Ebru Günay: Neden İmralı’da avukat görüşünü engelliyorsunuz?

  • 12:20 26 Mart 2021
  • Siyaset
ANKARA - Gündemdeki gelişmelere dair basın toplantısı düzenleyen HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay,  PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın dün yaptığı telefon görüşmesinin kesintiye uğramasına dikkati çekerek, “Yasal bir hak olmasına rağmen neden İmralı’da aile görüşünü engelliyorsunuz? Savunma hakkının en temel unsuru olan avukat-müvekkil görüşmesidir. İmralı Adası’nda vekil-müvekkil görüşmelerini neden engelliyorsunuz” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay partisinin Genel Merkezi’nde gündeme dair gelişmelere ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi. Türkiye’nin en acil çözüm bekleyen sorununun savaş ve çatışma yerine barış ve diyalog zemininin sağlanmaması olduğunu belirten Ebru, “İktidarın ülkede ne kadar hassas fay hattı varsa, hangi sinir uçları kaos ve karışıklığa yol açacaksa, gözü kara bir şekilde o yolları tercih etmeye devam ettiğini” kaydetti. Ebru, “Yıllardır, hep bir ağızdan İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde yürütülen tecrit siyasetinin bu ülkeye yapılan en büyük kötülük olduğunu söylüyoruz. Milyonlarca insan tecridin kalkması için sürekli eylem halinde. 120 gündür ülkedeki siyasi tutsaklar açlık grevinde ve bu ülkenin demokratik geleceği için tecridin bitmesini istiyorlar. Newroz meydanları 120 gündür cezaevlerinde tecride karşı sürdürülen direnişi büyük bir coşku ile sahiplendi. Tutsakların sesine ses oldu, taleplerini sahiplendi” dedi. 
 
‘Talepleri gören iktidar ne yapıyor’
 
2021 Newrozu’nda büyük bir öfkenin biriktiğini ve toplumun hukuk dışı, insanlık dışı uygulamaları kabul etmediğinin göstergesi olduğunu ifade eden Ebru, “Kürt halkı tecridi kimliğine yönelik bir saldırı olarak tanımlıyor, bunu dün de kabul etmedi, bugün de kabul etmiyor ve yarın da kabul etmeyecektir. Milyonlar tecridin kendi geleceğini kararttığını, barışı engellediğini haykırdı Newroz alanlarında. Peki, bu talepleri tüm çıplaklığıyla gören iktidar ne yapıyor” diye sordu.
 
Ebru’nun konuşmasının satır başlıkları şöyle:
 
“Talepleri dinlemek, ülkede barışın, diyaloğun yolunu açmak yerine tecridi derinleştiren ve gerginliğin artmasına sebep olacak adımlar atıyor. Kaygıları gidermek yerine ada ile ilgili attıkları her adım kaygıları daha da derinleştiriyor. Daha dün Öcalan’ın ailesiyle yapmak istediği telefon görüşmesi yarıda kesildi. İmralı Adası’nda bulunan Abdullah Öcalan ve Hamili Yıldırım'ın aileleriyle telefon görüşmesi yapıldı. Ancak Sayın Öcalan kardeşi Mehmet Öcalan ile konuşurken telefon birden kesilmiş, tüm taleplere rağmen bir daha arama gerçekleştirilmedi. Hamili Yıldırım çok kısa bir görüşme gerçekleştirdi. Orada bulunan Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın ise tecrit koşullarına karşı protesto olarak telefon aramasına çıkmadıkları ortaya çıktı.
 
İmralı’da ne oluyor
 
Buradan hükümete, Adalet Bakanı’na ve tüm yetkililere soruyoruz: İmralı’da ne oluyor? Yasal bir hak olmasına rağmen neden İmralı’da aile görüşünü engelliyorsunuz? Savunma hakkının en temel unsuru olan avukat-müvekkil görüşmesidir. İmralı Adası’nda vekil-müvekkil görüşmelerini neden engelliyorsunuz? Siz değil miydiniz avukat görüşmesi için engel yok diyenler? Yapılan telefon görüşmesi kaygıları gidermemiş, aksine arttırmıştır.  Bu yüzden Sayın Öcalan’ın sağlığı ve güvenliği ile ilgili kaygıları giderecek tek şey avukatları ve ailesi ile yüz yüze görüşmenin gerçekleştirilmesidir. Ayrıca yarıda kesilen telefon görüşmesi de esasen hukuka aykırı bir yöntem ve usul ile savcılıkta gerçekleşmiştir. Oysa Türkiye’de cezaevinde bulunan her mahpusun yasalarla belirlenmiş, avukat, aile ve haftalık telefon görüşmesi hakları vardır. Hükümet yetkililerine tekrardan sesleniyoruz ve hükümeti ciddiyete davet ediyoruz.  İmralı Adası’nda sürdürdüğünüz hukuk dışı tecride bir an önce son verin. Kamuoyu ve halkın İmralı’dan haber alma hakkını gasp etmekten vazgeçin. Ve en önemlisi de hukuka uygun ve sorumlu davranın.
 
