İSİG raporu: Göçmen kadın işçiler güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırılıyor

  • 14:27 18 Aralık 2018
  • Emek/Ekonomi
HABER MERKEZİ - İSİG Meclisi'nin 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü nedeniyle yayınladığı rapora göre, Türkiye'de en fazla göçmen işçinin Suriye ve Afganistan'dan geldiğine dikkat çekilirken, bu işçilerden kadınların ve çocukların tamamının güvencesiz koşullarda kayıt dışı çalıştırıldığı vurgulandı. 
 
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü nedeniyle iş cinayetlerine ilişkin hazırladığı raporu yayınladı. Göçmenlerin Türkiye işçi sınıfının bir parçası olduğunun belirtildiği raporda, 18 Aralık itibarıyla yıl içinde en az 108 göçmenin hayatını kaybettiği belirtildi. Raporda, 18 Aralık itibarıyla tespit edilebildiği kadarıyla yaşanan ölümlerin yüzde 14'ünün hekimlerden öğrenildiği, söz konusu ölümlerin hiçbirinin yazılı, görsel, dijital basına ve sosyal medyaya yansımadığı kaydedildi. 
 
Her geçen yıl göçmenlerin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesine yönelik yaşanan artışa dikkat çekilen raporda, "2013 yılında 22 göçmen/mülteci işçi, 2014 yılında 53 göçmen/mülteci işçi, 2015 yılında 67 göçmen/mülteci işçi, 2016 yılında 96 göçmen/mülteci işçi, 2017 yılında 88 göçmen/mülteci işçi ve 2018 yılında 108 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi" diye belirtildi.
 
İş cinayetlerinde göçmenlerin ölümündeki oransal rakamlar ise şöyle; 2013 yılında yüzde 2, 2014 yılında yüzde 3,  2015 yılında yüzde 4,  2016 yılında yüzde 5,  2017 yılında yüzde 4 ve 2018 yılında yüzde 6.
 
Raporda göçmen/mülteci işçi olarak birleşik olarak kullanılması ise şu şekilde açıklandı: "Çünkü emek hareketinin kullandığı geleneksel olgu 'göçmen işçi' iken günümüz Türkiye'sinde bu durumun temel belirleyeni savaşlar sonucu gerçekleşen 'mültecilik'tir. Bu anlamda tek başına göçmen işçi ya da mülteci işçi olgularının eksik kalacağını düşünüyoruz."
 
İlk sırada Suriye ve Afganistan yer alıyor
 
İş cinayetlerinde yaşamını yitiren göçmenlerin geldiği ülkelere bakıldığında ilk iki sırada olanın iç savaşın yaşandığı Suriye ve Afganistan'ın bulunduğu rapora göre, 48 işçi Suriyeli; 28 işçi Afganistanlı; 5 işçi Azerbaycanlı; 4'er işçi Iraklı, Pakistanlı ve Türkmenistanlı; 2'şer işçi Gürcistanlı, İranlı, Rusyalı ve Ukraynalı; 1'er işçi ise Hindistanlı, Kırgızistanlı, Macaristanlı, Nijeryalı, Özbekistanlı, Tacikistanlı ve Zimbabveli.
 
Ölümlerin yüzde 60'tan fazlası Suriyeli
 
Raporda geçen yıllarda ölümlerin yüzde 60'tan fazlasının Suriyeliler olduğu belirtilirken, bu yıl yüzde 44'ünün Suriyeli olduğu kaydedildi. Bunun nedeni olarak Afganistan'dan gelen işçilerin sayısında ve ölümündeki hızlı artışa işaret edilen raporda, "2018 yılı başında 1 milyon Afganistanlının doğu sınırlarımızdan ülkemize giriş yaptığı ve Erzurum otogarındaki yolculuk haberleri basına yansımıştı. İşte bu işçiler şimdi ülkemizin dört bir yanında Türkiye işçi sınıfına dâhil oldular, en kötü koşullarda çalışıyorlar" diye belirtildi.
 
Göçmenlerin yaşamını yitirdiği iş kolları ise raporda şu şekilde özetlendi: "35'i inşaat/yol, 34'ü tarım/orman, 7'si belediye/genel işler, 5'i gıda, 5'i kimya, 3'ü madencilik, 3'ü tekstil, 3'ü metal, 3'ü taşımacılık, 3'ü gemi, 3'ü konaklama/eğlence, 2'si enerji, 1'i ticaret ve 1'i de belirleyemediğimiz işkolunda gerçekleşti."
 
