Pervin Buldan: Özgür yaşam ittifakı şiddet sistemini bitirecektir

  • 12:58 23 Kasım 2021
  • Siyaset
 
ANKARA - Parlamento Kadın Grubu’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, son bir yıl içerisinde 466 kadının katledildiğini belirterek, “Çok iyi bilinsin ki bu ülkede kadınlara karşı işlenen her bir suçun hesabını soran mücadelemiz, erkek iktidarın şiddet düzenine karşı geliştirdiğimiz direniş ve kadınların özgür yaşam ittifakı bu şiddet sistemini bitirecektir. Onları tarihin karanlık sularına gömecektir “dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Parlamento Kadın Grup toplantısında değerlendirmelerde bulunuyor. HDP’nin bu haftaki grup toplantısı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle kadınlara ayrıldı. HDP sıralarında “İstanbul Sözleşmesini Geri Getireceğiz ve Uygulatacağız”, “Jin Jiyan Azadî”, “Erkek-Devlet Şiddetine, Savaşa, Yoksulluğa Karşı Her Yerdeyiz”, “Li Dijî Tundiya Mêr-Dewletê û Şer û Xizaniyê Em Li Her Derê Ne” dövizleri yanı sıra HDP İzmir İl Örgütü’ne yönelik saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ın fotoğrafları yer aldı.
 
‘Mirabel kardeşlerden aldığımız bayrağı taşımaya devam ediyoruz’
 
Mirabel kardeşlerin direnişinden söz ederek konuşmasına başlayan Pervin, “Patria, Minerva ve Maria; Mirabel kız kardeşler yaşadıkları ülkedeki diktatörlük rejimine karşı bir direniş mücadelesi başlattılar. Mirabel kardeşler, ‘Bize en yakın şey ölüm olsa bile haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz’ dediler. Onların mirasını devralan biz kadınlar her türlü zorluğa ve bedele rağmen kadın mücadelesinin bayrağını taşımaya devam ediyoruz” dedi.
 
Emekleri ve yaşamları ile soluk kazandıran kadınlar…
 
Mirabel kardeşleri ve aynı zamanda, erkek şiddetine karşı mücadele yürütürken, yaşamını yitiren kadınları anan Pervin, “Selam olsun kadın mücadelesine emekleri ve yaşamları ile soluk kazandıran, hayat veren bütün kadın yoldaşlarıma. Selam olsun Rosa Lüxemburga, Emma Goldmana, Clara Zetkinlere; Selam olsun Leyla Kasıma; Selam olsun Sakinelere, Leylalara, Fidanlara, Selam olsun Şirin Tekelilere, Behice Boranlara, Gurbetelli Ersözlere; Selam olsun Kader Ortakkayalara, Hevrin Xelefe, Seve Demirlere; Selam olsun Deniz Poyraza, onun bize bıraktığı mücadele anısına; Selam olsun adını burada sayamayacağım onların bütün ölümsüz yoldaşlarına; Selam olsun onların açtıkları yoldan giderek bugün hala dimdik ayakta duran ve güçlenerek, çoğalarak, büyüyerek yoluna devam eden tüm kadınlara… Tüm kadın aktivistlere, feministlere, kadın örgütlerinin değerli emektarlarına… Selam olsun kadın mücadelesinin bayrağını yere düşürmedikleri için bugün sürgünde ve cezaevlerinde en güçlü irade ve kararlılıklarıyla ortak kadın mücadelesine güç vermeye devam eden tüm kadınlara” diye belirtti. 
 
