğiydi, muhalefete HDP üzerinden büyük bir saldırı planlamışlardı. Toplumu bölmek ve kutuplaştırmak üzerinden ‘Kürt sorunu yoktur, biz Kürt sorununu çözdük, terör sorunu vardır’ safsatasıyla bu kampanyayı yürüttüler. Bu kampanya tabii ki geniş kesimler tarafından maalesef basın yayın organlarının ezici çoğunluğunun kendi denetimlerinde olması sebebiyle, toplumun en büyük kesimi bu propagandaya maruz kaldı. Karadeniz’den Ege’ye, Ege’den Marmara'ya, İç Anadolu’ya milyonlarca insan sahte videolarla, asılsız konuşmalarla sanki Türkiye'de bunlar gerçek ve yaşanıyormuş gibi bir algıyla oy vermek durumunda kaldılar ya da başka yöntemlerle vermiş gibi göründüler. 
 
Qamişlo’da gerçekleştirilen suikast vurgusu
 
Kürt sorunu orta yerde duruyor. Kürt sorunu çözülmedi, çözdüğünü iddia edenlere bugün birkaç başlıkla yanıt vereceğim. Bu meseleyi bu şekilde konuşarak sadece milyonlarca Kürt yurttaşı daha çok yaralıyor, uzaklaştırıyor ve birlikte yaşama duygusunu, geleceği, güvensiz hale getirmekten başka bir iş yapmamış oluyorsunuz, kutuplaştırmaya artırıyorsunuz. Dün bir suikast işlendi. Nerede? Silahlı insansız hava aracıyla Kuzey Doğu Suriye'ye bağlı Qamişlo Kantonunda aracın içinde bulunan Kantonun Eş Başkanı Yusra Dewrêş, Eş Başkan yardımcısı Lima Sivaş ve şoför Firat Tuma katledildi. Bunu biz sorarsak belki bu akşam yine aynı yayınlar yapılacak. Nedir onlar terörist ve biz öldürdük! ‘Biz terör ile mücadele ediyoruz.’ Hayır, bu terör ile mücadele değil! Bu uzaylı da olsa Kuzey Kutbunda da olsa dünyanın neresinde olursa olsun, bir Kürdün yaşamasına tahammülsüzlüktür. Kürtlerin kendi kendini yönetmesine tahammülsüzlük ve tanımamadır. ‘Her yerde bizim hedefimizsiniz’ demektir. İşte Kürt sorunu budur. 
 
Kürt gencini, çocuğunu öldüren faillere ceza verilmemesidir Kürt meselesi
 
Şimdi AKP, herkesin bildiği üzere bağıra bağıra söylüyor. Kuzey Doğu Suriye'ye operasyon yapmak istiyorlar. Ama uluslararası mekanizmalardan, özellikle; ABD ve Rusya’dan yeşil ışık alamıyor ve bu yüzden operasyon yapamıyor. Bu sefer sivillere yönelik sistematik suikastlere ve katliamlara yöneldi. Bu ne demek Kürtler için? Türkiye içinde zaten hukuk uygulanmıyor. Hukukun esamesinin olmadığını, benim cenaze törenine katıldığım, morgda gördüğüm annesiyle tanıştığım, üniversite sınavına girmiş ve kazandığı öldüğü gün öğrenilen ailesinden biliyorum Medeni Yıldırım'ı! 2014’te askerlerin açtığı ateş sonucu çözüm sürecinde katledildi. Medeni Yıldırım 19 yaşındaydı, bu da nüfus bilgileri nüfus cüzdanı, bu tişörtü annesi yapmış, bana mezarlıkta verdi. ‘Lütfen bunu göster. Benim 19 yaşındaki oğlumu katlettiler, oğlumun tek talebi savaş bitsindi’ dedi. Çözüm sürecinde kalekollar yapılmasın diye Lice’de demokratik bir etkinliğe, protestoya gitmişti Medeni Yıldırım. Peki Medeni Yıldırım’a ilişkin bu tetiği çeken asker ve talimatı verenlere ne oldu, beraat ettiler. Tek bir gün tutuklu kalmadılar, göstermelik bir yargılama sonucunda 19 yaşında bir genç toprağın altında. Annesi 10 yıldır feryat figan ‘çocuğumun katilleri cezasını alsın’ diyor. Bu sadece Medeni Yıldırım davasında değil, Musa Anter’den, Uğur Kaymaz’a, Uğur Kaymaz’dan Ceylan Önkol’a yüzlerce Kürt gencini, çocuğunu öldüren faillerine ceza verilmemesidir Kürt meselesi. Biz bunu söylüyoruz ve buna ilişkin binlerce örnek verebilirim. 
 
