Bütçe görüşmelerinde cezasızlık politikalarına dikkat çekti

  • 15:47 16 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Genel Kurul’da İçişleri Bakanlığı bütçe görüşmelerinde konuşan DEM Parti İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, polis ve jandarmanın bölgedeki suçlarını Meclis kürsüsünden tek tek saydı. Çiçek, “Uzman Çavuş Musa Orhan Kurdistan’da İpek Er’e tecavüz etti, kamuoyu oluşması sonucu tutuklandı ve sonra serbest bırakıldı. Bir tecavüzcü bir Kürt kadına tecavüz ettiği için yargılanmadı" sözleriyle iktidarın cezasızlık politikalarına dikkat çekti. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili  Çiçek Otlu, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı kuruluşların 2024 Yılı Merkezi Bütçe görüşmelerinde konuştu.
 
‘Polis iktidarın özel savaş gücüdür’
 
Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım ve Amed Newroz’unda katledilen Kemal Kurkut’u anarak konuşmasına başlayan Çiçek, polisin görev sırasında topluma karşı tüm davranışlarını tüzük, yasalar ve yönetmeliklerin belirlediğini kaydetti. Çiçek, “Ne var ki coğrafyamızda bu tüzük, yasa ve yönetmelikler siyasal ve ideolojik şekillenmeler üzerinden yapılmaktadır. Polis ve jandarmanın kişilere göre davranması ulusal, inançsal ve kimliğine göre adeta bir davranış biçimi haline geldi. Özellikle sol, sosyalist, devrimci kitle örgütlerinden biriyseniz, işçi ve emekçi sendikaları adına açıklama yapıyorsanız, mutlaka polis ya da jandarma barikatı ile karşılaşırsınız. Onun belindeki silahı elindeki silah, plastik kelepçe, çantasındaki gaz, gözaltı aracı merkezlerindeki nezarethaneleri işkence aracı haline gelmektedir. Aynı zamanda polis ve jandarma sarayın etrafındaki yolsuzluk, çete, mafya AKP il ve ilçelerinin güvenliği haline gelmiştir. Polis kamu güvenliği değil, iktidarın özel savaş gücüdür” ifadelerini kullandı. 
 
‘Ordu devletinden polis devletine geçtiniz’
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, talimat verdiğin, savcıların, hakimlerin ve polislerin harekete geçtiğini dile getiren Çiçek, “Demokratik bir hakkınızı savunuyorsanız, sokağa çıkmışsanız bir polis yada kaymakam  sizi kesinlikle dinlemez. Koruduğu ve huzurunun kaçmak istemediği iktidardır. Bunu görüyoruz, rantçı çeteleridir, faşist şebekeleridir. Türk askeri vesayeti, ordunun tahakkümü vardı siyasal rejimin üzerinden diyerek kandırmakla övünüyorsunuz ama bütün bir yıl gördüğümüz bu yıllar içerisinde sadece polis rejiminin kurdunuz. Ancak yerine demokratik bir yapı kurmadınız, ordu devletinden, polis devletine geçtiniz ve polis sayısını artırdınız. Bekçileri aparatınız yaptınız, polis şiddetiyle siyasal haklar engelleniyor. Keyfi bir şekilde tüm gösteriler özellikle Kurdistan’da yasaklanıyor. Polis eliyle işlenen cinayetlerdeki artış, gözaltındaki kaybetme girişimleri ve katletmeler. İzmir’de katledilen üyemiz Deniz Poyraz’ın katleden kişinin polis tarafından sırtı sıvazlandı.  Yada Somali’de Cumhurbaşkanın oğlu bir motor kuryeyi katletti, İçişleri bakanlığı’na bağlı polisler tarafından intihar etti süsü verildi. İşte polis teşkilatınıza baktığımızda gördüğümüz tek şey son zamanlarda yapılan çetelere yönelik uyuşturucu operasyonudur, çete operasyonudur” sözlerini kullandı.
 
