DEM Parti genel kurul ve komisyon çalışmalarına katılmayacak
- 11:32 4 Kasım 2024
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, yarın yapılacak grup toplantısının Mêrdîn’de gerçekleştirileceğini duyurarak, bu hafta Meclis'teki hiçbir komisyon toplantısına katılmayacaklarını açıkladı. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Niyeti barış olanın eylemi de barış olur” dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında kayyıma karşı örgütlenme planlarını açıkladı. Eş Genel Başkanların Mêrdîn’e doğru yola çıktıklarını belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, yarın saat 13.00’te grup toplantısını burada gerçekleştireceklerini ve bu hafta Meclis'te yapılacak hiçbir komisyon ve genel kurul çalışmasına katılmayarak kayyım darbesine karşı mücadele edeceklerini söyledi.
‘Bu sabah Türkiye yeni bir hukuksuzluğa uyandı’
Konuşmasına 4 Kasım 2016’daki darbeyi hatırlatarak başlayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, bugün yine benzer bir manzarayla karşı karşıya olduklarını söyledi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu siyasi soykırım operasyonunun 8’inci yıldönümünde Türkiye, bu sabah yeni bir hukuksuzluğa, yeni bir darbeye uyandı. 4 Kasım tarihinin kayyım atamaları için seçilmesi asla tesadüf değildir. Bu sabah Mardin Büyükşehir Belediyemize, Batman ve Halfeti belediyemize kayyım atanmıştır. İçişleri Bakanlığı her zamanki gibi minareyi çalıp kılıfını hazırlamış. Belediye eş başkanlarımızın kesinleşmiş cezaları ve soruşturmaları gerekçe gösterilerek belediyelere kayyım atandığını ifade ediyor. Talimatlı yargı süreçleri sonucunda bu hukuksuzluk yapılıyor. Önce kılıf hazırlanıyor, sonra minare çalınıyor, halkın iradesine darbe vuruluyor” dedi.
‘Türkiye bir Susurluk düzeniyle karşı karşıyadır’
Kürt halkının seçme ve seçilme iradesinin yok sayıldığını kaydeden Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kürt halkının kendi kendini yönetmesinin engellenmesidir. ‘Sen belediye başkanı seçemezsin, sen belediye başkanı olamazsın, sen il meclisi üyesi olamazsın, sen halk değilsin, sen yurttaş değilsin’ sözünü bugün bu kayyım uygulamalarıyla bize söyleyen bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız. AKP çokça şunu söylüyordu: ‘Biz siyasi darbelere karşıyız, biz darbelere direndik, biz darbelerin mağduru bir iktidarız’ diyorlardı. Oysaki bugün AKP-MHP iktidarı bizzat darbeci bir iktidardır; halkın iradesine ve demokrasiye darbe yapan, demokrasiyi ve anayasayı askıya alan bir iktidardır. Bunun altını özel olarak çizmemiz gerekiyor. Bugün yargı, emniyet ve siyaset kayyım atamak için iş birliği yapmıştır. Bir kumpas üçgeni kurulmuş durumda. Türkiye 21’inci yüzyılda bir Susurluk düzeniyle karşı karşıyadır” ifadelerini kullandı.
‘Halkın demokratik tutumu ve direnişinden rahatsız olmuşlardır’
Gülistan Kılıç Koçyiğit, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu irade gaspı, bu hukuksuzluklar sadece bugünle, sadece 3 belediyemizle ve daha önce kayyım atanan Hakkâri ve geçen gün kayyım atanan Esenyurt ile sınırlı değil. Bugüne kadar 149 belediyeye kayyım atanmıştır. Mardin Belediyesi'ne 3’üncü defa kayyım atanıyor, Ahmet Türk’ün yerine 3’üncü defa kayyım atanıyor. Batman Belediyesi'ne 3’üncü defa kayyım atanıyor. Kayyımı bu kadar çok yöntem olarak belirleyen iktidar, her seferinde sandık kurduğunda ve karşımıza adaylarını çıkardığında bir başarı elde edebiliyor mu? Hayır. Bizim Mardin Büyükşehir Belediye Başkanımız yüzde 57,4 ile büyük bir zafer elde etti. Yine Batman Belediye Eş Başkanımız yüzde 64,52 gibi bir oy oranıyla seçildi. O kentlerde yönetime geldiler. İşte tam da rahatsız olunan budur. Bütün bu sistematik kayyım uygulamasına karşı halkın kayyım rejimine karşı demokratik tutumu ve direnişi, hukuktan ve demokrasiden yana olan tutumudur. İşte bu tutumdan rahatsız olan bir iktidar var karşımızda.
