'Pandemi sistemin çıplaklığını ortaya koydu'

  • 09:02 29 Nisan 2020
  • Emek/Ekonomi
Melike Aydın
 
İZMİR - Salgın sürecinin Türkiye’deki sağlık sistemini tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunu belirten Aile Hekimi Sibel Uyan, “Sisteme dair problemler çözülmeden, balkondan alkışlatmalar, sanki bizim derdimiz paraymış gibi açıklamalar yapılması onurumuzu kırdı” dedi. 
 
Koronavirüs salgını ile mücadelenin en önünde yer alan sağlık çalışanları yaşanan sürecin en çok etkilenenleri. Bir yandan balkonlardan alkışlanırken diğer yandan apartmandan atılması için imza toplanan hekimler, işyerlerinde, evlerinde zor durumlar yaşıyor. Salgınla mücadelede ilk akla gelen birinci basamak sağlık hizmetleri yani Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve aile hekimleri iken Türkiye’deki sağlık sisteminde durumun böyle olmadığını söyleyen Aile Hekimi Doktor Sibel Uyan ile süreci konuştuk. 
 
*ASM’ler birinci basamak sağlık hizmetlerinin verildiği yerler. İşleyişleri nasıl? Hastanelerden farklı olarak özellikle pandemi sürecinde nelerle karşılaşıyorsunuz? 
 
Hastaneye gidenler ‘hastayım’ diye gidiyor ama aile hekimliğine gelen ‘hastayım’ diyerek gelmiyor, ilaç yazdırmaya geliyor. Olguların çoğu asemptomatik, şikayet oluşturmayan durumlar. Kişi bunları yaşamadığı için de ‘bana normal davranın, korona kapsamında davranmayın’ diye geliyor. Ama biz kişileri şüpheli Covid pozitif olarak kabul edip siperlik, eldiven ve maske ile karşılamanız gerekiyor. Bu büyük bir tepki alıyor. Hastaneye, siperlik, maske, eldiven gibi duvarları kabul ederek gidiyor ama bizde o mesafeyi kabullendirmek çok zor oluyor. 
 
“Evimizdeki insanlara da belli etmeden normal bir hayatı sürüyor gibi davranmak zorundayız. Aile hekimleri olarak ruhsal durumumuz gerçekten hasar almış durumda.”
 
*Ailenizle ilişkileriniz nasıl? Pandemi süreci sizi ve ailenizi nasıl etkiledi?
 
Ailemizin düzeni de bizim için problem. Bu arada moralimizi de korumaya çalışıyoruz. Evimizdeki insanlara da belli etmeden normal bir hayatı sürüyor gibi davranmak zorundayız. Aile hekimleri olarak ruhsal durumumuz gerçekten hasar almış durumda. Kişiler sizi anneleri, kardeşleri bir aile yakını olarak görüp sizden normalden öte bir yakınlık beklerken fiziksel mesafeyi korumaya çalışmanız mümkün olmuyor. Bunun da size yansıması oluyor. Sözlü şiddet arttı. Kadın olarak da gebeye, bebeğe daha farklı yaklaşmak durumundayız. Bir erkeğin kendini izole etmesi daha kolaydır ama kadının kendini toplumdan veya ailesinden izole etmesi çok daha zor. Topluma bunu kabul ettiremiyoruz. ‘Sen biraz kenarda dur bana bir saat ver’ dediğinizde size kimse müsaade etmiyor. Herkesin en ufak sorununda uzanmaya çalıştığı ilk kişi sizsiniz. Bu dönemde herkes dışarı çıkamadığı için stres altında. Onlar da en ufak şeyde size yükleniyorlar. Yani yük ikiye üçe katlanmış durumda.
 