Pervin’in konuşmasının satır başlıkları şöyle;
 
“Selam olsun Figen Yüksekdağlara, Gültan Kışanaklara, Sebahat Tuncellere, Aysel Tuğluklara, Gülser Yıldırım’lara Leyla Güvenlere, Ayşe Gökkanlara, Ayla Akat Ata’lara! Selam olsun zulme ve adaletsizliğe karşı direnen Emine Şenyaşar’a, Gülsüm Elvana’a, Emel Korkmaza, Mısra Öz ve dava arkadaşlarına, selam olsun zalime karşı korkusuzca direnen tüm kadınlara… Selam olsun yarın onları yargılamaya teşebbüs edenlere karşı çeyrek asırdır hakikat ve adalet mücadelesi veren Cumartesi Anneleri’ne, Selam olsun başını öne eğmeyen Edibe Babur’a, Selam olsun evinde, köyünde, mahallesinde, alanlarda, fabrikalarda, tarlalarda sömürüye karşı, eşitsizliğe karşı, adaletsizliğe karşı, şiddete karşı direnen cesur kadınlara…
 
Çürümüş erkek düzenini ortak mücadelemiz değiştirecek
 
Bu adaletsiz, bu eşitsiz, bu çürümüş erkek düzeni bizim ortak mücadelemizle değişecek; ülke bizimle dünya bizimle değişecek. Bizim mücadelemizle yaşam kazanacak, barış kazanacak, kadınlar kazanacak, insanlık kazanacak. 25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele haftasına ismini veren Mirabel kardeşlerin direnişlerinin ve katledilişlerinin üzerinden 61 yıl geçti. 61 yıl sonra bugün hala dünyanın ve özellikle de ülkemizin en önemli gündemi toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu durumun bir sonucu olarak ortaya çıkan kadına yönelik erkek şiddeti ve erkek eliyle gerçekleşen kadın cinayetleridir.
 
Totaliter rejimi AKP en ağır şekilde uyguluyor
 
61 yıl önce Dominik diktatörlüğünde halka ölüm, baskı, zulüm dayatılmış asimilasyon politikası uygulanmıştır. İşte bu totaliter rejimin zulüm politikalarını bugünkü iktidar da en ağır şekli ile uygulamaktadır. Tekçi AKP iktidarı bugün kadınların statüsünün geriletildiği, geri ve erkek sistemleri model almaktadır. Kadın kimliğini hedef alan, kadına yönelik erkek şiddetini teşvik eden politikalar üretmektedir. Kadınlar ve farklı cinsiyet kimliklerine sahip bireyler bugün itibariyle tekçi erkek iktidar tarafından hedef alınmaktadır. Bu ülkede kadınların yasal statüleri eşitmiş gibi tanımlanıyor, seçme seçilme hakkına sahip hür bir birey gibi gösteriliyor. Fakat yaklaşık bu bir asırlık sürecin sonunda emeği, yaşamı, sömürülen kadınlar, bedeni üzerinden tartışma yürütülen kadınlar, şiddete uğrayanlar, erkek şiddetiyle katledilenler yine kadınlardır. Fakat bütün bunlara rağmen bugün kadın mücadelemizle ciddi bir siyaset gücüne erişen de biz kadınlarız, demokratik muhalefetin en önemli ve öncü kesimi de biz kadınlarız, bu ülkenin geleceği için umut kaynağı olan ve değişim gücünü yaratan da yine biz kadınlarız.
 
466 kadın erkek şiddetiyle katledildi
 
Son bir yıl içerisinde 466 kadın erkek şiddetiyle katledildi.  Bu konuda devasa rakamları, korkunç tabloyu burada uzun uzadıya da sıralayabilirim. Ama biz kadınlar iyi biliyoruz ki katledilen kadınlar birer rakam değildir, birer istatistik verisi değildir, gazetelerin üçüncü sayfa haberi hiç değildir. Katledilen kadın sayısı 466 da olsa, bir tek kadın da olsa bizim için o tek bir kadının yitirilmiş olması aynı anlamı ifade etmektedir. O bir tek kadının kaybı yeri doldurulamaz bir eksiliktir. Her bir kadının katledilmesine karşı duyduğumuz öfke aynıdır. Katledilen her bir kadın kaybedilmiş bir dünyadır, soldurulmuş bir yaşamdır. Tüketilen bir toplum,  kaybedilmiş bir gelecektir. Bir kadına erkek eliyle yöneltilen her türlü suç, her türlü sömürü, şiddet, taciz, cinsel saldırı, mobbing, işkence bütün kadınlara ve kadın kimliğine yönelmiş bir saldırıdır. Kılıçla katledilen Başak Cengiz, kaybedilen Gülistan Doku, ölüme sürüklenen İpek Er, Nadira Kadirova, Pınar Gültekin ve daha niceleri bu ülkeden çalınmış bir birey, hayatımızdan eksilen bir yaşamdır. Ben bu vesile ile katledilen her bir kadını saygı ve onlara olan mücadele sözümüzle anıyorum.
 
Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararı
 
Bu ülkede her gün kadınlar katledilirken AKP iktidarının yaptığı, bu katliamları önlemek yerine kadınların yaşam anayasası olan İstanbul sözleşmesinden keyfi bir şekilde çekilmek oldu. Danıştay erkek oy çoğunluğuyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmeyi onayladı. Yetmedi İstanbul sözleşmesine sahip çıkan kadınları sapkın ilan etme haddini kendilerinde gördüler. Buradan açık bir şekilde ifade ediyorum: Başak Cengiz’e çekilen kılıcı tutan el ile kadınlara sapkın diyen dil aynıdır. Kadına karşı yönelen şiddetin dili iktidarın en tepesinden kurulmakta, bu dile güvenen erkek eli kadına kurşun sıkmakta, kılıç çekmektedir.Üstelik iktidarın en tepesinden kurulan bu dilin kadına karşı saldırıda çoklu erkek ortakları vardır. Bu ortakları çok iyi tanıyoruz. Bunlar; erkek yargıdır, erkek kolluktur, erkek medyadır, erkek bürokrasidir. Kadını yok sayan, aşağılayan, eşit görmeyen erkek diyanetten; kadınların taleplerini görmezden gelen aile bakanlığına varıncaya kadar her yerde bu çoklu kadın düşmanı erkek zihniyetini görüyoruz. Bunları iyi tanıyoruz.
 
Bizi iyi tanıyın…
 
Buradan bir kez daha söylüyorum;  Siz de bizi iyi tanıyın. Kadına karşı şiddette kurulan bu çoklu erkek ortaklığına karşı biz kadınların da çoklu mücadelesi, güçlü direnişi, sarsılmaz ittifakı vardır. Bu ülkede bizler her bir kadın olarak, bulunduğumuz her bir yerden sizin bu kadın düşmanı politikalarınıza karşı inadına yaşam, inadına barış, inadına, eşitlik, inadına adalet mücadelemizi en güçlü şekilde yürütüyoruz ve yürümeye de devam edeceğiz.  İstanbul sözleşmesinden çekilen iktidar şunu iyi bilmelidir ki biz kadınlar mücadelemizden asla çekilmeyeceğiz.
 
Resmi kimlikli failler özel bir şekilde korunuyor
 
Sarayın muhafız gücüne dönüştürdükleri erkek yargı kadın katillerinin cesaret kaynağı, güç kaynağı olmuştur. Açılmayan soruşturma, yargılamaya dönüşmeyen dava ve cezayla sonuçlanmayan karar kadınların yaşamına karşı süreklileşen bir saldırının kapılarını sonuna kadar açmaktadır.Nevin, Çilem, Nimet gibi ölmemek için kendi canını savunmak zorunda kalan pek çok kadına bir başka şiddeti de erkek yargı uygulamaktadır. Kendisini öldürülmekten koruyan, canını savunan kadını cezalandırmaktadır. Özellikle de Kürt kadınlar başta olmak üzere, kadınlara karşı iktidarın resmi gücüne yaslanarak saldırıda bulunan resmi kimlikli erkek failler ve şüpheliler özel bir şekilde korunmaktadır.
 
