Sebahat Tuncel’den Kobanê Davası yorumu: Kurgulanmış bir senaryo

  • 09:03 30 Nisan 2021
  • Siyaset
Öznur Değer 
 
ANKARA - Avukat Cemile Tuhallı Balsak, Sebahat Tuncel ile yaptığı görüşmede, davaya ilişkin değerlendirmelerini şu şekilde aktardı: “Bu tamamen kurgulanmış, belli bir senaryosu olan, aslında söz vermeme üzerine başlatılmış ve birilerinin sözünün görülmesini sağlayan, birilerinin baskılandığı görüntüsünü de veren bir yargılama pratiği.”
 
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında başlatılan Kobanê Davası’nın ilk duruşması 26 Nisan’da Sincan Cezaevi Kampüsü Adliyesi’nde görüldü. Yüzlerce hukukçu ve siyasetçinin yanı sıra çok sayıda kişinin izlediği davaya ilişkin tepkiler yükselmeye devam ediyor.
 
18 Mayıs’a ertelenen davanın avukatlarından ve aynı zamanda Sebahat Tuncel’in de avukatı olan Cemile Turhallı Balsak, davaya ilişkin gözlemlerini paylaştı. 
 
Duruşmanın ardından Kandıra Kadın Kapalı Cezaevi’nden Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne getirilen Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile görüşen Cemile, müvekkilinin tek başına bir hücrede karantinada tutulduğunu ve duruşmada kendisiyle birlikte olan arkadaşlarının yanına verilmediği bilgisini paylaştı. Sebahat’ın ihtiyaçlarının giderilmediğini ve tecrit altında tutulduğunu ifade eden Cemile, karantina sürecinin uzayabileceğini aktardı. Cemile, dışarıyla gerçekleşen her bir temasın, cezaevi idaresi tarafından bir cezalandırılmaya dönüştüğünü sözlerine ekledi. 
 
‘İnsanlığı sahiplenmenin bir çağrısıydı’
 
Bu davanın alelade bir dava olmadığını belirten Cemile, özel bir dava olduğunu ve olağanüstü bir yargılama yapıldığını ifade etti. Bu davanın hukukla ifade edilemeyeceğinin altını çizen Cemile, anti-hukuk ile ifade edilebilecek bir dava olduğunu kaydetti. Cemile, bu davanın 2014’e dayandığını hatırlatarak, “İŞİD dünyada küresel bir tehdit haline gelmişken, Türkiye’de HDP’den doğru bir çağrı yapıldı. İnsanlığı sahiplenmenin bir çağrısıydı. İktidarın bazı suçlarını açığa çıkaran bir çağrı olduğunu da zaman içinde gördük. 6 yıllık bir soruşturmanın ardından, siyasi iktidar ve siyasi otoritelerin Cumhurbaşkanı’nın da ortağı olduğu bazı liderler tarafından zikredilmesi ve hedef gösterilmesi sonrası 2020’de Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş bu dosyadan tutuklandı. Bu yaklaşımın siyasi bir hamle olduğu çok açık. Çünkü Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi beklenirken, bu tutuklama yapıldı. Yargılama başladı ama bu yargılamanın 3 bin 530 sayfa olarak ifade edilen iddianamesinin 28 sayfadan oluşan bir özeti duruşmada okunmaya çalışıldı” şeklinde konuştu.
 
‘Oturduğumuz sıraları adli kolluk işgal etmişti’
 
Davada hayata geçirilmeye çalışılanın bir mizansen olduğuna tanıklık ettiklerini ifade eden Cemile, mahkemenin genel yaklaşımının kendileri ve siyasetçilere özel olduğunu sözlerine ekledi. Cemile, şekli bir yargılama yapılmanın amaçlandığına dikkat çekerek, siyasetçilerin cezalandırılması üzerine kurulmuş bir mizansen olduğunu kaydetti. Kendileri ve yargılanan siyasetçilere söz hakkı verilmediğini vurgulayan Cemile, “Mikrofonların sesi kapatıldı, SEGBİS ile bağlanan genel başkanların sesi kesildi. Duruşma içinde yapılan bütün açıklamalar ve konuşmaların hiçbirini çoğunlukla duyamaz oldular. Duruşma salonuna avukatlar alınmadı, buna itirazımız üzerine sonrasında alındık. Oturduğumuz sıraları adli kolluk işgal etmişti. Buna yönelik itirazlarımız dikkate alınmadı. Mahkemenin bu gayri hukuki tutumuna yönelik avukatlar olarak öncelikle heyetin hakkaniyetli bir yargılama yapmamasından hareketle reddedeceğimizi ifade ettik. Buna ilişkin tarafımıza kısa söz verilmiş olsa dahi müvekkillerimize bu noktada söz verilmesi gerektiği ve ayrıntılı bir şekilde mahkemeye dair taleplerinin kendileri tarafından ifade edileceğini söyledik. Yargılanan ve ceza tehdidi altında olanlar müvekkillerimiz olmasına rağmen mahkeme, bunlar talep edilmemiş gibi kendince bir yargılama seyri ile devam etmek istiyordu” sözlerine yer verdi.    
 