2013 Newrozu’nda dünyaya ilan edilen çözüm iradesine sahip çıkıldı
 
Bakın hepimiz gördük. Newroz alanlarında milyonlar Öcalan’a artık özgürlük istiyor. Newroz ateşiyle ülkeyi aydınlatanlar Sayın Öcalan’ın 2013 Newrozu’nda bütün dünyaya ilan ettiği çözüm iradesine sahip çıktı. Biz de bir kez daha halkımızın gösterdiği yolda 2013 Newroz Deklarasyonu'nun ve barış çağrısının arkasında olduğumuzu buradan ilan ediyoruz. Bu halk barışı mutlaka gerçekleştirecektir. Bir kez daha barışı sahiplenen milyonların iradesini buradan saygıyla selamlıyoruz. Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye halkları ne istediğini, nerede durduğunu ve saldırılara karşı tutumunu en duru, en yalın haliyle Newroz kutlamalarında gösterdi. 2021 Newroz kutlamaları herkes açısından çok ciddi mesajlarla doludur. Herkesi bir kez daha Newroz alanlarındaki mesajları okumaya, anlamaya ve ona göre tutum almaya davet ediyoruz.
 
Partimiz değil, partimizi kapatma davası açanlar yargılandı
 
Kürt halkı ve Türkiye demokrasi güçleri HDP’ye yönelik saldırılara, kapatma davasına gereken en güçlü cevabı Newroz alanlarında verdi. Biz Saray’da ve iktidar ortaklarının kapalı kapılar ardında partimizle ilgili ne tür kararlar verdiğini ilgilenmiyoruz, dikkate de almıyoruz. Siyaset ve siyasetçiler için tek yargı merci halktır, halkın vicdanıdır. Bizim için önemli olan halkın verdiği karardır. Halk kararını verdi; HDP’ye yönelik saldırıların kendi iradesine, siyasete katılma hakkına, demokratik sisteme yönelik olduğunu tescil etti ve o meydanlarda partimiz değil, partimiz hakkında kapatma davası açanlar yargılandı. O meydanlarda savaş siyaseti, diktatörlük hevesleri, saldırgan tutumlar mahkûm oldu. Halk bu meselenin Ankara’nın derin dehlizlerinde, Sarayın karanlık odalarında değil, sokaklarda, meydanlarda karara bağlanacağını bütün dünyaya ilan etti. Umarım İktidar da bu açık mesajı doğru okumuştur.
 
Davanın siyasi bir dava olduğunu teyit ediyor
 
İnsan Hakları Eylem Planı açıklamalarının akabinde yaşanan gelişmeler bugün iktidarın aciziyetini, reformların ne kadar göstermelik düzenlemeler olduğunu bize net bir şekilde gösteriyor. Bu süreçte neler olduğu herkesin malumu. Bugün partimize açılan kapatma davası da çaresizliklerini ortaya koyan tamamen siyasi bir davadır. İktidarın güdümündeki yargının iddianamesinde partimizin kapatılma isteminin yanı sıra, 687 arkadaşımıza siyaset yasağı getirilmesi ve böylece siyaseten etkisizleştirilmesi çabası da davanın siyasi bir dava olduğunu teyit ediyor. İddianamedeki AİHM’in Demirtaş kararında inceleyip çürüttüğü deliller, vekillerimiz hakkında AYM’nin ihlal gördüğü ve beraat kararı verdiği olaylar, devletin onayı ile İmralı'da yapılan görüşmeler maalesef delil olarak sayılmış. 
 
