Meral Danış Beştaş: 28 Şubat bugün daha ağır bir şekilde yürürlükte

  • 14:49 28 Şubat 2022
  • Siyaset
ANKARA - Postmodern darbenin bugün daha ağır bir şekilde yürürlükte olduğunu söyleyen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Dolmabahçe Mutabakatı’na geri dönülmesi çağrısında bulundu. Rusya Ukrayna savaşına ilişkin ise “Afrin’e Türkiye girdiğinde, işgal ettiğinde ne oldu? Militarizmi övenler, savaşı kutsayanlar bugün savaş karşıtıyız diye ortalıkta cirit atıyorlar” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. 
 
Postmodern darbe
 
28 Şubat’ta yaşanılan post modern ve Dolmabahçe Mutabakatı’nın yıl dönümüne değinen Meral, 28 Şubat 1997’de yapılan post modern darbenin üzerinden 25 yıl geçtiğini kaydetti. Siyasete ilişkin ciddi bir darbenin olduğunu dile getiren Meral, “Siyasetin vesayet altında yürütülmesine Türkiye’nin temel sorunlarının çözümsüzlüğü noktasında ciddi etkisi olduğunu bugün de söyleyebiliriz. Veraseti ve statükoyu esas alan bir darbe Türkiye yurttaşlarının toplumsal ve siyasal sorunlarının ertelenmesine neden olan bir darbe olarak önümüzde duruyor” dedi. 
 
Dolmabahçe Mutabakatı
 
Dolmabahçe Mutabakatı’nın açıklandığı zaman Türkiye toplumunda büyük bir umut, hoşgörü ve konuşabilme halinin olduğunu ifade eden Meral “Türkiye’nin sorunlarına dair çözüm içeren Dolmabahçe Mutabakatı cumhuriyetin demokratikleşmesinin yollarını da siyaset kurumuna ve bütün topluma sunan bir mutabakat olarak önümüzde duruyor. 28 Şubat Postmodern Darbesi demokrasinin tümden ortadan kalkması, darbe mekaniğinin süreklileşmesini öngörürken, 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı ise toplumsal barışın tesis edilmesi ve cumhuriyetin demokratikleşmesini tüm Türkiye ve dünyaya ilan ediyordu. O dönem AKP iktidarı Dolmabahçe Mutabakatı için ‘hasretle beklediğimiz bir çağrı dediği mutabakatı sonrasında kendi iktidar sevdası uğruna yok saydı ve 28 Şubat bin yıl sürecek diyenlerin iddiasını bugüne kadar sürdürdü” diye belirtti.
 
’28 Şubat bugün daha ağır bir şekilde yürürlükte’
 
Postmodern Darbesi’nin 25’nci yıl dönümünde, kayyım rejiminin AKP ile birlikte Türkiye siyasetine girdiğine dikkat çeken Meral, “Grev yasağı var, hukuksuzluk diz boyu, hak gaspları cezaevlerindeki sistematik işkence devam ediyor, siyaset kurumu ve parlamento üzerinde ağır bir vesayet var, medya sansürü tarihin zirvelerinden birini yaşıyor. İşkence gözaltı ve tutuklamalar rekor kırıyor. Kendisi dışında siyaset yapan muhalif güçleri düşman gören bir anlayış hüküm sürüyor. Aslında 28 Şubat 1997 bugün daha ağır bir şekilde yürürlükte. Bu nedenle 28 Şubat 1997 darbesini AKP’liler kınayınca bana garip geliyor. Çünkü 28 Şubat 97’nin daha ağır koşullarını bugün Türkiye’de yaşama geçiriyorlar” ifadelerinde bulundu. 
 
‘Mutabakata acilen dönülmeli’
 
