'En fazla Kürt emekçiler hedef alındı'

  • 13:43 10 Kasım 2018
  • Emek/Ekonomi
ANKARA - KESK'in "Kadın Emeği ve İstihdamı" çalıştayında konuşan TÜMBEL- Sen Genel Merkez Kadın Sekreteri Selma Kıratlı önümüzdeki yerel seçimlerde sendika olarak taraf olduklarını söyleyerek, "Kadın özgürlük mücadelesini benimsemiş, kadın emeğini gören belediye başkanlarını açık açık destekleyeceğiz" dedi.
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi kadınların düzenlediği "Kadın Emeği ve İstihdam" çalıştayının ikinci gününde, iş kollarındaki raporları sunuldu. KESK'e bağlı sendikaların kendi alanlarında yaptığı atölye çalışmalarında kadınların yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri sunuldu.
 
İlk olarak Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen ) Genel Merkez Kadın Sekteri Derya Yulcu söz aldı. Eğitim emekçilerine dayatılan performans sisteminin olumsuzluklarına yönelik konuşan Derya, "Kadın emekçilerinin birçoğu kendini güvende hissetmiyor. Özellikle ihbarlar bu durumu etkiliyor. Kanunların hızla değişmesi, hak kısıtlamaları, iş barışını engelleyen davranışlar, çalışma alanındaki angarya işleri kamu çalışanlarının kendini kötü hissetmesine neden oluyor.  Eril iktidar yapısının çok sayıda kadın tarafından içselleştirilmesi çalışma sahasında büyük sorunlar yaratıyor" ifadelerinde bulundu.
 
'Yeni rejim milliyetçi ve militarist' 
 
Türkiye'de uzun süredir kendini hissettiren yeni rejimin cinsiyetçi, militarist, faşizan uygulamalarını saha da daha fazla hissettiklerini kaydeden Derya, şöyle devam etti: "Eğitim emekçileri ihraç korkusuyla sendikalaşmasının önüne geçiliyor. Eğitim ve bilim emekçileri iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan haklarından kaynaklı ihraç ve soruşturmalarla yüz yüze kaldı.  İktidar kamu emekçilerini susturma ve örgütlü gücü tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. İnsanlar susturulmaya çalışılıyor. Kadın emekçileri çok daha zor koşullara maruz kalıyor. Kadınlar daha çok toplumsal cinsiyet rollerine mahkum edilmeye çalışılıyor."
 
Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Emekçileri Sendikası (TÜMBEL- SEN) Genel Kadın Sekreteri Selma Kıratlı, 15 Temmuz sonrası üye kaybettiklerini dile getirerek, son bir yılda üye kayıplarının azaldığını söyledi. 2014 yerel yönetim seçimleri sonrasında DBP'li belediyelere kayyım atanmasıyla birlikte halkın seçtiği seçilmişlere yönetilmediğini vurgulayan Selma, "Tek adam rejimi git gide baskıyı arttırıyor. Kamu personel rejimlerine yönelik son adımlarda bunu daha da iyi görüyoruz. Atölyelerimizde yaptığımız en önemli tartışma muhafazakarlaşma oldu. Kayyım atanan belediyelerde anadil de eğitim yapılırken, şuan da o okullar kuran kurslarına dönüştü. Camiler içinde kreşler açılmaya başlandı ve buna Kürt illerinde başladılar. Belediye yönetimleri hangi siyasetten olursa olsun mutlaka cinsiyetçi iş bölümü yapılıyor. Kadınlar mobinge maruz kalıyor. Kadınlar hasta olduklarında dahi işe gitmek zorunda hissediyor. Belediyelerde muhbirlik sistemi çok yaygın bir şekilde gelişmiş durumda. İşten atılma kaygısı, ihraç kaygısı tehdidiyle yaşamak zorunda" diye konuştu.  
 
'Seçimlerde tarafız' 
 
"Kadınlar her dönemin zorluğunda en hızlı refleks gösterenler oluyor" diyen Selma kentlerde oluşturulan platformların mutlaka güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Selma,  "Örgütlenme ve mücadelede özellikle bunun öne konulması gerekiyor. Tümbel Sen olarak yerel yönetimlerde tarafız. Kadın özgürlük mücadelesini benimsemiş, kadın emeğini gören belediye başkanlarını açık açık destekleyeceğiz" diye konuştu. 
 