İnsancıl hukuk belgeleri yok sayılıyor
 
Peki bu Kuzey ve Doğu Suriye’ye ilişkin meselede hukuki bir dayanak var mı? Bunu merak edenler var. Hani o propaganda  ‘terör retoriği’ dışına düşmanlık dışında bunun dayanağı nedir bir ülke (Türkiye) başka bir devletin sınırları içinde yaşayan sivillere suikast yapabilir mi? SİHA ile vurabilir mi? Bunun uluslararası hukukta BM nezdinde karşılığı nedir? Bunu araştırdık paylaşmak için bir kez daha baktık. Bu suikastler nerede işleniyor? Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, Irak'ta, Hewlêr ve Süleymaniye'de bir de Kuzey Doğu Suriye’de, Rojava’da. İsveç'te, Almanya’da oluyor mu? Olmuyor! Neden? Çünkü oralarda hukuk devleti var. Orada başka bir sistem buradan orayı vuramıyor ama Kuzey Doğu Suriye’yi rahatlıkla SİHA’larla bir sivil kadını demokratik bir meşruiyetle seçilmiş bir yöneticiyi ve yardımcısını SİHA vuruyor. Buna hukuk mu diyeceğiz hayır diyemeyiz. Burada meşrulaştırmaya çalışıyorlar bu cinayetleri. Hukuk ne diyor?  Cenevre Sözleşmesinin 4’üncü ek protokolü ne diyor? Sivil siyasetçilere yönelik sivil nüfusa yönelik saldırıdır. Savaşlarda sivillere dokunulmaz. Silahlı değilse bir silahlı eyleme girişmemişse o sivildir hele hele seçilmiş bir yöneticiyse bu sivildir. Burada insancıl hukuk belgeleri yok sayılıyor.
 
Öldürülen Kürt öldüren ‘terör ile mücadele ediyorum’ diyen devlet
 
Diğer belge ne? Cenevre savaş hukuku sözleşmesi ortak 3’üncü maddesinde sivilleri kasıtlı olarak öldürmek yasaklanmıştır, hedef belirleyerek bir sivili öldürmek yasaktır. Geçen haftalarda Hüseyin Arasan Süleymaniye’de öldürüldü bir suikast sonucu. Hüseyin Arasan kimdir? Sürgüne gitmiş, Türkiye’de katıldığı bir etkinlikte ceza almış, orada yaşıyor, sivil bir hayat sürüyor. Ailesi Türkiye’de yaşıyor ama burada Türkiye gidip Hüseyin Arasan’ı öldürüyor ve ‘ben terör ile mücadele ediyorum’ diyor. Yahu Hüseyin Arasan’ı iade isteyebilirsin. Burada cezasını çekmesini isteyebilirsin, bunun dışında nasıl katledersin? Onun dışında Süleymaniye ve Hewlêr’de çok sayıda sivil katledildi. BM 2/4 maddesi gereğince kesinlikle tüm üyelerin uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasi bağımsızlığına karşı gerek BM’nin amaçlarıyla bağdaşmayacak kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanmasına başvurmaktan kaçınıyorlar. AKP buna ne diyecek? Meşru savunma diyecek, BM’nin 51’inci maddesi diyecek. Zaman zaman Genel Kurulda bu tartışma konusu oldu. 51’inci madde var mı, burada Hewrin Xelef kendisi de belediye başkanı bir siyasetçiydi, öldürüldü. Türkiye’ye ne yapmış ki öldürüyor? Orada halkın seçtiği bir belediye başkanı diğeri, kanton başkanı. Demokratik meşru bir yönetimi tanımadıkları için ‘biz öldürebiliriz’ diyor.  Böyle bir şey yok, hukukta. Uluslararası hukuk bunu yasaklıyor ve dünya buna sessiz. Öldürülen Kürt öldüren ‘Ben terör ile mücadele ediyorum’ diyen bir devlet var karşımızda. Bu ilk katliam değil. 
 