Kürt kadınlara dönük özel savaş politikaları
 
Son olarak Hakkâri’de de ortaya çıktığı üzere, bir korucu çetesinin kadınları para karşılığı cinsel istismar batağına çekmeye çalışan organize suç yapılanması yine Kürt kadınlara yönelik özel savaş politikası olarak devreye sokulmuştur. Boyun eğdirilemeyen kadınlar en kirli yollarla yok edilmeye çalışılmaktadır. Kesin ve net bir dille buradan ifade ediyorum. Kürt kadınlara karşı işlenen bu suçların hiç birini asla unutmayacağız, unutturmayacağız, asla affetmeyeceğiz.  Mutlaka ama mutlaka hukuk karşısında, adalet önünde bu suçların hesabının sorulması için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu bizim halkımıza ve bütün kadınlara sözümüzdür, andımızdır. Çok iyi bilinsin ki bu ülkede kadınlara karşı işlenen her bir suçun hesabını soran mücadelemiz, erkek iktidarın şiddet düzenine karşı geliştirdiğimiz direniş ve kadınların özgür yaşam ittifakı bu şiddet sistemini bitirecektir. Onları tarihin karanlık sularına gömecektir.
 
Kadın Yoksulluğu
 
Bizler şu gerçekliği çok iyi biliyoruz ki bu ülkede özellikle kadınlar yoksulluğu en ağır en yakıcı haliyle yaşamaktadır. Patrondan, sermayedardan, yandaştan, erkek ekonomiden yana olan AKP iktidarı ekonomi politikası ile kadınlara, daha çok sömürü, daha çok işsizlik, daha çok güvencesizlik, daha çok yoksulluk, daha çok açlık vaad etmektedir.’Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet’ kampanyalarımız çerçevesinde buluştuğumuz bütün kadınların yaşamlarında bu gerçeği çok yakından bir kez daha gördük. Tarlada mevsimlik işçi olarak çalışan kadın da, fabrikalarda saatlerce makinelerin başında üretim yapan kadın da, üniversite ihtiyaçlarını karşılamak için patoz başında mercimek harmanlayan genç kadınlar da, ataması yapılmadığı için midye temizlemek zorunda kalan üniversite mezunu kadın da, kayısı toplayarak, kuru üzüm ayıklayarak parmaklarında derin yaralar açılan kadınlar da, parça başı işlerde saatlerce çalışarak günün sonunda eline sadece 10 TL geçen kadınlar da aynı şeyi söylemektedir.
 
Kadınlar AKP’nin yalan rekorlarını görmüyor mu?
 
‘Geçinemiyoruz, aldığımız para bizi yaşatmaya yetmiyor.’ Su içmediğim pınar, çadır kurmadığım yer kalmadı. Başka işte çalışsam şimdi iki defa emekli olmuştum’ diyor. Kadınlar gün boyu çalışıyor günün sonunda aldığı para ile yağ alsa, salça alamıyor, salça alsa ekmek alamıyor. Kendi kişisel ihtiyaçlarını karşılamayı ise artık tamamen lüks olarak görüyor. Her iki kadından biri işsiz olan kadınlar ise yaşamın tüm yükünü yüklenirken payına ne düşüyorsa ona katlanmak zorunda kalıyor. Peki, iktidar bütün bu acı tablonun karşısında ne diyor. ‘Türkiye ekonomisi rekor kırdı’ diyor. Evet; İktidar ve yandaşları yolsuzluk ve vurgun rekorları, üçlü beşli maaş rekorları, kara para aklama,  vergi kaçırma rekorları, bütçeden savaşa ve saraya aslan payı rekorları kırarken, halka, emekçiye, kadına ayrılan sıfır bütçe rekorları kırarken, yoksulluk rekoru altında ezilen kadınlar AKP’nin yalan rekorlarını da görmüyor mu? Elbette görüyor. Biz kadınlar işsizlikte kırılan rekorları, doların yükselişinde kırılan rekorları, gelirimizde her gün her an azalan rekoru, ocağımıza düşen yoksulluk rekorunu en gerçek haliyle yaşarken bizim karnımız en çok bunların yalan rekorlarına tok.
 
