DEM Parti Kadın Meclisi: Soykırımı tanıyın!

  • 14:57 3 Ağustos 2024
  • Güncel
 
ANKARA - DEM Parti Kadın Meclisi’nin, Êzidî Soykırımı’nın yıldönümünde yaptığı basın açıklamasında,  “Şengal’de hedef alınan halkların birlikteliğidir”  denilerek soykırımın tanınması istendi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, DAİŞ’in Êzidîlere yönelik yaptığı soykırımının 10’uncu yıl dönümüne ilişkin Sakarya Caddesi’nde basın açıklaması yaptı. Sosyalist Feminist Kadınlar, Halkevleri, EHP ve TİP’in yanı sıra çok sayıda katılımın olduğu açıklamada “74’üncü Ferman’ın 10’uncu yılında Ezidi soykırımını ve katledilen kadınları unutmadık, unutturmayacağız” pankartı açıldı. Katliamdan fotoğraflar taşındı. Kitle sık sık, “Katil İŞİD; işbirlikçi AKP”, “Jin jiyan azadî”  sloganları attı.
 
‘Hedef alınan halkların birlikteliğidir’
 
Basın metnini kadınlar adına DEM Parti Ankara İl Eşbaşkanı Tatlıgül Gül yaptı. Şengal’in bulunduğu konum itibariyle her zaman kapitalistlerin hedefi olduğunu söyleyen Tatlıgül, burada aynı zamanda halkların birlikteliğinin hedef alındığını vurguladı. Tatlıgül, “Tekçilikten, milliyetçilikten, cinsiyetçilikten beslenen bu iktidarların Şengal’in farklı kimliklerle, inançlarla, kültürlerle bir arada yaşayana halklara yönelik bir savaş alanıdır. Nitekim Şengal’de Araplar, Türkmenler, Kürtler, Suriyeliler, Gürcüler, Şiiler, Sünniler, Êzidîler, Süryaniler vb. birçok topluluk yaşamaktır. Hem konumu hem çoğulcu kimlikleri itibari Şengal adeta küçük bir Orta Doğu’dur ve hegemon güçlerin hedefidir. Hegemon güçler ve bölgedeki işbirlikçileri kendi çıkarları uğruna burada yaşayan halkları birbirine kırdırma siyaseti ile ırkçılığı körüklemiştir. Özellikle Êzidî halkına yönelik saldırılar ise bizzat Kürt halkına, onun diline, kültürüne inancına yönelik olmuştur” sözlerini kullandı. 
 
‘Siyasi iktidar katliamcı çeteleri durdurmaya yönelik bir adım atmadı’
 
Tarih boyunca soykırıma uğrayan Êzidî halkının soykırım politikalarıyla en güçlü biçimde mücadele ettiğini belirten Tatlıgül, “Evler talan edildi, kutsal yerler hedef alındı, mezarlar tahrip edildi ve bir bütün toplum katledildi. Katliamdan sağ kurtulanları ise zorla göçertilerek buranın insansızlaştırılması amaçlanmıştı. Şengal halkı, Şengalli Êzidî kadınlar bu soykırımla karşı karşıya kalırken siyasi iktidarlar bu çeteleri durdurmaya yönelik tek bir girişimde bulunmadı. Çeteler başta Türkiye olmak üzere farklı ülkelere Êzidî kadınları ve çocukları kaçırdı. Kamuoyuna yansıyan bilgiler, hukuki süreçler bunun en açık göstergesidir. Özellikle esir alınan Êzidî kadın ile çocukların Şengal’den binlerce kilometre uzakta bulunan Ankara ve Kırşehir’de ortaya çıkması, siyasi iktidarın kayıtsızlığını da ortaya koymaktadır. Son olarak hala Ankara’da IŞİD’li bir ailenin Êzidî bir kız çocuğunun alıkoyması davası hala devam etmektedir” diye konuştu. 
 
Dayanışma gösterenler cezalandırılmak istendi
 
Tatlıgül, devamla şunları söyledi: “Yine bu çeteler Amed’de, Ankara’da, Suruç’ta, Antep’te birçok katliam gerçekleştirmiş onlarca canımızı almışken bu katliamın arkasındaki karanlık güçler açığa çıkarılmamış, katliamların yaşanmaması için yeterli tedbirleri almayan siyasi sorumlular hiçbir şekilde hesap vermemiştir. Ülkedeki erkek egemen siyasi iktidarının politikaları geçmişte olduğu gibi bugünde Kürt halkına ve kadınlara düşmanlık üzerinden devam etmektedir. Şengal’de, Rojava’da bugün bombalar yağdırması da bunun en büyük kanıtıdır. Yine “güvenlik” adı altında Federe Kürdistan bölgesine bağlı Kürt halkının yaşadığı köylerin zorla boşaltılması ve buraların insansızlaştırılmasının temelinde de yine bu düşmanlık vardır. Rojava’da, Şengal’de kadınlar öncülüğünde örülen yeni eşit ve özgür yaşama tahammülsüzlük vardır.  
 