İktidarla aynı düşünmemek şeklinde yeni bir suç icat edildi
 
Öyle boş bir iddianame ki; ‘Davalı parti hiçbir milli meselede Türkiye'nin yanında yer almamış, karşısında kim varsa onların safında yer almayı tercih etmiştir’ denilerek, ellerinde somut hiçbir delil olmadığı için ‘iktidarla aynı düşünmemek’ şeklinde yeni bir suç icat etmişler. Öyle çelişkili bir iddianame ki, bir yandan AİHM’in lehimize verdiği ihlal kararlarını görmezden gelirken, bir yandan da AİHM kararları referans olarak gösterilmeye çalışılmış. Hukuk, yargı ve yasalar tarih boyunca bu kadar kötü tanımlamalarla karşı karşıya kalmadı. Buradan o yargıçlara soruyorum: Size göre hükümet hangi kararı halk için aldı da HDP yanında yer almadı. Ey bu iddianameyi yazanlar soruyoruz size; savunuculuğunu yaptığınız iktidarın hangi kararı demokrasi, barış, adalet ve eşitlik için aldığını düşünüyorsunuz da bizler HDP olarak bu kararlara karşı durduk.
 
Halkın politik duruşu iktidarın oyunlarına gelmeyecek sağlamlıktadır
 
Biliyorum ki sizin bu sorulara bir cevabınız yok. Ama ben size neyin karşısında durduğumuzu hatırlatayım. Biz iktidarın devleti, halkı sürüklediği savaş ve çatışma siyasetine karşı durduk… Biz AKP MHP iktidarının kendi siyasi ikballeri için ülkeyi sürüklediği karanlığa, hukuksuzluğa, zalimliğe ve yoksulluğa karşı durduk. Yandaş olduğunuz için siz iktidarın yanında yer alabilirsiniz, boyun eğebilirsiniz. Hatta onlardan yana kararlar da alabilirsiniz. Ama biz sonuna kadar bu politikalara karşı duracağız. İktidarın yanında değil, toplumun ve halkın yanında yer almaya devam edeceğiz. Ne yapsalar olmuyor. milletvekillerimizi tutukluyorlar, belediye eşbaşkanlarımızı görevden alıp, yerlerine kayyım atıyorlar, binlerce partilimizi tutukluyor, parti binalarına baskın yapıyorlar, partimize kapatma davası açıyorlar. Ancak bizi böyle bitirebileceklerini sananlara halkımız Newroz alanlarında milyonlar olarak gereken cevabı yine verdi. Bu Newroz’da milyonlar özellikle de gençler, AKP ve MHP faşist bloğunun HDP’yi kapatma davasına cevap olmak için alanlara çıktılar. Çünkü bu halkın politik geleneği, politik duruşu, bu iktidarın zulmüne boyun eğmeyecek, oyunlarına gelmeyecek sağlamlıktadır.
 
HDP her şeyden önce bir fikriyattır
 
HDP ne tek başına bir binadır, ne tek başına şahıslardır ne de bir tabeladır. HDP her şeyden önce bir fikriyattır. Halkın kendisidir HDP. Partimizi kapatmak isteyenlere en güzel cevap Newroz alanlarındaki coşkumuzdur, o alanlarda ortaya çıkan fotoğraflardır. İktidarın bu topluma verebileceği hiçbir şey kalmadığı için tahakkümünü sürdürmek için olmadık yöntemlere başvuruyor. İktidar tüm bu gayri hukuki, gayri meşru yöntemlere başvurarak aslında tek bir mesaj veriyor: ‘Ben HDP’yi zayıflatamadım, ne yaparsam yapayım desteğini azaltamadım, o nedenle de kapatıyorum’ mesajıdır bu. Biz her yerde ifade ettiğimiz gibi, son 5 yıl içerisinde her türlü zulme, baskıya ve engellemeye karşı demokrasi mücadelemizi sürdürdük, sürdürmeye de devam edeceğiz. Ancak bugün partimize yönelik kapatma davası girişimi, sadece bizleri ilgilendiren bir sorun olmamalıdır. Bizlere karşı yapılan her türlü saldırı, tüm muhalefete yönelik bir saldırıdır. Bunu mutlaka böyle değerlendirmek gerekir. O nedenle de tüm demokrasi güçleri ve muhalefet ile birlikte bu hukuksuzluklara karşı hep birlikte karşı durma sorumluluğumuzu tekrar hatırlatmak isterim.
 