‘Karşı taraflardan gelecek itirazda mahkeme meşruiyetini yitirir’
 
Mahkeme heyetinin kendilerindeki direnci karşı dirence çevirmeyi amaçladığına işaret eden Cemile, müvekkillerine söz verilmemesi üzerine duruşmayı terk etmek zorunda kaldıklarını belirtti. Cemile, meşru bir yargılama yapılmadığını kaydederek, yargılamanın kamuoyunun bir bölümünü tatmin etmek üzere hazırlandığını vurguladı. Cemile, “Mahkeme başkanının yaptığı yorumlar, kişisel polemiklere girmesi, bize söz vermemesi yargılamanın birileri için kurgulandığını gösteriyor. Reddi hakim talebimiz sonrasında, mahkemenin yapması gereken direkt durma kararı vermesiydi. Usul kurallarına ve 5271 sayılı kurala göre,  ifade edilen ceza muhakemeleri kanununa göre de durma kararı vermesi gerekirdi. Çünkü sizin tarafsızlığınızla ilgili karşı taraflardan gelecek bir itiraz üzerine bir mahkeme meşruiyetini yitirir. Artık usul ve esasa ilişkin bir yargılamaya devam edemez. Yaparsa da yaptığı yargılama gerçek bir yargılama olmaz, korsan bir yargılama olur” ifadelerini kullandı.   
 
‘Devlet en büyük erkek akla sahip’
 
“Kendi hukuk yasalarını bile hiçe sayan bir yargılama süreciyle karşılaştık” diyen Cemile, duruşmanın 3 Mayıs’a ertelendiğini hatırlattı. Cemile, reddi hakim taleplerine ilişkin yazılı olarak 7 günlük süreçleri olduğunu aktardı. Beyanlarını ek beyan şeklinde vereceklerini ve bir üst mahkemeye gideceğini dile getiren Cemile, bir üst mahkemenin karar vermek durumunda kalacağına işaret etti. Duruşma salonunda Figen ve Sebahat’ın mikrofonunun kesildiğinin altını çizen Cemile sözlerini şöyle sürdürdü: “En büyük erkek akla sahip olan devletin egemen politikalarıdır, kurumsal yapısıdır. Ve bunların hepsi erkeklik normları üzerinden her zaman kurgulanmış ve hayatta kendini bu şekilde var etmiştir. Yargı, politik davaların yanı sıra aynı zamanda da kadına yönelik bakış açısının toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin toplumda ne kadar yer edindiğini, bunu ne kadar derinleştirdiğini ve bunu ne kadar kadın yönünden dezavantajlı gruba düşürdüğünü görüyoruz. Yargının temel bakış açısı kadını her zaman bu noktada hedef olarak görmesinden kaynaklanıyor.”    
 
‘Mahkeme heyeti kadın direncini kırmaya yönelik refleks gösterdi’
 
Figen ve Sebahat’ın siyasetçi kimliklerinin yanı sıra feminist mücadele de yürüttüklerine ve bunu toplumsal mücadele ile bütünleştirdiklerine dikkat çeken Cemile, inandıklarını yapan kadın özneler olduklarının altını çizdi. Kadın direngenliğinin toplumsal olaylarda daha görünür olduğunu kaydeden Cemile, mahkeme heyetinin bu direnci kırmaya yönelik refleks gösterdiğini belirtti. Yargılamalarda en çok kadının sesinin çıktığını sözlerine ekleyen Cemile, “Sebahat de söz aldı ve asla bu yargılamanın bir parçası olamayacaklarıyla ilgili itirazlarını ifade etti. Figen de benzer şekilde ifade etmeye çalıştı” dedi.
 
Sebahat Tuncel: Kurgulanmış senaryosu olan bir yargı pratiği
 
Sebahat’in yalnızca bu dosyadan tutuklu olmadığını, esas tutuklu olduğu dosyanın Malatya 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldüğünü dile getiren Cemile, o dosyadan 4 yılı aşkın süredir tutuklu olduğuna dikkat çekti. Sebahat ile yaptığı görüşmenin ardından Sebahat’ın davaya ilişkin gözlemlerini aktaran Cemile, “Sebahat, ‘Bu tamamen kurgulanmış, belli bir senaryosu olan, aslında söz vermeme üzerine başlatılmış ve birilerinin sözünün görülmesini sağlayan, birilerinin baskılandığı görüntüsünü de veren bir yargılama pratiği’ olduğunu söylüyordu. Çünkü buradaki genel tutumun, genel yaklaşımın bir gün, iki gün öncesinde siyasi iktidarın mensubu olduğu hukuk işleri sorumlusundan tutalım da diğer yöneticilerinin yapmış olduğu açıklamalardan çok da bağımsız olmadığını ifade etti. Bunlar tesadüf değil. İktidar mensupları tarafından kamuoyunda yapılan her bir açıklamanın bir geri dönüşü bu yargılamalarla vücut buluyor, kendini ortaya koymuş oluyor. O yüzden şaşırmadığını, yargılamanın kendisinin bir bütün olarak siyasi olduğunu her defasında ifade ediyor. Dolayısıyla yargılama faaliyetinde yer alan hakimlerin de bu noktadaki yaklaşımına ve pratiğine şaşırmadı, diyebilirim” diye belirtti.