SGDF’li Yaren Tuncer’in duruşması için dayanışma çağrısı

  • 09:05 13 Eylül 2023
  • Güncel
 
Marta Sömek 
 
İSTANBUL - Mücadele yürüten devrimci kadınların, erkek-devletin yargı kıskacı ile sindirilmeye çalışıldığını söyleyen SGDF MYK üyesi Senem Pektaş, “Sindirme politikalarınız bize sökmez’ demek, kadın özgürlük mücadelemizin meşruiyetini ortaya koymak için herkesi ÖGK'li tutsakları sahiplenmeye, Merkezi Koordinasyon üyemiz Şükran Yaren Tuncer'in ikinci duruşmasına, 14 Eylül'de Çağlayan Adliyesi'ne dayanışmaya çağırıyoruz” sözleriyle seslendi.
 
AKP iktidarı, her “sıkıştığında” sığındığı ve kendisini var ettiği saldırı politikasını, 2023 yılında da hak arayan ve örgütlü mücadele yürüten kesimlerden en çok korktuğu kadınlara karşı uygulamayı sürdürdü. İktidarın tekçi, ırkçı ve katliamcı politikalarını teşhir eden ve buna karşı mücadele hattını ören kesimler, bu yıl da gözaltı ve tutuklamalar gibi yargı kıskacına maruz bırakıldı. Ancak mücadele etmekten vazgeçmeyen başta kadınlar olmak üzere her kesim, iktidarın politikaları ile geri adım atmayacağını da sokaklarda, meydanlarda, iş yerlerinde, evlerinde, derneklerinde, cezaevlerinde ve bulundukları her yerde yinelemeye devam etti. 
 
Pîrsus’ta katledilenlerin mücadele arkadaşları tutuklandı
 
Bu saldırı politikalarının bir örneği de 12 Mart’ta yaşandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında İstanbul, Ankara ve Adana’da çok sayıda eve polis baskını düzenlenerek Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Parti Meclisi, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) üyeleri ve Etkin Haber Ajansı muhabiri Elif Bayburt’un da aralarında bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. İki gün avukat kısıtlığı kararı verilen ve 15 Mart’ta hakimliğe sevk edilen Alev Özkiraz, Birkan Polat, Can Papila, Deniz Bahçeci, Okan Danacı, Özge Doğan, Senem Nur Pektaş, Şükran Yaren Tuncer ve Tanya Kara, aleyhte ifadeleri gerekçe gösterilerek tutuklandı. ETHA muhabiri Elif Bayburt ve Gençlik Komünleri'nden Devrim Barış Yılmaz ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
 
8 Mart ve 25 Kasım'da video çekmekten ‘suç’ üretildi!
 
Tutuklamalara tepkiler yükselirken, İstanbul'un birçok noktası da “33'lerin yoldaşlarına özgürlük” yazılı afiş ve pankartla donatıldı. Daha sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, “Örgüt üyeliği” iddiasıyla hazırladığı iddianame, İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve 9 kişi hakkında dava açıldı. İddianamedeki “absürt” suçlamalar arasında ise 8 Mart ve 25 Kasım'a ilişkin yapılan çalışmalar, 25 Kasım eyleminde video çekmek, 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’ne kadınların çağrılması, basına verilen röportajlar, tutsaklara mektup göndermek, öğrenciler için gerçekleştirilen etkinliğe “yasa dışı etkinlik” denilmesi, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'un mezarı başında düzenlenen anma etkinliğine katılmak, tape kayıtları yer alıyor. Öte yandan tutuklu yargılananlardan SGDF Eşbaşkanı Yaren Tuncer ve diğer tutsaklar, 12 Temmuz’da görülen ilk duruşmada Pîrsus’ta 8 yıl önce 20 Temmuz 2015'te, DAİŞ tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda 33 arkadaşının katledildiğini ve bu 8 yıllık süreçte de adalet mücadelesi yürütenlerin hedef haline getirildiğini dile getirdi. Tutsaklar ayrıca savunmalarında, katliamın faillerini bulmak yerine adalet mücadelesi yürütenlerin “cezalandırıldığını” vurgulayarak, mücadelelerini sürdüreceklerinin mesajını verdi.
 
SGDF Meclis Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Senem Pektaş, mücadele arkadaşlarının yarın görülecek duruşmaları öncesi JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
Açlık grevinde su ve şeker verilmedi!
 
12 Mart'ta yapılan operasyonlarla aralarında Özgür Genç Kadın (ÖGK) üyesi kadınların da olduğu onlarca yoldaşlarının gözaltına alınıp tutuklandığını söyleyen Senem, “12 Mart'ta yapılan operasyonlarda ÖGK Merkezi Koordinasyon üyeleri Şükran Yaren Tuncer ve Senem Nur Pektaş ile SKM Genel Meclis üyesi Tanya Kara tutuklandı. Tanya Kara ve Senem Nur Pektaş, 4 ay sonra Silivri Kapalı Cezaevi’nden tahliye edildi. Aradan geçen 6 ayın ardından Yaren Tuncer ise halen tutsak. İkinci duruşması 14 Eylül'de saat 10.00’da İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde görülecek. Aynı operasyon kapsamında alınan ETHA muhabiri Elif Bayburt ise adli kontrol ile serbest bırakıldı. 4 günlük gözaltı süreci boyunca Vatan Emniyet'te açlık grevi yapanlara su ve şeker dahi verilmedi, ilk gün avukat görüş kısıtlaması konuldu” dedi.
 
