Depremzedeler ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya

  • 09:05 11 Nisan 2023
  • Sağlık/Spor
Şehriban Aslan
 
AMED - Amed Tabip Odası Başkanı Doktor Elif Turan, depremden etkilenen insanların ihtiyaçlarının hala giderilmediğine dikkat çekerek, hijyenin olmaması, yetersiz ve dengesiz beslenmenin ilerleyen dönemde ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getireceğine dikkat çekti.
 
Mereş (Maraş) merkezli 6 Şubat’ta yaşanan depremlerin üzerinden 2 ayı aşkın süre geçti. On binlerce insanın yaşamını yitirdiği, yüz bini aşkın insanın yaralandığı ve on binlerce evin yıkıldığı depremin yaraları hala sarılmış değil. İlk gününden bu yana talepler dile getirilse de devlet hala depremzedelerin barınma, hijyen ve yeterli beslenme gibi temel ihtiyaçlarını çözmedi. Tüm bu eksikliklerden özellikle kadınlar ve çocukların etkilendiği, bölgede çalışma yürütenler tarafından da sıklıkla ifade ediliyor. Deprem bölgelerindeki koşullara dair konuşan Amed Tabip Odası Başkanı Doktor Elif Turan, kadınların ve çocukların yaşadığı sağlık sorunlarının ilerleyen zamanda daha da büyüyeceği uyarısında bulundu.
 
‘Tüm uyarılara rağmen çadırlar nehir kenarına kuruldu’
 
Depremlerin ardından kriz masası oluşturulması ile hızlı refleks gösterdiklerini söyleyen Elif, bir yandan Amed için, diğer yandan da ağır yıkımın yaşandığı kentler için kolların sıvandığını kaydetti. Elif, “Tabi önce çok farkında değildik. Fakat şu an baktığımızda Diyarbakır’da ciddi bir hasar bıraktı. Özellikle Bağlar ilçesinde çok fazla ağır hasar alan ve boşaltılan bina var. Bununla beraber bir barınma problemi de yaşanıyor. Bilindiği gibi Dicle Nehri kenarına çadır kent kurulduğunda defalarca uyardık yapılmaması konusunda ama geçtiğimiz günlerde yağan yağmurdan kaynaklı oluşan sel büyük bir felaket meydana getirdi ve orada yaşayanlar çadırları boşaltmak zorunda kaldı. Ayrıca nehir kenarı olduğundan bataklık ve bu da çeşitli hastalıklara özellikle de sıtmaya sebebiyet veriyor. Çadırdan çıkanlar tahliye edildi, yurtlara yerleştirildi” dedi.
 
'Görünmeyen emek depremde de ortaya çıktı’
 
Tüm süreçlerde olduğu gibi bu süreçte de yine kadın ve çocukların yaşananlardan daha çok etkilendiğine işaret eden Elif, “Her zaman görünmeyen emeği kadınlar üstleniyor. Depremin ilk süreçlerinde bile yine tüm eziyeti çeken kadınlardı. Mesela evlerinden çıkmak zorunda oldukları için hemen çadır bulma girişiminde koyuldular. Yemek bulmaya çalıştılar ve hemen bir düzen oluşturmaya çalıştılar. Kadının görünmeyen emeği depremde de ortaya çıktı. Kadınların dezavantajlı durumlarından biri de sağlığa erişim konusu. Evet, Diyarbakır’da sağlık durma noktasına gelmedi ama diğer kentlerde yıkılan ve kullanılamayan duruma gelen hastaneler oldu. Biz TTB ve SES olarak ekstra sağlık birimleri dışında kadın sağlık birimlerini de oluşturduk. Kadınlar, problemi olduğunda çok rahat bir dille ifade edemeyebiliyor. Hemcinsleri olunca daha rahat konuşabiliyorlar. Mesela yardım dağıtılan yerlerde erkek olunca kadınlar çekiniyordu. Bunu kadın sağlık birimiyle aştık” sözlerine yer verdi.
 
‘Kadınlar kendilerini rahatlıkla ifade edemiyor’
 
Elif, 2 ay geçmiş olmasına rağmen hala temel sorunların devam ettiğine dikkat çekerken, bunlardan birinin de temiz suya erişim olduğunu paylaştı. Semsûr (Adıyaman) örneğini vererek, 40’ıncı günde dahi temiz su ve tuvalete erişimin olmadığını hatırlatan Elif, “Oradaki insanlar tuvalete gitmemek için su bile içmediklerini söylüyordu. Özellikle sel felaketinin yaşandığı dönemlerde şebeke suyuna erişememekle beraber depolardan kirli su akıyordu. Tüm bunlar çok farklı rahatsızlıklara ve hastalıklara neden oluyor. Ne kadar ilaç verirseniz verin, toplu yaşam alanlarında bulaşıcılık arttığından etkisi olmuyor. Verdiğin ilaç için su olmadığından kullanamıyor. Yine kadınların, toplu kullanılan tuvaletlerde özellikle hijyen de sağlanmayınca ürogenital enfeksiyonların fazla olduğu şikâyetleri vardı. Sürekli duş alamama, iç çamaşırlarını değiştirememekten de kaynaklı farklı enfeksiyonların da olduğunu söylemişlerdi. Yine çocuklarda yeterli ve dengeli beslenememekten kaynaklı ilerleyen dönemlerde bazı bozukluklar gelişecek” şeklinde konuştu.
 
‘Molozlar yaşam alanlarından uzağa dökülmeli’
 
Elif, depremden sonra yıkılan binaların molozlarının asbestli olduğuna vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: “Yıkılan binalar ve ağır hasar alan binalar yıkılıyor ama o yıkım yapılırken de bazı şeylere özen gösterilmesi gerekiyor. Özellikle 2005 yılı öncesi yapılan binalarda asbest kullanımı var. Bunlar da ciddi akciğer hastalıklarına, kanserine sebebiyet veren bir yapıdır. Bununla ilgili de defalarca uyarımızı yaptık. Binalar yıkılırken usulüne uygun yıkılmalıdır, partiküller havaya kalkmasın diye sulanmalıdır. İnsanlar depremden, enkazdan kurtuldu ama ilerleyen yıllarda kanserle karşı karşıya gelecekler. Özellikle oradaki işçilerin koruyucu ekipmanları sağlanmalıdır. Bu molozlar insanların yaşadıkları alanlardan uzak bir alana dökülmelidir.”