Uzun çalışma saatleri ve güvncesiz iş koşulları
 
Raporun devamında, kriz koşullarında işverenler açısından göçmenlerin düşük ücretle güvencesiz şekilde çalıştırılabilecek emekçiler olarak her zamankinden daha fazla önem kazandığı kaydedildi. Raporun devamında şu sözlere yer verildi: "Günde 16 saati bulan uzun çalışma süreleri, angarya ve sözlü fiziksel şiddet, havalandırmasız ve ışıksız ortamda koruyucu ekipmanlar olmaksızın işbaşı yaptırma, asgari ücretin altındaki ücretlerle sigorta ve sosyal güvenlik kapsamı dışında çalıştırma, sendikalaşma veya iş yavaşlatma gibi hakkını arama halinde keyfi şekilde işten çıkartabilme, başta devlet olmak üzere kimsenin hesap sormaması tam da patronların aradığı çalıştırma koşullarıdır."
 
Göçmen kadınların tamamı kayıt dışı
 
Raporun devamında Suriye'den gelen göçmen işçilere ilişkin şu tespitlere yer verildi: 
 
"Türkiye'de göçmen/mülteci işgücünde Suriyelilerin sayısal çoğunluğunun başlıca nedeni Suriye Savaşı'nın yol açtığı demografik, sosyolojik ve mekânsal yıkımdır. Yerinden yurdundan olan ve dünyanın dört bir yanına dağılan Suriyelilerin (Aralık 2018 itibarıyla) resmi olarak 3 milyon 611 bin 834'ü Türkiye'de yaşamaktadır. Gayri resmî olarak Suriyeli sayısının 4 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Suriyelilerin 227 bin 332'si 10 ildeki 21 kampta barınırken, geri kalanlar 81 ile dağılmış durumda. 1 milyon 959 bin 970'i erkek, 1 milyon 651 bin 864'ü kadın Suriyelilerin 2 milyonuna yakını çalışma çağında olsa da, mevcut çalışanların yüzde 99'u kayıt dışı istihdam edilmektedir. Türkiye'de 2016 yılı itibariyle Suriyelilerin sadece 14 bin 745'ine çalışma izni verilmiş¸ olması tamamının kayıt dışı çalıştığının göstergesidir."
 
Suriyeli göçmen kadın ve çocukların iş gücü piyasasındaki en güvencesi ve sömürüye açık kesim olduğunun vurgulandığı raporda, "Ekonomik ve sosyal zorlukların yanı sıra ataerkil düzenle de baskı altında yaşayan Suriyeli kadın ve çocukların içerisinde işsizler çoğunlukta olduğu gibi, işgücü piyasasına dâhil olanlarının neredeyse tamamı güvencesiz çalışıyor denilebilir" diye ifade edildi.
 
Kadınlar toplumsal yaşamdan uzak
 
Raporda Suriyeli kadınların dil sorunu nedeniyle toplumsal yaşamdan uzak kaldığına dikkat çekildi. Raporda yer verilen  'Suriyeli Sığınmacıların Türkiye'de Emek Piyasasına Dahil Olma Süreçleri ve Etkileri: İstanbul Tekstil Sektörü Örneği' araştırmasına göre Türkiyeli erkek işçilerin yüzde 46'sı, kadın işçilerin yaklaşık yüzde 63'ü sigortasız çalıştığını belirtirken, Suriyeli erkek işçilerin yüzde 99'u, Suriyeli kadın işçilerinse tamamının sigortasız çalıştırıldığı paylaşıldı. 
 
'Çocuk işçiliği' yaşı 6'ya kadar düştü
 
Suriyeli çocuklarda ise çalıştırılma yaşının 6'ya kadar düştüğü belirtilirken, bu durumun çocukların güvencesiz iş gücünün önemli bir parçası haline getirdiğinin altı çizildi. Raporda, kampta bulunan çocukların daha çok tekstil, hizmet, sanayi gibi sektörlerde çalıştığını, kamp dışındaki çocukların ise buldukları her işte çalışmak zorunda bırakıldığı kaydedildi.