Stratejik birlikten güç alıyoruz
 
HDP kurulduğu günden bugüne ezilenlerin, emekçilerin, ötekileştirilenlerin yanında durmuş, onlarla birlikte emeğin sömürüsüne, doğanın tahakküm altına alınmasına karşı mücadelenin öncüsü olmuş, halkların ortak yaşam hayalini hayata geçirmeyi programına almıştır. Partimizin kuruluş felsefesi, özgürlük ve barış fikrine dayalı köklü bir geleneğe dayanır. Bizler Kürt Siyasi Hareketi ile Türkiye Sosyalist hareketinin stratejik birlikteliğinden güç alıyoruz. Her iki gelenek de bu ülkenin en önemli demokrasi ve direniş yataklarını oluşturuyor. İşte bu fikri zenginlik ve gelenek bizim her tür baskı ve zor karşısında direnmemizi, ayakta kalmamızı sağlıyor. Dünyada eşine çok az rastlanan özgürlükçü programımız ve parti içi demokrasiyi önceleyen tüzüğümüz sayesinde partimiz fikri bir zenginlik deryasına ev sahipliği yapıyor.
 
AKP hukuk bürosu hemen harekete geçti
 
Şunu hepimiz yıllardır görüyoruz, iktidar bloğu yıllardır HDP’yi fiilen kapatma eylem planını kesintisiz devam ettiriyor. Önce milletvekillerimiz Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekillikleri düşürülüp tutuklandılar. Şimdi de insan hakları mücadelesinden asla taviz vermeyen Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürüldü ve maalesef 90’lı yılları aratmayacak şekilde gözaltına alındı. 90’lı yılların karanlığında da halkın iradesi hiçe sayılıp vekillerimiz yaka-paça gözaltına alınıyordu, yıl 2021, AKP- MHP faşist bloğunun karanlığında da halkın iradesi, hiçe sayılıp milletvekillerimiz gözaltına alındı. İlk defa olmuyor, siyaseten bertaraf edemedikleri vekillerimizi, boynuna ip geçirdikleri yargı eliyle bertaraf etmeye çalışmaları. Ancak geçen hafta Meclis’te tam bir hukuk parodisi yaşandı. Önce uyduruk bir dosyayla barış talepli paylaşımı gerekçe gösterilerek kendisine hukuksuz bir ceza verildi. Sonra hukuka ve teamüllere aykırı şekilde kararı okunarak milletvekilliği düşürüldü. Kendisi adalet nöbetindeydi, bizler de yanında. Cumhuriyet başsavcısı Devlet Bahçeli, talimatı vermişti ne de olsa. AKP hukuk bürosu da hemen harekete geçti. Söz konusu günle alakası olmayan, kumpas ve sahte bir görüntü üzerinden gözaltına alındı vekilimiz. İşte AKP-MHP ortaklığı HDP ile baş etme konusunda bu kadar zavallı halde. Bugüne kadar kullanılmış ne kadar pespaye yöntem varsa, yalan, riya, kirli propaganda varsa hepsine başvuruyorlar. Çaresizler, çünkü zavallı durumdalar. 
 
Tek değişmeyen seçeneğimiz direnmektir
 
Bizler tüm seçenekleri değerlendiriyoruz. Ancak tek değişmeyen seçeneğimiz direnmektir. Halkımızla birlikte demokratik çerçevede mücadelemizi büyüteceğiz. Hukuki mücadelemizi de duyarlı tüm hukukçu, akademisyen ve hak savunucularıyla beraber en güçlü şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. HDP bir kadın partisi ve bu saldırıların yanı sıra, kadınların uzun soluklu mücadelesi sonucu elde edilmiş bir kazanım olan İstanbul Sözleşmesi, bir gece yarısı darbesiyle, Meclis iradesi yok sayılarak, Anayasa çiğnenerek feshedildi. Kadınlar, yaşamları için sürdürdüğü mücadeleden de dayanışmayı büyütmekten de vazgeçmeyecek. Kadınların vazgeçmeyeceğini de en iyi bu iktidar biliyor. Ve biz HDP olarak bir kez daha ifade ediyoruz: İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini reddediyoruz. Kadınların mücadelesinde en önde biz olacağız. Yok saydığınız, kriminalize ettiğiniz eşbaşkanlık sistemini sonuna kadar sahiplendiğimiz gibi İstanbul Sözleşmesini de sonuna kadar savunacağız.”