
Ankara Gar Katliamı 3'üncü yılında :Vicdanlarına seslenemediklerimizle yüzleşelim
- 19:38 8 Ekim 2018
- Güncel
ANKARA -10 Ekim Der Başkanı Mehtap Sakinci Coşkun, Ankara Gar katliamını görmeyen bir kitlenin olduğunu belirterek ”3’üncü yılında vicdanlarına seslenemediklerimizle yüzleşelim” dedi.
Ankara Gar katliamının 3’üncü yıldönümünde 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği tarafından “10 Ekim Katliamı’nın 3’üncü yılı” konulu panel düzenlendi. Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel- Sen ) Genel merkezi toplantı salonunda düzenlenen panele konuşmacı olarak Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği Eşbaşkanı Mehtap Sakinci Coşgun, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara Şube Başkanı Emin Koramaz, 10 Ekim Avukatlar Komisyonu’ndan Nuray Özdoğan ve 10 Ekim Aileleri adına İzzettin Çevik katıldı.
‘Tek başına iktidar olamayınca yoğunluklu bir savaş başladı’
Panelde ilk konuşmayı KESK Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz gerçekleştirdi. Emek ve Barış Demokrasi Mitingi’ne giderken Türkiye’de nasıl bir sürecin yaşandığına dair konuşan Ramazan, AKP’nin ırkçı ve faşizan politikalarının son dönemlerde yoğunlaşarak devam ettiğini söyledi. 2015 yılında yaşanan “çatışmasızlık” sürecinden sonra AKP’nin bu ortamda tek başına iktidar olamayacağını anlamasının ardından tekrar yoğunluklu bir savaş halinin hüküm sürmeye başladığını ifade etti.
‘Savcının yapmadığını 10 Ekim gecesi biz yaptık’
Ardından 10 Ekim avukatlarından Nuray Özdoğan söz aldı. Aynı zamanda dernek ve 10 Ekim aileleri adına konuştuğunu belirten Nuray, 10 Ekim dava sürecine ilişkin sunum yaptı. Nuray, “Biz aynı zamanda olayın mağdur ve müştekisiydik. Ne yazık ki bu süreci yaşamak zorunda kaldık. Orada savcının yapmadığı keşfi delillerin üzerinde gezen emniyete dair 10 Ekim gecesi bir rapor hazırladık. Bütün dünyaya duyurduk. Keşif alanında yaptığımız tüm bilgiler teyit edilmiş oldu” dedi.
‘Mücadele yüzleşme inadı ile oldu’
Türkiye dava tarihinde ailelerin müdahil olmadığı bir davanın hiçbir zaman sonuçlanamayacağını ifade eden Nuray şöyle konuştu: ”Biz aylarca savcının kapısını boş bırakmadık. Savcıların söylediği yalanlar karşısında suç duyurusunda bulunduk. Ailelerden aldığımız vekaletle tüm acıya rağmen yüzleşme inadı ile oldu. Üç sanığın öldürülmesinin ardından oradan çıkan bir kısım işlerine gelen delillerle her hangi bir dosya çıkardılar. Dava sürecinde delilleri görünür kılmaya çalıştık. ‘Biz katliama uğradık’ demek yetmiyor. Meslektaşlarımız neredeyse her gün bir kayıt inceleyerek bu işi yürüttüler. Mahkemenin sanıklara sadece anayasayı ihlalden suç verdiği bir süreç oldu. Bu sanıkların devletin belli kademelerinde ilişkilerinin görünür olduğu deliller çıktı. Bunlar mahkemenin ve iktidarın hoşuna gitmedi. O yüzden apar topar mahkeme Sincan’a taşındı. ‘Daha neye itiraz ediyorsunuz. Yüksek cezalar verdik’ dedi mahkeme heyeti. Biz tabi ki bununla yetinmeyeceğiz. Sanıklara verilen cezanın yetersiz olduğuna dair itirazımız var. Bu aşama itibarıyla dosya sanıklar açısından takip edilecek. Ayrıca dosyası ayrılan sanıklar var. Bunları da takip edeceğiz.”
