‘Operasyon için alfabede harf kalmadı, peki çözüldü mü?’

  • 14:29 18 Nisan 2022
  • Siyaset
ANKARA - HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, TSK’nın Federe Kürdistan Bölgesi’ne başlattığı askeri operasyona “Operasyon isimleri için alfabede harf kalmadı. Peki sorun çözüldü mü, Kürt sorunu çözüldü mü? Savaşın sonuçlarını ortadan kaldırdık mı, demokratik bir sistem kuruldu mu” sözleriyle tepki gösterdi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. TSK’nin gece saatlerinde Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik başlattığı askeri operasyona değinen Meral, Kürt düşmanlığının sadece Kürtlere zarar vermediğini ifade etti.
 
‘İstibdat rejiminin tek amacı hakikatleri karartmak’
 
Konuşmasına “yasaklar” ile başlayan Meral, istibdat rejiminin yasaklamalar ve sansür ile devam ettiğine dikkat çekti. Bu yasaklamaların tek bir amacının olduğunun altını çizen Meral, “Hakikatleri  karartmak, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini haber yapanlara ceza öngörülüyor, alternatif  açıklama yapanlara ceza öngörülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında kapatma davası açıldı ve daha birçok karartma çalışması devam ediyor. Açıkçası, AKP-MHP iktidarının uzun yıllardır hakikatleri karartma ve gerçekleri gizleme çalışmaları hayatın her alanda görüyoruz. Öyle bir aşamaya geldi ki işkence yapanların, cinayet işleyenin soruşturulmadığı ama işkence haberini yaptığı için soruşturulan, haklarında dava açılan ve ceza alan insanlar var. Çünkü iktidarın derdi işkence yapılması, cinayet işlenmesi değil bunun kamuoyuna yansıtılmasıdır. Yani gerçeklerin yansıtılmasıdır. Bu iktidarın en büyük korkularından biri gerçeklerdir” şeklinde konuştu. 
 
‘84 milyonu, pembe bir fanus içinde beslemek istiyorlar’
 
HDP’ye yönelik kapatma davasına değinen Meral,  “Demokratik siyasete müdahale olan bu kapatma davası yine partimizin her alanda gerçekleri söylemesi, olanları gizlememesi ve bir demokrasi mücadelesini bütün yönleriyle vermesidir. Ama kendileri bu rotayı veremedikleri için işte partimizde sahte yalan, mesnetsiz iddialarla bir kapatma davasını devam ettiriyor. Tabii ki bu politikanın diğer sonucu da halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek istemeleridir. Bütün toplumu, 84 milyonu, pembe bir fanus içinde sadece kendi verdikleri haberler ile beslemek, onları bilgilendirmek istiyorlar. O fanusun dışında asıl hayatın devam ettiği alanlarda hiçbir haber almamaları, bilgilerinin olmaması ve her hangi bir itirazda bulunmamaları için bu siyaset devam ediyor” diye belirtti.
 
Cezaevlerinden cenazelerin çıkması
 
Cezaevlerinde derinleşen işkencelere de vurgu yapan Meral, “Cezaevlerini örnek verecek olursak eğer şimdi bir yönetmelik çıkarılıyor ve cezaevinde yaşananların artık dışarı yansıması engellenmek isteniyor. Hadi engellediniz de çıkacak cenazeleri nasıl karartacaksınız? Mesela Ferhan Yılmaz’ın darp ve cebir izleriyle, işkence izleri ile çekilen videosunun yayılmasını nasıl engelleyemediyseniz, diğer uygulamaları da engelleyemezsiniz” dedi.  
 
Enflasyon
 
Enflasyonun yüzde yüz elliyi bulduğunu belirten Meral, “TÜİK marifetiyle bunu tabii ki düşük göstermeye çalışıyorlar. Bağımsız kurumlar bunu açıklamasın diye alternatif yasa çalışması yapılıyor. Sanki enflasyonu TÜİK düşük gösterince enflasyon düşmüş oluyor. İnsanların cebine daha fazla para giriyor ve sofraları zenginleşiyor mu, hayır. Türkiye tarihinde görülmemiş bir enflasyon ile mücadele bu yöntemlerle tabi ki mümkün değil” ifadelerini kullandı.  
 
