Saliha Aydeniz: AKP-MHP hükümeti Kürt halkının sinir uçlarıyla oynuyor

  • 09:01 30 Mart 2021
  • Siyaset
 
 
Safiye Alağaş-Sema Çağlak
 
DİYARBAKIR - DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı telefon görüşmesine dikkat çekerek, "Görüşmenin yarıda kesilmesi kabul edilemez. Endişeleri artırdı. AKP-MHP hükümetinin Kürt halkının sinir uçlarıyla nasıl oynadığını gösteriyor" dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan 25 Mart'ta kardeşi Mehmet Öcalan ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Urfa Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığı odasında gerçekleştirilen görüşme kısa bir süre sonra kesintiye uğradı. Telefonun kesintiye uğraması kamuoyunda tepkilere yol açarken endişeleri artırdı.
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz İmralı’da 22 yıldır eşi benzeri olmayan bir tecridin uygulandığını söyleyerek, devletin Abdullah Öcalan'a olan yaklaşımının kabul edilemez olduğunu belirtti.
 
'İmralı'da özel yasalar uygulanıyor'
 
Tecridin her geçen gün daha da derinleştiğini, mutlak hale geldiğini vurgulayan Saliha, İmralı'daki hukuksuzluğun giderek arttığını dile getirdi. AKP-MHP iktidarının İmralı'ya dönük özel yasalar uyguladığına dikkat çeken Saliha, "Bu da Sayın Öcalan'a, Kürt halkına, demokrasiye ve savaşa olan yaklaşımı ortaya koyuyor. Böyle görmek gerekiyor. 22 yıldır ağır bir tecrit uygulanıyor. Özellikle de 2015 tarihinden bu yana mutlak tecrit uygulanıyor. 2018 tarihinde Leyla Güven öncülüğünde sürdürülen açlık grevi dünyanın dört bir yanına yayılmıştı. Eylem sonucu bir görüşme gerçekleşmişti. O dönem tecrit kısmen de olsa kırıldı. Dönemin adalet bakanı dahi artık 'tecrit uygulanmayacak' dedi. O günden bugüne ne değişti. Hiçbir şey değişmedi. Onlar söyledikleri sözlerle kaldılar. Ama tecrit hala devam ediyor" dedi.
 
‘Sinir uçlarıyla oynanıyor’
 
Abdullah Öcalan'ın 22 yıl sonra 27 Nisan 2020 tarihinde ilk kez ailesi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini belirten Saliha, görüşmenin hukuksuzca ve savcılık aracılığıyla yapılan bir telefon görüşmesi olduğunu anımsattı. Yine son olarak 25 Mart'ta bir telefon görüşmesi gerçekleştirildiğine değinen Saliha, “Yapılan telefon görüşmesi ciddiyetten uzak bir tarzda yapıldı. Böyle okumak gerekiyor. Bir süre önce sosyal medyada Sayın Öcalan'ın yaşamına dair bir takım paylaşımlar yapıldı. Sayın Öcalan Kürt halkı için çok hassas bir nokta. Paylaşımlardan sonra tepkiler gelişti. Avukatları ile görüşme yapılması için taleplerde bulunuldu. Sağlığı ve yaşamına dair endişelerin giderilmesi için taleplerde bulunuldu. Tepkilerin yükselmesi üzerine bir telefon görüşmesi gerçekleştirildi. Yapılan telefon görüşmesi dahi hukuksuzluk içerisinde gerçekleştirildi. AKP-MHP hükümeti Kürt halkının sinir uçlarıyla nasıl oynadığını gösteriyor. Zaten çok kısa süren bir telefon görüşmesi ve yarıda kesildi. Bir tutsağın ailesi ile yapacağı telefon görüşmesinin savcılıkta gerçekleştirilmesi hangi hukukta yazıyor. Konuşmalar hoşlarına gitmeyince de yarıda kesilmesi hangi yasada var. O yüzden bizler bunu bir görüşme olarak kabul etmiyoruz” diye kaydetti.
 
'Endişeler arttı'
 