‘Hukuksal ayağını da birlikte örmeliyiz’
Yapılan her işlemi bir üst mahkemeye taşıdıklarını vurgulayan Nuray, asıl faillerin bu eyleme izin veren ve yönlendirenler olduğunu söyledi. Hukukun birçok kanalının kapalı olmasına rağmen hem hafıza açısından hem de cihatçı örgütlerinin katliamların bir süre sonra başka yargılamalara dönüşeceğinden birçok itirazı gerçekleştirdiklerini kaydetti. Nuray, “Uluslararası alanda bu yargılamaları taşımak için gayret ediyoruz. Biz hukukçular olarak gerçek adalet istiyoruz.Türkiye’nin konumu ve yapısı itibarıyla her zaman bu tarz örgütlenmelere açık. Biz sonucu tartışmayalım gerçekten bu mesele tarihsel bir mesele. Barış istiyorsak bunun hukuksal ayağını da birlikte örmeliyiz” şeklinde konuştu.
‘Hepimiz kendi ‘yok’umuzu yaşıyoruz’
10 Ekim aileleri adına konuşan İzzettin Çevik ise konuşmasına mitingde yaşamını yitirenleri anarak başladı. İzzettin, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Katliamdan sonra hayatımızda nefes alınacak durumdaysak bizimle beraber olan örgütler sayesindedir. Hepimiz kendi ‘yok’umuzu yaşıyoruz. Babamız yok. Annemiz yok. Çocuğumuz yok. Ve biz o mahkeme salonlarına gitmesek bu mücadele de yok. Müştekiler bu duruşmaları takip etmese biraz olsun adaletin sonuca ulaşma şansı da yok. Dün Urfa’da çocuklarımızın anması vardı. Mezarlığa gittik. Burada hepiniz diğer canların mezarlığına gittiniz. Benim eşim nasıl ağlıyorsa diğer annelerde öyle ağlıyordu. Bizim artık hiçbir katliama tahammülümüz olmaması gerekiyor. Gerçek muhalifler karşımızdaki canavarları tanıyamadık. Elini kolunu sallayarak gelip ciğerimizi söktüler. Bizim bizden başka kimsemiz yok.”
‘Kimisi acı ile kimisi eksiklikler ile yüzleşmekte’
Son olarak 10 Ekim Der adına Mehtap Sakinci Coşkun konuştu. 10 Ekim Derneğinin son üç yılda katliam sonrası en fazla temsiliyeti olan bir kurum olduğunu ifade eden Mehtap, “Çok boyutlu bir yüzleşme yaşıyoruz. Kimisi için acı ile kimisi için eksiklikler ile yüzleşmekte. Her ne olursa olsun kolay bir yüzleşme yaşamıyoruz. O gün orada Türkiye’nin her yerinden gelen ve barış kelimesini sihrine inanan binlerce insan vardı. Bu şehrin ve ülkenin tarihinde kara leke olarak kalacak insan bedeni ve kanı vardı yerde. Bakın hiç kolay değil. İnsanın hafızasında 3 ay çok yenidir. Biz derneği kurarken ‘3 ay önce canımızı verdik’ diye derneği açıp ,faaliyete geçmesi için mücadele eden insanlarız.” dedi.
‘3’üncü yılında vicdanlarına seslenemediklerimizle yüzleşelim’
“Ben bedel ödeyen ve ödemeye devam eden biri olarak şunu soruyorum: ‘Biz çok büyük bir hukuk mücadelesinden geçtik. Ve kazanımlarımız vardır diyebiliyoruz mu?’ diye soran Mehtap, “Bir zincirin halkaları gibi birbirini tamamlayan bir süreçteyiz. Bu ülkede her hangi bir mücadelenin kolay olmadığını biliyoruz. Biz sadece kayıpları ya da yaralı olan insanlardan çok hepimiz birer hak savunucusuna dönüştük. Burada metanet, sabır kavramlarını değerlendirebiliriz ama bunun yanında bir inat var. Biz sıkılmadan, yorulmadan söylemeye devam ediyoruz. Sorun şu: Bir süreç ve kitle var. Gerçekten gözünün görmediği ve o kitlenin vicdanına seslenemediğimiz bir durum var. Bence 3’üncü yılında bununla yüzleşelim. 10 Ekim Derneği bu ülkede ve konjonktürde inatla bir süreci takip etmeyi gösteriyor. Her yıl başka bir şey kazandık duygusu ile devam etmeliyiz. Yılgınlık pes etmek ya da bizim çevremizde kimse yok duygusunu bir an önce terk etmek gerekiyor. Ben yeni ailem ve yoldaşlarımla aslında başka bir şey yapmak istiyorum. İşte o yapmakla ile temel dert dernek olmanın sonucu ve teminatıdır.” diye konuştu.