Pervin Buldan: Bu bütçe iktidarın son bütçesidir

  • 16:55 6 Aralık 2021
  • Siyaset
ANKARA - Genel Kurul'da 2022 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne ilişkin konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, bütçeye dair “Bu bütçe iktidarınızın son bütçesidir. Dönüşü olmayan gidiş bütçenizdir” diyerek büyük değişime az bir süre kaldığını ve değişimin kapısını HDP’nin araladığını belirtti. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan,  2022 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne ilişkin Genel Kurul’da konuştu.
 
‘İktidarın son bütçesidir’
 
Cezaevinde tutulan siyasetçileri selamlayarak konuşmasına başlayan Pervin, Genel Kurul’da görüşülen bütçenin, geçim derdindeki halkın değil, seçim derdindeki iktidarın bütçesi olduğunu belirtti. Halkın bütçe hakkının yok sayıldığını dile getiren Pervin, “Katılımdan uzak, Saray’ın emir ve isteğine göre hazırlanan bir bütçe. Asgari ücret artışı başta olmak üzere grubumuzun bütçeye ilişkin verdiği tüm değişiklik önergeleri bir bir reddedildi. Çünkü bu bütçe retçi iktidarınızın retçi bütçesidir. Bu bütçe; ekmeği büyütme bütçesi hiç değildir. Halkın sofrasındaki ekmeği daha da küçültme, yoksulluğu, açlığı daha da büyütme bütçesidir. Bu bütçe, adaletsizliği ve eşitsizliği daha da çoğaltma bütçesidir. Saraya kemer gevşettiren, halka ise kemer sıktıran bir bütçedir. Toplumsal barış taleplerini ve bu ülkenin çoğulculuğunu, farklılıkları reddeden tekçi sistemin retçi bütçesidir. Kadınları ve eşitlik talebini reddeden erkek düzenin bütçesidir. Ve bu bütçe iktidarınızın son bütçesidir. Dönüşü olmayan gidiş bütçenizdir” dedi.
 
İflasın ve çöküşün fotoğrafı
 
Türkiye toplumunun talep ve ihtiyaçlarıyla iktidarın tercihlerinin kesin bir şekilde ayrıştırdığını ifade eden Pervin, “Halkın talebi; huzurdur, refahtır, adalettir, gelir dağılımı eşitliğidir, toplumsal barıştır, özgürlüktür, güven duyacağı demokratik bir sistemdir. İktidarınızın hedefi ise, çoklu kriz üreten bu yozlaşmış otoriter, rantçı sistemin ömrünü biraz daha uzatmaktır. Ekonomik ve sosyal olarak çökmekte olan halka, diriliş, şahlanış, uçuş hamasetini izlettirmek isteyen, kitlesel açlığın karşısında iktidar yandaşlarının tokluğunu güvence altına almaya çalışan bir anlayış bu ülkeden de, halktan da, sokağın gerçekliğinden de çoktan kopmuştur. Saray sefanızı sürdürmek için temel gıdalara, elektriğe, suya, gaza, benzine varıncaya kadar her şeye yaptığınız yüksek zamlar, iflasın, çöküşün birer fotoğrafıdır” diye belirtti.
 
‘Ülkeyi bu hale getiren dış güçler değil sizsiniz’
 
İşsizlik nedeniyle yurttaşların intihara sürüklendiğini, ataması yapılmayan gençlerin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini vurgulayan Pervin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yurt bulamayan öğrenciler, borcu nedeniyle cezaevine atılan çiftçiler, geleceği çalınan gençler, her gün katledilen kadınlar, çocukları uyuduktan sonra evine gidebilen işsiz babalar, geçinemiyoruz diye sokaklara dökülen yoksullar iktidarınızın özetidir. Halk yokluk içindeyken rantın bolluğu içindeki TÜGVA’larınız, torpilli yandaş atamalarınız, çifter maaşlarınız, bitmek tükenmek bilmeyen saray israfınız, 5’li çetenize vergi aflarınız, iktidarınızın bir özetidir. Ülkeyi bu hale getiren sizin iktidarınızdır. Dış güçler değildir. Sizsiniz, siz!.”
 
