DEM Parti İçişleri Bakanlığı önünde: Barışın yolu kayyımdan geçmez
- 10:28 14 Kasım 2024
- Siyaset
ANKARA - İçişleri Bakanlığı önünde açıklama yapan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Bir taraftan barış diyorlar bir taraftan kayyım atıyorlar. Barışın yolu kayyımdan geçmez, asla ve asla darbelerden geçmez. Bugün barış ortamını zehirleyen bir kayyım rejimi vardır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekilleri ile milletvekilleri ellerinde “Kayyım Defol” pankartlarıyla İçişleri Bakanlığı önünde 3 kentte irade gaspına ilişkin basın açıklaması yaptı. Burada söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, önünden seslendikleri İçişleri Bakanlığı’nın 8 yıldır halkın iradesine darbe yapan AKP aparatı olduğunu belirtti.
‘Sandığa saygı duymayan bir iktidarla karşı karşıyayız’
Gülistan Kılıç Koçyiğit, “İçişleri Bakanlığının önündeyiz, çünkü bu ülkede 2015’te başlayan ve sistematik olarak devam ettirilen halkın iradesini yok sayan bir anlayış tam olarak tahkim edilmek isteniliyor. AKP iktidarı 2016’daki darbe girişiminden sonra ilan ettiği OHAL ile beraber hayata geçirdiği KHK’ları daha sonra yasallaştırdı. O OHAL’den beslenen o cunta aklından beslenen KHK'larla bugün her gün demokrasiye, sandığa, halk iradesine darbe üstüne darbe yapıyor. Sandığa saygı duymayan halka saygı duymaya, seçme ve seçilme hakkını her gün ama her gün yok sayan bir iktidar aklıyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
‘Koltuğu kaybedeceğini anlayan AKP halkın iradesine darbe yaptı’
“Bu iktidar 31 Mart yerel seçimlerinde yenildi” diyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Halkın büyük çoğunluğu AKP iktidarına kırmızı kart gösterdi. Büyük kentler dahil olmak üzere ülkenin nüfusunun yüzde 70’inden fazlası AKP iktidarını yerel yönetimlerdeki iktidardan düşürdü ve şunu söyledi iktidara, ‘Aklınızı başınıza alın, demokrasiye dönün, hukuka dönün, halkın iradesine saygı duyun’ diye açık bir çağrı yaptı. Tıpkı 2015’te yaptığı gibi. Ama AKP ne dedi ‘mesajı aldık’ dedi. Türkiye halklarında bir beklenti oluştu ama çok kısa bir süre sonra sürekli olarak meşruiyetini yitiren, anketlerde eriyen, teşkilatları çözülen ve koltuğu kaybedeceğini anlayan AKP yine bildik yöntemlere tevessül etti, yine halkın iradesine darbe yaptı. 3 Haziran’da Hakkari’de başlayan kayyım süreci 31 Ekim’de Esenyurt’a uzandı ve en son 4 Kasım 2016 HDP’ye demokratik siyasete darbe yapılan tarihin yıl dönümünde yine yeni bir darbeyle bizleri uyandırdı. Türkiye halklarına yeni bir darbe yaptı” diye konuştu.
‘Bu hukuksuzluk tüm Türkiye halklarına yapılıyor’
Devamında Gülistan Koçyiğit şunları söyledi: “Biz 2016’da kayyım atandığı zaman şunu söylemiştik. Bugün Hakkari’ye, Van’a, Mardin'e, Diyarbakır’a kayyım atanması yarın İzmir, Adana, Mersin, İstanbul’a kayyım atanacağının habercisidir. Bu ülkede hukuksuzluk önce Kürt coğrafyasında sınanıyor. Bütün hukuksuzluklar önce Kürt halkına yapılıyor. Ama şunu bilin ki Kürt halkına yapılan hiçbir hukuksuzluk asla ama asla orayla sınırlı kalmıyor. Oradan Türkiye’ye bütün illere bütün ülke sathına yayılıyor dedik ve ne yazık ki haklı çıktık. O gün Türkiye demokrasi güçleriyle parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerle yeterince yan yana gelmediğimiz için bu kayyım hukuksuzluğuna yeterince ses çıkarılmadığı için Türkiye’nin dört bir yanında kayyıma hayır diye sokaklara çıkılmadığı için bugün Esenyurt’a yani kent uzlaşısıyla kazanılmış bir CHP belediyesine de kayyım atanmış oldu. O nedenle çağrımız açık ve net. Bu gerçeği herkesin görmesi gerekiyor. Bu hukuksuzluk bütün Türkiye halklarına yapılıyor.