Kadın mücadelesi yürütenlere baskı
 
İktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine, kadın katliamlarına karşı mücadele eden derneklerin kapatılmaya çalışıldığını sözlerine ekleyen Meral, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mesela, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Derneğiyle neden uğraşıyorsunuz? Çünkü o cinayetlerin üstünü örtmek istiyorsunuz. Bir diğer örnek Rosa Kadın Derneği. İki üç ya da bir yöneticilerine, başkanlarına yönelik operasyon yapılıyor. Kadın hak ihlalleri üzerine çalışan bir dernek vasfında Rosa Kadın Derneği. Kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütmek talebiyle Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında fesih talebiyle açılan dava 1 Haziran’da görülecek ve biz tabii ki o davada olacağız. Kadın haklarını ve özgürlük mücadelesini sürdüreceğiz. İktidarın ‘Kadın mücadelesini savunma ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek’ demekle bütün dünyaya ilan etmişti. Bu da onların çıktılarından biri.”
 
İstanbul Sözleşmesinden imzayı çeken kim?
 
Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarının politik olduğuna dikkat çeken Meral, “Dünyanın her yerinde, kadın hak savunucularının çok önemle üzerinde durdukları bir ilkedir. Kadın cinayetleri, kişisel bir mesele, bir ayıp olarak nitelendirilemez. En ayıp suçlardan bir tanesidir. Bu yasaklar meselesinin her gün devam ediyoruz, her zaman üzerinde duruyoruz, ancak bu yasakları alaşağı eden bir toplum ve mücadele kararlılığı var. HDP olarak yasaklara karşı her yerde her zaman en güçlü şekilde sesimizi, mücadelemiz yükseltme kararlıyız” dedi. 
 
Sınır kentlerindeki katliamlar
 
Hakkari’nin Derecik ilçesinde son 1 yıldır kolluğun açtığı ateş sonucu ölümlerle gündeme geldiğine dikkat çeken Meral, sözlerine şöyle devam etti: “Sınırda kolluk ateş açıyor, bir genç çocuk çoban katlediyor. Ankara, İstanbul, İzmir duymuyor. Sadece Kürtler arasında dolaşıma giren bir Kürt katledilmiş oluyor. Geçen hafta yine Derecik’te askerlerin açtığı ateşle Tahsin Yalçın 21 yaşında katledildi, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Bu kaçıncı daha önce 46 yaşındaki Serpil Şen'in oğlu katledilmişti. Hatta Serpil Şen şunu söylemişti, çok önemliydi ‘Hakkari'de bir çoban öldürülmüş kimin umurunda’ demişti. Hakikatten Hakkari'de öldürülen bir çobanın İstanbul’dan Tekirdağ’dan da duyulmasıdır HDP’nin  mücadelesi. Tersinden de tabii ki Tekirdağ’da yaşanan bir olayın Hakkari’de yankılanmasıdır.
 
Devletin devamlılığı gerekçesiyle oyun yasaklandı
 
Yine skandal bir şey, daha önce genel kurulda da ifade etmiştim. Dario Fo’nun oyununu ‘Bêrû’ isimli bir Kürtçe tiyatroya uyarlanmış, Urfa’da yasaklanmıştı ve dava açılmıştı. Mahkeme bu davayı reddetmiş. Gerekçe devletin devamlılığı. Bu oyunun Kürtçeye uyarlanıp sahnelenmesi devletin devamlılığını tehdit ediyormuş. Nasıl bir tehdittir, bu politika devletin devamlılığını Kürt düşmanlığına bağlayan bir politikadır. Kürt düşmanlığı derken tam da bunu söylüyoruz. Merak edenlerin Dario Fo’yu okumalarını öneririm. Burada düşmanlık yapılan dildir, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. 
 
İç krizleri görünmez kılmak için operasyonlar yapılıyor
 
Bugün bütün gazetelerde ve televizyonlarda sınır ötesi operasyon haberleri var. Yıkacağız, bitireceğiz, öldüreceğiz her zamanki hezeyanlarıyla. Operasyon isimleri için alfabede harf kalmadı. Peki sorun çözüldü mü? Kürt sorunu çözüldü mü? Savaşın sonuçlarını ortadan kaldırdık mı, demokratik bir sistem kuruldu mu hayır. Ne oluyor. Şimdi içeride yığınla sıkıntı var. Açlık, yoksulluk, işsizlik ve cinayetleri örtmenin yolu savaş politikasını devreye sokmak. İnsanlar sofrasında ekmek olmadığını düşünmesin diye sınır ötesi operasyon devreye sokuluyor. Türkiye Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk yapıyor. Dışarda barış havarisi kesildi. Orada barış elçiliğine soyunan Türkiye, Kürt düşmanlığı ve savaş politikasıyla aslında hiç de barış elçisi olmadığını ilan ediyor. Bu savaşın nedeni iç krizi çözememesidir. Bunu kapatmak için, görünmez kılmak için bu operasyonlara devam ediyor. 
 