‘2022 bütçesinde yurttaşın sırtına yüklediğiniz faiz borcu 240 milyar’
 
 Pervin’in konuşmasından satırbaşları şöyle:
 
“Herkese yetecek kaynaklara sahip olan bu bereketli ülkeyi, tarımda, hayvancılıkta, gıdada dışa bağımlı hale getirdiniz. Eli nasırlı üreticilerin yerine yandaş ithalat vurguncularınızı, verimli toprakların yerine ithalat limanlarını koydunuz. Bir taraftan ‘Bu ülke bolluk içinde’ yalanına sarılırken, diğer taraftan tahıl ambarı olan bir ülkeyi, ithalat ambarına çevirdiniz. Daha geçenlerde 285 milyon dolarlık buğday, arpa, yağ ihalesi yaptınız. Açlığı ihaleye çevirip üzerinden ithalat zenginleri yaratan bir iktidar olarak tarihe geçtiniz. Aynı zihniyet iki de bir çıkıp, ‘halkı faize ezdirtmeyeceğiz’ diyor.  2022 bütçesinde yurttaşın sırtına yüklediğiniz faiz borcu 240 milyardır.  Diliniz faiz indirmekte, eliniz ise durmadan faiz borcunu arttırmaktadır. 
 
Açlık sınır 3 bin 192 lira
 
Nas ortadaysa, buyurun ilk devletten başlayın, öğrenciden, çiftçiden, borçlu vatandaştan aldığınız yüksek borç faizlerini hemen silin. Nas yurttaş için geçerli değil midir? Kendinize gelince Nas, yurttaşa gelince acı reçete, öyle mi? Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 10 bin 396 liraya ulaştı. Sarayınızın zenginlik sınırı ise 128 milyar dolardır. Açlık sınırı asgari ücreti geçti. Bugün açlık sınırı 3 bin 192 liradır. İktidarınızın tokluk sınırı ise çifter, hatta üçer, beşer maaşlarınızdır. Yarattığınız ülke tablosu işte budur. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminiz; yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek faiz borcu, yüksek işsizlik, yüksek yoksulluk sistemidir.Kitabını yazamıyorsunuz ama faizi, rantı, yolsuzluğu kitabına gayet iyi uyduruyorsunuz. İşte bütçeniz de budur.
 
Tek adamı kurtarma savaşı
 
‘Kriz yok’ dediniz. ‘En kötüsünü geride bıraktık’ dediniz. ‘Türkiye şaha kalkıyor’ dediniz. Sonuç ortadadır; tam anlamıyla yerli ve milli bir çöküştür. Katar’ı, Birleşik Arap Emirlikleri’ni kayyım yaptığınız ekonomi hızla çökmektedir. Haksız ve emeksiz zenginleşen iktidar düzeniniz sebeptir, ekmeksiz bırakılan halk ise sonuçtur. Saraylarınızın sınırsız israfı sebeptir, ülkenin topyekun iflası ise sonuçtur. Suriye savaşına, çetelere, S400'e harcadığınız paralar, 2022 bütçesinde güvenlikçi politikalara ayırdığınız 246 milyar sebeptir, ekmek kuyrukları, işsizlikten intiharlar, kararan hayatlar sonuçtur. Bir de kalkmış ‘ekonomik kurtuluş savaşı’ diyorsunuz. Sizinki ekonomiyi değil, tek adamı kurtarma savaşıdır. Buradan söylüyorum: Sizin savaşınızın finali ‘Er Rayn’ı Kurtarma’ filminin finali gibi olmayacaktır. 
 
