Wan’da 'Özgürlüğe Ses Ver' eylemi: Tecride son verin

  • 17:15 1 Ekim 2024
  • Güncel
WAN - Wan’da gerçekleşen "Özgürlüğe Ses Ver" eyleminde, “25 Mart 2021 tarihinden bu yana Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi’ne 600’e yakın aile ve avukat görüşü başvurusu yapılmıştır. Yapılan tüm bu başvurular ya yanıtsız bırakılmıştır ya da gerekçesi belirtilmeyen disiplin cezaları ile reddedilmiştir” vurgusu yapıldı.
 
Wan'da Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER), öncülüğünde PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik 43 aydır devam eden tecride ilişkin Wan Sanat sokağında "Özgürlüğe Ses Ver" eylemi düzenlendi. Eyleme, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Tevgera Jinên Azad (TJA), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Gençlik Meclisi, DBP il ve ilçe yöneticileri, DEM Parti il ve ilçe yöneticileri, Arsisa Dil Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği, belediye eşbaşkanları ve belediye meclis üyelerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Açıklamada sık sık “Bijî berxwedana indanan” sloganları atılırken, “Hasta tutsaklara özgürlük” ve “Tecride son ver” pankartları açıldı.
 
Açıklamayı TUHAY-DER yöneticisi Emin Şeker okudu.
 
‘Tecrit, baskı ve sindirme politikalarını kabul etmiyoruz’
 
Türkiye cezaevlerinin ulusal ve uluslararası hukukun, evrensel insan hakları ilkelerinin sistematik bir şekilde ihlal edildiği mekanlara dönüştüğünü ifade eden Emin, “Tecrit, baskı, sindirme ve hak ihlal politikaları tüm cezaevlerinde yürürlüğe girmiş durumdadır.  Özellikle siyasi tutsaklar üzerinden yürütülen bu ayrımcılık tüm gözaltı, tutuklama ve hüküm süreçlerinde devam ediyor. AKP-MHP iktidarı cezaevlerini toplumu sindirme aracı olarak kullanıyor. Cezaevleri, toplumsal muhalefeti susturmak amacıyla demokratik siyaset mücadelesi verenleri, gazetecileri, akademisyenleri ve düşünce özgürlüğünü kullananları susturma aracına dönüşmüş durumdadır. Tutsak aileleri olarak bu tecrit, baskı ve sindirme politikalarını kabul etmiyoruz, bu iktidarı bu haksız politikalardan vazgeçmeye çağırıyoruz. Mahpusların; dil, inanç, sağlık ve yaşam, bilgi/yayın edinme, aile/avukat ziyareti haklarının korunması gerekmektedir. Cezaevlerinde tutulan yaşlı, hasta, engelli, çocuk, kadın ve mülteci tutsakların çoklu ayrımcılığa, ötekileştirmeye ve hak ihlallerine maruz kaldığı bilinmelidir” dedi.
 
‘Başvurular ya yanıtsız bırakılıyor ya da reddediliyor’
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan ile tutsaklar Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar’dan yaklaşık 44 aydır haber alınamadığını vurgulayan, “25 Mart 2021 tarihinden bu yana Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi’ne 600’e yakın aile ve avukat görüşü başvurusu yapılmıştır. Bu hafta içerisinde dahi yeni avukat ve aile görüş talepleri yapılmıştır. Ancak yapılan tüm bu başvurular ya yanıtsız bırakılmıştır ya da gerekçesi belirtilmeyen 'disiplin cezaları' ile reddedilmiştir. İmralı cezaevinde tutulan Sayın Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’a ilişkin de benzer bir hak ihlalinin yaşandığı, görüş, ziyaretçi, spor ve açık hava egzersizlerine çıkma haklarının ihlal edildiği, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) raporlarıyla ortaya çıkmış ve tecridin devam ettiği ifade edilmiştir” ifadeleri kullandı.
 
‘AKP-MHP iktidarı AİHM kararlarını uygulamamakta da ısrarcı’
 
Türkiye’deki ağırlaştırılmış müebbet hapis uygulamasının temel bir hak ihlali sistemi olduğunu söyleyen Emin, bu uygulamaların ağırlaştığının kamuoyuna defalarca yansıdığını hatırlattı. Emin son olarak, “Çoğunlukla siyasi tutsaklara yönelik uygulanan bu sindirme uygulaması birçok tutuklu için keyfi bir şekilde uzatılmaktadır. Bu konuda AİHM Türkiye’yi 4 defa mahkum etmiştir. AKP-MHP iktidarı AİHM kararlarını uygulamamakta da ısrar etmektedir. AİHM, başvuranın, şartlı olarak tahliye edilebilme imkânı söz konusu olmaksızın müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesinin Sözleşme’nin 3. Maddesini ve 'umut hakkını' ihlal ettiğine karar vermiştir. Adalet Bakanlığı başta olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluş devam eden bu tecrit ve işkence sisteminden sorumludur. Türkiye cezaevlerinde devam eden bu keyfilik, hukuksuzluk ve tecrit politikaları karşısında, BM, Avrupa Konseyi ve CPT başta olmak üzere uluslararası kuruluşları, tüm baroları, insan hakları örgütlerini ve demokratik kamuoyunu görevini yerine getirmeye çağırıyoruz” diye seslendi.
 
Açıklama 5 dakikalık oturma eylemi ile son buldu.