Herkesin tek bir mücadelesi var oda; iktidarınızdan kurtulma mücadelesi
 
Fakat biz kadınların kıracağı bir rekor var ki işte bu da rekorların en büyüğü en iştihamlısı olacak. AKP-MHP erkek düzenini, yalanları ile beraber rekor düşüşle göndereceğiz. Rekor kaybediş ne demektir biz kadınlar bunu bu erkek iktidara en yakın zamanda göstereceğiz. Erkeklerin yönettiği bir ekonomi batmaya mahkûmdur. Bugün bunun kötü sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Büyük düşünür, büyük ekonomi yazarı dün yine konuştu, batırdığı ekonomiyi her zamanki gibi yine dış güçlere bağladı. Dolar yine fırladı. Konuşmasa dolar daha az artacak. Duramıyor bir türlü. Konuştukça kendi ülkesinin ekonomisini batıran bir tek adam yönetimi varken dış güçlere hiç gerek yoktur. Siz yetersiniz.  Güya bir de ekonomik kurtuluş savaşı veriyorlarmış. Bu ülkede yediden yetmişe herkesin tek bir kurtuluş mücadelesi var, o da; sizin soygun düzeninizden, adaletsizliklerinizden, zulüm iktidarınızdan biran önce kurtulma mücadelesidir. Bunu da hep birlikte başaracağız. Az kaldı.
 
 Küçük ortakları da doların altında kaldı
 
Bunların başka bir ekonomisti daha var, çıkmış ‘bizde diyor enflasyon 10'dan 20'ye çıktı, sadece iki kat arttı, oysa ABD'de 7 kat arttı’ diyor. Binali bey, ABD enflasyonuyla 31 Mart İstanbul seçim sonuçlarını karıştırıyor galiba. Buradan hatırlatalım; 7 değil, 8 kat artan 31 Mart'la 24 Haziran arasındaki farktır. Bunlar hesap kitap bilmiyor. Çarpım tablosu hiç bilmiyor.  12'ye yaklaşan dolar kurunu ben size söyleyeyim. AKP’nin ilk seçimdeki oy oranıdır. Hayırlı uğurlu olsun. Seçim barajının 7'ye indirilmesini çok isteyen küçük ortakları da doların altında kaldı. Onlara da hayırlı olsun.
 
Evet, halka dayatılan bu yoksulluk ve açlık düzenine, bu işsizlik işkencesine, bu emek sömürüsüne,  kadınların ucuz ve güvencesiz işgücü olarak görülmesine müsaade etmeyeceğiz.
 
Bu hakların tamamını hep birlikte elde edeceğiz
 
Kadınlar için güvenli ve refah bir yaşam hakkını, Kadınlar için güvenceli, eşit bir şekilde çalışma hakkını, Kadınlar için emeklilik hakkını, Kadınları her türlü suça ve şiddete karşı koruyan tüm yasal haklar, Engelli bir bireyin bakım hizmetini üstlenen ya da kendisi engelli olan bir kadının devlet tarafından maddi manevi koşulsuz bir şekilde desteklenme hakkını, Kadınlara onursuzca bir uygulamayı dayatan kod 29’un kesin bir şekilde kaldırılmasını, Çalıştaylarımızda konuştuğumuz gibi bütçenin şeffaf ve kapsayıcı olmasını, Bütçe sürecine kadın kurumlarının dahil olmasını ve bütçenin kadınların ihtiyaçlarını görecek şekilde hazırlanması adına katkıda bulunmasını, Kadınların emeğinin karşılığını adil bir şekilde almasının sağlanacağı bir vergi sistemini, Kalkınma planlarında toplumsal cinsiyet ibaresinin kullanılmasına devam edilmesini, Halkların Demokratik Partisi olarak sonuna kadar en güçlü şekilde savunacağız. Ve bu hakların tamamını mutlaka hep birlikte elde edeceğiz.
 