Dolmabahçe Mutabakatı’nın ardından geçen 7 yılda Türkiye halklarının hem ekonomik hem siyasi hem de toplumsal olarak büyük bir kriz içinde olduğuna işaret eden Meral, barış umudunun ciddi yara aldığını ve halkın artık toplumsal barış taleplerini yükseltirken bile ciddi bir şiddetle karşı karşıya kaldığına vurgu yaptı.  Çoklu krizler, küresel gerilimler ve had safhaya çıkan jeopolitik risklere karşı Türkiye halklarının birlikteliklerini güçlendirmek ve bu ateş hattından çıkmak için Dolmabahçe Mutabakatına geri dönülmesi çağrısında bulunan Meral, “Dolmabahçe Mutabakatına dönmek hepimiz açısından tarihsel bir sorumluluktur. Dolmabahçe Mutabakatından bahsederken İmralı tecridini görmemek mümkün değildir. Dolmabahçe Mutabakatının temel fikriyatını oluşturan olan, mimarı olan sayın Öcalan üzerinde bugün mutlak bir tecrit vardır. Sayın Öcalan bu mutabakatını kurgularken çok ciddi bir yol haritası da sunuyordu. Bu yönüyle biz Dolmabahçe Mutabakatına geri dönülmesini, İmralı rejiminin lağvedilmesini, Öcalan’ın ve orada tutulan mahkumlarının aileleriyle ve avukatlarıyla ve tabiki siyaset kurumuyla görüşmesinin tarihsel görev” diye konuştu. 
 
 ‘Büyük bir kadın ittifakı ile alanlarda kutlayacağız’
 
8 Mart’a giderken HDP Kadın Meclisi’nin “Birlikte değiştireceğiz ve şimdi kadın zamanı” sloganlarıyla Türkiye’nin dört bir yanında 8 Mart’ı karşılayacağını ifade eden Meral, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Büyük bir kadın ittifakı, dayanışması ve direnişiyle alanlarda kutlayacağız ve kadına yönelik şiddeti ayrımcılığı sistematik taciz ve tecavüzü cezasızlık politikasını tekrar haykıracağız. Kadın özgürlüğe giden yola ciddi bir hazırlığı ve mücadele ortaklığını hayata geçireceğiz. TBMM’deki tek Kadın Grubu HDP grubudur. Yarın Kadın Grubumuzla 8 Mart kadın gündemli Kadın Grup toplantımızı da yapıyor olacağız orada ayrıntılarıyla Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan partimizin görüşlerini kamuoyuyla paylaşacak. Ben şimdiden 8 Mart’ı kutluyorum. Tüm ezilen ötekileştirilen, ayrımcılığa uğrayan kadınlara kutlu olsun. 8 Mart’ta alanlarda olacağız şimdi kadın zamanı diye hep birlikte haykıracağız. 
 
Rusya Ukrayna savaşı
 
Sadece Türkiye'nin değil dünyanın da temel gündemi Rusya’nın Ukrayna’yı işgal operasyonu ve savaş. Bir dünya savaşı yürüyor. Bugün itibariyle 5’inci gününde bu işgal operasyonu. Biz HDP olarak tutumumuzu ilk günden açıkladık. Bu işgal operasyonunun son bulması ve siyasal çözüm için müzakerelere başlanması görüşümüzü tekrarlıyorum. Ukrayna iki blok arasında rekabet ve hegemonya savaşına meydan olmuş, insani ve siyasi krizi derinleştiren bir tablonun ameliyat masası haline gelmiştir. Ukrayna halkları tüm savaşlarda olduğu gibi en büyük zararı çeken halk konumunda. Maalesef askeri gerilimde kaybedecek en büyük güç tabii ki halklar olacak. Büyük silahlanma bütçeleri nedeniyle daha fazla sömürülecek ve silah lobileri ise zenginleşecek. Buradan Ukrayna halklarına da dünyaya da olumlu bir yansıması olmayacak. Silah sanayisi kazanacak. Biz HDP olarak bu krizi ve savaşı yakından takip ediyoruz. Şehirlerde çatışmalar yoğunlaşmış durumda. Maalesef insani kriz de derinleşiyor. Şu aşamada Ukrayna ve Rusya hükümletlerini insani yardım ve tahliye koridorları konusunda hassasiyete ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet etmeyi görev biliyoruz. 
 
S-400 stoğu var ama temel gıda stoğu yok
 
Silah sanayisinin kazanacağını söylemiştik. Türkiye’de de farklı bir durum yok. Şu anda Türkiye’de S-400 stoku var bildiğiniz gibi ama TMO’da depolarda buğday ve temel gıda stoğu var mı sormak istiyorum. Dünya öyle bir aşamaya geldi ki silah sanayi büyüyor stoklar silahta yoğunlaşıyor ama insani krizi çözecek bir adım ürkek bir şekilde atılıyor ya da bekleniyor. Biz ne yaptık Türkiye’de ne yaptık. Türkiye’nin bu savaşın geldiğini bilmemesi akla ziyan bir durum. Öngörülememesi ayrıca pragmatist ve ucuz yaklaşımın sonucu.
 
