Rojin Kabaiş’in otopsi raporu iki gün savcılıkta beklemiş!

  • 09:05 15 Kasım 2024
  • Güncel
Öznur Değer-Memihan Zeydan
 
WAN- Yandaş basına sızdırıldıktan sonra avukatlara verilen Rojin Kabaiş’in otopsi raporunun iki gün boyunca Van Cumhuriyet Başsavcılığında bekletildiğini belirten Star Kadın Derneği Başkanı Zeynep Demir, “Raporda ölüm sebebinin net bir şekilde ‘suda boğulma’ olduğu belirtiliyor. Ancak suda boğulmanın hangi şekillerde olduğu netliği yok. Ölüm saati ve tarihi noktasında somut bir tespit yok. Vücutta çok fazla çürümenin gerçekleştiği de belirtiliyor. İstismar noktasında da bir tespit yok” dedi.
 
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Çocuk Gelişimi birinci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, 27 Eylül’de kaybolmasının ardından 15 Ekim’de kaybolduğu kampüs sahiline 20 kilometre uzaklıktaki Mollakasım sahilinde cenazesi bulunmuştu. Van Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) ön otopsisi yapıldıktan sonra bedeninden yaklaşık 100 numune alınarak İstanbul ATK’ye gönderilmişti. Ön otopsi raporu aile ve avukatları ile paylaşılmayan Rojin Kabaiş’in vücut bütünlüğünün bozulduğu, boynunda ve sırtında morluklar tespit edildiği bilgisine ulaşılmıştı. Yaklaşık bir ay sonra İstanbul ATK’den gelen otopsi raporu ile Rojin Kabaiş’in “suda boğularak” yaşamını yitirdiği tespiti yapılırken, ölümüne dair detaylar ise raporda yer almadı.
 
Rojin Kabaiş’in kaybolduğu günden bu yana sürecin ve dosyanın takipçisi olan Wan Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ve Star Kadın Derneği Başkanı avukat Zeynep Demir, süreç ve rapor hakkında değerlendirmelerde bulundu.
 
Savcı ATK raporunu iki gün saklanmış
 
Rojin Kabaiş dosyasını en başından bu yana Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Wan Barosu, Star Kadın Derneği ve sivil toplum örgütleriyle birlikte takip ettiklerini belirten Zeynep Demir, vekalet olmasına rağmen savcılık tarafından kendilerinin ısrarla sürecin dışında tutulmaya çalışıldığını vurguladı. Ön otopsi raporunun kendilerine verilmeyerek basında farklı iddialarla “intihar” algısının yaratılmaya çalışıldığını kaydeden Zeynep Demir, “O sürecin devamı olarak ön otopsi raporu nasıl ki bizlerle paylaşılmadıysa, daha sonrasında taleplerimiz doğrultusunda alabildik. Ancak ATK raporu sürecinde hepimiz yetki belgeleriyle dosyanın tarafı durumundayız ve son üç gündür her gün savcı ile görüşme sağlamaya çalışıyoruz ama çeşitli ifadelerle bizimle görüşülmüyor. Başsavcılıkla yaptığımız görüşmeden sonra ATK raporunun iki gündür kendilerinde olduğunu, bizlerin adliyede sürekli savcılık kapısının önünde beklememize rağmen hiçbir şekilde bize bu bilginin verilmediğini görüyoruz” sözlerine yer verdi.
 
Telefon şifresi hala kırılamamış!
 
Bu durumların sürecin şeffaf yürütülmediğinin göstergesi olduğuna işaret eden Zeynep Demir, “Avukatlardan ATK raporu neden saklandı” diye sordu. Dosyayı yakından takip etmelerine ve savcı ile görüş halinde olmalarına rağmen, ATK raporunu ana akım medyadan öğrenmiş olmanın, dosyanın şüpheli bir şekilde algılanmasına sebebiyet verdiğinin altını çizen Zeynep Demir, “Etkili bir soruşturma sürecinin yürütülmediğini de açığa çıkarmaktadır. Aynı zamanda 45 gündür incelenmeyen, şifresi kırılmayan, bilirkişi incelemesi yapılmayan bir telefon durumu var. Telefon bu dosya içerisinde elimizdeki en önemli delillerden biri. Çünkü oradaki delillerle birçok şey aydınlanabilecekti. Belki maddi gerçeklik açığa çıkabilecektir. Bu anlamda kamuoyunun bilgilendirilmesi, bizlerin de bilgilendirilmesi gerekirken, telefon hiçbir şekilde ‘şifresi zor’ denilerek açılamadı. Ne kadar zor olsa da 45 gün içinde bir telefonun kırılmaması durumu kabul edilebilecek bir durum değildir. Başsavcı ile yaptığımız görüşmede telefonun hala şifresinin kırılmadığı bilgisi de verilmiştir” ifadelerini kullandı.      
 
‘Avukatlarda olmayan bilgiyle intihar algısı güçlendirilmek istendi’
 
Dosyanın başından bu yana intihar algısı üzerinden yürütülmeye çalışıldığına, aramaların belli yerlerde yapıldığına değinen Zeynep Demir, “Biz ısrarla aramaların sadece göl ile sınırlı kalmaması ve genişletilmesi gerektiğini talep etmiş olmamıza rağmen dosyada gördüğümüz kadarıyla sadece sınırlı bir çalışma yapıldı. İntihar algısı yaratılmaya çalışıldı. Biz buna ilişkin gizliliği ihlal suçundan suç duyurusunda bulunduk. Avukatlarda dahi olmayan bir bilginin, farklı iddiaların sosyal medyada paylaşılmasındaki amaç tamamen intihar algısını güçlendirmektir. Suç duyurumuzu yaptık ve dosyanın da takipçisi olacağız” dedi.   
 
‘Vücutta çok fazla çürüme var’
 
İstanbul ATK’den gelen otopsi raporunun ardından kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla basın toplantısı düzenlediklerini kaydeden Zeynep Demir şunları söyledi: “Rapor tarafımızca detaylı bir şekilde incelenecektir. Yaptığımız inceleme sonucunda raporda ölüm sebebinin net bir şekilde ‘suda boğulma’ şeklinde olduğu belirtiliyor. Ancak suda boğulmanın hangi şekillerde, başkası tarafından mı kazaran mı olduğu netliği yok. Sadece ölüm nedeninin ‘suda boğulma’ olduğu yönünde bir tespit var. Onun dışında başka somut bir tespit yok. Raporda ölüm saati ve tarihi noktasında somut bir tespit yok. Somut olarak ‘darp vardır’ ya da ‘yoktur’ yönünde bir tespitin olmadığını görüyoruz. Vücutta çok fazla çürümenin gerçekleştiği de belirtiliyor. Bu şekilde de çok tespitin de yapılamadığını görüyoruz. İstismar noktasında da bir tespit yok.”