Enflasyon yüzde 60’a dayanmış durumda
 
 Zihniyetinizi değiştirmeden sık sık hazine bakanı, merkez bankası başkanı değiştirerek farklı sonuç beklemeniz beyhudedir. Einstein’ın dediği gibi; ‘Bir sorunu ortaya çıkaran zihniyet o sorunu çözemez’. TÜİK’in yalan rakamları bir yana, halkın mutfağındaki gerçek enflasyon bugün yüzde 60’a dayanmış durumdadır. AKP Genel Başkanı ise, ‘Göreceksiniz seçim öncesi enflasyon düşecek’ diyor.  Evet, iki düşüşü birden göreceğiz. Önce iktidarınız sandıkta düşecektir, sonra da mutfaktaki enflasyon düşecektir. TÜİK’iniz de, yalanlarınız da sizi kurtarmaya yetmeyecektir. Bunu biz başaracağız, enflasyon altında inim inim inlettiğiniz emekçi yoksul halklarımız başaracaktır.
 
Demokrasi krizi
 
Eğer bir ülkede kalıcı barış ortamı yoksa, demokrasi her gün siyasi darbe uygulamalarıyla karşı karşıya ise, denge denetleme, demokratik tartışma zemini, adalet, hukuk yoksa, kayyım rejimi devredeyse o ülkede güven ve ekonomik istikrar olmaz, olamaz. Her şeyden önce sistem demokrasiye kapalıysa, halk iradesini dışlıyorsa, çoğulculuğu reddediyorsa, o ülke düzlüğe çıkamaz. Bugün yaşamakta olduğumuz çöküş; büyük bir demokrasi krizidir, iktidar ortaklarının yarattığı çoklu siyaset krizidir. Toplumsal alanı olabildiğince daraltan, demokratik sivil siyaseti yok etmeye çalışan, bunun karşısında ise otoriter iktidarı devasa büyüterek devletleştiren bir siyasal anlayış, krizin en temel nedenidir. Mutlak güç ve otoriteyle bu ceberut düzeni ayakta tutmak için kaynakları askeri güvenlikçi politikalara ayıran anlayış, krizin sebebidir.
 
Emine Şenyaşar adaleti aylardır sokaklarda arıyor 
 
Hızlı işleyen kararınız; halkı sopayla, baskı ve korkuyla hizaya getirme kararıdır. Yurttaşların hak taleplerini bastırma ve ezme, kapısına kolluk gücünü dayama kararıdır. Kadınların eşitlik talebini engelleme kararıdır. Adalet arayan insanlara adaletin kapısını kapatma kararıdır. Roboskî’de, Soma’da, Çorlu’da, Suruç’ta, Ankara Gar’da gerçek adaleti işletmeme kararıdır. Urfa’da iki oğlu ve eşi gözlerinin önünde katledilen bir anne, Emine Şenyaşar, adaleti aylardır sokaklarda, vicdanlarda aramaktadır. Siz, kadim peygamberler şehri olan Urfa’yı adaletin yerin dibine gömülen çorak bir toprağa çevirdiniz. Mısra Öz’ün üç yıldır yollara düşerek aradığı adaleti, Çorlu’da rayların altına gömdünüz. Cumartesi Anneleri’nin adalet ve hakikat mücadelesini engelleyerek, 1990’ların Susurluk karanlığına sahip çıktınız. İşte Türkiye’nin ortak vicdanı olan annelerin yaşadıkları, iktidarınızın da düzeninizin de bir özetidir.
 
Kürt’e kaybettirme politikasıyla Türkiye’ye kaybettirdiniz
 
 Kurumsallaştırmaya çalıştığınız partizanlık sistemiyle, parti devleti, parti yargısı, parti kurumları, parti bürokrasisi, parti medyası projesini adım adım hayata geçirmeye çalıştığınızı görüyor ve biliyoruz. Her gün düşman üreten, düşmansız ayakta kalamayan güvenlikçi sistemin ömrünü uzatabilmek için iç politikada, dış politikada, her yerde çatışma politikasından beslendiniz. Yayılmacı, emperyal hayallere kapıldınız. ‘Oyun bozacağız’ derken, izlediğiniz yanlış politikalarla kendi ülkenizin içini bozdunuz. Oraya buraya parmak sallarken, ülke parasını pula çevirdiniz. Uluslararası alanda kriz fırsatçılığına çıktınız, krizi kendi ülkenizde büyüttünüz. Kürtler hiçbir yerde rahat nefes almasın diye her yerde Kürt düşmanlığı yürüttünüz, çatışma politikasıyla Türkiye'yi nefes alamaz hale getirdiniz. Kürt’e kaybettirme politikasıyla, Türkiye’ye kaybettirdiniz! Hem de büyük kaybettirdiniz!
 