Selma son olarak, "Kadınlar nerede olursa olsun bir arada olduktan sonra üstesinden gelemeyeceği bir şey yoktur" dedi. 
 
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkezi Kadın Sekreteri Selma Atabey'de sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin alanda yaşadığı sorunlara değindi. Kamu da yaşanan dönüşümün hem emekçilerin yaşama hem de yaşanan dönüşümlerle ilgili ciddi sorunlar oluşturduğunu vurgulayan Selma, "Sağlıkta dönüşümün adımları için ortaya atılan söylemler ilk aşamada umutlar doğururken,  ancak uygulama ilerledikçe sağlıkta performans sisteminin diğer adımları görülmeye başlanmış ve asıl amacın sonradan ortaya çıktığı görülmüştür. Kadınlara esnek çalışma koşulları getirilmiştir. Düzenlemenin arkasında yatan aslında devletin yükümlülüğüne dair bilgilendirme yapılmalıdır. İş yükü arttı, çalışma koşulları arttı, nöbet arttı. Kadınların evdeki yükleri ve çalışma sahasındaki yükleri iş kazalarına daha fazla neden oluyor. Şehir hastanelerinin açılmasıyla birlikte kadın emekçiler daha fazla etkilenmiş durumda, şehir merkezinden uzak olması, fiziksel olarak büyük olması bedensel yorgunluğa, çalışanlar birbirini tanımadığından kaynaklı sosyalleşme ortamı ortadan kaldırılmasına neden oluyor" sözlerini kullandı.
 
Sosyal hizmet iş kollarında AKP'lilere çok fazla yer verildiğini belirten Selma şöyle devam etti: "Özellikle iş yerlerinde bu kişiler yönetim merkezine getiriliyor. Güvencesizlik nedeniyle herkes korkuyor ama kimse ses çıkaramıyor. Çalışma koşulları ağırlaştıkça kadınların yükü de ağırlaşıyor. Toplumsal cinsiyet odaklı eğitimlerin yapılması, SES üyelerinin ve kadınların birbiriyle dayanışma içerisinde olmalı, haklarımıza sahip çıkma bilincinin oluşturulması, toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında toplumun bilinçlenmesinde aktif sorumluluk alınmalı, dinci uygulamalara karşı topyekun mücadele hattı örülmeli, İş kollarındaki değişiklikler derinlemesine incelenmeli ve kolektif mücadele hattı örülmelidir."
 
'Mobing artmış durumda'
 
Büro Emekçileri Sendikası (BES) Merkez Kadın Sekreteri Banu Aykaç, 4 ilde bölgesel atölye gerçekleştirdiklerini söyledi. Taşeron çalıştırmanın iş kollarında yaygın olduğunu dile getiren Banu, kadınların cinsiyete göre görevlendirildiğini, görünmez olduklarını, daha güvencesiz ve ayrımcı politikalarla karşı karşıya olduklarını kaydetti. İŞKUR üzerinden geçici süreli sözleşmelerle istihdam yoluna başvurmasının şirketlerde başladığını işaret eden Banu, "Çalışanlar arasında parçalı duruşu, duyarsızlaşmayı ve hak alma bilinci kayıplarının yaşanmasına neden oluyor. Angarya, mobing artmış durumda. Tüm bunlara karşın toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı iş kolumuzda keyfi olarak süt izni kullandırılmıyor, il dışı gezilerinde kadınlar tercih edilmiyor, taşeronlarda mutfak, çay işleri kadınlara veriliyor, mobing ve baskı artmış durumda. İş alımlarında kadın kotası ya da eşit temsiliyet uygulanmalıdır" diye belirtti.
 
'Kadın kimliği üzerinden ortaklaşmayı esas almalıyız'
 
İhraç politikalarında en fazla Kürt emekçilerin ihraç edildiğine dikkat çeken Banu, "Kadınlar üzerinde ise ev bakım sorumluluklarına maruz bırakıldı, yoksullaştı, ihraç edilmeleri sonrasında yakın çevreleri tarafından suçluluk psikolojisine maruz bırakıldı. Kadınlar iş bulma süreçlerinde daha çok zorlanıyorlar. Kadının annelik ve ev kadınlığına yönlendirme anlayışı ile karşı karşıyayız. Erkek idareciler özellikle kadınların gözlerine bakmadan, kale almadan iletişim kuruyorlar. Dinselleştirmenin yarattığı koşullara karşı mücadeleyi, kadın kimliği üzerinden ortaklaşmayı esas alıp, büyütmeliyiz" ifadelerini kullandı.
 