Gün bu alternatif yaşamı savunma günüdür
 
Savaştan beslenen kapitalist erkek egemen iktidarların ulus-devlet mantığına karşı bugün Şengal’de Rojava’da kadınlar öncülüğünde inşa edilen yeni yaşam tüm halklara alternatif bir model sunmuştur. Bugün Şengalli, Rojavalı kadınlarla dayanışmayı büyütmek eşitlik ve özgürlükleri esas alarak örülen yeni yaşamı savunmak hepimizin sorumluluğundadır.  Bundan 10 yıl önce Şengal’de gerçekleştirilen soykırıma Şengalli kadınlar sergiledikleri direnişle tüm dünya kadınlarına örnek oldular. Gün bu yaşamı hep birlikte savunma, Şengalli, Rojavalı kadınlarla dayanışmayı en güçlü şekilde büyütme günüdür.  Ortadoğu’da yükselen kadın özgürlük mücadelesi karanlık güçler, işbirlikçi çeteler eliyle yürütülen bu savaş siyaseti ile soykırım politikalarıyla sindirilemeyecek kadar büyük bir mücadeledir. Êzidî kadınların direnişi bunun en büyük kanıtıdır. Bu mücadeleye saygı duymak ve 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’de IŞİD çeteleri eliyle gerçekleştirilen katliam, soykırım olarak Türkiye tarafından da tanınmalıdır.”
 
‘Yapılması gereken soykırımı tanımaktır’ 
 
Açıklamanın ardından DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan söz alarak, bir daha bu soykırımların yaşanmaması için bir araya geldiklerini söyledi. Ayşegül, “Önce mekansal olarak bize en yakın yere, bakın az ileri Türkiye Büyük Millet Meclisi var. Olması gereken yapılması gereken bugünü tanımaktır. Bugünü tanımak ve bugünü bu soykırıma neden olan ve bu soykırım günü yaşananlarla tarihsel olarak yüzleşmektir. Komşuluk bunu gerektirir, dostluk bunu gerektirir, coğrafi yakınlık bunu gerektirir, ülke içindeki Kürtlerle yakınlık bunu gerektirir. Ama üzerinden on yıl geçti, bırakın böyle bir yüzleşmeyi bir kabulü Türkiye'de hala IŞİD tarafından rehin tutulan, köle pazarlarında ne yazık ki satılan ve hala satışa çıkarılan DarkWeb odaları var. Çok ciddi iddialar var” dedi.
 
‘Soykırım olarak tanımak yetmez’
 
Uluslararası kurumların bunu soykırım olarak tanımasının yeterli olmadığını dile getiren Ayşegül, hala kayıp binlerce Êzidî çocuk olduğunu söyledi. Devamında Ayşegül, şunları kaydetti: “Hala kendi topraklarına nasıl dönebilecekleri, nasıl yaşayabilecekleri meçhul binlerce Êzidî’den bahsediyoruz. Sözünü ettiğimiz coğrafya, Şengal coğrafyası Êzidîlerin yüzde 70’inin yaşadığı bir coğrafya. Şimdi bazıları oraya dön diyor, mesela Bağdat. Nasıl dönsünler? Kim sağlayacak oraya dönecek olan Êzidî Kürtlerin güvenliğini? soruyor Êzidî kadınlar. Bir kez daha duyurmuş olalım; Bunca kayıp çocuğun, kadının akıbeti ne olacak? Onların kaybolmasına neden olanlar, bu suça bir şekilde iştirak edenler, bu soykırımı görmezden gelenler, duymazdan gelenler bilsinler ki biz bunu unutturmayacağız, biz kadınlar bunu unutturmayacağız. Eğer tarihte bu yaşananlarla ilgili ortak mücadele hattını genişletmez ve burada sesleri çoğaltmazsak maalesef bunları unutturmak isteyenlerin yalnızca sessizliğimizle güçlendirmiş oluruz. Onları güçlendirmemek. Bu katliamların hesabını sormak, kayıp Êzidî kadınları bulmak, yine bunun hesabını sormak ve bununla yüzleşmek, bu çocukların akıbetlerine ilişkin yine ortak bir mücadelede buluşmak bugün kadın kırımı ve cins kırımı mücadelesi açısından çok değerli bir anlam taşıyor.”