Komploya cevap: Güneşimizi Karartamazsınız!

  • 09:01 14 Şubat 2024
  • Güncel
 
AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 25 yıl önce uluslararası komplo ile İmralı’ya getirilmesi sonucu birçok kişi, “Güneşimizi karartmazsınız” diyerek bedenini ateşe verdi. Abdullah Öcalan’ın durdurulması için avukatları aracılığıyla mesaj gönderdiği eylemler, sonrasında da ağırlaştırılmış tecride karşı sürdü.
 
Uluslararası güçlerin 9 Ekim 1998’de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkışı ile başlattığı ve 1999 15 Şubatı’nda Türkiye’ye getirilişiyle sonuçlanan komploda 25 yıl geride kaldı. Türk devleti ve uluslararası güçlerin eliyle İmralı’da tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit her geçen gün ağırlaştırılırken, 3 yıldır ise mutlak iletişimsizlik hali yaşanıyor. Tüm dünyada yankı uyandıran komplo karşısında milyonların katıldığı protesto eylemleri gerçekleştirilirken, bunlardan biri de “Güneşimizi karartamazsınız” eylemleri oldu. Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılışı ile başlayan bu eylemler, bugüne dek sürdü ve “Güneşimizi karartamazsınız” diyen çok sayıda kadın, geride bıraktığı mektupla amacını, çağrısını tarihe not düştü. 
 
100’e yakın kişi ateşten çembere dahil oldu
 
"Öcalan'ın etrafında ateşten çember olalım. Güneşimizi karartmasınlar" diyen 100’ü aşkın kişi, 1998-2008 yılları arasında Abdullah Öcalan’a yönelik komployu eylemiyle protesto ederek bedenini ateşe verdi. Bu kadınlardan ikisi Selamet Menteş ve Aynur Artan. 23 Ekim 1998 gecesi Midyat Cezaevi'nde bedenlerini ateşe verenlerden Selamet cezaevinde, Aynur ise kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Selamet ve Aynur, geride şu notu bırakmıştı: "Önderliği korumak; kendini aşmak ve anlaşmakla mümkündür. Önderliği korumak; tek bir ses, tek bir vücut olmakla mümkündür. Önderliği korumak; özgürleşen alevlere ulaşmakla mümkündür."
 
Hatice Falay
 
Êlih’te (Batman) köyleri yakıldıktan sonra İstanbul’a yerleşen Hatice Falay da 9 Ekim’de Suriye’den çıkan Abdullah Öcalan’a yönelik komployu televizyonda gördükten sonra 13 Aralık 1998'de bedenini ateşe verdi. 
 
‘Öfkemi bedenimdeki ateşle kusuyorum’
 
Bedenini ateşe veren kadınlardan biri Sakarya Cezaevi'nde tutulan Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) Onur Üyesi Serpil Polat oldu. 17 Şubat 1999’da eylemini gerçekleştiren Serpil, mektubunda eyleminin amacını şöyle kaleme aldı: “Emperyalizmin, oligarşinin Devrimci Önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, Devrimci Önder Abdullah Öcalan'ın yargılanamayacağını belirterek öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki ateşle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum.”
 
‘Güneşimiz O'dur!’
 
23 Aralık 1999'da Rusya’da bedenini ateşe veren Hükmiye Seyhan, Kürt halkına hitaben yazdığı notta  şu sözlere yer verdi: “Yıllardır çok büyük acılar ve ıstıraplar çektiniz. Katmerli bir sömürüye uğradınız. Yokluğu, sefaleti, sürgünü, yurtsuzluğun acısını siz yaşadınız. Uygarlığın beşiği Kürdistan'da tarihin en acımasız zoruna siz göğüs gerdiniz. Ve tarihte ilk defa sahip olduğunuz Başkan Apo komploya getirilerek Önderliksiz bırakılmak istendiniz. Kürdün, eski köle yaşamına karşı çıkarak, yol gösteren biricik ve tek Önderimiz Başkan Apo'yu, uluslararası komployla Türkiye'ye teslim eden gerici ve emperyalist çevreler, tarihte ilk defa yolumuz aydınlanmışken, Başkan Apo'nun şahsında geleceğimizi karartmak istemiştir. Güneşimiz O'dur.”
 