Katledilen Kürtler ve Kürt kadınlarıdır
 
Daha önce Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef aracı durdurularak katledilmişti. BM, bu konuda daha sonra bir bildiri yayınladı. Dedi ki Türkiye’nin gözetiminde olan Ahrar-u şarkıya örgütü mensuplarının yaptığına dair somut veriler olduğunu bu infazın savaş suçu kapsamında olduğunu BM ifade etti. Aynı raporda bu savaş suçundan Türkiye’nin de sorumlu tutulabileceği not edildi BM kararında. Bütün bu tespit ve belgelere rağmen Hewrîn Xelef’in faili Ebu Fatih Şakra 6 Haziran tarihinde Mardin Artuklu Üniversitesi’nden mezun oldu, Türkiye’ye ait bir devlet üniversitesinden mezun oldu. Neymiş katil Türkiye’de bir üniversiteden mezun oluyor BM raporuna rağmen Türkiye BM'nin üyesi. Burada sadece Türkiye sorumlu değil BM ve uluslararası toplum ve mekanizmalarda bundan sorumludur. Burada katledilen Kürtlerdir, Kürt kadınlarıdır. Kadınların hedef seçilmesi de ayrıca tartışılmalıdır. Çünkü bu Kürt kadın mücadelesine de ayrı bir yönelimin olduğunu ifade ediyor. İki hafta önce Mardin Artuklu’ya ilişkin bu mezuniyet kamuoyunda yer aldı ve hak ettiği tartışmayı yaratamadı kimse demedi ki bir kadın siyasetçi katleden kişi nasıl Türkiye’de üniversite okuyabilir. Böyle bir hukuk sistemi olabilir mi? Hayır. Sorgulayan yok.
 
IŞİD’e karşı bugüne kadar Suriye’de hangi operasyonu yaptınız?
 
Başka bir şey daha sorayım IŞİD Türkiye’nin terör listesinde ya biz her sorduğumuz bizim için bütün terör örgütleri aynıdır. Tamam kabul ediyoruz. IŞİD’e karşı bugüne kadar Suriye’de hangi operasyonu yaptınız. Buradan resmi olarak yetkililere soruyorum. Bağdadi'yi ABD vurdu sizin sınırın ötesinde görüş mesafesinde. Size haber vermeden vurdu, çünkü size güvenmiyordu. IŞİD ile işbirliğiniz konusunda ciddi şüpheleri vardı ellerinde veriler vardı. Rojava’da Suriye’de hangi askeri eylemleri sivil katliamları bu öldürdüğünüz kişilerden ziyade IŞİD’lilerin yapmış olabileceğini sordunuz mu hiç. Hunharca kadınları köle pazarlarında satan katliam yapan bir IŞİD uluslararası barbarlığın simgesi olan bir örgüte tek bir operasyon yapmayacaksınız gidip demokratik siyaset yapan, sivil siyaset yapan halkların oylarını alan kişiyi kendi ülkeniz dışında katledeceksiniz. İşte bu tam da  Kürt düşmanlığıdır nerede olursa olsun Kürtlerin statüsüne, diline, kültürüne, varlığına, düşmanlık yapmaktır. IŞİD’liler de o kadar şey değil Türkiye’de ticaret yapıyorlar sonuçta şirketler kuruyorlar birçok yerde merkezleri var. Böyle bir ayrıcalıkları var. Neden İsveç'te yapamıyor, oradan iade istiyor. Diyelim ki suç işlemiş Türkiye’de cezası var soruşturması aranıyor bunun hukuki belgeleri var siz isterseniz iade alırsınız tutuklanır ceza alır. Bir devlet kaynağını meşruiyetini hukuktan halkın desteğinden alır.
 
Kürt çocuklarının panzer altında ezilmesini mi çözdün
 
Ben şuan sokakta bir polis olsam çıksam bir vatandaş diyelim ki bana kafa tuttu mukavemet etti ben çekip vurabilir miyim? Hayır hukuk bunu yasaklıyor. Diyor ki onu yakalayabiliyorsan suçunun cezasını çektirebilirsin. Kendini korumak ölümden korumak dışında vuramazsın. Elinde silah bile varsa cinayete teşebbüs yoksa ayağına sıkabilirsin. Uluslararası alanda başka bir devlete gidip siyasetçiyi vurmak kesinlikle savaş suçudur. Bu mahkum edilmelidir. Bu Kürtlere yönelik yüzde 95’ini çöktük diye kendisine Kürt siyasetçiler var ya neyi çözdün. Kürt çocuklarının panzer altında ezilmesini mi çözdün Medeni Yıldırım’ın katillerinin elini kolunu sallaya sallaya dolaşmasını mı çözdün. Hala Kürtçe tiyatroların kaymakamlarca yasaklanmasını mı Kürtçe tabelaların asılmasının yasaklanmasını mı çözdün. Hala Kürt dilinin yasaklılığını mı çözdün. Kürtçe konuşamıyor insanlar. 
 