Kolluk şiddetinde katledilen çocuklar…
 
Bu hafta aynı zamanda 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Ben bu vesile ile ülkemizin ve tüm dünya çocuklarının gününü özel olarak kutluyorum. 20 Kasım BM çocuk haklarına dair sözleşmenin imzalandığı gündür. Türkiye de bu sözleşmeyi imzalamıştır, fakat 3 maddesine çekince koyarak onaylamıştır. Bu çekinceler çocukların anadili ve kültürel haklarına ilişkindir.  Aradan tam 26 yıl geçmesine rağmen ne ırkçı hassasiyetle konulan bu çekinceler kaldırılmıştır, ne de sözleşme tam manasıyla uygulanmıştır. Uğur kaymaz, Ceylan Önkol, Miraç Miroğlu, Cemile Çağırga, Berkin Elvan, Muhammet ve Furkan Yıldırım ve adını burada sayamayacağım daha nice çocuk kolluk şiddetinin doğrudan hedefi olarak katledilmişlerdir. Yine Rabia Naz, Ensar Vakfı ve benzeri birçok olayda çocuklar istismar mağduru edilmişlerdir. Bizler HDP olarak toplumun kalbi olarak gördüğümüz çocukları çok büyük bir değer ve özenle ele alıyoruz. Çocukları birer irade olarak kabul edip, çocukların bütün evrensel haklarını sonuna kadar savunuyoruz. Bu nedenle uzun süreden beridir yoğunluklu bir çaba yürüttüğümüz HDP çocuk komisyonunu kurduk.
 
Çocukların umudu HDP’dir
 
HDP, çocuk komisyonu aracılığı ile çocuklar yararına ve çocuklar ile birlikte politikalar üretmeye ve ısrarla çocukların özgürleşmesine ve güvenli bir yaşam sürmesine güç katmaya devam edecektir. Gittiğimiz her yerde en heyecanlı bakışları ve coşkularıyla bizleri karşılayan çocukların biliyoruz ki umudu HDP’dir. Çocukların geleceği HDP’dir. Bugüne ve geleceğe dair bizden beklenen bu büyük sorumluluğun farkındayız. Bizim bu mücadelemizin farkında olan olmayan bütün çocuklara sözümüzdür: Eşitçe, güven içinde, sömürülmeden, şiddete maruz kalmadan yaşayacağınız özgür bir ülke ortamını mutlaka oluşturacağız. Sizleri yürekten sevgilerimle bir kez daha selamlıyor ve kucaklıyorum.
 
Cezaevleri işkence ve zulüm merkezi haline gelmiştir
 
Kadınlara karşı erkek eliyle işlenen suçlar ve yönelen şiddet ne mekân ne sınır tanımıyor. Dışarıda kadına karşı işlenen suçlar yine cezaevlerinde ve bir bütünen infaz rejiminde iktidar, ilgili bakanlık, cezaevi idaresi ve görevlilerince işlenmeye devam etmektedir. Elbette bugün itibariyle cezaevleri bütün tutuklular için fark gözetmeksizin işkence ve zulüm merkezi haline getirilmiştir. Fakat kadınlar ve de çocuklar için ise bu durum katmerleşmiş bir hal almıştır. Bildiğiniz üzere bu işkencenin en büyüklerinden biri çıplak aramaydı. İktidar ısrarla inkâr etse de cezaevlerindeki ve dışarı da bulunan kadın arkadaşlarımızın mücadelesi sonucunda bu durumu kabul edip detaylı arama adı altında yeni bir düzenlemeye gidildi. Ancak bu düzenleme bizler için yeterli değildir. İsmi değişse dahi onur kırıcı her türlü uygulamanın tamamen kaldırılması için mücadele edeceğiz. Yine bugüne kadar çıplak arama işkencesinde sorumluluğu bulunan ve bu suça bulaşmış olan herkesin kesin bir şekilde yargılanması ve cezalandırılması bizler için esastır. Bu kişiler bulaştıkları suçun hesabını kanunlar önünde mutlaka vermelidir, verecektir de.
 
