Siyasetçiler: Demokrasi ittifakı sadece sandık eksenli değil

  • 09:01 29 Ocak 2022
  • Siyaset
ANKARA - HDP’nin çağrısıyla toplantıda yer alan EMEP ve Halkevleri, bir araya gelmenin “seçim ittifakı” olarak görülmesinin yanlış olduğunu belirterek, “Demokrasiyi kazanma mücadelesinin bileşenlerinin önemli bir dinamiği de kadınlardır. Kadınlar ortak mücadele platformlarında önemli deneyimlere sahiptir ve oluşturulacak bir mücadele ittifakının parçası olacaklardır” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çağrısıyla Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Halkevleri, Emekçi Hareket Partisi (EHP) temsilcileri 18 Ocak’ta bir araya geldi. Toplantıda yer alan Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan toplantının içeriği ile demokrasi ittifakına dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Örgütlenme potansiyeli’
 
Türkiye’de tek adam diktatörlüğünün, icra edilen neoliberal kapitalizmin ve faşizmin bir süredir krizde olduğunu vurgulayan Nebiye, “Bu krizli ortamda fırsatını bulduğunda ortaya çıkan eylemler, direnişler ve hatta isyanların bir iktidar hareketi olarak örgütlenme potansiyeli olduğunu düşünüyoruz. Toplumsal muhalefetin çeşitli unsurlarıyla bu potansiyelin örgütlenmesi noktasında ortaklaşabileceğimiz zeminleri tartışmayı ve genişletmeyi de önemsiyoruz. Bu yüzden de bu toplantıya katılmayı anlamlı bulduk” ifadelerinde bulundu. 
 
‘Ortak mücadele zemini’
 
Partilerinin toplantıyı almasından önce, toplantının seçimle bağlantılı olduğuna dair tartışmaların gündeme geldiğine dikkat çeken Nebiye, “Biz bu görüşmelerin başından beri önceliğimizin bir seçim ittifakı kurmak olmadığını, mevcut faşist rejim karşısındaki direniş potansiyellerini örgütlenmeyi öncelediğimizi dile getirmiştik. Toplantı sonrasında yapılan ortak açıklamada da ortaklaşılan ilkelerin ortak mücadele zeminlerini büyütme ve geliştirme yönünde olması önemli. Seçimi de aşabilecek, ortak mücadele zeminlerini genişletmeyi ve mevcut katılımla kendini sınırlamadan Türkiye’nin bütün demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçlerini kapsayabilmeyi karar altına alınmasıdır bizce önemli olan. Seçimlerin de bu süreçte önemli olduğunu düşünüyoruz. Rejim açısından da önemli. Ancak seçimin nasıl bir ortamda yapılacağını ve hatta yapılıp yapılmayacağını bile bugünden kestirmesi zorken birinci önceliğin de sandık eksenli bir ittifak olmadığını düşünüyoruz. ‘Demokrasi ittifakı’nın kelimenin gerçek anlamını kazanabilmesi için de sandık aritmetiğini aşması, halkların gerçek sorunlarını yine geniş kesimleri özne olarak örgütleyebilecek bir ortak programı ortaya koyabilmesi gerekmektedir” diye belirtti. 
 
‘Sistematik mücadele pratiğine ihtiyacımız var’
 
Demokrasi ittifakının halklara getirisinin ne olacağının öngörüsünün zor olduğuna işaret eden Nebiye, uzun süredir gündemde tartışılan “Kadın ittifakı” üzerine ise şunları kaydetti: “Kadın mücadelesinin gündemleri her toplantıda üzerine kafa yorulan gündemlerden biri oluyor elbette. Toplantı sonrası yapılan ortak açıklamanın içeriğinde de bunu görebiliyoruz. Bize göre eğer bir ortak mücadele tartışılıyorsa bunun en somut ve güncel örneğini kadın mücadelesi ortaya koyuyor. Üstelik eşit bir tartışma ortamı, cinsiyet eşitliği, kadınların mücadelenin öznesi olması ve kolektif mücadele yöntemleri açısından oldukça öğretici bir deneyim karşımızda duruyor. Kadınlar ittifakını, henüz bizim alışkın olduğumuz biçimde olmasa da, zaten kurmuş durumda. Bu ittifak mutlaka geleneksel yöntemlerle olmak zorunda değil. Çünkü şunu görüyoruz, en ufak bir saldırıda hızlıca organize olabilen, şiddet karşısında asla geri adım atmayan kararlı bir kadın kitlesi var. Ancak elbette bütün bunlara rağmen kazanılmış haklarımızı kaybettiğimiz bir durum da gerçek. Kadın mücadelesini ilerletebilmek ve güçlendirmek adına daha kuvvetli bir iletişim ve müdahale ağı oluşturabilmeliyiz. Bu ağ aynı zamanda bugün yaşadığımız sorunlara çözüm de üreten, hatta haklarımızın ilerletilmesini hedefleyen bir yapıda olmalı. Kadın siyasetçilerin hukuksuzca tutuklandığı, psikolojik/cinsel ve fiziksel işkencelere maruz kaldığı, kadınların görünmeyen emeğindeki ve ücretli emeğindeki sömürünün arttığı,  şiddetin ve ölümlerin hız kesmeden devam ettiği bir ülke gerçeğinde daha sistematik mücadele pratiğine ihtiyacımız olduğu kesin.”
 
