Dersim Dağ: Faşizmin panzehiri direniştir
- 09:01 1 Haziran 2022
- Güncel
İSTANBUL - Kürtlere dönük savaşın tecrit politikasının ürünü olduğunu söyleyen HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, mutlak tecrit ve faşizme karşı ortak mücadeleye işaret etti.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve beraberinde bulunan Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ile Hamili Yıldırım’dan 25 Mart 2021'den bu yana haber alınamıyor. 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında Abdullah Öcalan’ın dışarı ile iletişimi çeşitli hukuksuz disiplin cezaları ve görüş yasakları ile engelleniyor. Bu kapsamda 28 Mayıs günü Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) öncülüğünde İstanbul’da “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” konulu konferans gerçekleştirildi. 3 oturum şeklinde yapılan konferansta ağırlaştırılmış tecrit üzerinde duruldu ve bunun işkence olduğu tespiti yapıldı. Konferansın sonuç bildirgesinde de “İmralı Hapishanesi kapatılmalı, İmralı tecrit sistemi ortadan kaldırılmalıdır” şeklinde ortak tavır ortaya kondu.
Konferansa katılanlardan biri olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, İmralı’da Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit ve bunun halklara yansımalarını değerlendirdi.
‘Demokrasi bloğuna karşı savaş ilanı’
Derinleşen tecridin, savaşın bir parçası olduğunu belirten Dersim, devletin Kürtlere karşı soykırım gerçekleştirmek istediğinde ve savaş siyaseti yürüttüğünde ilk olarak İmralı üzerinde bir tecrit uygulamaya başladığına dikkat çekti. Dersim, Federe Kürdistan Bölgesi’nde Türkiye ve KDP ortaklığı ile devam eden savaşa işaret ederek, “Bunu 2015-2016 süreçlerinde gördük. Şimdi de benzer bir süreçten geçiliyor. 2015 sonrasında yoğun bir savaşın içerisine girildi. Sadece Kürtlere yönelik değil tüm demokrasi bloğuna karşı bir savaş ilanı gibiydi. Bu savaş ilanı İmralı’da tecridin ağırlaştırılması ile başladı. 2019 yılında belli eylemselliklerin yapılması ve açlık grevlerinin Türkiye’de bir bütünen ve diasporada yayılmasından sonra Türkiye devleti İmralı adasına avukatların ve ailenin gitmesine izin vermek zorunda kaldı. Her ne kadar savaş siyasetinden, tecrit politikasından vazgeçmiş olmasa da direniş aslında bir yerde başarılı oldu. Bu gidişler çok kısa sürdü. Daha sonra mutlak tecrit devam etti” dedi.
‘Tecrit savaşta ısrardır’
Tecridin derinleştirilmesinin savaşın başlatılacağının bir işareti olduğunu dile getiren Dersim, Rojava’ya saldırı hazırlığı ile Federe Kürdistan’da yaşanan savaşın bunun yansıması olduğunu kaydetti. Dersim, Kürtlere ve demokratik kesimlere topyekun bir saldırının olduğunu belirtirken, “Savaş ve tecridi birbirinden bağımsız ele almak mümkün değil. Tecrit politikasında ısrarcı olmak savaşın kendisidir. Savaş bir tecrit politikasıdır. Türkiye devleti mutlak tecridi ağırlaştırılmış bir şekilde sürdürerek savaşta ısrarcı olduğunun mesajını veriyor. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan barışın sesi oldu. Barışın yolu İmralı'dan geçiyor” diye ekledi.
Tecrit yaşamın her alınan sirayet etmiş durumda
Dersim, savaş politikalarına son verilmesi için ilk olarak İmralı kapılarının açılması ve tecridin son bulması gerektiğini vurguladı. Tecridin derinleştirilmesi ile yaşamın her alanında sorunlar yaşandığına dikkat çeken Dersim, devamında şöyle konuştu: “Gençlere yönelik saldırılar, kadın katliamları, taciz ve tecavüz politikaları artıyor. Özel savaş politikaları yaygınlaşıyor. Bu tecrit politikasının bugün sanatçılara kadar uzanan bir hal aldı. Kürtlere saldırılar sanatçıların konserlerinin yasaklanması, üniversitelerde festivallerin iptal edilmesi, gençlerin tutuklanması, üniversitelerde niteliksiz eğitimin artması, faillerin cezasız bırakılması savaş politikasının bir parçası.”
KDP Kürtlere ihanet etti
KDP ve AKP iktidarının işbirliğinin tarihte ilk defa gerçekleşmediğine değinen Dersim, bugün tekrar KDP’nin kendisinin ve ailesinin çıkarları için Kürtlere ihanet ettiğinin altını çizdi. Dersim, 90’lı yıllarda da benzer durumların yaşandığına işaret ederek, “Kürt özgürlük mücadelesi çok büyük fiziki savaş içerisine girmesine rağmen devlet başarılı olamadı. Kürt özgürlük mücadelesi biat etmeyen, iradesini teslim etmeyen bir mücadele. Kürt özgürlük mücadelesinin yenilmemesi teslim olmayışından geliyor” şeklinde konuştu.
‘KDP’nin elinde Kürt kanı var’
Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye çalışmalarının daha önceden de olduğu gibi başarısız olacağını dile getiren Dersim, KDP’nin Kürtlerin tarihinde her zaman “ihanetçi” olarak yer alacağını söyledi. Dersim, halkın ulusal birlik talebine rağmen KDP’nin tam tersi politika içerisinde olduğunu belirtirken, “Bu KDP’nin Kürt halkının ulusal çıkarlarını ve taleplerini karşılamadığının bir göstergesi. Güney’de KDP’nin içinde olduğu bir savaş var. Güney’de halk bu savaştan etkileniyor. İki tane çocuk geçtiğimiz günlerde Türkiye uçaklarının bombalamalarının sonucunda hayatını kaybettiğini biliyoruz. KDP’nin elinde Kürt halkının çocuklarının kanı var” sözleriyle KDP’nin işbirlikçiliğine dikkat çekti.
Savaşa karşı birleşik mücadele çağrısı
Savaş politikalarına ve faşizme karşı topyekun direnişe geçilmesi gerektiği çağrısını yapan Dersim, birleşik mücadele yürütmenin önemine dikkat çekti. Dersim, direnişin önemini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Birleşik mücadele, yürütülen savaş politikasını alt üst etmenin yoludur. Faşizmin panzehiri direniştir. İmralı’da yürütülen ağırlaştırılmış tecrit ve savaş politikası aslında faşizmin geldiği noktayı gösteriyor. Faşizm bu kadar yükselmişken direnişte faşizmi yenecek noktada büyütülmeli. Mutlak tecride ve faşizme karşı mutlak direniş başarıyı getirecek olan tek yol.”