Kurdistan’da ‘güvenlik’ Türkiye’de sermaye eliyle eko-kırım!

  • 09:04 20 Mayıs 2024
  • Ekoloji
 
Pelşin Çetinkaya
 
AMED - Ekoloji örgütlerinden 86'sının birleşerek oluşturduğu Ekoloji Birliği Konferansı’ndaki tartışmalara ilişkin değerlendirme yapan ekoloji aktivisti Leyla Çite, iktidarın Kurdistan’da “güvenlik” adı altında, Türkiye'de ise şirket ve sermaye eliyle eko-kırım gerçekleştirdiğini belirtti. 
 
Ekoloji örgütlerinden 86'sının birleşerek oluşturduğu Ekoloji Birliği, iktidarın inşaat, baraj ve maden işletmeleri izinleriyle ortaya çıkan ekolojik tahribatlarına karşı yeni bir mücadele hattını belirlemek için her yıl bir araya gelerek gerçekleştirdiği konferans, bu yıl da geçtiğimiz hafta Amed'de Sezai Karakoç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. AKP ve MHP iktidarının yıllardır büyük bir ekoloji tahribatı yaptığını buna karşılık da tahribatların olduğu yerlerde de büyük bir direniş sergilendiği dile getirilen konferansta mücadeleye devam edileceği belirtildi.
 
Ekoloji aktivisti Leyla Çite yaptıkları konferans ve tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Konferansı eko-kırımın olduğu yerellerde yapıyoruz’
 
Her yıl yapılan konferansı bu yıl Amed’deki eko-kırıma dikkat çekmek için burada yaptıklarını ifade eden Leyla, “Ekoloji Birliği’nin her yıl düzenlediği konferans geçen hafta Amed’de düzenlendi. Ekoloji Birliği 80’den fazla ekoloji örgütünün dahil olduğu Türkiye kanadının Ekoloji Birliğidir. Biz de Mezopotamya Ekoloji Birliği çatısına bağlı olarak bu birliğinin bileşenleri arasındayız. Birlik düzenli olarak yılda bir kez yaptığı meclis toplantısı dediğimiz konferans çalışmasını geçen yıl eko-kırımın olduğu yerellerde yapma yönünde bir karar almıştı. Hatta Akbelen’de ekoloji konferansı gerçekleştirilmişti. Bu yıl ise bizler Amed’deki hem eko-kırıma dikkat çekmek hem de Türkiye’deki eko-kırımı gündemleştirmek adına burada Ekoloji Derneği’nin de ev sahipliğinde bu bölgede yapılmasını ve Türkiye’deki ekolojistlerin de buraya gelerek yereldeki ekolojik mücadelelerde nasıl ortaklaştıracağımızı önermiştik ve bu öneri yerinde bulunarak konferans bu yıl burada gerçekleştirildi” dedi.
 
‘İktidar ve şirket anlayışının ortaklığında doğa sömürüsü yapılıyor’
 
Gerçekleştirilen konferansın içeriğinden bahseden Leyla, konferansa katılanların ortak söylediği şeyin hem egemen iktidar hem de şirket anlayışının ortaklığında bir doğa sömürüsünün olduğunun altını çizdiklerini belirterek “Konferanstan bahsedecek olursak, katılan ekoloji dernekleri, örgütleri aslında kendi yerellerdeki ekolojik sorunlardan, eko-kırım gündemlerinden bahsetti. Hepsi söz hakkı aldığında gördük ki maden faaliyetlerinden petrol arama faaliyetlerine, Hidro Elektrik Santrallerinden (HES) Güneş Enerji Santrallerine (GES), diğer bütün doğa sömürü alanlarda, aslında pek çok yerde hem egemen iktidar anlayışının hem de şirket anlayışının ortaklığında bir doğa sömürüsünün olduğunu gördük” dedi.
 
Yaşamın tümü tehlike altında
 
Leyla, son zamanlarda doğaya şirket ve devlet ortaklığıyla yönelen büyük bir sömürü mekanizması bulunduğunu ve bunun örnekleriyle çokça karşılaşıldığını söyledi. Leyla, şunları belirtti: “Hiçbir denetim mekanizması olmadan köylerde diledikçe petrol ve maden arama çalışmaları yaptıklarını ve bu petrol arama çalışmalarında aslında kullanılan kimyasal sıvılar ve yer altına gönderilen kimyasal maddeler çok büyük yoğunlukta. Hem su kaynaklarına hem havaya hem de toprağa zararlar vermekte. Yani yaşamın tümünün tehlike altında.”
 
‘Kürt bölgelerinde ‘güvenlik’ bahanesiyle eko-kırım yapılıyor’
 
Gerçekleştirdikleri konferansta Türkiye’deki eko-kırımın şirket ve sermaye eliyle fakat Kurdistan’daki eko-kırımın ise “güvenlik” adı altında özel savaş politikalarınca yürütüldüğüne dikkat çeken Leyla, “Konferansta Türkiye kanadındaki eko-kırımların şirket ve sermaye eliyle yapıldığı ancak Kürt bölgelerinde, Mezopotamya’da ise bunun güvenlik adı altında özel savaş politikalarınca yürütüldüğü gibi bir fark ortaya çıktı. Tabi Türkiye kanadında ekoloji örgütleri kendilerinin de artık ekolojist kimlikleriyle biraz devletin karşısında sert bir müdahale ile karşılaştıklarını jandarma, asker müdahaleleriyle, şirket çalışanlarının müdahaleleriyle karşılaştıklarını dile getirdiler. Fakat tabi ki de bu şiddet on yıllardır Kürt bölgelerinde insanların yüz yüze kaldığı şiddetle kıyaslanabilecek ölçüde değil. Fakat bizler gördük ki yaşam savunucuları, ekolojist olarak mücadele veren kişiler eğer sermaye ve çıkarının karşısında bir yerdeyse devlet tarafından bir düşman kimlikle ifade ediliyor ve kriminalize ediliyor” dedi.
 
‘Sorunlara karşı bütünüklü mücadele hattı örülmeli’
 
Konferansta söz aldıklarında Cudi’deki orman yakmalarında ya da Şirnex’teki (Şırnak) eko-kırımlarda bölgedeki ekolojistlerin yalnızlaştırıldığını ve Türkiye’deki direnişler kadar gündemde kalmadığını dile getirdiklerini söyleyen Leyla, şunları belirtti: “Bu anlamda her bir ekoloji mücadelesinin de değerli olduğunu ve tamamen bütünlüklü bir mücadele hattı örülmeden kazanmanın mümkün olmadığını söyledik. Tabi ki bu eleştiriler haklı bulunarak bundan sonra sadece Türkiye’de değil dünyadaki tüm yaşam savunucularının belki de her anlamda meclisleşerek, birleşerek eko-kırım neredeyse orada bir araya gelme, birlikte refleks gösterme, mücadele etme gibi bir eylem pratiğinin olması gerektiğini daha çok yerel mücadelelerle ortaklaşmak gerektiğine dair herkes hem fikir oldu.”