‘Eylemimi daha sonra anlayacaksın’
 
1981 yılında doğan ve 9 Temmuz 2000 gününde bedenini annesinin gözleri önünde ateşe veren Özgür Halk dergisi temsilcisi Nesrin Teke, annesine “Eylemimin anlamını daha sonra anlayacaksın” dedi. Ardından da yine Özgür Halk dergisi çalışanı Esen Aslan 3 Ağustos 2000 tarihinde PKK Lideri Öcalan'a yönelik geliştirilen uluslararası komplo ve Kürt halkına dayatılan imha politikalarına karşı bedenini ateşe verdi.
 
‘Bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz’
 
Viyan Soran, 1 Şubat 2006'da Medya Savunma Alanları'ndaki Heftanin bölgesinde bedenini ateşe verdi. HPG ve YJA STAR Meclis Üyesi Viyan Soran bıraktığı mektupta şu mesajı verdi: “Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların 'Biji Serok Apo' sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz.”
 
‘Kimse güneşimizi karartamaz’
 
Elefteria Fortulaki, 24 Mart 2006’da Yunanistan’ın başkenti Atina’daki Aios Agios Milanos Kilisesi’nin bahçesinde bedenini ateşe verdi. Yunanistan’ın uluslararası komplodaki rolüne dikkat çeken Elefteria, Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlükçü paradigmasının bütün dünya kadınlarını kapsadığına dikkat çekerek, bıraktığı mektupta şunları belirtti: “Bu yıl Newroz'u kutluyorum ama biraz geç, Zekiye Alkan gibi, Sema Yüce gibi, Ronahi, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ve diğer yüce eylemlerde bulunanlar gibi. Kararlılıkları Kürt halkı ve Kürdistan'ı yüceltti. Kürtlerin tarihini büyüttü... Saygım var size ve sizin gibi Kürdistan için mücadele edenlere. Hoşça kalın sağlıcakla kalın. Kimse Güneşimizi Karartamaz! Kürt halkı ve Başkan Apo'nun özgürlüğü, tüm dünya halklarının özgürlüğüdür! Yaşasın halkların kardeşliği!”
 
'Güneşimizi karatamazsınız' diyenler
 
Komplo süreci ve sonrasında çok sayıda kadın gerçekleştirdikleri eylemlerde yaşamlarını yitirdi. Fatoş Sağlamgöz (Sema), İsveç'in Göteborg kentinde Gustaf Adolf Meydanı'nda 11 Kasım 2003’te; Aynur Yaşlı, 30 Mart 2006’da Antalya’da; Evrim Demir, 14 Temmuz 2011’de Mûş’un Kop (Bulanık) ilçesinde; Hadika Doğru (Hêvîdar Serhed), 15 Şubat 2016’da Kobanê’de; Nazelin Korkut, 14 Şubat 2018’de İzmir’de; Yonca  Akıcı, 9 Mart 2019’da Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde; Ayten Beçet, 23 Mart 2019’da Gebze Cezaevi’nde; Zehra Sağlam, 24 Mart 2019’da Oltu’da cezaevinde; Medya Çınar, 5 Mart 2019’da Mardin’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.
 
Abdullah Öcalan eylemlerin durmasını istedi
 
Komplonun yıldönümlerinde bedenini ateşe verme eylemlerinin sıkça yaşanması nedeniyle Abdullah Öcalan, 15 Şubat 2010 günü Adıyaman Fen Lisesi öğrencisi 18 yaşındaki Meletîli Ebu Müslüm Doğan’ın yaşamını yitirmesi sonrası avukatları aracılığıyla şu değerlendirmeyi yaptı: “Kendini yakan Malatyalı genç arkadaşa, Ebu Müslüm Doğan’a ilişkin bir şeyler söylemek istiyorum. Ben geçmişte Malatya Kürtlüğünü eleştirmiştim, sert de eleştirmiştim. Ancak bu genç arkadaşla Zeynep Kınacı şahsında yeni bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bunlar Malatya Kürtlüğünün onurudur. Ben bile bu arkadaşlar karşısında kendimi ezik ve çok sorumlu hissediyorum. Geçmişte Zeynep Kınacı’nın sesini de dinlemiştim. Bence bu arkadaşlar için Malatya’da bir anıt yapılmalıdır. Malatya Kürtleri bu arkadaşların yüce kişiliğini, bu arkadaşların anısını yaşatmalıdır.”