Türkiye’de milyonlarca Kürt terörist yaftası yemiş durumda
 
Kürt meselesi bir çocuğun doğduktan sonra hayatı anlamaya başladığı andan itibaren başlıyor. Ben kendi hayatımdan söylüyorum okula gittiğimde benim dilimi niye öğretmen bilmiyor diye sorgulamaya başladım.  Kürt çocukları eğitimde başarısız oluyor, zeki olmadıkları için değil, anadilinde eğitim olmadığı için, ha diyorlar ya birkaç bakan var Kürt. Ne alakası var ya? Yani etnik olarak Kürt bir anne ve babadan doğmuş olabilirsin, ama ben Kürt değilim, Türk’üm de diyebilirsin. Bu senin tercihindir. Ama Kürt meselesini reddedersen ve Kürtlerin hak ve özgürlüklerini talep etmezsin sadece hizmet edersin, o zaman önemli değil Kürt bakan olabilirsin. Ama ben Kürdüm, dilimle konuşmak istiyorum, özgürlük, adalet istiyorum, haksızlıkların sona ermesini istiyorum dediğiniz zaman siz makbul değil, teröristsiniz. Şu anda Türkiye’de milyonlarca Kürt terörist yaftası yemiş durumda.  Bunu Yeşil Sol Parti olarak asla kabul etmeyeceğiz, bunun karşısında duracağız, her yerde mücadelesini yürüteceğiz ve seçimlerde sadece Kürtlerin birer oy olarak değerlendirilmesini de artık Kürt halkı kabul etmeyecek. 
 
Öldürülmesine soruşturma yapmayan zihniyet cezasını onadı
 
Bu konuda söyleyecek çok şey var, çok örnek var. Ben bilerek dünkü suikast ve katliamdan başladım. Türkiye’nin içinde de bu konuda sayısız örnek verebilirim. Son örnek vereyim. Garibe Gezer,  cezaevinde tutukluyken cenazesi çıktı, cinayet olduğu yönünde çok güçlü iddialar var. Personelden ya da diğerlerinden tek bir kişi tutuklanmadı. Garibe Gezer’in öldürülmesine dair soruşturma yapmayan, ceza vermeyen zihniyet Yargıtay tarafından dün müebbet hapis cezası onandı. Ölü birinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası onandı. İşte Kürt meselesi bu. Ölüsüne bile ceza veren bir mantıkla bir zihniyetle, bir siyasetle karşı karşıyayız
 
Güvenlik için ağaç kesiyorlarmış ne güvenliği
 
Bu sadece dille, kültüre, sanata, statü talebine değil. Doğasına da düşmanlık yapıyor. Keşke buradaki basın mensupları Dersim’e, Hasankeyf’e, Mardin’e gitse, Muş’un Şenyaylası’na, Ağrı’ya, Erzurum’a gitse. Oralarda nasıl bir doğa kırımı olduğunu göreceksiniz. En son Diyarbakır’ın Lice-Kulp-Hazro ilçe sınırları içinde Taşköprü olarak da bilinen Geliyê Godernê isimli tarihi bölgede ağaç kesimleri hızla yapılıyor. Ekolojik kıyımla vadide insansızlaştırma var. İnanılmaz derecede bir tepki var oradaki yurttaşlar tarafından. Kim yapıyor? Korucular kesiyor, kesilen ağaçlar kamyonlarla taşınıyor ve bu kamyonlara da zırhlı araçlar eşlik ediyor. Ağaç taşınmasına, kesilmesine neden zırhlı araç eşlik ediyor? Belli ki onlar da bunun bir suç olduğunu biliyorlar. Sistematik bir devlet suçuyla karşı karşıyayız. Sorduğumuzda güvenlik için ağaç kesiyoruz diyorlar. Ne güvenliği? Hani bitirmiştiniz, hani, ayakkabı numaraları biliyordunuz, hani tek tek tanıyordunuz. 2023 yılında neyin güvenliği için ağaç kesiyorsunuz? Hangisi doğru? İkisi de yalan, çünkü hayatları yalan gerçekten. Muş Şenyayla’da da aynı kırım yapılıyor. Bunun bir insanlık suçu olduğunu ama bunun da Kürtlerin coğrafyasının da düşmanlık kapsamında olduğunu söyleyeyim.”