*Pandemi sürecinde kadın hekim olmak daha zorlayıcı olmalı…
 
Sistem kadınlara ev içinde de yük veriyor. Erkek duş alıp kendini odasında izole edebiliyor ama kadın gelir gelmez mutfak, çocuk, anne, baba ile ilgileniyor. Bu insanlara izole olmak zorunda olduğumu anlatamıyorum. Bensiz bir hayatın olabileceğine inancım olmadı. Uyku da kalmadı. Evde biri öksürünce ‘ben mi getirdim’ diyorsun.
 
“Alkışlardan hiçbirimiz zevk almadık, bilakis sinirlendik. Çünkü sıkıntılar, sisteme dair sorunlar devam ederken alkışlarla avutmaya çalışmak… Vatandaşa ‘biz bunları alkışlıyoruz, para takviyesinde bulunacağız’ gibi sözler bizi iyice gerdi.”
 
*Bir yanda alkışlama eylemleri yapılırken diğer yandan apartmandaki doktoru imza toplayarak binadan attırma kararı alan komşuların olduğu bilgisi geliyor. Komşularınızın size yaklaşımında değişiklik oldu mu?
 
Sık sık sokağa çıkma yasağı var, çok fazla insanla karşılaşmıyorum. Hem balkondan alkışlayacaksın ama apartmandan çık git diyeceksin. Birbiri ile uyuşmayan şeyler. Uzaktaki doktoru alkışlayalım yakındakini kovalayalım. İlk olarak cumhurbaşkanı söyledi. Milletin yüzde 50’si oy vermiyor ama hepsi de çıktı alkış yaptı. O da ilginç. Ama gösteriyi seviyoruz. Gel meydanlara dediğinde kimse yok. Bu bir deşarj yöntemi. Alkışlardan hiçbirimiz zevk almadık, bilakis sinirlendik. Çünkü sıkıntılar, sisteme dair sorunlar devam ederken alkışlarla avutmaya çalışmak… Vatandaşa ‘biz bunları alkışlıyoruz, para takviyesinde bulunacağız’ gibi sözler bizi iyice gerdi. Çünkü hiçbirimiz mutlu değiliz. Sisteme dair problemler çözülmeden balkondan alkışlatmalar, sanki bizim derdimiz paraymış gibi açıklamalar yapılması onurumuzu kırdı. Hekimler olarak hiçbir zaman böyle bir talebimiz olmadı. Her zaman işimizi düzgün yapmaya çalıştık. Sadece işimizi yaparken sistemin aksaklıkları toparlansın istedik. Bunlarla ilgili de en ufak bir adım atılmadı.
 
*Birçok sağlık çalışanının enfekte olduğu hatta hayatını kaybettiği haberleri geliyor. Hekimler olarak nasıl etkileniyorsunuz bu durumdan?
 
Silifke’de bir arkadaşımızı kaybettik. Böyle bir durum kendimizin de başınıza gelebilir. Bu olasılık güzümüzün önünden gitmiyor. Buna bağlı olarak çocuklarımızın geleceği, duygusal ve maddi boyutları geliyor aklımıza. Bu kaygılar her şeyin üzerine binmiş durumda. Tedbir almak zorundayız. Bu salgının ciddiyetinin farkında olmayan insanlarla karşılaşınca iyice öfke ve endişelerimiz artıyor. Gene de zihinsel olarak stabil olmaya, bilimsel düsturumuzu korumaya çalışıyoruz. Kişilere kızmadan belli etmeden korumaya çalışıyoruz.
 
*Birinci basamak sağlık merkezi olan ASM’lerde filyasyon çalışması yapıldığı gibi bir algı var. Çalışma sisteminiz bu süreçte nasıl?
 