ÖGK’li kadınlara dönük tutuklamalar
 
Öte yandan 29 Nisan’da yapılan operasyonlardan bugüne dek onlarca ÖGK'li kadının yine gözaltına alındığını paylaşan Senem, “Merkezi Koordinasyon üyemiz Sude Çağlar ve Hivda Selen ile yoldaşımız Sinem Çelebi de tutsak edildi. Sude Çağlar 4 buçuk aydır Eskişehir L Tipi Kapalı Cezaevi’nde, Sinem Çelebi 4 buçuk aydır Silivri Kapalı Cezaevi’nde ve Hivda Selen ise bir aydır Silivri Cezaevi’nde tutsak. Bu süreçte, Yeşil Sol Parti İzmir Milletvekili adayı da olan yoldaşımız Meryem Yıldırım tutuklanarak Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Bir haftalık tutsaklığı ardından ise tahliye edildi. Yoldaşımız Ebrar Uz da Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde bir haftalık tutsaklık yaşayarak tahliye edildi” sözleriyle mücadele yürüten kadınların sistematik bir şekilde yargılandığını dile getirdi.
 
Adli tutukluların koğuşunda
 
Tutsaklardan Sude Çağlar'a tecrit uygulandığını ifade eden Senem, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Sude'nin kaldığı Eskişehir L Tipi Cezaevi’nde Sude dışında devrimci tutsak bulunmuyor. 4 aydır tek başına tutuluyor. Adli tutsaklarla yan yana koğuşlarda kalan Sude'nin yeri ise değiştirilmiyor. İlk iki ay boyunca hiçbir kitap ya da gazete almasına izin verilmedi. İki ayın ardından kendisine ulaştırılan kitaplar ayrıştırılarak veriliyor, hapishanesinin kendi yönetmeliğinde dahi olmayan keyfi bir kitap kota sınırlaması uygulanıyor. Gönderilen mektuplar da yine mektup okuma komisyonunun keyfiyetine göre kendisine teslim ediliyor, çoğu mektup verilmiyor bile. Arkadaş görüşçüsü olarak yazdıkları, ‘güvenlik soruşturması’ bahanesiyle sürüncemede bırakılıyor ya da direkt reddediliyor. Bundan dolayı Sude, dört aydır ailesinden sınırlı kişi ve avukat dışında kimseyi görmedi.
 
‘Dosya tutsaklığın uzatılması için bekletiliyor’
 
Kaldığı koğuş sürekli olarak kapalı tutuluyor, günde yalnızca 4 saat avluya çıkmasına müsaade ediliyor. İlk tutuklandığında bu 2 saat iken, aylar sonra ancak 4 saate çıkarılabildi. Spor ve sohbet hakkından yararlanmasına ise izin verilmiyor. Ağırlaştırılmış müebbet tutsaklık koşullarından daha ağır bir biçimde tutsak edilmeye devam ediliyor. Sude Çağlar için hazırlanan soruşturma dosyasında yalnızca Eskişehir'de bulunan Polen Gençlik Kültür Evi'nin emekçiliğini yapmak, kentte 8 Mart ve 25 Kasım'a katılmak, yine Eskişehir’de SGDF ve ÖGK açıklamaları ve eylemlerine katılmak bulunuyor. Aradan geçen aylar sonrası, ortada bir iddianame bile bulunmuyor. Dosya tutsaklığın uzatılması için bekletiliyor.
 
Pîrsus’ta katledilenleri anan tutsaklara iletişim cezası!
 
Tutsak kadınların Silivri Cezaevi’nde de baskı ve tecrit koşullarına maruz bırakıldığını aktaran Senem, “Devrimci tutsakların iradesini kırmak için dayatılan ‘terör kimliği’ hapishane girişinde dayatıldı. Kabul etmeyen tutsaklara soruşturma açıldı ve kınama cezası verildi. Arkadaş görüşçüsü olarak ilettikleri isimler reddediliyor, görüşçü görmeleri fiili olarak engellenmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz günlerde hapishanede Suruç Katliamı anması yaptıkları, Suruç şehitlerinin isimlerini saydıkları ve saygı duruşuna bulundukları için bir aylık iletişim yasağı aldılar. Hapishanenin fiziki koşulları ile ilgili pek çok sorun da süregeliyor” sözlerini kullandı.
 
Özgürlük isteyen tüm kadınlar hedefte!
 