Hep beraber demokrasiyi savunmamız gerekiyor
Bu hepimize yönelik bir tehdittir. Hepimizin seçme ve seçilme hakkını yok sayan yurttaşlık hakkını yok sayan, sandık demokrasisini yok sayan yeni bir süreci başlatmak istiyorlar: çok açık ve net. Yeni yol yürüyüşlerini Türkiye’nin dört bir yanını cehenneme çevirerek hukuksuzlukları yayarak, darbeyi genişleterek, darbeyi genelleyerek yol yürümek istiyorlar. İşte buna karşı bizim de yan yana gelmemiz lazım. Çünkü şunu biliyoruz. Kayyım gasptır, kayyım talandır, kayyım iradeyi yok saymaktır, kayyım kadın özgürlük mücadelesini yok saymaktır, ket vurmaktır. Ve kayyım Türkiye’de demokrasi adına kalan bütün kırıntıları yok sayan yeni bir rejimin adıdır. AKP iktidarının en temel niteliğidir. Hukuksuzluk, kendini anayasaya bağlı hissetmeyen, kendini demokrasiye bağlı hissetmeyen, sandıktan kendi çıktığı sürece o sandığa saygı duyan, ama muhalefet çıktığında ama halkın başka tercihleri olduğunda bütün bu tercihleri yok sayan bu iktidara karşı bugün yan yana gelmemiz, birleşmemiz ve hep beraber demokrasiyi savunmamız gerekiyor.
Esenyurt’tan Hakkari’ye demokrasi köprüleri gerek
Bir taraftan barış diyorlar bir taraftan kayyım atıyorlar. Barışın yolu kayyımdan geçmez, asla ve asla darbelerden geçmez. Bugün barış ortamını zehirleyen bir kayyım rejimi vardır. Bütün Türkiye halkları bilsin, bütün demokratik muhalefet, mücadelenin paydaşları, bizler yana yana gelirsek omuz omuza mücadele edersek, Esenyurt'tan Hakkari’ye kardeşlik köprüleri kurarsak, Esenyurt’tan Hakkariye demokrasi köprüleri kurarsak işte o zaman bu iktidarı yeneriz, bu faşizmi yeneriz. Bu ülkede demokratik cumhuriyeti de barışı da AKP’ye rağmen inşa ederiz. Bunun koşulları her zamankinden fazla vardı. Bunun koşulları olgunlaşmıştır. Bugün kayyım değil demokrasi diyoruz. Esenyurt’ta da Hakkari’de de, Halfeti’de de, Mardin’de de, Batman’da da kayyıma karşı ses çıkarmaya, direnmeye, anayasal demokratik barışçıl protesto hakkımızı kullanmaya sonun kadar devam edeceğiz. Hiç kimse halkımızın iradesini yok sayan bu ceberrut rejime karşı, bu faşist akla karşı diz çökeceğimizi teslim olacağımızı, geri adım atacağımızı sanmasın, bütün tarihimiz bu hukuksuzluklara karşı direnişle doludur, mücadele ile doludur.
Yan yana duralım ve bu faşizmi yerle yeksan edelim
Kadınlardan gençlere, işçilerden emekçileri, siyasi partilerden demokratik kitle örgütlerine kadar hiç birimizin kafamızı kuma gömeceğimiz bir dönem değildir. Kral çıplak. Karşımızda zorbalık, zalimlik, hukuksuzluk demokrasi düşmanı yapan bir iktidar var. Çok açık ve net barışı zehirleyen bir iktidar var. Barışımız çalan bir iktidar var. İşte zorbalığa karşı direnmek haktır, meşrudur, hukuku, demokrasiyi anayasaya temel hak ve özgürlükleri savunmak bizler için tarihi bir görevdir, sorumluluktur. İşte bu sorumluluk bilinciyle bu tarihi görevin bize yüklediği misyonla bugünden yarına mücadelemizi büyüteceğimize ve bir an olsun ama bir an olsun bu zulme karşı bu faşizme karşı tereddüt etmeden nerede olursak olalım dik duracağımızı sözümü söyleyeceğimiz bütün Türkiye halkları bilmelidir. Yan yana duralım, el ele duralım, omuz omuza duralım ve bu faşizmi yerle yeksan edelim. Demokratik cumhuriyeti inşa edelim. Türkiye halklarının özlediği o barışı kuralım. Hep beraber eşit özgür ve demokratik bir ülkede yaşamanın yolunu hep beraber bulalım.”