Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü: Gerçek ortaya çıkacak mı?

  • 09:02 20 Ekim 2024
  • Güncel
 
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR –  Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümü, kadınlar tarafından 'intihar' süsü verilen katliamların bir parçası olarak değerlendirilirken, devletin ihmali ve soruşturma sürecinin etkin yürütülmemesi tepkiyle karşılandı. 
 
Wan Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Wan YYÜ) Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği birinci sınıf öğrencisi olan Rojin Kabaiş, 27 Eylül Cuma günü kayboldu. Kaybolmasının ardından 18 gün sonra Mollakasım sahilinde cenazesine ulaşıldı. Otopsi işlemlerinin ardından cenaze, Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesindeki Yeniköy Mezarlığı’nda defnedildi. Otopsi işlemleri sırasında Rojin’in vücudunun çeşitli kısımlarında darp izlerine rastlanmasına rağmen, ailesine "intihar" ettiği söylendi. Otopsi raporunun sonuçları ise Wan Barosu’na verilmedi. 
 
Şüpheli kadın ölümlerinin kapsamlı bir şekilde araştırılmadan kayıtlara “intihar” olarak geçirilmesine, Rojin’in kaybolması ve sonraki süreçte yaşananlarda devletin ihmaline dair konuşan kadınlar, sürece ilişkin etkin bir soruşturmanın yapılmadığını söyledi.
 
‘Hiçbir şekilde bir kaybolma ya da intihar değil’
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi Sözcüsü Aysel Önen, şüpheli kadın ölümlerinin intihar olarak gösterilmeye çalışıldığını ama kadınların bu ölümlerin intihar olmadığını bildiklerini ifade etti. Bu ölümlerin görmezden gelinen kadın katliamları olduğunu vurgulayan Aysel, “Bunu Narin’den de biliyoruz. Ya da Wan’da 'öldürülmemi mi bekliyorsunuz' diyen kadından da biliyoruz. Bunu bütün kadın cinayetlerinden biliyoruz. Bu hiçbir şekilde bir kaybolma ya da intihar değil, bilerek yine faili erkek olan bir katliam” dedi.
 
‘Özel savaş politikaları kadınlar üzerinden yürütülüyor’
 
Kürdistan’da uzun zamandır süren, intihar olduğu söylenilen şüpheli kadın ölümlerinin ilk olarak yoğun bir şekilde Êlih’te (Batman) başladığını ve bu durumun gittikçe arttığını dile getiren Aysel, “Devletin savaş politikası, özellikle kadınlar üzerinde kurduğu savaş politikası bu şekilde işliyor” diyerek Colemêrg’deki (Hakkâri) fuhuş çetesine değindi. Özel savaş politikalarının kadınlar üzerinden yürütüldüğünü belirten Aysel, “Bunu Gülistan Doku örneğinden de biliyoruz, Narin örneğinden de biliyoruz ve bu örnekten de biliyoruz. 'Kayboldu' adı altında, eskiden intihar diyorlardı, şimdi intiharı bu kadar kolay söyleyemiyorlar. Önce kayboldu diyorlar, sonra intihar diyorlar ama bunun adı kadın kırımından ve devletin Kürdistan’daki kadın politikasından başka bir şey değil” şeklinde konuştu.
 
‘AKP zihniyetinin dışa vurma hali’
 
Kürdistan’da kadınlar üzerinden özel savaş politikalarının yürüdüğünü, Türkiye’de ise başka bir biçimiyle kadınların erkekler tarafından katledildiğini kaydeden Aysel, toplumda bir kadın bilincinin olmadığını, geçtiğimiz günlerde belediye meclis üyelerinin katledilen kadınları hedef almasıyla örneklendirerek şunları söyledi: “Öldürenler kadar, ölenler de kabahatli denildi. Bu AKP zihniyetinin tam olarak dışa vurma hali artık. İster istemez, bir yerden sonra kendi içlerindeki gerçek zihniyeti ortaya çıkarıyorlar. Bunu sadece yasaları ortadan kaldırarak değil, anlatarak da ortaya çıkarıyorlar ve bunu normalleştiriyorlar aslında. Şunu diyorlar insanlara; ‘Yüzünüzü hep katile dönüyorsunuz ama acaba ölen ne yaptı?’ Ölümü hak etme haline getiriyorlar ki bu zaten yapılan bir şey.”
 
‘Etkin uygulanan bir şey olmadı’
 
Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün, intihar olduğunun söylenmesine karşı var olan çelişkilere değinen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) İzmir Kadın Meclisleri Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, “Wan gibi bir yerde, her yerin kameralarla dolu olduğu bir yerde bir genç kadını bulamadınız. Tıpkı Narin gibi, Narin katliamında da aynı şeyler söylendi. İşte, bilmem kaç saatlik kameralara bakıldı, bilmem kaç tane araç bakıldı, her taşın altına bakıldı denildi. Ama ne hikmetse 18 gün sonra Narin’in de cansız bedeni suyun altından çıktı, Rojin’in de. İnsan burada şunu düşünüyor; acaba deliller ortadan yok olana kadar mı bekletildi orada? Neden daha önceden birçok şey ortaya çıkarılmıyor da şimdi çıkarılıyor? Biz burada şunu görüyoruz, bu konuda etkin hiçbir şeyin yapılmadığını ve hatta üstünün kapatıldığını görüyoruz” diye belirtti.
 
‘Devletin ihmali var’
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir 1 Nolu Şube Kadın Sekreteri Şengül Birgül ise Rojin’in şüpheli ölümüyle devletin kadına yönelik politikalarını ilişkilendirerek şu ifadelere yer verdi: “Kadın cinayetleri münferit değil, politiktir diyoruz. Rojin, yurttan çıktığı gün ailesine bilgi verilmiyor, ertesi gün ailesine bilgi veriliyor. Bu devletin ihmali sonucu olan bir şeydir. Rojin’e ne oldu? Rojin acaba intihar etti mi? Tabii ki etmedi, bunu hepimiz biliyoruz. Bunun arkasında devletin ihmali olduğunu düşünüyorum. En kısa zamanda faillerinin ortaya çıkmasını umuyorum” diye ifade etti.