İmralı tecridi yeni cezaevi tipleriyle sürdürülüyor
- 09:01 7 Nisan 2023
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - İmralı “özel” tecrit modelinin yeni cezaevi tipleri ile sistematik olarak sürdürülmeye çalışıldığını belirten avukatlar, “Cezaevlerinde tutsakların yazdığı her kitap, mektup ve yaptıkları el işi tecride karşı bir direniştir” sözleriyle herkesi bu mücadele ve direnişi sahiplenmeye çağırdı.
AKP-MHP iktidarının politikaları ile İmralı Adası’nda 24 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağırlaştırılmış tecrit, Kurdistan ve Türkiye’deki tüm cezaevlerine sirayet ediyor. Her cezaevinde farklı şekillerde uygulanan tecrit politikası ile tutsakların toplumsallıktan uzaklaştırılıp yalnızlaştırılması ve dış dünya ile bağları ve iletişiminin koparılması amaçlanıyor. Her kesimin gündemi haline gelen tecride karşı ise dünyanın dört bir yanında mücadele yürütülüyor, başta PKK Lideri olmak üzere tüm tutsaklara yönelik politikaların son bulması ve fiziki özgürlüklerinin sağlanması isteniyor.
İmralı tecridi yeni cezaevi tiplerine uygulanıyor
Öte yandan inşa edilen yeni cezaevi tipleri ile ağırlaştırılmış tecridin sistematik olarak sürdürülmesi hedeflenirken, İmralı Adası’nda uygulanan “özel” tecrit modeli, S, M, L ve Y Tipi gibi cezaevlerinde de hayata geçirilmek isteniyor. Cezaevlerindeki hak ihlalleri ve tecrit politikalarına karşı yürütülen son çalışmalardan biri de, Tutsaklarla Dayanışma İnsiyatifi (TDİ) ile İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 26 Mart’ta İstanbul’da gerçekleştirdiği “İnfazda Eşitlik ve Umut Hakkı” başlıklı sempozyumdu. Her kesimin büyük bir ilgi ile katılımcı olarak katıldığı sempozyumda konuşmacılar arasında yer alan avukatlar Gül Altay ve Seda Şaraldı, her geçen gün daha da ağırlaşan tecrit ve yeni cezaevi tiplerine ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
İdari ve Gözlem Kurulu’nun keyfi kararları!
Bu zamana kadar tutsakların “cezalarının” 4’te 3’ünün dolduğu tarihte, disiplin cezasının olmamasının “iyi halli” olmasına yeterli olduğunu belirten avukat Gül Altay, ancak tutsakların İdare ve Gözlem Kurulu’na çıkartılarak “iyi halli” olup olmadığına karar verildiğini ifade etti. Tutsaklar hakkında keyfi kararlar verildiğini dile getiren Gül, “Mahpuslar kurulda mülakata çıkarılıyor. Daha önce hazırlanan raporlar, son üç dönemin disiplin not ortalaması esas alınıyor ve bunlara göre ‘iyi halli’ olup olmadıklarına karar veriliyor. Bu yapılırken keyfi uygulamalar ile karşılaşıyoruz ve bu keyfiyetler denetlenmiyor. 45-80 arası puan aldıklarında normalde ‘iyi halli’ sayılabiliyorlar ama Giresun Cezaevi’nde bir mahpus, 48 puan almasına rağmen ‘iyi halli’ sayılmadı. Alevi mahpus, imamla görüşmedi diye, başka bir mahpusa da ‘psikoloğa neden çıkmadın’ sorusu soruluyor. Bunların hepsi eksi puan olarak değerlendiriliyor. Tekirdağ’da bir mahpusa çocuklarının isminin neden Kürtçe olduğu soruluyor ve ‘Sen çıkınca terörist olmaya devam edersin’ deniliyor” değerlendirmesini yaptı.
Tecride karşı ortak mücadele
Bu ihlallerin hukuksal bir karşılığı olmayan cezaevindeki memurlar tarafından hazırlanan raporlar sonucunda oluştuğunu aktaran Gül, tutsakların infazının yakılmaması için “pişman olması” ve bağımsız koğuşa geçmiş olması gerektiğini sözlerine ekledi. Gül, “Bireysel işlenen suçlar için 3-5 yılda bir af çıkartır ama politik talepler söz konusu olduğunda ‘affetmiyor” dedi. Yine 30 yıl boyunca tutsak edilen, tahliye edileceği gün ise başka bir soruşturması olduğu gerekçesiyle gözaltına alınarak yeniden tutuklanan Şadiye Manap örneğini de veren Gül, bu durumu “devletin acizliği” olarak yorumladı. Tecrit ve hak ihlallerinin son bulması için başta insan hakları örgütlerinin ses çıkartması gerektiğini vurgulayan Gül, ortak mücadele yürütülmesi için de çağrıda bulundu.
Hedef insansızlaştırma!
Tecridin bir işkence yöntemi olduğunun altını çizen avukat Seda Şaraldı da, F Tipi cezaevleri ile başlayan ve günümüzde de yeni isimlerle varlığını sürdüren cezaevi tiplerinin oluştuğunu söyledi. Seda, “Y ve S Tipleri, Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumları tarafından oluşturulan cezaevlerinin örnekleri. Y Tipi cezaevleri, üç katlı ve Amerikan modeli bir hapishane. Tutsağın tek başına bırakıldığı bir tecrit politikası uygulanıyor. Hücrenin kendi havalandırılması yok, başka bir yere bir saat havalandırmaya götürülüyor. Sohbet hakkı ve tutsakların bir araya geleceği alanlar kısıtlı. Tutsakların ailelerinden uzaklara sürgün edildiği cezaevleri de S Tipi cezaevleri, insansızlaştırılan kapılarının mekanik olduğu bir cezaevi. Y ve S Tipleri açılmadan önce sadece ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin burada tutulacağı söylendi. Ama soruşturma aşamasındaki tutuklular bile orada bulunduruluyor. Bu politikadan bir an önce vazgeçilmeli” sözleriyle yeni cezaevi tiplerini anlattı.
‘Tutsakların mücadelesi sahiplenilmeli’
Tecridin Kurdistan ve Türkiye’nin yanı sıra dünyadaki birçok cezaevinde de uygulandığına dikkat çeken Seda, bilinçli olarak geliştirilen bir politika olduğunu ifade etti. Tecrit ile düşüncelerin tutsak alınmaya çalışıldığının altını çizen Seda, “Devrimci tutsakları hücrelerde tutarak düşüncelerinden vazgeçirmeye çalışıyorlar” dedi. Yaşananlar karşısında cezaevlerinde tecride karşı direnişin de sürdüğünü vurgulayan Seda, “Tecridi aşmanın çeşitli yol ve yöntemleri var. Bu yöntemin en belirgin olanı üretim. Cezaevlerinde tutsakların yazdığı her kitap, mektup ve yaptıkları el işi tecride karşı bir direniştir. Bundan dolayı zaten cezaevi idareleri mektuplaşmanın önünü keserek üretimi engellemeye çalışıyor. Tecrit politikasının tam anlamıyla başarılı olması ise mümkün değil” diyerek tutsakların da büyük bir mücadele sürdürdüğünü dile getirdi. Tecride karşı bu dayanışmanın sahiplenilmesi gerektiğini söyleyen Seda, güçlendirilmesi için de herkesi sorumluluk almaya çağırdı.