Kayyım rejimi adı konulmamış bir OHAL’dir
Kürtler çok uzun süredir, yüzyıldır bir istisna hukukuyla yönetilmeye çalışılıyorlar. Bugün de bu kayyım rejimi adı konulmamış bir OHAL uygulamasıdır. Bu aslında Kürtlere yönelik istisna hukukunun devam ettiğini, süreklileştirilmek istendiğini Türkiye halklarına ve bizlere gösteriyor. Bugün yeni bir yol ayrımında olduğumuzu da görüyoruz. Bu istisna hukukunun sadece bölge ile sınırlı kalmadığını, genelleştiğini, yaygınlaştığını ve bütün Türkiye’yi kuşattığını, Türkiye’deki demokrasiye kast ettiğini hep birlikte Esenyurt örneğinde de gördük. O anlamıyla, bölgede olanın bölge ile sınırlı kalmadığını görüyoruz.
Halkın kaynaklarına yeniden çöküyorlar
Bu, Türkiye halklarının umudunu kırmaya, Türkiye’de yükselen demokrasi mücadelesinin önünü kesmeye, Türkiye’deki halkların bir arada yaşama iradesini baltalamaya yönelik bir yaklaşımdır. Bu adım adım örülüyor. Bizim belediyelerimiz aynı zamanda yürüttüğümüz demokratik özgürlükçü, kadın özgürlükçü ve demokratik paradigma, yani katılımcı, yani halkı esas alan, toplumu esas alan belediyecilik hizmetleri nedeniyle de hedeftir. Neden? Çünkü AKP, bütün belediyelerde rantı, talanı kendisi için felsefe edinmiş, kendisi için yol edinmiş. İşte 31 Mart seçimlerinde bütün o yolsuzluk muslukları kesildiği için, bütün o talan muslukları kesildiği için, kendi çetelerine giden rant hortumları kapandığı için, tıkandığı için bugün yeniden halkın kaynaklarına çökmek için kayyımı devreye koydular.
Kayyım politikaları Kürdü ret, inkar ve yok sayma politikasıdır
Kayyım uygulaması sadece halkın kaynaklarını yok etmiyor, aynı zamanda dilini, kültürünü, bölgesel yerel yaşamını da yok eden, ona da kasteden bir uygulamadır. Bu anlamıyla yüz yıldır Kürtlere dayatılan ret ve inkar politikalarının en inceltilmiş halinden en kaba haline uygulandığını görüyoruz. Kayyım politikaları, Kürdü ret, Kürdü inkar, Kürdü yok sayma politikasının bizzat kendisidir. Bugün bizleri siyaseten geriletmeye çalışanlar, aslında belediyelerimiz ve halkın iradesini gasp etmeye çalışanlar şunu çok iyi biliyorlar: Biz bütün bu kumpaslara, bütün bu gasplara, bütün bu antidemokratik uygulamalara ve bütün bu darbelere direnen yegâne mücadele odağıyız. Biz olmasak, biz direnmesek, 2016’dan beri bu zulme karşı ses çıkarmasak bugün AKP çoktan kendi faşist rejimini tahkim etmişti.
‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Kayyımındır’ yazısı ülkenin tüm duvarlarına asılsın
Dün Kürt kentlerinde kayyım atandığında ses çıkarmayanlar, İstanbul Esenyurt’a kayyım atandığında şok oldular. Oysa ki biz 2016’da Diyarbakır’a, Van’a, Mardin’e kayyım atandığında şunu çok açık ve net söyledik: Bugün Diyarbakır halkının iradesine el konuluyorsa, bugün Van halkının iradesine el konuluyorsa bu yarın İzmir’in, Adana’nın, Mersin’in iradesine el konulacağının resmidir dedik. Ve ne yazık ki tarih bizi haklı çıkardı. Keşke haklı çıkmasaydık, keşke yanılsaydık. Ama ne yazık ki ülkenin en doğusundan ülkenin en batısına zulümde eşitleniyoruz, haksızlıklarda eşitleniyoruz, hukuksuzlukta eşitleniyoruz, demokrasinin gasp edilmesinde eşitleniyoruz. İşte buna karşı bugün yan yana durmak ve söz söylemenin zamanıdır. Ahmet Özer’in tutuklanmasında ileri sürülen uyduruk gerekçeleri bütün kamuoyu çok iyi biliyor. Burada bir hukuk tartışması yürütmeyeceğiz. Çünkü mevzunun siyasi olduğunu çok iyi biliyoruz. Mevzunun Kürt halkının Türkiye halklarıyla ittifakı olduğunu ve oraya saldırıldığını çok iyi biliyoruz. Kendi bekaları ve iktidar yürüyüşleri için ülkeyi bir kayyım ülkesine çevirdiler. Biz buradan sürüyoruz, arkamızda ‘Egemenlik kayıtsız şartsız halkın’ yazıyor Meclis’in duvarlarında. Hayır efendim, değiştirsinler, ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Kayyımındır’ yazsınlar bütün duvarlara, ülkenin dört bir yanına.
