‘Cezaevlerinde katliam normalleştiriliyor’

  • 16:18 12 Eylül 2023
  • Güncel
 
 
İZMİR - Ege TUHAYDER cezaevlerinde katletme girişimleri, hasta tutsakların tahliye edilmemesi gibi yaşam hakkını hedefine alan hak ihlallerinin kasıtlı bir cezaevi konsepti olarak uygulandığını belirterek başta İmralı Cezaevi olmak üzere tüm cezaevlerinde tecride son verilmesi çağrısında bulundu.
 
Ege Tutuklu ve Hükümlü Yakınları (Ege TUHAYDER) Derneği son süreçte cezaevlerinde yaşanan ve tutsakların can güvenliğini tehdit eden şiddet girişimlerine dikkat çekmek amacıyla dernek binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda açıklamayı dernek eşbaşkanı Nilay Güleser okudu.
 
‘Hasta tutsaklar tahliye edilmeyerek katlediliyor’
 
Demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin toplumun tüm kesimlerine uygulanır hale geldiğini belirten Nilay bu durumun cezaevlerindeki şiddetin meşrulaştırılmasıyla gerçekleştirildiğini ifade etti. Tutsak yakınlarının taleplerinin yerine getirilmediğini ve hasta tutsakların ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen tahliye edilmeyerek katledildiğini söyleyen Nilay, “Erzincan L Tipi Cezaevi’nde 70 yaşındaki kanser hastası Şakir Turan ölüme terk edildi. Yine içlerinde ağır hasta tutsakların da yer aldığı yüzlerce tutsağın infazları İdare ve Gözlem Kurulları tarafından keyfi gerekçelerle mahkeme kararlarını görmezden gelerek yakıldı. Tutuklu ve hükümlülere yönelik fiziki ve psikolojik işkence, insan onurunu zedeleyen düzeylere ulaştı. Oysa ki yaşam hakkı ve can güvenliğini sağlamak devlete yüklenen bir sorumluluk olarak yasalarda yer almaktadır” şeklinde konuştu. 
 
‘ Ben derin devletim’ diyen saldırgan soruşturulmuyor’
 
Elazığ Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 7 Ağustos’ta “Ben derin devletim, yukarıdan izin aldım” diyen bir kişinin koğuşa girerek iki tutsağı ağır yaraladığını, ardından Diyarbakır Cezaevi’nde  başka bir kişinin ateşli silahla bir tutsağı yaraladığını hatırlatan Nilay, “Bu şahsın neden saldırdığı ise hala tespit edilememiştir. Bu olaylar cezaevlerinde can güvenliğinin olmadığının ve tüm bu uygulamaların sistematik bir şekilde yürütüldüğünün göstergesi olmuştur. 31 Ağustos tarihinde Patnos L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda ise kadın siyasi tutsaklara yönelik sayım sırasında erkek gardiyanların koğuşa girmesine itiraz edilmiş ve savcılıkla görüşme talepleri ise reddedilmiştir. Bu taleplerin ardından 40’a yakın gardiyan ve jandarmanın koğuşlara girerek Mizgîn Kayıtbey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barışer’e 40 dakika boyunca işkence etmiştir” dedi.
 
‘İşkence belli bir konsept eşliğinde yürütülüyor’
 
Patnos L Tipi Cezaevi’nde tutsakların ters kelepçe ile ve cezaevi 1., 2. ve 3. müdürler eşliğinde bekletildiğini, tutsaklara insan onurunu zedeleyen hakaretler edildiğini dile getiren Nilay, “Kadın tutsaklar saçlarından sürüklenerek ringlere bindirilerek hastaneye götürülmüş, hastanede ise üstün körü bir muayene sonrasında cezaevine tekrar geri getirildikleri iddia edilmiştir. Tüm bu hak ihlalleri, işkence, baskı ve sindirme politikaları belli bir konsept dahilinde yürütüldüğünü göstermektedir” sözlerine yer verdi. 
 
‘İşkence Ege cezaevlerinde de devam ediyor’
 
Şakran Kadın Cezaevi’nde 4’üncü evre meme kanseri 27 yıllık tutsak Fatma Özbay’ın tahliye edilmediğini, siyasi tutsakların birbirinden uzak, adli mahkûmların koğuşları ile bitişik koğuşlarda tutularak can güvenliklerinin tehlikeye atıldığını vurgulayan Nilay, “Kırıklar F Tipi Cezaevi’nde bulunan bazı tutsaklar buradan Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sürgün edilerek tek kişilik koğuşlarda tecrit altına alınmıştır. Şakran Cezaevi’nde hasta tutsaklar tedaviye götürülürken ağız içi arama ve kelepçeli muayene uygulamalarını kabul etmedikleri için tedavi haklarına erişememekte ve bu da hastalıklarının kronikleşmesine neden olmaktadır” diye belirtti. 
 
‘Tecrit ve işkence İmralı’dan yayılıyor’
 
Cezaevlerinde artan ve normalleştirilmeye çalışılan hak ihlallerinin İmralı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki ağır tecrit ile doğrudan ilişkili olduğuna işaret eden Nilay, ulusal ve uluslararası hukukun hiçe sayılarak 25 yıldır ağır tecrit ve işkence koşullarında tutulan Abdullah Öcalan’ın ailesi, avukatları ile görüştürülmediğini sözlerine ekledi. Nilay, “İmralı işkence sistemi tüm cezaevleri ve tüm toplum üzerinde uygulanan baskı ve tahakküm politikalarının kaynağıdır. AKP-MHP faşist iktidarı tecrit ve savaşı derinleştirmekte ısrar etmekte, toplumsal barışın inşasının önündeki engel oluşturmaktadır. Toplumsal barış ve huzurun sağlanmasının, demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesinin tek yolu ise bir an önce Sayın Öcalan üzerindeki tecridin son bulmasıdır” ifadelerini kullandı. 
 
Nilay, son olarak başta İmralı olmak üzere tüm cezaevlerinde uygulanan saldırı, işkence, hak ihlalleri ve sindirme politikalarına son verilmesi çağrısında bulundu.