‘Ayrı bir seçeneğe ihtiyaç var’
 
EMEP olarak, 9’ncu konferanslarının da ortaya koyduğu ihtiyaçla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal sorunların çözümü doğrultusunda mücadele platformunu da kapsayan 3’üncü bir ittifakın gerekliliğini tartıştıklarını söyleyen Selma Gürkan ise, “Bunu işçi ve emekçilerle halk buluşmalarında tartıştık, tartışıyoruz. TKP ve Sol Parti ile uzun süredir üçlü görüşmeler yürüttük ve belli konularda anlayış birliği sağlandı. Esas olarak işçi ve emekçilerin çıkarlarını ve ihtiyaçlarını gözeten, mücadele eksenli bir platformun, ayrı bir seçeneğin oluşturulmasının ihtiyaç olduğu konusunda benzer görüşlere sahibiz. Bu kapsamda TKH, TİP, HDP ve Halkevleri ile görüşmelerimiz oldu. EMEP, Sol Parti, TKP, TKH ve EHP olarak birkaç kez bir araya geldik. Ekonomik,  siyasal sorunlar ve çözüm yolları konusunda değerlendirmeler yaptık. Bu görüşmeleri birlikte yürüten siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleriyle, siyasi oluşumlarla yüz yüze karşılıklı değerlendirmelerin önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi. 
 
‘Sistem tartışması yürüyor’
 
İttifak görüşmelerinin hala sürdüğünü ifade eden Selma, Cumhur İttifakı’nın baskı politikalarıyla, yasaklarla, tehdit ve şantaj söylemleriyle daha otoriter bir siyasal rejim oluşturma niyetlerini ortaya koyduğunu kaydetti. Selma, “Son günlerde iktidar tarafının dozajını iyice artırdığı, siyasi muhaliflere, aydın, sanatçı, gazetecilere, hak talep edenlere, hakkını koruyanlara, talepleri için mücadele edenlere yönelik baskı ve tehditler bu yönelimi göstermektedir. Yanı sıra 2022 yılına girerken yağmur gibi yağan zamlar hız kesmeden devam ediyor. Uygulanan ekonomi politikaları işsizliği, yoksulluğu artırdığı gibi toplumsal sınıflar arası gelir dağılımında da uçurumlar yaratıyor. Ayrıca Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı programları üzerinden bir sistem tartışması yürüyor. Cumhur İttifakının da, Millet İttifakının da programları ekonomik ve siyasal alanda yaşanan sorunlara işçi ve emekçi halk kitleleri lehine, onların çıkarları doğrultusunda bir çözüm üretmeyeceğini düşünüyoruz. Biz hem iktidarın baskı, şiddet, yasak dahil siyasal gericiliğe yaslanan politikalarını durdurmak ve geriletmek için mücadeleyi hem de işçi, emekçi ve ezilenlerin ekonomik ve siyasal alanda yaşadığı sorunlara gerçek anlamda çözümler üretecek, siyasal demokrasiyi temel alan bir siyasal sistem tartışmasını birlikte yürütmek gerektiğini düşünüyoruz” diye belirtti.
 
‘Nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz?’
 