Kürt düşmanlığı sadece Kürtlere zarar vermiyor
 
Şimdi bu operasyonların sayısını hiç açmayacağız. Bu mesele, bu operasyonlar savaş politikası, Kürt düşmanlığı sadece Kürtlere zarar vermiyor. Olanak olsa bunu tek tek bütün yurttaşlara anlatmak istediğim en temel konulardan biridir. Kürtlerin talebi ve mücadelesi eşit ve özgür yurttaşlıktır. Herkes gibi anayasal ve demokratik bir sistemde yaşamaktır. Bu savaşın sonuçlarını 84 milyon insan yaşıyor. Her şeyden önce manevi olarak yaşıyor. Bir ülke düşünün sürekli savaş politikası ile savaş tamtamları çalıyor. Tehdit var, bertaraf ettik, şu kadar kişi öldürdük, şunu yaptık. Bu nedir? Bu toplum üzerinde ağır bir psikolojik baskıdır. Bu toplumun her kesimine yansıyor. Savaş politikası zam olarak benzine, domatese, bibere, mamaya yansıyor. Savaş politikasının iç ettiği ekonomik maliyeti sürekli ifade ediyoruz. Burada Türkiye toplumuna aç, yoksul, işsiz kalın iş cinayetlerinde ölen ama biz savaş politikamızı devam ettiriyoruz siz de bizi destekleyin diyorlar. Çünkü ellerinde başka bir malzeme kalmadı.  
 
Savaşa karşı barışı savunmaya devam ediyoruz
 
Bu politika tüm halklara Türkiye’de Türk’e, Kürde, Laz’a, Çerkes’e, Arap’a, Alevi’ye bütün kimliklere dillere ve inançlara zarar veren bir politikadır.  Biz HDP olarak her zaman savaşın karşında barışı, diyalogu ve müzakereyi savunduk. Kürt meselesini, Türk meselesini kesinlikle barış yolu ile çözebiliriz. Birbirimizi anlayabiliriz. Kürtler Türklerle Araplarla Çerkesler ile bir çatışma yaşamıyor aslında. Bunu yaratan iktidarın politikaları, devlet yaklaşımıdır ve bu yeni değildir. Bunun çıktısı olarak savaş politikaları ve operasyonlarla  hiçbir şey elde edilemeyeceğini biliyoruz. İçerde kendi iktidarlarını devam ettirmek, bekalarını güvenceye almak için savaş tamtamlarını çalmaya devam edecekler. Bütün Türkiye toplumuna seslenmek istiyorum. Bu politikalara karşı duralım, alkışlamayalım. Biz her zaman savaş tezkerelerine karşı durduk. Libya’ya da, Irak’a da, Suriye’ye de Afganistan’a da karşı durduk. Çünkü biz içerde dışarda ve Ortadoğu'da bir barış politikası yürütülmesi gerektiğini savunuyoruz. Burada kaos yaratan hem Türkiye’de hem komşu ülkelerde hem de Ortadoğu’da bir iktidara daha fazla prim vermeyelim. Aynı zamanda siyasetlerinin bittiği noktayı da ifade ediyoruz. İçerde baskı, şiddet ve dışarıda savaş tamtamları devam ediyor. Savaş yıkım, ölüm, kayıp, ezadır. Savaşı savunmak insanlık değerleri ile bağdaşmaz. Tüm demokratik kamuoyunu savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşam siyasetini savunmaya devam ediyoruz. Bu konuda kararlı duruşumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz.
 
Çöpten yiyecek toplayanlar, hayatın olağan seyri haline geldi
 
Hakikaten şu anda bir kriz değil çöküş yaşıyoruz. Savaş sebeplerinden biri çöküştür. Çöküş sonucu girişilen savaş siyasetidir. Bu çöküşün nedenlerinden biri de savaş politikalarıdır. Mesela BM Kalkınma Programı Borç Kırılganlığı Raporuna göre 19 devlet borçlarını ödeyemez duruma gelmiş, 72 devlet ise borç ödeyememe riski altında. Türkiye yüksek riskli ülkeler kategorisine girdi. Açlık tehlikesi o kadar hayatımıza girdi ki, yağ kuyrukları, çöpten yiyecek toplayanlar, hayatın olağan seyri haline geldi. Domatesler tek tek satılmaya başlandı, karpuzlar 6’ay bölünüyor, bebek mamaları kelepçe ile konuyor. Hangimiz pazara gitsek bununla yüzleşiyoruz. Ekonomik çöküşün temel sebeplerinden biri de israf ve haksız kazançtır bir diğeri de savaş politikasıdır. Bizler bu hafta çoklu maaşların yasaklanması için Meclis Başkanlığı’na Kanun teklifi vereceğiz. Bütün muhalefeti bu teklifi desteklemeye çağırıyoruz. Bu hafta en çok canımı yakan haber dün birkaç öğrencinin okula giderken açlıktan bayılmasıydı. Dün birkaç öğretmen sosyal medyada paylaşmıştı. Veliler beslenme çantasına hiçbir şey bırakamıyor. Okulda bayılan çocukların en son önceki gün yemek yedikleri tespit edilebiliyor. İşte dram dediğimiz budur. Bununla yüzleşmek gerekiyor.
 