İmralı'da bulunan Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar'ın tecridi protesto etmek için telefon görüşmesi gerçekleştirmediğini hatırlatan Saliha, "Bu telefon görüşmesi hukuki değildir. Bunu net olarak ifade etmek gerekiyor. Halk Sayın Öcalan'a olan yaklaşımını en son Newroz alanında net bir biçimde gösterdi. Halk Sayın Öcalan'ın onlar için ne anlama geldiğini gösterdi. Tecridin ne anlama geldiğini net olarak gösterdiler. Hükümetin bu yaklaşımı kabul edilemez. Sayın Öcalan Kürt halkı için özel ve hassas bir durum. AKP-MHP iktidarı Türk Devleti, Uluslararası devletler ve insan hakları kuruluşları bunu bilip buna göre yaklaşmalıdır. Kürt halkının tecride karşı sabrı kalmamıştır. Bunun görülmesi gerekiyor. Son telefon görüşmesi Kürt halkının tepkisini dindirmek için yapıldı. Kendilerine göre tepkiyi dindirmek istiyorlar. Ancak telefon görüşmesinin şekli ve yarıda kesilmesi endişeleri daha da artırdı. 3-4 dakika gerçekleştirilen telefon görüşmesi Kürt halkındaki kaygıyı daha da arttırdı. DBP olarak bizimde kaygılarımız artmış durumda. ‘İmralı'da neler oluyor?’ diye soruyor insanlar. Bizler bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Çünkü Sayın Öcalan'ın yaşamı, sağlığı ve güvenliği Kürt halkının ve Ortadoğu halklarının güvenliğini ifade ediyor" sözlerine yer verdi.
 
'Yaklaşım Türkiye demokrasisi için çok tehlikeli'
 
Saliha, tecridin kaldırılması ve Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için açlık grevi eylemlerinin devam ettiğini söyleyerek, Kürtlerin ve uluslararası yazarların, akademisyenlerin Abdullah Öcalan'ın demokrasi ve barış için muhatap alınması gerektiğini söylediğine işaret etti. Herkesin Abdullah Öcalan’ın bu konudaki iradesinin ve rolünün farkında olduğunu belirten Saliha, “Sayın Öcalan'ın acilen avukatlarıyla bir görüşme gerçekleştirmesi gerekiyor. Ve bu görüşme hukuki çerçevede yapılmalıdır. Sayın Öcalan da hukuksuz çerçevede yapılan görüşmeleri kabul etmeyeceğini belirtti. Avukatlarının acil olarak kendisiyle görüşme gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü yapılan son telefon görüşmesi kaygıları daha da arttırdı. Devlet, 'ben ne zaman istersem görüşme gerçekleştiririm, istemesem gerçekleştirmem' demek istiyor. Sayın Öcalan görüşmenin hukuksuzca olduğunu söylediğinde telefon kapatılıyor. Devlet yaklaşımlarıyla milliyetçilik mesajı veriyor. Buda devletin yaklaşımını ortaya koyuyor. Bu yaklaşım Türkiye demokrasisi için çok tehlikelidir" ifadelerini kullandı.
 
'Tecrit siyasi ve hukuki bir sorundur'
 
Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin siyasi ve hukuki bir sorun olduğunu vurgulayan Saliha, şunları dile getirdi: "Sayın Öcalan sıradan bir insan değil. Milyonlarca insan kendisini önder olarak kabul ediyor. Bu nedenle tecrit Türkiye yasalarına göre hukuki bir sorundur. En önemlisi de siyasi bir sorundur. Kürt halkına yaklaşım sorunudur. Düşünceleri, fikirleri halklar için çok önemli. Son yıllarda Sayın Öcalan'ın düşüncelerinin Ortadoğu demokrasine nasıl etkili olduğunu görebiliyoruz."
 
Saliha, Abdullah Öcalan'ın devletin görüşmeyi hukuksuzca gerçekleştirdiğini ailenin de bu hukuksuzluk içerisine girmemesi gerektiğini söylediğini belirterek, "Devlet bize hukuksuzluğu dayatıyor. Sayın Öcalan da ailenin ve halkın bu hukuksuzluk içerisine girmemesi gerektiğini belirtiyor. Devletin yasaları ve hukuku var. Bu yasalar ve hukuk içerisinde görüşmelerin gerçekleşmesi gerektiğini belirtiyor. Devlet bilinçli olarak hukuksuzluğu bize dayatıyor. Türk devleti hukuktan uzaklaşmış durumda. Özgür bir yargı yok. Yargı saraydan emirler alıyor. Kürtlere karşı neler yapıldığını görüyoruz. Bizler sonuna kadar hukukta ısrar etmeliyiz" şeklinde konuştu.  
 
'Tecritle bir yere varılamayacağını gördüler'
 
Tecride karşı tepkiler yükseldiğinde hükümetin kısa bir görüşme gerçekleştirerek tepkileri dindirmeye çalıştığının altını çizen Saliha, "Ancak her görüşmeden sonra tecridi daha da ağırlaştırarak devam ettiriyor. Ciddiyetsiz bir yaklaşım var. Tecridi sıradanlaştırmak istiyorlar. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kabul edilemez. Halk açlık grevi eylemi ve Newroz alanlarında tecridi kabul etmediğini gösterdi. AKP-MHP iktidarı tecritte ısrardan vazgeçmelidir. Tecritle bir yere varamayacaklarını gördüler. Tecrit sürdükçe Kürt halkının kaygıları artıyor. Tepkileri yükseliyor. Acil olarak avukatlarıyla görüştürülmesi gerekiyor" diye ifade etti.