Sendikalı kadınlar: Her alanı emeğin rengine boyayacağız

  • 09:02 1 Mayıs 2020
  • Emek/Ekonomi
Habibe Eren
 
ANKARA - 1 Mayıs’ta bu yıl koronavirüsten dolayı temsili de olsa sokaklardan vazgeçmeyeceklerini belirten sendikalı kadınlar, temel taleplerini her zamankinden daha gür haykıracaklarını ve her alanı emeğin rengine boyayacaklarını söyledi. 
 
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipler Birliği (TTB) ve 1 Mayıs Bileşenleri,  geçtiğimiz günlerde 1 Mayıs programını açıkladı. Bu sene tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüs salgını nedeniyle tarihte ilk kez kitlesel mitingler ve eylemsellikler yerine online olarak 1 Mayıs mitingi gerçekleştirilecek. Sokağı bırakmamak adına sembolik olarak da Taksim Meydanı’na çıkılması öngörülürken emekçiler bulundukları her alandan taleplerini haykıracak.
 
1 Mayıs gündemine ek olarak salgınla beraber yoksulluğun, işsizliğin, güvencesizliğin ve iş cinayetlerinin giderek artması sendikaların gündeminde. Temel taleplerini bir kez daha gündeme getirecek olan sendika temsilcileri kadınlar, 1 Mayıs İşçi Bayramı’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, 1 Mayıs’ın tüm dünyada emekçiler, işçiler, işsizler, kadınlar, gençler ve yoksul halklar için bir dönüm noktasını ifade ettiğini belirterek, patriyarkal kapitalizmin doğa ve insan üzerinde kurduğu sömürü sisteminin yine doğa rantı ve insan emeği sayesinde geliştirdiği Covid-19 pandemisiyle bir kez daha ortaya çıktığını vurguladı.
 
‘Yeni bir yaşam modelini toplumsallaştırmayı hedefliyoruz’
 
Ekonomik krizin salgınla katmerleşerek devam ettiğini dile getiren Gülistan, “Pandemi fırsatçılığında ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda ataerkil kapitalizmin özellikle ulus devletler üzerinden hayata geçirilen politikalar ve uygulamalarla ayakta durmaya çalıştığını çok net görebiliyoruz. Buradan hareketle biz üretenler için, dünyadaki yeni korona salgını, sömürü ve eşitsizlikten başka bir vaadi olmayan ataerkil kapitalist sitemin yaratığı toplumsal tahribattan kurtulmak için çok önemli bir fırsat sunuyor. Eşitlikçi, doğa ve kadın özgürlükçü, özgür bir yaşam ve toplumsal düzenin kurulması gerektiğinin farkındalığı ve sorumluluğuyla yaklaşıyoruz bu 1 Mayıs a. Daha ziyade yeni bir yaşam talebini toplumsallaştırmayı hedefliyoruz” sözlerini kullandı. 
 
KESK’li kadınların temel talepleri
 
Emek örgütü olarak öteden beri gündeme getirdikleri talepleri bu yıl da emekçilerle buluşturmayı hedeflediklerini ifade eden Gülistan,  temel taleplerini şöyle aktardı: “Zorunlu olmayan tüm alanlarda üretimin durması, zorunlu üretim alanlarında ise koruyucu tedbirlerin alınması, pandemi nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşayan kesimlere gelir güvencesi sağlanması, işten çıkarılmaların yasaklanması, herkese insanca yaşanacak temel ücret verilmesi, güvencesiz çalışmanın yasaklanması, özelleştirme politikalarından vazgeçilerek kamu hizmetlerinin ücretsiz, eşit ve anadilde sağlanması, kadınlara iş ve gelir güvencesi sağlanarak artan şiddete karşı acil koruyucu tedbirlerin etkin bir biçimde alınması gibi dönemsel ve genel taleplerimiz öne çıkıyor .”          
 
‘Otoriterliğe devam edeceklerini gösteriyorlar’              
 
Gülistan, yerel yönetimler üzerinde kurulan baskı ve kayyım atamaları, tecavüz ve istismar failleri ile mafya çetelerinin serbest bırakılması, sermayeyi kollayan ekonomik paketler, varlık fonunun düzenlenmesi ve benzeri durumlarla yeni dönemin nasıl geçeceğinin sinyalinin verildiğini kaydetti. Gülistan şöyle devam etti: “Ayrıca böylesi önemli bir salgın sürecinin yalnızca Cumhurbaşkanı tarafından yürütülmesi tek adam rejiminin tahkimini sağlamaya yönelik başka bir fırsatçı yanını da ortaya koyuyor. Yine bu dönemde savaş siyasetinde ısrarın devam etmesi bundan sonra da otoriterliğe devam kararında olduklarını gösteriyor bize. Kısacası salgın sonrası tüm ekonomik maliyetin yoksul halka ve emekçi kesimlere kesilmeye çalışılacağı, muhalifler üzerinde siyasal baskının arttırılacağı çok nettir.” 
 