 Otoriter rejimler halkların başına bela olmuş durumda
 
Bu savaş da bize gösterdi tekçi otoriter rejimler halkların başına bela olmuş durumda. Putin örneğinde bunu çok iyi görüyoruz. Nükleer enerji konusunda Putin'in dünkü çağrısı ne kadar büyük bir tehdit ve tehlike olduğunu da aslında ortaya koymuştur. Türkiye ekonomik olarak ithalat ve ihracatta yüzde 50 kendisini başka bir ülkenin insafına bırakmıştır. Turizm, tarım ve enerjide yüzde 50 oranında Rusya’ya göbekten bağlı konumdadır Türkiye. Bu tabloyu yaratan iktidarın çoktan istifa etmesi gerekirdi ama kendisini istifa etmeye getiren o kadar gelişme var ki hiç birinden ders almadılar. Bizim görüşümüze göre Türkiye’nin dışa bağımlılığı en fazla yüzde 15 olacak bir bir dış ticaret anlayışına ihtiyaç vardır.
 
Kanal İstanbul artık bitmiştir
 
Karadeniz’i askeri bir mücadele alanı olmaktan çıkaran tek sözleşme Montrö Boğazlar sözleşmesidir. Bunun artık tartışılmaması gerekiyor. Kanal İstanbul meselesinde de Montrö’nün bypass edileceğine dair tartışmanın Ukrayna işgali ile ortaya çıkan gerçekler ve olası tehditler ile ne kadar tehlikeli olduğunu öğrendik. Kanal İstanbul artık bitmiştir. Bu iddianın hiçbir dayanağı kalmamıştır. Nasıl yorumlanabilir diye Montrö Boğazlar Sözleşmesinin diye Dışişleri Bakanlığı ve Saray rejiminin tek kelime ile acınasıdır. Neden Türkiye’nin Karadeniz’e kıyısı var, Rusya ve Ukrayna arasında savaş var, bunu tespit etmek için 4 gün beklediler. Şaka gibi resmen. Dün açıkladılar Montrö Boğazlar Sözleşmesi uygulanacak diye. Biz de saray rejimini Montrö hükümlerine uymaya ve Karadeniz'in bir savaş  sahası olmasını önlemek üzere kesinlikle gerekli sorumlulukları ve görevlerini yerine getirmeye bir kez daha davet ediyoruz. AKP bekle gör politikasından vazgeçmelidir. 
 
AB’nin ikiyüzlü politikasını insanlık tarihi unutmayacak
 
Diğer bir mesele Ukrayna işgali karşısında AB’nin mültecilere yaklaşımıdır. Hakikaten göz yaşartıcı, kucak açıyorlar davet ediyorlar mültecileri. Vicdani ve olumlu bir tutum gösteriyorlar ancak Suriyeli sığınmacılar için bunun gösterilmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Renk, dil, din, ırka göre mültecilere yaklaşım gösterilmesini kesinlikle ikiyüzlü samimiyetsiz ve kabul edilemez buluyoruz. Aylan bebekten bugüne kadar kaç mültecinin öldüğünü AB ülkelerine hatırlatmak istiyoruz. AB’nin bu ikiyüzlü politikası insanlık tarihi unutmayacak saray rejimi ile mülteci pazarlığı yaptığını gayet iyi biliyoruz. Buna da artık son verilmesinin zamanı geldi. 
 
Afrin işgalini övenler bugün ‘savaş karşıtıyız’ diye cirit atıyor
 
Çok önemli bir konu var. Savaş karşıtlığı. Bugün Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve savaş açması karşısında bütün dünyada bir savaş karşıtlığı var. Türkiye’de de alanlara çıkan 10 binlerce insan var. Burada savaş karşıtlığının coğrafyaya ülkeye ve kimliğe göre yapıldığını dikkatine sunmak isterim. Afrin’e Türkiye girdiğinde, işgal ettiğinde ne oldu? Militarizmi övenler, savaşı kutsayanlar bugün savaş karşıtıyız diye ortalıkta cirit atıyorlar bu da garip bir şekil ilkesel olmadığını ülkeye göreye kimliklere göre olduğunu görüyoruz. DTK Eş Başkanı iken Leyla Güven Afrin işgaline ilişkin açıklama yaptığı için vekilliği düşürüldü ve halen cezaevinde tutuluyor. Ukrayna işgali karşısında Moskova’daki savaş karşıtlarını Türkiye övüyor ama Türkiye’de savaş karşıtlarına vatan haini ve terörist diyor. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür, bunu tarif etmek mümkün değil. Bu nedenle savaş karşıtlığı konforlu bir alan değildir. Önemli olan herkesin kendi hükümetine karşı da savaş karşıtlığını yükseltmesidir. Bununla ilgili ağır bedeller ödeyen Barış Akademisyenlerini, seçilmişleri, gazetecileri STK’ların tutumlarını destekliyoruz ve selamlıyoruz. 
 