Basın- Yayın, İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (HABER SEN) Genel Merkez Kadın Sekreteri Ayşe Koluman da sahada yaşadıklarına dair bilgileri paylaştı. Ayşe, kadınların çalışma koşullarının ağır olduğunu dile getirerek, taşeron kadın emekçilerinin özellikle asgari ücrette ve 8 saatten fazla çalışma durumunda kaldıklarını söyledi. Özellikle kadınların PTT'lerde cinsel saldırıya maruz kaldıklarını da ifade eden Ayşe, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Cinsel tacize maruz kaldıklarında genelde kadın işten çıkarılıyor ya da hem erkek hem de kadın işten çıkarılıyor. Kadınlar özellikle psikolojik baskıya maruz kalıyorlar. Kadınlar yaşadıklarını çoğu zaman ya saklıyor ya da işten ayrılmak durumunda kalıyor. Özellikle TRT ve PTT'de taşeronlaşma yaygınlaşmaktadır. Özellikle taşeron emekçileri daha fazla mobing ve tacize uğramaktalar. Özellikle PTT'de kadınlar daha fazla cinsel taciz ve mobinge uğruyor."
 
Hükümetin içerde ve dışarıda yürüttüğü savaş politikalarının ekonominin olumsuz etkilenmesine neden olduğunu ve krizin en büyük yansımasına ise kadınların maruz kaldığını ifade eden Ayşe, şunları dile getirdi:  "Varlık fonuna bağlı kurumlarda kamu personeli çalıştırılamaz deniliyor. PTT'de Varlık Fonu'na bağlandı. Her an işten çıkarılma ile karşı karşıya kalabiliriz. OHAL kıskacında muhalif basın yayın organları kapatıldı, çalışanları tutuklanmıştır. Özgür bir toplumun en önemli ayağı olan basın iktidarın borazanlığını yapar hale gelmiştir. TRT bu gün AKP'nin yayın organı haline gelmiş durumda. Faşizme karşı örgütlülüğü güçlendirme, ekonomik alternatifler ve yeni modeller tartışılmalı, performans sistemine karşı mücadele edilmelidir." 
 
'Kriz dönemlerinde şiddet bir olgu haline geldi' 
 
Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (TARIM OR-KAM SEN) Genel Merkez Kadın Sekreteri Suzan Kotay da kadın çalışanların en az olduğu iş kolu olduklarını söyledi. AKP politikalarında kadına yönelik şiddet ve cinsel istismarın arttığını ifade eden Suzan, AKP'nin her şeye sömürge zihniyeti ile yaklaştığını belirtti. Kriz koşullarında cinsiyete yönelik algının daha da çok ortaya çıktığını aktaran Suzan, "Kriz dönemlerinde ilk kadınlar işten çıkarılır. Bu dönemde işten atmalar tehdit olarak kadınının önüne sürülerek, birçok uygulamaya maruz kalmaktadır. Kriz dönemlerinde şiddet başlı başına bir olgu haline gelir" dedi.
 
'iş yaşamında erkekler daha fazla çalıştırılıyor'
 
 Son olarak da Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası (KÜLTÜR SANAT-SEN) Merkez Kadın Sekreteri Özlem Toprak Cihan çalışma alanlarında üniversitelerde okuyanların yüzde 80'inin kadının olduğunu söyledi. Kültür Bakanlığı'nda ise en fazla erkek çalıştığını belirten Özlem, sendika olarak kadın temsiliyetinin az olmasından yakındı.  Özlem, özellikle bölge illerinde kadın arkeologların araziye gönderilmediğini, müdürleri tarafından bakıya uğradığını, cinsel taciz faillerinin müdür yapılmaya başlandığını ifade etti. Özlem, müzelerde özellikle KESK üyelerinin tayin işlemlerinin yapılmadığını ve bununla tehdit edildiğini kaydetti.
 
Çalıştay öğleden sonra "Ekonomik krizin kadın kamu emekçilere yansımaları ve mücadele olanakları", "Örgütlenme ve mücadele stratejileri", "Ne yapmalı nasıl yapmalı?" atölyeleri ile devam etti.  
 
Atölyeler ardından sona erecek çalıştayla beraber, yarın KESK Kadın Meclisi'nde sendikal-siyasal süreç değerlendirmeleriyle birlikte bir yıllık mücadele programı oluşturulacak