'En doğru sistem Kuzey ve Doğu Suriye ile Şengal’de yürütülen sistemdir’

  • 09:07 7 Mayıs 2021
  • Siyaset
Dicle Demhat
 
QAMIŞLO - Ortadoğu özelinde Kürtlerin yaşadığı bölgelerde yaşanan son gelişmeleri değerlendiren TEV-DEM Eşbaşkanı Zelal Ciger, saldırılar ile Özerk Yönetim sisteminin hedef alındığına dikkat çekti. Zelal, ”Özerk Yönetim sistemini, Kuzey ve Doğu Suriye ile Şengal’de kurduk. En doğru ve demokratik sistem, halkın kendini yönetebildiği ve söz hakkına sahip olduğu sistemdir” dedi. 
 
Kürtlere yönelik baskılar, saldırılar ve bu kapsamda yürütülen politikalar her alanda giderek derinleşiyor. Hem bölge kentleri, hem Federe Kürdistan Bölgesi hem de Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan Kürtleri hedef alan bu saldırılar karşısında ise halkların direnişi devam ediyor. 
 
TEV-DEM Eşbaşkanı Zelal Ciger, Ortadoğu özelinde Kürtlere yönelik saldırıları ve yürütülen politikaları değerlendirdi. 
 
‘İmralı’da ağır bir tecrit yaşanıyor’
 
Türkiye’nin hem siyasi hem de askeri açıdan kötü bir süreçten geçtiğini belirterek değerlendirmelerine başlayan Zelal, “AKP, artık son dönemlerini yaşamakta. Bir çöküşün içindedir. Şu anda İmralı Cezaevi’nde ağır bir tecridin yaşanması, cezaevlerindeki direniş ve bu direniş karşısında halka yönelik baskılar,  AKP’nin politikalarını göstermektedir. Halkın iradesiyle seçilmiş ve halka öncülük eden insanlar devlet tarafından tutuklanmakta ve halkın iradesi kırılmaya çalışılıyor. Türkiye, Kuzey Kürdistan bölgesini açık bir cezaevi haline getirmiş. Türkiye’de halk özgürce düşüncelerini söyleyemiyor. Konuşma hakkın yok, sosyal medyada kendi düşünceni belirtemiyorsun, görüş alma hakkın yok, küçük bir fotoğraf ya da kısa bir yazı paylaştın diye gözaltına alınıyorlar. Aynı zamanda da bir milletvekili ya da siyasetçi olarak bir yerde konuştuysan konuşmandan dolayı tutuklanıyorsun. Bir belediye halka hizmet ediyorsa kayyım atanmakta. Bugün Türkiye’de cezaevlerine baktığımızda adli tutsaklardan çok siyasi tutsak yer alıyor. Halbuki Türkiye’de o kadar adli suç işleniyor ki haddi hesabı yok. Siyasi tutsakların tek suçu özgür düşüncelerini dile getirdikleri içindir” dedi. 
 
CPT ve uluslararası mahkemeler görevlerini yerine getirmeli’
 
22 yıldır İmralı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile avukatlarının ve ailesinin görüştürülmediğini dile getiren Zelal,  Abdullah Öcalan’ın 25 Mart günü kardeşi Mehmet Öcalan ile telefon görüş hakkının yarıda kesildiğini hatırlattı.  Zelal devamında, “Uzun bir süredir Önderliğimizden haber alamıyoruz. Sağlık durumuna ilişkin herhangi bir bilgimiz yok. Son telefon görüşmesinin yarıda kesilmesi de doğru değildi ve Türkiye, ‘Önderiniz yaşıyor’ diye telefon görüşmesi ile gündemi kapatmaya çalıştı. Fakat bizim kaygılarımız daha da arttı. Uluslararası devletler arasında yapılan komplo sadece Önderliğimizin tutuklanmasıyla sınırlı kalmadı. Bugün İmralı Cezaevi, diğer cezaevleri, halka yönelik saldırılar ve Ortadoğu’da oluşan kriz, komplonun sonuçlarıdır. Önderlik, ‘Ben Ortadoğu krizini çözebilirim’ dediğinde, tecrit daha da ağırlaştırıldı. Bu da gösteriyor ki, uluslararası devletler, Türkiye’yi kendine maşa yaparak, krizi daha da derinleştiriyor. Bundan kaynaklı Kürt halkı, Ortadoğu’da yaşayan bütün halklar ve dünya halkları bu tecride ve Türkiye’nin işlediği insanlık suçlarına karşı artık tutum ve tavır sahibi olmalılar. Her şeyden önce ‘an özgürlük anıdır’ sloganıyla başlayan eylemlere sahip çıkmamız gerekiyor. Artık CPT ve uluslararası mahkemeler görevlerini yerine getirmeliler" ifadelerini kullandı.  
 
