
Digel Tekstil’de yaşanan taciz ve diğer ihlaller raporlaştırılacak
- 09:02 25 Temmuz 2025
- Emek/Ekonomi
Melike Aydın
İZMİR - Digel Tekstil’de sendikalaşan kadın işçiler, düşük ücret, kötü çalışma koşulları ve tacizlere karşı mücadele ediyor. Kod 49 ile işten çıkarılan işçiler, yaşanan hak ihlallerini raporlaştırarak kamuoyuna sunmaya hazırlanıyor.
İzmir’in Gaziemir ilçesindeki Ege Serbest Bölge’de faaliyet gösteren Alman menşeli erkek giyim firması Digel Tekstil’de, sendikalaştıkları gerekçesiyle işten çıkarılan işçilerin direnişi 6 ayı aşkın süredir devam ediyor. 17 Ocak günü işçilerin yüzde 85’ini kadınların oluşturduğu fabrikada, sendikal örgütlenmeye katılan çoğu kadın 15 işçi, “sorumlu olduğu işi hatırlatılmasına rağmen yapmamakta ısrar etmesi” anlamına gelen Kod 49 bahanesiyle işten çıkarıldı.
İşçiler direnişlerini sürdürürken, 12 Haziran’da 8 işçi daha aynı şekilde işten çıkarıldı. Almanya’da sendikalı işçi çalıştıran firma, Türkiye’de ise ucuz ve sendikasız işgücü kullanmak amacıyla fabrika kurdu. Ancak burada da Türk-İş’e bağlı Türkiye Tekstil, Örme, Giyim ve Deri Sanayii İşçileri Sendikası’nın (TEKSİF) yetki almasının ardından 5 işçi daha işten atıldı. İşveren sendikanın yetkisine karşı dava açarken, işten çıkarılan işçilerin işe iade davaları da sürüyor.
İşten çıkarılanlardan Büşra Güngör, maruz bırakıldıkları durumları ve buna karşı verdikleri mücadeleyi JINNEWS’e anlattı
Kadınların özgürleşebilmesi için ekonomik olarak güçlenmesi gerektiğine dikkat çeken Büşra Güngör, bu durumun farkında olan işverenlerin kadınları düşük ücretli ve kötü koşullarda çalışmaya mecbur bıraktığını ifade etti. Fabrikada yaşanan taciz vakalarında faillerin Kod 44 ile işten uzaklaştırılmadığını vurgulayan Büşra Güngör, buna karşın kendilerinin Kod 49 gerekçesiyle hukuksuz şekilde işten çıkarıldığını belirtti. Büşra Güngör, fabrikada yaygınlaşan taciz ve mobbing olaylarına ilişkin bir dosya hazırladıklarını ve bunu kamuoyuna sunacaklarını dile getirerek, tüm kadınlara güçlerini fark etmeleri ve sendikalaşmaları yönünde çağrıda bulundu.
‘Kötü iş koşulları ve düşük ücret’
Düşük ücretle çalıştıklarını, talep ettikleri yüzde 30’luk zammın kabul edilmediğini, işyeri koşullarının iyileştirilmediğini kaydeden işyeri öncülerinden Büşra Güngör, bu nedenle sendikalaşma yoluna gittiklerini dile getirdi. Yoğun baskı ve mobbinge maruz kaldıklarını belirten Büşra Güngör şöyle konuştu: “İnce detaylı bir iş yapıyordum ve üzerimdeki baskıdan ellerim titriyordu. Farklı bir bölüme geçme talebim yerine getirilmedi. Sayı odaklı çalışıyorduk. Günde 900 parça çıkarmaya çalışıyorduk. Tuvaletten, moladan kısıyorduk. İşbaşı 07.30’daydı. Kimi arkadaş o sayıyı çıkarabilmek için 06.30’da işe geliyordu. Tuvalet hakkından, molalardan, öğle aralarından kısıyorlardı. Tuvaletlerimiz yöneticiler tarafından kısıtlanıyordu. Bir arkadaşımız tuvalete giderken diğeri gidemiyordu. 420 işçinin yüzde 85’i kadındı ve toplamda 8 tuvalet vardı. Tuvaletler günde sadece 2 defa temizleniyordu, klozetlerin çoğu kırıktı. Hâlâ bozuk tuvaletler var. Pandemiden sonra yemekler kalitesizleşti. Evden yemek getirenler oluyordu. Tozlu bir ortamda çalışıyoruz, her gün ayran içmemiz lazım ancak iki üç günde bir ancak çıkıyordu.”