Özellikle mücadele yürüten kadınların AKP-MHP iktidarı tarafından hedef alındığını vurgulayan Senem, “Faşist erkek egemen devletin Mart ayından beri süregelen operasyonlarıyla onlarca yoldaşımız gözaltına alındı, tutuklandı. Hivda, Sude, Yaren ve Sinem ise hala tutsak edilmeye devam ediliyorlar. Hapishanedeki kadınların iradesini soruşturmalar ve cezalarla kırmaya çalışırken, bir yandan da dışarıda pek çok kadın yoldaşımızı aile aramaları, takipler ve polis tacizi ile yıldırma politikası uyguluyor. Kısacası kadın cinsi için özgürlük isteyen tüm kadınları bir baskı ve tehdit cenderesi içine almaya çalışıyorlar. İddianamemizdeki maddelere baktığımız zaman aslında bu dosyalarla Özgür Genç Kadın nezdinde kadın özgürlük mücadelesinin ve tüm bileşenlerinin mahkum edilmeye çalışıldığını görüyoruz” diye konuştu.
 
8 Mart’ta yol tarif etmek de ‘suç!’
 
8 Mart'ta Taksim'e giden yolu tarif etmenin bile iddianamede “suç” unsuru olarak gösterildiğinin altını çizen Senem, şunları kaydetti “Geçtiğimiz aylarda da polis baskınıyla dağıtılan ve onlarca kadının içinden işkence ile gözaltına alındığı Kaktüs Genç Kadın Derneği’miz defalarca kez dosyaya konu edilmiş durumda. Kaktüs'e kadınları, genç kadın kahvaltısı etkinliğine çağırmak, Kaktüs'teki etkinlik ve kurslara çağrı afişleri yapmak suç olarak addediliyor. Eskişehir'de yargılanan yoldaşlarımızın dosyalarında 8 Mart'a giderken kentte 'Ekonomik Krize, Erkek Egemenliğine Karşı İsyanı Yükselt' pankartı asmak, İran'da ahlak polisi tarafından katledilen Jîna Mahsa Emînî anısına yapılan basın açıklamasına katılmak, Nagihan Akarsel'in katledilmesinden sonra yapılan basın toplantısına katılmak, Newroz'a katılmak ve Newroz çağrısı için bildiri dağıtmak, Gezi ayaklanmasını selamlayan sokak eylemlerine katılmak, 1 Mayıs'a gitmek, 8 Mart'a ve 25 Kasım'a katılmak bulunuyor. Yine kentte Polen Gençlik Kültür Evi'nde her ay bir kadın etkinliği yapılıyor olması bir iddianame maddesi haline getirilmiş durumda.
 
Kadınları sindirmeye çalışıyorlar
 
Kadın özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşenlerimizi anmak ve paylaşmak da yine önümüze suç olarak konuluyor. Eylemlerin yanı sıra daha bütün olarak Özgür Genç Kadın'ın varlığı ise kriminalize edilmek isteniyor. Savcılar ve hakimler tarafından ÖGK'nin ne olduğu, neden kurulduğu, hangi çalışmaları yaptığı üzerine uzunca sorgulamalara girişiliyor. Bu genç kadın örgütlenmesinin kendisinin suç olduğu defalarca kez söyleniyor. Tüm bu maddelerin karşısında gür sesimizle, ‘suç dedikleriniz en meşru hakkımızdır’ demeye devam ediyoruz. Bizler kadınların ‘suç’unu işlemeyi tüm kuvvetimizle sürdüreceğiz.  Tüm bu saldırıları kadın cinsine topyekün saldırılar olarak görüyoruz. Kadınlar kırım politikaları ile taciz, tecavüz ve katledilme sarmalına hapsedilmeye çalışılıyor. Buna karşı çıkarak, akıntıyı tersine çevireceğiz diyen kadınlar ile baskılar ve tutsaklıklarla 'terbiye edilmeye' çalışılıyor. Erkek şiddeti ile nasıl evlerimizde, okullarımızda nasıl bizlere bir ‘makbul’ kadınlığa yöneltme aracı olarak karşılaşıyorsak, kamusal alanda söylediğimiz sözümüz ve eylemimiz de bu sefer erkek devletin zor sopası ile karşılanıyor. İkisi de bir bütün olarak kadınları sindirme amacı güdüyor.”
 
Yarın görülecek duruşmaya çağrı
 
Senem son olarak, başta kadınlar olmak üzere herkesi, “Sindirme politikalarınız bize sökmez’ demek, kadın özgürlük mücadelemizin meşruiyetini ortaya koymak için herkesi ÖGK'li tutsakları sahiplenmeye, uygulanan tecridi gündemleştirmeye çağırıyoruz. Merkezi Koordinasyon üyemiz Şükran Yaren Tuncer'in ikinci duruşmasına, 14 Eylül'de Çağlayan Adliyesi'ne dayanışmaya çağırıyoruz” sözleriyle yarın görülecek ikinci duruşmaya çağırdı.