Çözüm sürecinde 12 bin dolar olan milli gelir 8 bin dolara indi
 
Rotası barış olmayanlar,  kriz ve istikrarsızlıktan kurtulamaz. Ekonomi politikasını polisiye yöntemlerle yürütmek için yeniden Milli Güvenlik Kurulu’nu devreye koydunuz. Oysa ekonomideki yıkımın sebeplerinden birini görmek istiyorsanız çözüm sürecini bitirerek, savaş kararı aldığınız Aralık 2014’teki MGK toplantısına bakmanız yeterlidir. Çöküşün temellerinden birini ta o gün attınız. Bugünkü yıkımın sebebi; ürün stokçuluğu değildir, iktidarınızın savaş ve kriz stokçuluğudur. Kin, nefret ve düşman stokçuluğudur. Çözüm sürecinde 12 bin dolar olan milli gelir, bugün 8 bin dolara inmiştir. Kişi başı 4 bin doları savaşa harcadınız. Oysa çözüm sürecinde ekonomi de büyüyordu, demokrasi de gelişiyordu. Barış çabaları büyürse ekonomi de büyür, istikrar da gelişir. Savaşı büyüttüğünüzde ise ekonomiyi yerlerde süründürürsünüz. 
 
Abdullah Öcalan vurgusu 
 
‘Bu sorunu izin verilirse bir haftada çözerim’ diyerek cesur bir irade ortaya koyan Sayın Öcalan’ın çözüm çağrısına tecritle karşılık verdiniz. Hukuka aykırı görüş engelleriyle çözümsüzlüğü büyüttünüz. Sonuç: Her yönüyle çözülen Türkiye’dir! İçeride barışa kapattığınız kapı sebeptir, dışarıda uluslararası alanda medet umduğunuz, saatlerce bekletildiğiniz kapılar ise birer sonuçtur. 2013’teki çözüm iradesinin reddi sebeptir, 2021 Türkiye’sinin çöküşü ise sonuçtur. ‘Ne Dolmabahçe’si?’, ‘Ne çözümü’ diyen akıl; bugün Kürt Sorunu’nun çözüldüğünü savunmaktadır. Dik duramayanlar, cesaretli olamayanlar, inkâra sarılanlar sorunu çözemez. Dolmabahçe Masası’nın yerine savaş koalisyonuyla çözümsüzlük masası kuranlar sorunun karşısında çözülür, nitekim çözülüyor da. Evet, çözülenlerle, sorun çözülemez! Bu mesele; samimiyetle yaklaşan, geçmişten ders alan, demokratik müzakereye, diyaloğa inanan bir irade ve siyasi akılla çözülür ve çözülecektir de. Bu irade de Türkiye halklarının ve demokrasi güçlerinin bugünkü ortak barış iradesidir ve demokratik parlamenter zemindir.
 
Kobanê Davası
 
HDP, demokratik müzakerenin ve ortak çözümün siyasi bir aktörü ve öznesidir. Çözümsüzlüğü büyütmek için HDP’ye ve demokratik siyasete karşı her gün siyasi darbe politikası yürütüyorsunuz. Ülkede o kadar çürümüşlük, yolsuzluk, dolandırıcılık, çetecilik, varken partimiz hakkında açılan Kobanê Kumpas ve siyasi intikam amaçlı kapatma davası siyasi bir darbe girişimidir. Türkiye’nin üçte birinde halk iradesini hiçe sayarak belediyelerimize kayyım atamanız siyasi bir darbedir.  Eş Başkanlık sistemimizi hedef alan tüm saldırılarınız kadına karşı erkek darbesidir. Sevgili Demirtaş ve Sevgili Yüksekdağ başta olmak üzere tutuklu binlerce seçilmiş, siyasetçi arkadaşımız darbe hukukuyla cezaevlerinde tutulmaktadır. Kobanê Kumpas Davası, iktidarınızın bir seçim kampanyasıdır. Merkez Bankası Başkanı değiştirir gibi sık sık değiştirdiğiniz mahkeme üyeleri Saray’ınızın birer partizanıdır!
 