‘Kadınların yaşadığı tüm sorunlar daha da ortaklaştı’
 
Tüm kriz ve salgın dönemlerinde olduğu gibi yine bu süreçlerden en fazla etkilenen kesimlerin başında kadınların geldiğine dikkat çeken Gülistan, şu şekilde konuştu: “’Evde kal’ çağrıları yapılırken bir yandan da şiddet faillerinin infaz yasasıyla evlere hiç bir önlem alınmadan evlere gönderilmesi kadına yönelik ev içi şiddeti kat be kat arttırdı.  Üstelik bir fırsatla sürekli rafta hala tuttukları çocuk evliliğini ve istismarını meşrulaştıran yasayı de bu hengamede geçirebilir miyiz hesapları. Yine kadınların erken davranıp teşhir etmesiyle son anda ellerinde patlamıştır. Ayrıca ekonomik krizle başlayan ve pandemiyle devam eden süreçten en çok etkilediği sağlık, tarım, tekstil, kayıt dışı alanlar ve hizmet sektörüne baktığımızda kadın emekçilerin yoğun olduğu alanlar olduğu görülmektedir. Ev içi bakım sorumluluğu bu dönem artmış kadınlar artan iş yükü, şiddet ve yoksulluk sarmalına terkedilmiştir. Yani ücretli-ücretsiz emek alanında kadınların yaşadıkları tüm sorunlar her zamankinden daha da ortaklaşmıştır. ”
 
‘Temsili de olsa sokaklardan vazgeçmeyeceğiz’
 
“Fiziken aynı ortamlarda olamasak da biz kadınlar birbirimize en yakın hissettiğimiz bir süreç yaşıyoruz. Taleplerimizi sözümüzü her zamankinden daha güçlü, daha yaygın örgütleyebiliriz” diyen Gülistan,  kadınların yalnız olduğu yanılgısına kapılmadan gücünü hissederek her yeri bilinç, akıl ve duyguyla örgütlemeye çalışması gerektiğini kaydetti. Gülistan, 1 Mayıs ta emek meslek örgütleri olarak fiziksel mesafe kuralarına uyarak temsili de olsa alanlardan ve sokaklardan vazgeçilmediğini göstermek amacıyla Taksim başta olmak üzere meydanlarda olmanın koşullarını yaratmaya çalışacaklarını vurguladı.
 
‘Her yeri emeğin rengine boyayalım’
 
Patriyarkaya, kapitalist sömürü sistemine ve onları temsil eden siyasal iktidarlara karşı herkesi hakları için mücadele etmeye çağıran Gülistan, “1 Mayıs için sesimizin çıktığı her yerde marşlarımızla, türkülerimizle, zılgıtlarımızla, sözümüzü taleplerimizi birleştirmeye çağırıyoruz. Yaşamlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeye niyetimizin olmadığını hep birlikte bir kez daha haykırmaya ve başaracağımıza olan inancı büyütmeye çağırıyoruz. Her yer 1 Mayıs olsun her yeri emeğin rengine boyayalım” dedi.
 
‘Kadınların gelirlerini koruyacak önlemler alınmalı’
 
DİSK Ankara Kadın Komisyonu’ndan Nevin Kızılöz, işçiler olarak taleplerini alanlardan değil bulundukları her mekandan haykıracaklarını dile getirdi. DİSK’li kadınlar olarak güvenli iş, güvenli gelecek, çocuk bakımı, yaşlı bakımı ve ev işlerinin sosyalleşmesi taleplerinin öne çıktığının altını çizen Nevin, “Salgın dönemlerinde kadınların gelirlerini koruyacak önlemler alınmalı, kısmi değil tam zamanlı ücret istiyoruz. Acil işler dışında üretimin durdurulması, kadına yönelik şiddet karşısında İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı kanunun gerçek anlamda uygulanmasını talep ediyoruz” diye ekledi.
 
‘Kimse bize ‘aynı gemideyiz’ diyemez’
 
Taleplerinden birinin de KHK’lerle işlerinden uzaklaştırılan işçilerin, emekçilerin, işyerlerine tekrar dönmesi olduğunu kaydeden Nevin, “Salgın döneminde işçiler, emekçiler, dar gelirliler, gerçekten çok ciddi bir şekilde ekonomik kriz ile ve salgınla mücadele ettiler. Koronavirüs küresel, önlemler sınıfsal oldu. Sermayeye destek işçiye emekçiye çalışmak düştü. Hafta içinde virüs tatildeymiş gibi sadece hafta sonu önlemler alınmaya çalışılıyor. DİSK üyesi işçiler de Türkiye genelinin 3 katı virüs tespit edildi. Kimse bize ‘aynı gemideyiz’ diyemez. Biz tüm bu talepleri her ne koşulda olursa olsun haykıracağız“ diye konuştu. 
 
‘Alanlarda olmayışımız mücadeleyi engelleyemeyecek’
 
TTB Merkez Konseyi üyesi Selma Güngör ise işçilerin her 1 Mayıs’ta işverenin karşısına geçtiğini ve o gün çalışmayacağını duyurduğunu söyledi. Herkesin üretimi bırakıp kent meydanlarına akın ettiğini anımsatan Selma, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yıl koronavirüs salgını nedeniyle alanlarda değil evlerimizde geçireceğiz ama bu bizim nasıl yaşamamız gerektiğini konuşmayı neler yaşadığımızı düşünmeyi ve tüm bu olumsuzluklardan nasıl kurtulacağımızı konuşmamızı engelleyemeyecek. Koronavirüs salgını bize aslında dünyada var olan eşitsizliği bir kez daha gösterdi ve bir kez daha bu hayatın amacının ne olduğunu hepimize tekrar hatırlattı."