Biz buradayız siz neredesiniz?

  • 09:03 12 Mart 2023
  • Medya Kritik
 
Leyla Ayaz
 
HABER MERKEZİ - Yandaş basın halkların dayanışmasını görmese de onlar, abluka altındaki alanlardan korkmadan “Acımızı hesap sormaya dönüştürdük. Biz buradayız, siz neredesiniz” diye seslendiler. 
 
Türkiye gündemin değiştirilmesinde oldukça başarılı ve hiç zorluk çekmiyor. Gündem değiştiğinde bilin ki iktidar zorlanıyor. Kaçmanın yol ve yöntemini arıyor. Depremden önce ekonomik, siyasi ve toplumsal kriz vardı. Ancak 6 Şubat ile birlikte tüm Kurdistan ve Türkiye’de gündem değişti. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri tüm planlamalarını bir tarafa bırakıp bir araya geldi. Tek amaçları depremzedelere ulaşmak oldu.  
 
Kurdistan ve Türkiye’de 8 Mart planlamaları tümden değişti. Tevgera Jinên Azad (TJA) “Kadın dayanışması yaşatır”, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi “Yalnız değiliz, birlikteyiz, jin jiyan azadî” şiarıyla deprem bölgesinde yaraları sarmaya çalıştı. Agirî’den (Ağrı) Adana’ya, İzmir’den Şirnex’e (Şırnak), Êlih’ten (Batman) Konya’ya kadınlar Hatay, Mereş (Maraş), Semsûr (Adıyaman), Dîlok (Antep), Meletî’ye (Malatya) dayanışma köprüsü oluşturdu.  Artık kadın dayanışması ve birlikteliği zamanıydı… 
 
Depremin ağır tablosunu dijital medya, özgür basın ve muhalif basın ortaya çıkardı. Ardından da halklar arasındaki dayanışma ve yardımlaşma öne çıktı. Peki yandaş basın o an ne yapıyordu? Haberlerin nasıl servis edileceğini bekliyordu. Acaba yaşanan ihmalkarlığı, halklar arasında büyüyen dayanışmayı  hangi cümlelerle boşa çıkarılacaktı. Ardı sıra o dereceye geldi ki, metin de yeterli olmadı 10 Şubat’ta OHAL ilan edildi ve aralarında JINNEWS Kurdî, MA Kurdî, Xwebûn, Ronahî TV, Aryen TV, Nûçe TV’nin de aralarında olduğu 340 twitter, telegram ve youtube hesabı ve site engellendi, kapatıldı. Yine RTÜK Halk TV, Tele1 ve Fox TV’ye idari para cezaları kesti, yayınlarını durdurma kararı aldı. Ardından deprem bölgelerinde onlarca gazetecinin haber yapması engellendi. 
 
Halklar arasındaki dayanışmanın görülmemesi en temel görev olarak görülüyordu. Bu yüzden de 15 Şubat’ta 213 televizyon ve 562 radyonun katılımı ile depremzedeler için ortak yayın organize edildi ve yardım toplandı. İlk gün felakete uzak duran yandaş basın bu kampanyayı temel gündem yaptı. Daha sonra da çadırların dağıtıldığı, çadır kentlerin kurulduğu, yiyecek içecek sorunlarının halledildiğine, çocuklar için oyun çadırlarının kurulmasına, enkazların kaldırılmasına ve yeni kentlerin inşa edileceğine dair haberler yapmaya başladılar. Bu da yetmedi bir yıl içerisinde depremzedelerin tüm sorunlarının çözüleceğine dair haberler… Bu verilen sözler gazetelerin manşet ya da sürmanşetlerinden verildi. 
 
Bu sözler kuşkusuz boşuna verilmiyor. Çünkü seçim yaklaşıyor. 2 Mart’ta 6 partinin lideri cumhurbaşkanı adaylığı için Kemal Kılıçdaroğlu’nu belirlemek için bir araya geldi. Ancak İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener masadan kalktı. Bu iktidarın depremi unutması için iyi bir malzeme oldu. Hızla basınını devreye  koydu. İttifak partileri arasındaki görüşme trafiğini yakından takip etti ta ki 6 li masa tekrar bir araya gelinceye kadar. Tekrar bir araya gelme iktidarın işine yaramadı ve yeniden gündemi değiştirdi ve “Böylesi bir felakette 6 parti nasıl cumhurbaşkanlığı peşine düşer” diyerek deprem haberlerini devreye koydu. Yandaş gazeteciler her ne kadar kaygılansa da bu süreçte de görevlerini yerine getirdi. Şu an ki var olan durum da ne taraf tutabiliyor ne de muhalif olabiliyorlar. CNNTurk’te yayınlanan program bunun en net örneklerinden biri oldu. Programda tarafsız gazeteciliklerinden bahsettiler…
 
Acaba bu tarafsız gazeteciler depremzedeler için ne kadar hassaslardı? Ne kadar o kadınların sesi olabildiler ya da deprem bölgesine yardıma giden kadınların sesi oldular? Kadınlar bu yıl 8 Mart’ta miting ve kutlama için bir araya gelmedi. Depremzedeler için bir araya geldi. Kadınlar için dayanışma ve bir araya gelme zamanıydı. Çamaşır, ped, çorap, tarak, sabun ihtiyacına ilişkin çağrılar paket oldu ve deprem bölgesine ulaştırıldı. Kendine tarafsız diyen  gazeteciler acaba bunu nasıl işledi ve değerlendirdi? 
 
8 Mart günü…  Tüm dünyada kadınlar alanlara çıktı ve taleplerini dile getirdi. Kurdistan’da “Kadın özgürlük zamanı” sloganı yankılandı. Türkiye’de Feminist Gece Yürüyüşlerinde “Yaşasın kadın direnişi” sloganı yükseldi. Her türlü baskı ve engellemeye rağmen kaygısız ve korkusuzca “Enkazlardan ses geldiğinde siz neredeydiniz, neden bu gün bize karşı barikat kuruyorsunuz” diye sordular.
 
Abluka altında yükselen bu ses kadınların büyüyen dayanışması idi. Kadınların kararlılığı her zamanki gibi yine yandaş medya tarafından görülmedi. Kendine muhalif diyen Fox TV, izleyiciden gelen mesaj sonrası 8 Mart’tan bahsetti. CNNTurk ilk haberinde 8 Mart’tan söz ederken Afganistanlı kadınlara dikkat çekti. STAR TV, 4 kadının katledilmesi ile 8 Mart’tan bahsetti ve 9 Mart’ta da  İstanbul’da kadınların eylemini bir grup kadın alanlara indi şeklinde verdi. Diğer kanallar da her zamanki gibi önlerine konulan metni haberlerinde servis etti. 
 
Birçok gazete de aynı zihniyetle yaklaştı. Sözcü gazetesi birinci sayfada ikinci haber olarak görerek “Kadınlar Günü kadınlara yasak” diye verdi. Cumhuriyet ilk sayfada  “Kadınlar unutuldu” başlığı ile ikinci haber olarak gördü. Milliyet birinci sayfada “8 Mart’ın tadı yok” başlığı ile ikinci haber olarak verdi. Zaten diğer gazeteler de ne 8 Mart ne de kadın isyanından söz etti. 
 
Ele aldığımız bu konular son zamanlarda yaşanan gelişmelerdi. Birbirinden farklı konular olsa da yandaş medyanın zihniyeti ve tutumu her zamanki gibiydi.  
 
Bu topraklarda yaşayan halklar bir kez daha birlikte “Acımızı hesap sormaya dönüştürdük. Biz buradayız siz neredesiniz” dedi.