HDP köklü bir mücadele deryasıdır
 
1990’larda Mehmet Sincar’ları, Vedat Aydın’ları katleden zihniyetin bugünkü sahipleri İzmir’de parti binamızda Sevgili Deniz Poyraz’ı katletti. HDP’yi suikast, linç, siyasi soykırım operasyonları ve yargı kumpasları kıskacına alarak siyaset yapamaz hale getirmek isteyenler iyi bilsin: Biz diz çökmeyiz, boyun eğmeyiz, demokratik siyasetten ve barış mücadelemizden asla vazgeçmeyiz. Siz yasakladıkça, demokratik siyaseti yaşamın her alanında daha fazla büyütmeye devam edeceğiz.  Tutuklu ama özgür siyasetimiz mutlaka kazanacaktır, iradeye kelepçe vuran erdemsiz, yozlaşmış, korkak siyaset ise büyük kaybedecektir. Musa Anter’in dediği gibi: ’Ve cellat uyandı yatağında bir gece, tanrım dedi bu ne zor bilmece öldükçe çoğalıyorlar, ben tükenmekteyim öldürdükçe’ İşte HDP budur! Bir gidip, bin gelen, milyonlarla yoluna devam eden, cezaevlerine de, meydanlara da sığmayan köklü bir mücadele deryasıdır.
 
İktidara çağrı: Cesaretiniz varsa sandığı getirin
 
Halkları hak, adalet, eşitlik ve barış temelinde birleştiren ve Türkiye'nin özgür geleceğinin teminatı olan bir fikriyattır. Bir ucu Anadolu’da, diğer ucu Mezopotamya’da olan bu fikriyatı durduramayacaksınız,  engelleyemeyeceksiniz. Ülke olarak yaşadığımız büyük çöküş, aynı zamanda çıkış için de önemli fırsatlar yaratmaktadır. İktidarın her ne kadar uykuları kaçsa da ülke artık bir seçim sürecine girmiştir. Buradan çağrı yapıyorum: Politikanıza güveniyorsanız, cesaretiniz varsa buyurun sandığı hemen getirin. Halk kararını versin! Seçim koşulları çoktan oluşmuştur. Halk sabırsızlıkla sandığı beklemektedir. Oyalamayla, zaman kazanmaya çalışmayın. Ne yaparsanız yapın o büyük yüzleşme günü gelecektir. Eninde sonunda o sandık kurulacak ve gerçeklerle, yarattığınız tabloyla mutlaka yüzleşeceksiniz! 
 
Türkiye halkları karamsarlığa kapılmamalı 
 
Yurttaşlarımız bilmelidir: Bu seçim bir cumhurbaşkanlığı seçimi değildir. Bu; bir rejim seçimidir. Gelecek yüz yılı belirleme seçimidir. Bu seçim; halkın huzur ve refah içinde eşitçe yaşayacağı güçlü bir demokrasi ve herkes için adalet düzeniyle, hukuksuzluk, talan ve soygun düzeni arasındaki bir seçimdir. Haksız zenginleşme ve yolsuzluk düzeniyle, ekmeği, aşı büyütme arasındaki bir seçimdir. Bu seçim, halklarımıza tekçiliği dayatan düzenle, kimliği, dili, inancı ve kültürü reddedilmeden herkesin eşit ve özgürce birlikte yaşayacağı ortak gelecek arasındaki bir seçimdir. Bu seçim; eşitsizlikle en büyük şiddet ve ayrımcılığa uğrayan, kazanımları her gün saldırı altında olan kadınların özgürlük ısrarıyla erkek düzen arasındaki seçimdir. Bu seçim; özgür bir gelecek kuracak olan gençlerle, bu geleceği karartmak isteyen kötülük düzeni arasındaki bir seçimdir. Bu seçim; en büyük barış ittifakıyla, ülkeyi yıkıma götüren savaş koalisyonu arasındaki seçimdir.  Bu seçim; rant için talan edilen ormanlarla, derelerle, rantçı iktidar arasındaki bir seçimdir. Evet, Türkiye halkları asla karamsarlığa ve kaygıya kapılmamalıdır. 
 