‘Lozan Antlaşması’nın bitimine az kaldı’
 
Türkiye’nin yürüttüğü politikalar kapsamında gerçekleştirdiği saldırıların, süresi dolmaya yakın olan Lozan Antlaşması ile olan bağına işaret eden Zelal bu durumu şöyle değerlendirdi: “Herkes biliyor ki, artık Lozan Antlaşması’nın bitimine az kaldı ve şu an içinde bulunduğumuz 3. Dünya Savaşı’nda herkes bir pay sahibi olarak yeniden yapılacak Lozan Antlaşması için kapışıyor.  Türkiye de kendi rolünü oynamak için kirli politikalarıyla bu savaştan pay almaya çalışıyor. Bugün eğer AKP’nin ömrü uzamışsa iktidarlığı, barbarlığı ve yaptığı katliamlardan kaynaklı uzadı. Bugün Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında bulunan çete gruplarıyla yaptığı antlaşmalar, verdiği destek ve yanında tutması, AKP’nin gerçek yüzünü gösteriyor. Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını işgal etmiş, çete gruplarını işgal alanlarına yerleştirmiş ve saldırıları yetmezmiş gibi, Fırat Nehri’nden gelen suyu da kapatmış. Bu su sadece Türkiye’ye ait değil, Rojava topraklarından Irak bölgesine akmakta ve halk bu suyla ihtiyacını gideriyor. Şu anda gün geçtikçe su azalıyor. Artık su, Irak topraklarına akmıyor. Halkı açlık ve susuzlukla terbiye etmeye çalışıyor. Bu, bir talan politikasıdır.” 
 
‘Bir devlet nasıl kendi halkının katledilmesine göz yumar?’
 
Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların birbirinden bağımsız olmadığını vurgulayan Zelal,  söz konusu saldırılara ilişkin ise şu tespitlerde bulundu: “Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar ve yürütülen siyaset, birbirinden kopuk değil ve Türkiye’nin politikalarından ayrı ele alamayız. Şengal, Güney Kürdistan ve Irak’a bağlı bir alandır. Şengal’de yaşanan katliamlar az değil, hala akıbeti belli olmayan binlerce insan var. Bir devlet nasıl kendi halkının katledilmesine göz yumabilir ki. Nerde vicdanınız?  Yüreğiniz sızlamıyor mu? Irak hükümetinin durumu da çok iyi değil. Birçok kentte kriz yaşanıyor. Şengal’e saldırılar olduğu zaman ne Irak hükümeti ne de Güney Kürdistan hükümeti, saldırılan Şengal’e sahip çıkmadı. HPG, YJA-Star ve YPG-YPJ güçleri Şengal’i korudu ve Şengal halkı kendi güçlerini yani YBŞ’yi oluşturdu.  Bugün hangi hakla Irak hükümeti ve Güney Kürdistan hükümeti Şengal alanına dönük politikalar yürütüyor?  Şengal halkı kendi özerk yönetim sistemini oluşturdu. Irak hükümetine veya başka kişilere ne zararı var? Bu halk kendini koruyarak suç mu işledi? Eğer şu anda Şengal’e dönük baskılar varsa kendilerini DAİŞ’ten korudukları için Irak hükümeti bunun intikamını alıyor. Tek sınır hattındayız. Aynı halktanız. Nasıl 74. Ferman’da yanlarında olduysak herhangi bir saldırı karşısında tekrar yanlarında olacağız.”
 
‘Şengal’deki gelişme Rojava’yı da etkiler’
 
Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye halkının direnişinin birbirini etkilediğini kaydeden Zelal, “Eğer bugün Şengal halkı ayaktaysa ilhamını Rojava devriminden aldı. Halk direnerek zaferin yakın olduğunu gördü. Ondan kaynaklı bugün Şengal alanında bir direniş sergileniyor. Teslimiyet kaybettirir. Küçük bir grupla direnmek bile kazandırır. Ondan dolayı bugün Şengal’de oluşan herhangi bir gelişme Rojava’yı da etkiler” dedi. 
 
Şengal’de örnek bir sistem var’
 
Özerk Yönetim sisteminin önemi üzerinde duran Zelal, son olarak şu şekilde konuştu: Rojava devrimiyle beraber Özerk Yönetim sistemini kurduk. Birçok Avrupa devletinde kanton sistemi var. Fakat biz Özerk Yönetim sistemini, Kuzey ve Doğu Suriye ile Şengal’de kurduk. En doğru ve demokratik sistem, halkın kendini yönetebildiği ve söz hakkına sahip olduğu sistemdir. Özerk Yönetim sistemi çerçevesinde kantonlar zaten oluşturuldu. Şengal’de de örnek bir sistem var. Irak’ın geneli için de oluşturulabilir. Devletler, bu sistemi kendileri için bir tehdit olarak görmektedir. Bunun sebebi, iktidar sistemine karşı bir sistem olduğundan dolayıdır. Bütün hegemonik devletlerin tek korkusudur. Reber Apo’nun Özerk Yönetim sistemine karşı ve yeni oluşacak sisteme karşı devletler büyük kaygılar içindedir. Dünyada birçok defa demokratik sistemler oluşturulmaya çalışıldı. Fakat en doğru sistem şu anda Kuzey ve Doğu Suriye ile Şengal’de yürütülen sistemdir. Nerede olursak olalım bizler, direnişimize, varlığımıza, onurumuza ve topraklarımıza, insanlarımıza sahip çıkmalıyız. Bugün eğer kendimizi koruyorsak, meşru müdafaa hakkımızı kullanıyoruz. Sistemimizi korumak ve bütün güçlere karşı kendimizi korursak, direnişimizle ayakta kaldığımız sürece 21’inci yüzyıl, bütün halklar için özgürlük yılı olacaktır.”