İkinci görüşme için henüz belirlenmiş bir tarihin olmadığını belirten Selma, her parti ve siyasi oluşumun kendi kurullarında değerlendirmelerini yaptıktan sonra bir araya gelineceğini dile getirdi. Ortak mücadelenin gerekliliğine dair bir fikir birliğinin yanı sıra görüşmelerin devam etmesi konusunda genel bir yaklaşım söz konusu olduğuna da değinen Selma, ikinci toplantıda mücadele başlıklarına dair daha verimli bir tartışma olacağını düşündüğünü vurguladı. Selma, “İçinden geçtiğimiz bu zorlu koşulların yaşandığı süreçte yığınlara umut olacak, kendi geleceğine sahip çıkmak için işçi ve emekçi halk kesimlerinin, kadın ve gençlik kesimlerinin mücadele potansiyelini açığa çıkarmak, ortak talepler etrafında güç birliğini sağlamak için atılacak adımlardan birisi ve önemlisidir diyebiliriz. Çünkü güncel talepler etrafında sürdürülen ve sürdürülecek olan mücadelenin yanı sıra nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz, nasıl bir siyasal rejimle yönetilmek istiyoruz sorularına verilecek yanıtlar sistem tartışmalarının ve gelecek mücadelesinin temelini oluşturacaktır” sözlerini kullandı. 
 
Demokrasi ittifakının halklara getirisi vurgusu
 
İttifakın halklara getirisini ve hangi ihtiyaçlara cevap olduğu noktasına değinen Selma şöyle devam etti: “Ülke deneyimlerimiz ve dünya deneyimleri kapitalist emperyalist sistemde kazanılacak her hakkın mücadeleyle ve birleşik güçle olacağını göstermiştir, göstermektedir. Bir avuç tekel için, sermaye grubu için değil, halk için ekonomi politikalarının esas olduğu, sömürüyü geriletecek bir üretim organizasyonun ve çalışma hayatının işçi ve emekçi hakları temelinde yeniden düzenlendiği bir rejimin yolunu açacak birliktelikler gerekiyor. Yine kayyumlarla, baskı ve tehditle halk iradesinin ayaklar altına alındığı bu süreçte vekil, belediye başkanı, vali, kaymakam, yargıç, savcı vb. bürokrasi ve yerel, merkezi yönetimlerin oluşumunda halk iradesinin esas alındığı, atanmışların vesayetinin kaldırıldığı, seçileni geri çağırma hakkının halka ait olduğu bir siyasal sistem, Kürt sorunun eşit haklarla demokratik çözümünün sağlandığı, inanç özgürlüğünü temel alan gerçek laikliğin esas alındığı bir siyasi yönetim daha demokratik olur. Bugüne kadar halka karşı suçlar işleyen, provakatif eylemler, siyasi cinayetlerin adresi haline gelen devlet oluşumlarının, tüm kontra örgütlenmelerinin açığa çıkarılarak, geçmişte işlenen suçlarla hesaplaşılarak sorumluların cezalandırıldığı, tüm bu oluşumların lağvedildiği siyasal rejimde demokrasiden bahsedebiliriz. Örnekler çoğaltılabilir ama biz halk iradesine dayanan,  yukarıda belli başlı örneklerin sıralandığı gerçek bir demokrasinin ve alternatif bir ekonomi düzeninin inşa edileceği siyasal rejim tartışması yürütüyoruz ve emek, demokrasi güçleriyle, siyasal partilerle bu tartışmaları yürüterek bir ittifak ve ortaklaşma sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.”
 
‘Demokrasi bileşenlerinin dinamiği kadınlardır’
 
Selma, iktidarın baskılarının yanı sıra, toplumsal hayatı dini esaslara dayandırarak yapılan yeni düzenlemelerdeki politikaların hedefinde kadınların da yer aldığını dile getirdi. Selma, kadınların kapitalist ikincil yerinin AKP iktidarı tarafından daha fazla baskılandığını ifade etti. Selma, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan iktidar nafaka hakkını yeniden düzenlemeyi gündemine almış, boşanmada kadınların önüne yeni engeller çıkarmak için yapılacakları gündemine aldığını görüyoruz. İstihdamdan eğitime, toplumsal hayatın düzenlenmesine kadar iktidar belli bir perspektifle hareket ediyor. Ancak, kadınlar haklarından da, hayatlarından da vazgeçmiyor. Şiddete karşı mücadelenin yanı sıra hak eşitliği ve özgürlükler mücadelesinde olduğu gibi işini savunma, haklarına sahip çıkma, toprağını, suyunu, doğasını savunma mücadelesinde de kararlılığını göstermiştir. Nerede mücadele, direniş varsa kadınlar en ön safta yer alıyor. Dolayısı ile demokrasiyi kazanma mücadelesinin bileşenlerinin önemli bir dinamiği de kadınlardır. Kadınlar ortak mücadele platformlarında önemli deneyimlere sahiptir ve oluşturulacak bir mücadele ittifakının parçası olacaklarına dair umudum tamdır. Bağımsız, demokratik ve insanca yaşanacak koşullara sahip bir ülkeyi birlikte kurabiliriz, biz kazanırız, ezilenler kazanır, halklar kazanır” şeklinde konuştu.