Cezaevlerinde zulme direnen kadınlar var
 
Cezaevlerinde kadınların sağlık haklarından sosyal haklarına kadar birçok hakkını gasp eden iktidar çıplak arama uygulaması karşısında taktığı yalan ve inkâr maskesini takmakta ısrar ediyor.Bu yalan ve inkâr maskesini takanlar; Leyla Güven’in çiçekli elbisesinden dahi korkup elbiseyi cezaevine almayanlardır.Bu maskeyi takanlar; Kadın mahpusların çektiği halaydan, söylediği Kürtçe şarkıdan korkanlardır. Kandıra’da Garibe Gezer’e cinsel işkence uygulayıp Diyarbakır cezaevinde Semire Direkçi’nin tedavisini engelleyenlerdir. 4. Evre kanser hastası Ayşe Özdoğan’ı cezaevine koyup tahliye edilmesi gereken hasta tutsakların infazını yakanlardır. Cezaevlerinde hasta tutsaklar için adeta ölüm rejimini dayatmaktadırlar. Cezaevinde bulunması mümkün olmayacak durumdaki hasta tutsaklara uyguladıkları başlı başına bir işkence yöntemidir. En son geçtiğimiz ay hastalığı iyice ağırlaşmış olan sevgili Aysel Tuğluk arkadaşımız hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu cezaevinde’ infazı devam ettirilebilir’ kararı verdi. Bunların hepsi suç ortağıdır. Sadece kadınlara ve Kürtlere karşı değil bunlar insanlığa karşı suç işleyen ortaklardır. İktidar ve emir erleri şunu bilsin ki; onların zulmü varsa cezaevlerinde zulme direnen kadınların onurlu ve güçlü mücadelesi var.
 
Tecrit vurgusu
 
Cezvelerinde tutulan kadınların dışarıda onların bu mücadelesine yürek vermiş omuz vermiş milyonlarca yoldaşı var. Halkların Demokratik Partisi var. Onların zulüm devranını yeneceğiz, duvarlarla çevrilen cezaevlerini de,  zulümle kuşatmaya alarak cezaevine çevirdikleri ülkeyi de özgürleştireceğiz. Bir insanlık suçu olan tecride karşı hep birlikte mücadelemizi büyüteceğiz ve özgür yaşamı inşa edeceğiz. Bu bizim bütün yoldaşlarımıza tarihi sözümüzdür. Sözümüzü tutacağız. Yarım asra yakındır büyük bir kadın mücadelesi yürüten Kürt kadınları bugün insanlığa ilham verirken AKP iktidarına da korku salmaktadır. Tekçi erkek iktidar güç savaşını bugün adeta kadınlar üzerinden vermektedir. İşte bu nedenle kadınlar için eşitliği önceleyen bütün uygulamalarımıza saldırdı. Kadın eş başkanlarımız, kadın seçilmişlerimiz tutuklandı. Belediyelerimiz bünyesinde kurduğumuz bütün kadın kurumlarımız kapatıldı. Kadın mücadelesi yürüten binlerce kadın arkadaşımız tutuklandı. Kadın derneklerimizi ve kurumlarımızı saldırılarının yoğun adreslerinden biri haline getirdiler.  Çünkü çok iyi biliyorlar ki kadınlar diz çökmedikçe onların karanlık erkek iktidarı ayakta duramayacak, nefes alamayacak.
 