Halktan gasp ettiklerinizi misliyle alacağız
 
Büyük demokratik dönüşümü mutlaka başaracağız. İşçisiyle, emekçisiyle, esnafıyla, çiftçisiyle, kadınıyla, genciyle omuz omuza vererek, ortak mücadeleyi büyüterek, bu düzeni birlikte değiştireceğiz. Mücadelemize güveniyor ve inanıyoruz. Bu mücadele; ekmeğimizi de aşımızı da büyütme mücadelesidir. Herkes için ekmek, Herkes için barış, Herkes için adalet, Herkes için demokrasi mücadelesidir. Ortak, eşit gelecek mücadelesidir. Bu mücadele; bizim olan kazanımlarımızı söke söke bu düzenden geri alma mücadelesidir.  Halktan gasp ettiğiniz hakları, özgürlükleri, alın terinin hakkını söke söke misliyle geri alacağız. 
 
Kadın haklarına dönük gasplar
 
Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere gasp ettiğiniz tüm hakları söke söke erkek düzeninizden geri alacak ve bu erkek düzeninize son verecektir. Gasp ettiğiniz belediyelerimizi, yolsuzluk ve yüzsüzlük yarışına giren o kayyımlarınızdan bir bir geri alacağız.  Halkın ekmeğiyle, geleceğiyle oynamanın siyasi bedelini sandıkta çok ağır ödeyeceksiniz. Demokrasiden, barıştan, adaletten, emekten, birlikte yaşamdan yana olan, bu düzenin zulmü altında her gün bedel ödeyen tüm yurttaşlarımıza, toplumsal muhalefete, tüm demokratik muhalefete buradan mücadele ortaklığı çağrısı yapıyorum: Gelin yeni bir dönemi hep birlikte başlatalım. Korkuları, siyasi kaygıları, hesapları bir kenara bırakalım. Siyaset üstü bakalım. Bu ülke halklarının enkazdan kurtarılması için en güçlü birlikteliği kuralım. Türkiye toplumunu yoksulluk-işsizlik-açlık-adaletsizlik sarmalıyla kuşatan bu zulüm düzeninin karşısında demokrasi, adalet, barış, özgürlük ve ekmek mücadelesini büyütelim.
 
Büyük değişime az bir süre kaldı
 
En güçlü demokrasi ittifakıyla, büyük barış ittifakıyla yüzüncü yılında cumhuriyeti büyük demokrasiyle, büyük barışla buluşturalım. HDP buna vardır, bu cesarete ve kararlılığa her zamankinden daha fazla sahiptir. Ve bunu başaracaktır. Herkes umutlu olmalıdır. Değişim gücü halklarımızın elindedir. Karunlaşan iktidar düzenini değiştirecek olan halklarımızın Harunlaşan mücadelesi olacaktır. Unutulmamalıdır: Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığın en yakın olduğu andır. Ve o an hızla yaklaşmaktadır. Büyük değişime az bir süre kalmıştır. Ve bu büyük değişimin kapısını HDP şimdiden açmıştır. Milyonların iradesi ve umudu yeni bir dönemi başlatacaktır. Güneşi gülüşüne, direnişi yaşamına sığdıran kadınlar ve cesaretini gelecekle buluşturan gençler. Bu yüzyılı demokrasi ve özgürlük yüz yılına çevirmeyi başaracaktır.”