Filyasyon yapılması gereken yer aslında birinci basamak ama biz kişiye hizmet verdiğimiz için kişiye filyasyon yapılamaz. Bize gönderilen listeleri arıyoruz sadece. Filyasyon vakayı tespit etmek vaka etrafında olası vakaları tespit etmek izole etmek, gerekli tedbirleri muhtarlık belediye gibi kurumlara aktarmaktır. Bizim böyle bir misyonumuz şansımız yok. Ama bu sistem de aile hekimleri üzerinden yapılıyor gibi gösteriliyor. Tabip Odası bile İl Sağlık Kurulunda yok. Sonuçta fikir verebilecek kişilerden uzaklar. Çünkü önerecekleri şey pek işlerine gelmiyor. Olay biraz daha afaki ve senaryoya bağlı. Bir şeyleri yayıyor düzenliyorlar. Örneğin bizim yaptığımız iş değil filyasyon ama nedense ‘aile hekimleri filyasyon yapıyor teşekkür edelim’ gibi yansıtılıyor. Bu da bize yük veriyor. Çünkü çevrendeki insanlar ‘siz yapıyorsunuz sizin sayenizde’ diyor. 
 
*Sizin mesleki olarak sağlık sisteminde söz hakkınız ne kadar? Sizi nasıl etkiliyor bu durum?
 
Daha ilk günden ‘ne tür tedbirler alınmalı’ diye soran olmadı. Sadece ‘şikayeti olan en yakın sağlık kuruluşlarına başvursun’ sözünü zor düzeltebildik. Çünkü gebelerin, bebeklerin geldiği ASM’ye hastaların gelmesi doğru olmayacaktı. 8 aylık bebek de Covid olabiliyor. Ortamımızı yönetmemize dahi izin verilmedi. Oysa Tabip Odası destekli klinik tecrübemiz, yaşadığımız sıkıntılara dair tecrübelerimiz yeterli. Ama bu sürede yukarıdan direktiflerle işi götürmeye çalıştılar. Sadece duygusal travmasını, demoralizasyonunu yaşıyoruz.
 
“İzolasyona giden kişilerin ücret kesintilerini kim ödeyecek? Olay iş kazası kapsamına girmediği için işlem de yapılamıyor. Gelirim yerinde olacak mı sağlığım yerinde olacak mı, bu tür kaygılar birçok hekim gibi aile hekiminin de kaygısı.”
 
*Aile hekimleri sözleşmeli çalışıyor. Bu, sizin hayatınızı nasıl etkiliyor?
 
Hastane de çalışan hekim izole olunca en fazla döner sermayesi kesilir. Ama aile hekimi gün üzerinden çalıştığı için 15 gün çalışmayınca alacağı paranın adı olmaz. Bir de hastane kullandığı malzemeyi kendisi alıyor ama biz kullandığımız malzemeyi kendimiz alıyoruz. Dezenfektanın litresi 35 lira iken şimdi 100 mililitresi 35 lira. Maske, eldiven, siperlikler için tabip odası ve belediyeler destek oldu. Bizim derdimiz ‘bize ekstra bir şeyler verin’ değil, ‘sistem içindeki çamuru temizleyin.’ Koronayı ailemden almıyorum. Ailem izole zaten. Koronavirüs kaparsam işyerimden kapacağım. Bunun sorumluluğunu alması gerekiyor. İzolasyona giden kişilerin ücret kesintilerini kim ödeyecek? Olay iş kazası kapsamına girmediği için işlem de yapılamıyor. Gelirim yerinde olacak mı sağlığım yerinde olacak mı, bu tür kaygılar birçok hekim gibi aile hekiminin de kaygısı.
 
*İş yükü, mesleğin psikolojik yükü veya kronik hastalıklar nedeniyle izin alabilmeniz mümkün mü?
 