Kürdüz, kadınız, buradayız
 
Bu nedenle ısrarla kadınların mücadelesini budamaya ezmeye çalışıyorlar. Ancak şunu da çok iyi bilsinler ki onların bu budama siyasetine karşı kadınlar da HDP ile ortak kadın mücadelesini filizlendiriyor. Ve bu filizler toplumun her alanına yaşam veriyor, umut veriyor, nefes veriyor.Ayşe Gökkan’nın şahsında 30 yıl 3 ay ile en üst sınırdan kadın mücadelemizi cezalandırmaya çalışanlara sevgili Ayşe Gökkan’ın sözleriyle buradan bir kez daha yanıt veriyoruz. ‘Kürdüz, kadınız, buradayız. Ve hiçbir yere gitmiyoruz.’ ‘Asla boyun eğmeyeceğiz’ diyerek kadın mücadelesinin onurlu duruşunu ve gücünü dünyaya gösteren Edibe Babur’la yürümeye devam ediyor mücadelemiz, Kod 29’a karşı işyerleri önünde yılmadan direnen kadın işçiler ile yürüyor mücadelemiz, Kirazlıyayla’dan Kazdağları’na, Salda Gölü’nden Karaburun’a, Saros Körfezi’nden Gerze’ye, Cerattepe’ye; ekolojik kadın direnişiyle yürüyor mücadelemiz, Havva anaların suyunu, yaylasını savunan cesaretiyle yürüyor mücadelemiz; Munzur’dan Hasankeyf’e, Cudi’den, Bingöl’e, Şemdinli’ye; Akdeniz’den Ege Bölgesi’ne ormanlarını savunan kadınlarla yürüyor mücadelemiz, Bütün varlıklarını adalet mücadelesine adayan Emine Şenyaşar’la, Cumartesi Anneleri ile Barış anneleri ile Gülsüm Elvan ile Emel Korkmaz ile yürüyor mücadelemiz, barışın savunucusu barış akademisyeni kadınlar ile üniversitelerini savunan kadın öğrenciler ile yürüyor mücadelemiz erkek iktidara, erkek siyasete, erkek parlamentoya karşı verdiğimiz kesintisiz kadın muhalefeti ve siyaseti ile yürüyor mücadelemiz, Kobani davası adı altında kadın mücadelemize karşı kurulan kumpası en cesur şekilde mahkeme heyetlerine haykıran arkadaşlarımızın haklı yargılamalarıyla sürüyor mücadelemiz, Kadın özgürlük mücadelesi yürüten tüm kadınların ortak direnişi ortak mücadelesiyle yürüyor mücadelemiz. Doğudan batıya, Karadeniz’den Akdeniz’e bugün nerede olursa olsun kadınlar ile bütün halklar da direnişle mücadele ile kazanacağını biliyor.
 
AB’ye çağrı: Göçmenlerin yaşadıklarını görmezden gelmeyin
 
Bugün kadınların en etkin şekilde demokratik siyaset yürüttükleri büyük bir HDP çatısı var. Bu çatı altında çok dilden, çok kimlikten, çok aidiyetten kadının buluşması, ortak gücü var. Bugün HDP’ye bakan herkes ortak yaşamı, eşitliği, demokratik ortak bir geleceği görmektedir. İşte bu nedenle de HDP kapansın istiyorlar. Çünkü HDP; yıllardır sindirmeye çalıştıkları, ezdikleri, yoksullaştırdıkları, işsizliğe, açlığa mahkûm ettikleri; baskıyla, zorbalıkla, şovenizmle iktidara biat ettirmeye çalıştıkları kadınların, Türkiye haklarının, en gerçek, en diri, en güçlü mücadelesidir. HDP kadınların iktidara giden tarihsel yürüyüşüdür. Bu nedenle kimsenin gücü HDP’yi kapatmaya yetmez. Hiç kimse bu tarihsel yürüyüşümüzü durduramaz, engelleyemez. Son olarak; buradan bütün dünya ülkelerine ve özellikle Avrupa Birliği ülkelerine çağrıda bulunmak istiyorum; Yaşadıkları ülkelerdeki savaş ve şiddet ortamından kaçarak yeni bir yaşam mücadelesi veren, ancak gittikleri ülkelerin sınır boylarında bir insanlık trajedisi yaşayan özellikle kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere göçmenlerin yaşadığı dramı görmezden gelip sessiz kalmayın.
 
Erkek-devlet şiddetine, savaşa karşı, yoksulluğa karşı her yerdeyiz
 
Özellikle bugün Polonya sınırında yaşananlar tam anlamıyla bir insanlık utancıdır. Bu utanca biran önce son vermek için tüm dünya ülkelerini ve uluslararası kamuoyunu harekete geçmeye davet ediyorum. Ben bu düşüncelerle konuşmamı bitirirken, son olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele haftası sloganımızı bu kürsüden bir kez daha bütün kadınlar için yinelemek istiyorum. Erkek-devlet şiddetine, savaşa karşı, yoksulluğa karşı her yerdeyiz. Hep birlikteyiz, el eleyiz. Hepinizi sevgi, saygı ve dayanışma duygularımla selamlıyorum. Jin jıyan azadi”
 
Grup toplantısı, Cumartesi Anneleri’nden Besna Tosun ve KHK ile ihraç edilen Barış Akademisyeni Sevilay Çelenk’in kürsüde konuşmasıyla sona erdi.