Hastane enkaza dönüştü: Vergilere ne oldu?

  • 09:05 7 Mart 2023
  • Güncel
 
Melike Aydın
 
HATAY - Yıkım emrine rağmen işletilmeye devam edilen Antakya Devlet Hastanesi'nin enkazı altında hayatını kaybeden Hilal Şahin’in annesi Nursel Şahin, “Vergilerimizle ne yaptılar bilmiyorum” diyor.
 
Mereş merkezli iki depremin en çok yıkıma uğrattığı şehirlerinden biri olan Hatay’da bulunan İskenderun Devlet Hastanesi ve Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi birçok hasta ve çalışanın hayatını kaybetmesine neden oldu. 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerden üç gün önce tedavi için Antakya Devlet Hastanesi’ne yatışı yapılan Hilal Şahin de hayatını kaybedenler arasında yer alıyor. Ailesi 13 gün Hilal’e ulaşabilmek için hastane önünde bekledi. Ancak Hilal’in cenazesini Narlıca’daki kimsesizler mezarlığında bulabildi. Bulduktan sonra ise 3 gün boyunca DNA testinin yapılması için bekledi.
 
Hilal Şahin’in annesi Nursel Şahin bu süreçte yaşadıklarını ajansımıza anlattı.
 
Hastane yıkım emrine rağmen çalıştırıldı
 
Aile mezarlığına defnedilen Hilal’in annesi Nursel Şahin enkaza dönüştükten sonra usulsüzlükleri hakkında soruşturma başlatılan hastanenin yıkım emrine rağmen neden çalıştırıldığını soruyor. Aynı hastanede yakınlarının cenazelerine ulaşamayan depremzedelerin kendisini şanslı bulduğunu söyleyen Nursel, betonuna deniz kumu karıştırıldığı ortaya çıkan hastaneyi, geç gelen arama kurtarma ekiplerini işaret ederek “Vergilerimizle ne yaptılar bilmiyorum” diyor.
 
‘Üç gün kimse yardıma gelmedi’
 
Nursel, hastanedeki oğlu Hilal’in akıbetini öğrenebilmek için önce araç bulamadığını, araç bulduğunda ise benzin bulamadığı için geç gittiğini belirterek, “Yıkılan taşları kaldırıp atmaya başladım, bağırdım ‘oğlum ses ver’ diye. Daha hastaneden bir taş bile kaldırmaya başlamamışlardı. 3-4 gün bekledim, kimse yardıma gelmedi. 13 gün hastanenin önünde yattım. Sonra Özbekistan’dan gönüllüler geldi. Baktılar sıkışığız yanımızda kaldılar. Sonra çıkan her cenazenin başına koştum, kıyafetine, ayakkabısına bakmak için, belki tanırım diye. Sandalyede oturdum o soğukta uyumadım bile. Gözlerimdeki yaşlar durmadı. 10 gün elbisemle kaldım değiştirmedim bile” dedi. 
 
’Tam 13 gün bekledim’
 
Aradan geçen 10 günden sonra, arama kurtarma çalışmalarına ara verildiği süreçte kıyafetlerini değiştirmek için enkaz başından ayrılmaya karar verdiğini dile getiren Nursel, “Oğlum çıkarılır bir yerlere atılır dedim. Bana ‘Böyle bir şey olmaz’ dediler. Ertesi sabah erken gittim bekledim. Tam 13 gün bekledim hastane önünde. Belki yaralı almışlar dedim. ‘Bazılarını çıkardık, umut var’ dediler. Savcıdan haber geldi, ‘Kimsesiz biri var gelin bakın’ dedi. Ailecek uçarcasına gittik oraya. Kardeşine kimliğini verdiler. Ezilmiş diye, ben bu değil diye ısrar ettim. Sandım ki dünya bitti ben öldüm. Almak istedik ama bize, ‘Şimdi veremeyiz’ dediler. O kadar bekledim bari görüp alayım dedim. DNA testi için geldiler ikinci gün. Fotoğraf gösterdiler, oğlumdu” şeklinde konuştu. 
 
‘Savcıyla çok uğraştık’
 
Yasal prosedürlerin kendilerini çok yorduğunu ifade eden Nursel, “3 gün oğlumun başında kaldık. Savcıyla çok uğraştık. Bulduktan sonra yedinci gününde gömdük. Ölenler benden daha iyi ben yaralıyım. Keşke oğlumla beraber ölseydim. O kadar başında beklerken enkazın, ölüsünün yüzünü görmek için bile sabırsızlanıyordum” sözlerini kullandı. 
 
‘Yıkım emrine rağmen kullanılmış, hala yakınlarını bulamayanlar var’
 
Nursel, hastanenin sağlam olmadığını bilmediği söyleyerek, “Hastaneye yıkım emri gelmiş ama yine de hasta almışlar. Haberim yoktu, oğlum için çok yanıyorum. Ne yapacağımızı bilmiyorum. Oğlumu böyle yakanları affetmiyorum. Daha o hastanede yakınlarını bulamayan arkadaşlarım var. Beni arayıp, ‘Oğlunu iyi ki erkenden bulabildin, en azından oğlunuzun nerde gömüldüğünü biliyorsunuz’ diyorlar. Oğlum, ‘Akşamdan yanıma gel’ diyordu. Sabah da almaya gidecektim. Arabistan’a çalışmaya gidecekti. Onun için tedavi görmek istedi. Yatalak hasta değildi gençti oğlum. Kalbim de onla beraber gitti. Ömrüm boyunca kendimi affetmeyeceğim o hastaneye yatırdığım için” ifadelerini kullandı. 
 
‘Vergileri ne yapıyorlar bilmiyoruz’
 
Hastanenin yapılmasında usulsüzlüklerin olduğuna vurgu yapan Nursel, “Alınan vergileri ne yaptıklarını bilmiyoruz, yiyorlar mı ne yapıyorlar?” diye sorarak şöyle devam etti: “Hastane yapılırken düşünmeleri, sağlam yapmaları gerekir. İnsanlar buraya canlarını emanet ediyor iyileşmek için. Depremden sonra bakmışlar ki burası dere yatağı burada hastane yapılmaması lazım. Beton değil toprak gibiydi.”
 
‘Gönüllüler her koşulda bizimle oldu’
 
Arama kurtarma için çok geç geldiklerini gelenlerin de zaten gönüllüler olduğunu dile getiren Nursel, “Acımıza ortak oldular. Yardım gönderen devletlerden de Allah razı olsun. Yağmur yağdı hava çok soğuktu dışarda kaldık, bizimleydiler” sözleriyle depremzedelerle dayanışmada bulunan gönüllülere teşekkür etti. 
 
‘Depremin 22’inci gününde gönüllülerden çadır bulduk’
 
Samandağ’daki evinin de önemli hasarlar aldığını kaydeden Nursel, çadıra depremin 22’nci günü zorla ulaştığını belirtti. Nursel, “Çocuklarımı Mersin’e gönderdim. Çadırı gönderenlere teşekkür ederim. Fatiha okuyarak dua ediyoruz, çok korkuyoruz. Bir ayağımız mezarlıkta bir ayağımız burada” diye konuştu.