‘Tutanak tutulmadan, Kod 49 ile 8 kişi daha işten çıkarıldı’
Hiçbir tutanak tutulmadan, uyarıda bulunulmadan usulsüzce Kod 49 bahane edilerek işten çıkarıldıklarını belirten Büşra Güngör şu ifadeleri kullandı: “İnsan onuruna yakışacak bir şekilde çalışma ortamı yaratmak için bu yola girdik. Sendikayı arkadaşlarımdan duydum ve üye oldum. Başvurdum, 2 saat içinde yetki aldım. Sendikanın yetki almasına karşı şirket itiraz davası açtı. Ancak davayı İzmir’de açması gerekirken süreyi uzatmak için Ankara’da açtı. Davanın sonuçlanmasını bekliyoruz. Önceden çıkarılan arkadaşlara destek olduğumuz için, sendikalı olduğumuz için bizi de tanıdıkları için 13 Haziran’da benimle beraber 8 kişi daha işten çıkarıldı. İçeride öncüydük. Evde arandık. Bize ‘Özel eşyalarınızı arkadaşlarınız getirir’ denildi. Kod 49, işi yerine getirmeme suçu. Oysa hakkımızda herhangi bir tutanak, savunma ya da sözlü uyarı hiçbir şekilde yok. İşe iade edilene, sendikal haklarımız kabul edilene kadar buradayız.”
‘Kadınlar kendi gücünü anlamalı, sendikalaşmalı’
Kadınların ucuz işgücü olarak görülmesi nedeniyle tekstil fabrikasında daha çok kadınların çalıştırıldığını dile getiren Büşra Güngör şu sözleri kullandı: “Erkeğe bağıramıyor ama kadınlar daha çekingen oluyor. Yöneticim, ailemi geçindirdiğimi, paraya ihtiyacım olduğunu bile bile beni işten çıkardı. İşten çıkarırsak direnemez diye düşündüler. Korkan kadınlar oluyordu. ‘Ekmeğimizden oluruz’ diye mücadele veremeyen çok kadın vardı. Başka bir yerde iş bulamayacağını düşünen kadınlar vardı. ‘Çocuğum var, yaşımız ilerledi, başka yerde iş bulamayız’ diyenler oldu. Kadınların kendi gücünün, sendikanın farkına varması ve sendikaya gerçekten güvenmesi gerekiyor. Buna çok bel bağlamış durumdalar.”
‘Tacize ve hamile kadınların çalıştırılmasına dair dosya hazırlanıyor’
İşyerinde bazı kadın işçilerin sözlü tacize maruz bırakıldığına dikkat çeken Büşra Güngör, “Ben de sözlü tacize maruz kaldım. İnsan kaynaklarına şikâyet ettim. Ancak adama ödül verir gibi tazminatını ödeyip işten çıkardılar. Oysa teşhir edilmeliydi. Kod 44’ten yani taciz suçundan çıkarılabilirdi ama çıkarılmadı. Biz zaten yakında işyerinde kadına yönelik tacize dair bir dosya hazırlıyoruz. Bunu da kamuoyuna sunacağız. Hamile kadınların işyerinden iki saat erken çıkma hakkı veya molalarını uzatma hakkı var. Hamile arkadaşlarımız kan testi getiriyor, şirket ultrason görüntüsü görerek, keseyi görerek hamile olup olmadığına kendileri karar veriyor. Amaç da haklarından daha geç faydalanmalarını sağlamak. İki ay daha fazla çalıştırmış olacaklar. Hazırladığımız raporda bunlar da yer alacak” diye kaydetti.
‘Kötü koşullara mecbur değiliz’
İşyerinde çocuklarına bakmakla sorumlu, boşanmış kadınların bulunduğunu, bu nedenle kötü koşullarda çalışmaya razı geldiklerini ifade eden Büşra Güngör, “Biz zaten kadınlar olarak evde, sokakta erkek egemenliği baskısı altındayız. Daha özgür olmak için çalışmak zorundayız. Çünkü parası olanın gücü oluyor. Patronlar bunları biliyorlar. Bu yüzden kötü koşulları bizlere dayatıyorlar. Artık yeter diyoruz. Bunları yaşamak istemiyoruz. O yüzden özellikle kadınlar örgütlenmeli, sendikalaşmalı” diye konuştu.