Kadına yönelik şiddetin önüne geçilmiyor
 
Polis ve jandarmanın halkın güvenliği için değil, sarayın ve devletin güvenliği için olduğuna dikkat çeken Çiçek, “Söz konusu siyasi iktidar olunca, sermayeye sınıfının çıkarlarını gözetmek olunca halk düşmanlaştırılıyor, Kürtler düşmanlaşıyor, işçi sınıfı düşmanlaşıyor, partimiz terörize ediliyor, sosyalistler terörize ediliyor. Muhalefet edenlerin katli vaciptir deniliyor. Akbelen’de insanlar doğanın talanın durdurmak istediler ama siz ne yaptınız, rantçı müteahhitleri korumak için doğa savunucuların karşısına yüzlerce jandarma yığdınız. Jandarma gaz bombalarıyla müdahale ettiniz, AKP böyle talimat verdi. Biz her gün kadınlar sokakta katlediliyoruz, bunun önüne geçilmiyor. Şiddete uğrayan, polise başvuran kadınlar sonuç alamıyor, kadınlar evine gönderiliyor. Polis ölümüne kıl payı yaşayan kadınları değil, iktidarı ve iktidar tarafından korunan erkekleri koruyor. Çünkü iktidar politikasının anayasasında İstanbul Sözleşmesi’ni hiçe sayarak sözleşmeden vazgeçtiler. Erkeği koruyan, erkek egemenliğini koruyan bir anlayışa sahipsiniz. Uzman Çavuş Musa Orhan Kurdistan’da İpek Er’e tecavüz etti, kamuoyu oluşması sonucu tutuklandı ve sonra serbest bırakıldı. Bir tecavüzcü bir Kürt kadına tecavüz ettiği için yargılanmadı. Bu yüzden de bu yargılanmanın yapılmasını istiyoruz” diye belirtti.
 
Hitler Almanya’sı örneği
 
Çiçek, devamında şunları söyledi: “Eğer her gün Kürtlere, sosyalistlere ve partimize terörist derseniz, tabi ki gösterim ve yürüyüşlerde polisler önümüze barikat koyar. Konya’da gelir Dedeoğlu ailesini ırkçı bir şekilde katleder. Her gün LGBTİ’leri düşman ederseniz, sokaktaki sivil faşistler, polisin hedefi haline getirirsiniz. Bu çark böyle işliyor, bizzat Erdoğan’ın kendisi kararnamelerle grevleri yasaklıyor. Urfa’da Özak işçilerine yapılanları herkes izledi. Gaz bombalarıyla, jandarma coplarıyla müdahale ettiniz Hitler Almanya’sında bunu yapıyordu, herkes potansiyel suçlu, siyasal sisteminizde Kürt gençleri ve kadınları sosyalist gençler suçludur o yüzden şafak operasyonu ile gözaltına alınıyoruz, Kürt köylerinde jandarmalar baskın yapıyor, köylülerimiz işkence ediliyor, tüm toplumda ihbarcılık oluşturuluyor. Şimdi değişen bir şey var mı? Bakan değişti ama sistem değişmedi. İstanbul’da gençlik eşsözcümüz Edanur İbrahimoğlu’nun gözü şişirildi, açıklama yapmak istediğimizde bir kadın arkadaşımızın saçı koparıldı. Bu Meclis kürsülerinde kimsenin saçı koparılmamıştır, vekiller duvara vurularak şiddete maruz kalmamıştır.
 
TİHV işkence başvurularının yüzde 68.8 Kürt
 
TİHV’in açıklamaları var, bin 201 kişi işkence başvurusunda bulunmuş, bunların çoğunluğu, yüzde 68,8'i Kürt, Amedli, Vanlı ve Cizrelidir. O yüzden de bizler tüm bu şiddete karşı çıkıyoruz. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak bu polisin ve jandarmaların halkımıza işlediği suçlara karşı; kadınların yaşam hakkını ihlal eden, işçi sınıfının sendikal haklarını, insanca bir ücret ve yaşam mücadelesini engelleyen, Kürt ulusunun eşitliği ve özgürlüğü isteyenlere, doğanın talanına göz yumarak buna karşı çıkanlara işkence uygulayanlara karşı, cezasızlıkla ödüllendirilmeye karşı hiçbir şekilde mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve bunlara da boyun eğmeyeceğiz. Demokratik bir toplumu, emekçilerin haklarını esas aldığı bir toplumsal düzeni inşa edene kadar mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz.”