Bir hafta önce barışı sağlayan Ahmet Türk değil miydi?
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına atıf yapalım; Ahmet Türk’ün almış olduğu cezaları alt alta sıralamışlar. Bir hafta önce Şenyaşar ve Yıldız aileleri arasındaki barışı sağlayan Ahmet Türk değil miydi? Cumhurbaşkanı yardımcısı ile aynı karede oturan Ahmet Türk değil miydi? Bir hafta önce barışı sağlayan Ahmet Türk, bir hafta sonra terörist mi oldu? Biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi, bugün de, yarın da kayyımlara, irade gaspına ve her türlü zulme karşı dün nasıl direndiysek bugün de direniyoruz. Cezaevlerinde arkadaşlarımız direniyor, Meclis'te biz, bütün bu yasalara ve hukuksuzluklara karşı direniyoruz, sokakta halklarımız direniyor. Bugün de bu hukuksuzluklara karşı direneceğiz. Ama şu çağrımızı buradan yapmak istiyorum: Bugün hep birlikte direnme günüdür. Bu meşruluktan kaynaklı olarak anayasal, demokratik, barışçıl mücadele hattını bütün Türkiye halklarının yürütmesi çağrımızı buradan yapmak istiyorum. Aynı yöntemlerle, aynı hukuksuzlukları yaparak farklı sonuçlar almayı beklemek bir yanılgıdır; buradan bir şey çıkmaz.
Niyeti barış olanın eylemi de barış olur
Bize yönelik kayyım gaspları ile anayasa masasına oturacağımız gibi bir ihtimal söz konusu olamaz. Anayasaya ilişkin görüşlerimizi daha önce çokça söyledik. Bu ülkenin bir anayasaya ihtiyacı var. Ama şu soruyu hep beraber sormamız gerekiyor: Mevcut anayasaya uyulmayan, yerel demokrasinin yok edildiği, halkın en temel hakkı olan seçme ve seçilme hakkının yok sayıldığı bu iklimde nasıl yeni bir anayasa yapılacak? İlk çağrımız anayasaya uyulmasıdır, halkın iradesine saygı gösterilmesidir. Halkın seçtiği belediye başkanlarının, halkın seçtiği yerel yönetimlerin halkın geri çağırma ilkesidir. Sandıkla gelenin sandıkla gitmesidir. Bütün bu ilkeleri ve demokrasi kurallarını inkâr eden hükümetin ne yeni anayasa yapmak gibi bir niyeti vardır ne de bu ülkeye barış getirme amacı vardır. Niyeti barış olanın eylemi de barış olur.
Barış ihtimali iktidar eliyle bir kez daha yok edilmeye çalışılıyor
Türkiye halklarının artan çözüm beklentilerinin bu şekilde sabote edilmesini ve yok edilmesini kabul etmiyoruz. Aslında iktidarın bir çözüm istemediğini, çözümsüzlükten beslendiğini, barış değil, savaş ve şiddetten beslendiğini bugün bu kayyım uygulamaları bir kez daha bizlere göstermiştir. Oysa Türkiye halkları barış istiyor, Kürt halkı barış istiyor. Bütün Türkiye halkı, gözünü sabah akşam televizyon programlarına dikmiş acaba barış için, çözüm için, diyalog için kim hangi mesajı verdi diye dört gözle beklerken bugün barış ihtimalinin bir kez daha iktidar eliyle yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu yok etme girişimine karşı durmak, toplumsal barışı açığa çıkarmak da bizim görevimizdir.
Grup toplantımızı Mardin’de gerçekleştireceğiz
HDK Genel Kurulu nedeniyle iki eşbaşkanımız İstanbul’daydı. Bu kayyım haberinden sonra Batman’a doğru uçaktalar. Batman’a, ardından Mardin’e geçecekler. Yarın saat 13.00’te Mardin’de grup toplantımızı gerçekleştireceğiz. Bu hafta Meclis'teki genel kurul çalışmalarına, Plan ve Bütçe Komisyonu’na ve diğer hiçbir komisyon çalışmasına katılmayacağız. Bütün milletvekili arkadaşlarımız, MYK üyelerimiz, PM üyelerimiz, il ve ilçe örgütlerimiz, belediye eşbaşkanlarımız, bütün seçilmişlerimiz ve halkımızla beraber alanlarda, meydanlarda olacağız. Gasp edilen halkın iradesini ve belediyelerimizi sonuna kadar savunacağız.”