Olmayan bir hukuk uygulanıyor 
 
Cezaevleri üzerine planlı, devam eden sistematik saldırı var. Mevzuatta olmayan bir saldırı planı devrededir. Özel bir hukuk, olmayan bir hukuk uygulanıyor. İşkence, baskı ve ölenler cinayet aşamasına gelmiş durumdadır. Geçen hafta hayatını kaybeden Ferhan Yılmaz’ın cenazesinin Silivri cezaevinden çıkması, intihar ettikleri dedikleri meselenin ailesi tarafından videonun kamuoyuna yansıması ile bu dehşet verici görüntüleri gördük. Hasta mahpuslar tek tek ölmeye devam ediyor. Ölenleri sayı olarak paylaşmayacağız çünkü onlar birer insan. Cezaevlerinde yaşananları sadece dinlemeyelim ses olalım, onların devletin denetimi ve güvenliği altına olduğunu unutmayalım. Herkes gibi temel haklarından yararlanma hakları var. Bu yasal düzenlemelerde de vardır. Bakanlığa sesleniyorum lütfen bu baskı, saldırı ve şiddet politikasını lütfen sonlandırın.
 
Kobane Davası
 
Gündem maalesef çok yoğun.Geçen hafta partimize karşı bir operasyon yapılıyor. Her gün her hafta neredeyse yapılıyor. Bu sefer Kobani’nin mali boyutu diye ucube bir gerekçe ile 46 kişi gözaltına alındı. İçinde eski belediye başkanları, yöneticiler, avukatlar, birçok isim var. 91 kişi hakkında gözaltı kararı var. İkinci dalga diyorlar buna. Bir de Diyarbakır’da Newroz’a katıldıkları sebebiyle 46 kişi gözaltına alındı. Aklını kaçırmış bu iktidar. Newroz’a milyonlarca insan katıldı. Alıyorlar 40-50 kişiyi ‘suç işledin’ diyorlar. Bu ülkede milyonlarca insan bir talepte bulunuyorsa o suç değildir artık. 40 kişi ile milyonlarca insanı korkutabileceğini mi sanıyorsun? Hakikaten aklını başına topla. Bu taleplere kulak ver. Bununla başa çıkamazsın. Senin çete üyesi olan bir mahkeme başkanın var. Kobani Kumpas Davasının mahkeme başkanı bu. Bütün tanıkların çökerttiği davada mali operasyon diye bir soruşturma açmışsın bu da çökecek. Altında kalacaksınız. Bu operasyonların ne size ne de Türkiye toplumuna hiçbir faydası olmayacak. Bizi bu mücadele asla alı koyamayacaksınız. Bu 46 kişi 7 gündür gözaltında. Bu insanlara daha tek bir soru sorulmamış operasyon ile ilgili. Ceza Muhakemeleri Usul Kanunda olmayan bir yöntemle insanları mülakata davet ediyor ve manevi baskı ve tehdit ile bilgi almaya çalışıyorlar. Her zamanki gibi ellerinde bir delil yok, bir suç yok. Orada tutup suç üretmeye çalışıyorlar.  Yok mal varlıklarına el koyduk diyorlar. Uzun gözaltı ile işkence yapıyorlar. Bu işkenceyi durdurun, arkadaşlarımızı bir an önce savcılığa çıkarın. İŞİD’lilerin mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırıldığı görmedik sakın ha sanmayın. IŞİD ile bağınızı görmüyoruz yanılgısına kapılmayın. Çünkü IŞİD’lilere her şey serbest, mal varlıklarına konulan tedbir kaldırıldı ama mesela Kürtler ve muhalefet olunca kendilerince tedbir koyuyorlar. Bu IŞİD ile bağınızı resmileştiren bir durumdur.”