İzin yok. Kanser hastası kronik böbrek yetmezliği olan hekimler var. 40 civarında 65 yaş üzeri aile hekimi ek sözleşme ile çalışıyor. Teletıp çıkarıldı. Bu insanların eve gitmesi mümkün. Ama buna da izin verilmiyor.  Hasta hak kayıpları söz konusu. Meme kanseri bir aile hekimimiz var. Bu süreçte onu ASM’de tutmak ne kadar insani? Git diyoruz ama yasal bir zemine getirilmedikçe vicdanen rahat edemiyor ve gitmiyor. Birinci basamak ‘siz orada devam edin korona olup bize sıkıntı yaratmayın’ şeklinde gidiyor. Emekli olmak isteyenler emekli de olamıyor. Askeriyelerdeki gibi emir demiri keser ilkesiyle olmaz. Değerlendirme kapasitesini kullanmayanları yönetici yapıyorlar. Bir kişinin durumu özelse bunun ifadesini de ileride verebilmelisiniz. İdari izinlerde çalışılmaz ama bir ego problemi var. Kendini bilen ezdirmiyor. Ama bizi bireyselleştirdikleri için zayıf halkalarımız var. Herkes OHAL zihniyetinde. Neyin ne olduğu önemli değil. Bir tane kral var sanılıyor ama her ilde bir kral var.
 
*Teletıp çalışma koşullarını nasıl etkiledi? Nitelikli hekimlik hizmeti verebiliyor musunuz? İş yükünüz arttı mı?
 
Pandemi 1 ay oldu ve daha da uzayacak gibi. Telefonla hasta ağrıkesici yazdırıyor. Bu ağrı neyin ağrısı, kişilere dokunmadan hekimlik yapmak ayrı sorun. 65 yaşındaki hastayla sokağa çıkamadığı için onunla görüşüp rapora tabi olmayan ilaçlarına ilişkin destekte bulunuyorsunuz. Ama ben ilaç hekimi değilim ki. Benim onun bakışını, yürüyüşünü görmem lazım. Mesleğe yönelik tahribatımız artıyor. Kişiler de seni hekim değil ilaç yazan kişi olarak görüyor. Söylemesi gereken birçok şeyi söyleyemiyor.
 
Biz gün aşırı çalışıyoruz. Hekimlik ilkelerini bırakmadılar, biz inatla onurumuzu korumaya çalışıyoruz. Evdekiler koronayken 18 yaşındaki çocuğu kurtarmaya çalışarak da tedavi edemezsiniz. Pandemi bunu net gösterdi. Kişiye değil topluma hizmet verebilsek kişi ve çevresini birlikte değerlendirebilirdik. İşin bir de SGK boyutu var. İnsanların ilaca ulaşması çok zor. Pahalı çünkü. 15 gün koronavirüs şüphesiyle hastaneye gidenin tedavisi ücretsiz olacak mı diye tartışıldı.
 
“Özelleştirme içindeyken topluma değil, bireye hizmet etmişken bitirdik deseler ne olacak! Pandemi sistemin çarpıklığını ortaya koydu.”
 
*Pandemiye ilişkin son olarak ne söylemek istersiniz?
 
Özelleştirme içindeyken topluma değil, bireye hizmet etmişken bitirdik deseler ne olacak! Pandemi sistemin çarpıklığını ortaya koydu. Birinci basamak kamu hizmeti ve kamu kapsamında olmalı. Enfeksiyonu en kolay kontrol altına almanın yöntemi en erken filyasyondur. Bunu yapacak sistem de kamu sistemidir. Eğer biz daha erken filyasyona başlasaydık enfeksiyonun bu noktaya gelme şansı yoktu. İş tanımı bile doğru değil. Bir de tabi bilgileri gizlememek. Karantina yetkisine sahip olmalıyım. Eskiden böyle yetkilerimiz vardı. Pandemi için onlar bitti dese de biz bitirmeyeceğiz. O fiziksel mesafeyi aşı bulunana kadar korumak zorundayız. Korona bitti denince bir de gelip sarılanlar olacak. Onurlu bir mesleğin üyeleriyiz. Bu süreçte dayanışarak mesleğin onurunu ayakta tutabiliriz. İzmir aile hekimleri olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. İşimiz zor ama bu işin bizi yıkacağına inanmıyoruz. Bu günler geçince ilk iş arkadaş arkadaşa oturup koronayı konuşmadan bir şeyler içmek olacak.