Afrin işgali hukuka uygun mu?
 
Sahi bu soruyu soranlarda varmış, bu kadar savaş karşıtlığı övülürken yandaş medyada Barış Akademisyenleri başka bir ülkede miydi, onları terörist ilan eden, vatan haini ilan edenler aynı gazeteler değil miydi. Yandaş medyaya bakıyoruz, müdahaleyi kınıyorlar. Savaş karşıtı hale gelmişler. Aynı şey yurttaşları olduğunda, Türkiye’de savaş karşıtı bir söylem olduğunda kendi vatandaşlarına karşı Putin olmaktan geri durmuyorlar. Fuat Oktay Rusya işgali uluslararası hukuka aykırıdır dedi. 2018 yılında Afrin işgali uygun muydu?
 
TÜİK verileri
 
TÜİK bugün verileri açıkladı 2021’in 4’üncü çeyreğinde yüzde 9,1 büyümüşüz. 2021 yılında toplam büyüme yüzde 11, toplam Yurtiçi Gayri Safi Milli Hasıla 802 milyar dolar, kişi başına düşen milli gelir 9,539 dolar olarak hesaplanmış. Bu rakamlarda oynama işini artık basit bir şekilde nitelemek mümkün değil. Küçüğe büyük büyüğe küçük diyor. Yaşadıklarımızı başka türlü anlatıyor bize TÜİK. Artık bu sahtekarlığa girmiş. Rakamlarla oynayarak gerçek dışı rakamlar açıklamalar yaparak TÜİK sahtecilik yapıyor. Lütfen gerçek rakamları açıklayın. Kişi başına düşen milli gelir TL cinsinden 85 bin 672 TL. Şimdi Türkiye halklarının açlık ve yoksulluk sınırı altında ezildiğini hepimiz biliyoruz. Zenginlik ve büyüme palavraları atıyorlar. Artık palavra da değil bu sahtekarlık ve sahtecilik TCK’da da ağır bir suçtur. 85 milyona karşı işlenmiş bir suçtur. 
 
Akaryakıt üzerindeki vergiler kaldırılmalı
 
Dünyanın en pahalı en masraflı yönetimi Türkiye’de. Tek adam yönetimi en masraflı ve pahalı yönetim. Bununla ne kadar övünseler azdır. Şu anda kişi başına düşen milli gelir konusunda yine sahtecilik yapıyorlar. Türkiye’de 50 milyondan fazla yoksul yaşıyor. Nerede büyüme? Halka sabrı salık edenlere bu sabrı iade ediyoruz. Tabiki ekonomik kriz ardarda uygulamalarla yaşamımızda karşımıza çıkıyor. İşte buhran koşullarına 3-5 SİHA satacağım diye Türkiye’yi teslim etti. İlk gün TL dolar karşısında Rus rublesine eşit oranda değer kaybetti: Rus borsasında devre kesici uygulandı. Cuma akşamı iki ülkede sadece benzin ve mazot kuyrukları vardı Türkiye ve Ukrayna’da. Biri savaşı yaşayan Ukrayna diğeri Türkiye.
  
Emekçilerin direnişi HDP’nin kuruluş koşullarını oluşturuyor
 
Biz son olarak Türkiye'de siyasal aktörler ve STK ve akademisyenlere  açık çağrı yapıyoruz artık temel yurttaşlık gelirini tartışalım bu konuda bir düzenlemeye gidelim. Diğer yandan emek ve işçi direnişleri Türkiye’nin dört bir yanında devam ediyor direnen bütün emekçilere buradan binlerce selam gönderiyorum. Her zaman olduğu gibi onların yanındayız. Emekçilerin işçilerin direnişi HDP’nin kuruluş koşullarını oluşturuyor. HDP onlarındır, onlar kurmuştur, onların omuzlarında büyümüştür, onlarla birlikte mücadeleye devam edeceğiz.”