
'Tehdit olmama' hali mi, barış mı?: Gazeteciliğin sınavı
- 09:07 27 Temmuz 2025
- Medya Kritik
Semra Turan
HABER MERKEZİ - Kürt sorununun çözüm sürecinde, PKK ve Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan tarafından atılan adımlara rağmen, medya dilinde kayda değer bir değişim yaşanmadı. Bu bağlamda, özgür basın olarak bize düşen sorumluluk; savaş dilini sürdüren ve yaygınlaştıran ana akım medyayı eleştirmek, barış dilini benimsemek ve bu dilin öncülüğünü yapmaktır.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı Barış ve Demokratik Toplum Süreci 7. ayını geride bırakırken, süreç bağlamında önemli gelişmeler yaşandı. 40 yıllık mücadele tarihinde bir ilke imza atan PKK, kendisini feshederek, demokratik siyaset yapma istediğini dünyaya duyurdu. Fesih sürecinden sonra ilk adım olarak 11 Temmuz’da 30 kişilik Barış ve Demokratik Toplum Grubu, düzenlediği tarihi törenle silahlarını yaktı.
Süreç nasıl ilerliyor?
Süreç bağlamında Abdullah Öcalan ve örgütü karşılıksız adım atarken devlet tarafından henüz resmi bir adım atılmadı. Süreç ile ilgili yapılan çalışmalar ve talepler de ise Abdullah Öcalan’ın sıklıkla dile getirdiği ve sürecin başarısının ancak demokratik siyaset, demokratik toplum ve demokratik anayasa ile mümkün olabileceği vurgusu öne çıkıyor.
Süreç, Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu ve dünyada büyük destek görürken, bu bağlamda atılması gereken ilk adımların talepleri dillendiriliyor. Süreç, İmralı Heyeti’nin adaya yaptığı ziyaretler, siyasi parti görüşmeleri, DEM Parti’nin halk buluşmaları ve Meclis’te kurulması beklenen komisyon çalışmalarıyla sürerken, Abdullah Öcalan, her kesimi sürece katılma, destek verme, barış dilini yaygınlaştırma ve inşacısı olmaya çağırıyor.
Medya nasıl görüyor?
Türkiye tarihinde önemli bir süreç yaşanırken, peki medya sürece nasıl bakıyor ve neyi körüklüyor?
İktidarın kullandığı “Terörsüz Türkiye” söylemini sahiplenen medya organları barış gazeteciliğini sürdürmenin yerine “terör” söylemini öne çıkararak, bu süreçte barış için atılan adımları yalnızca tek kavrama sıkıştırıyor.
Barış gazeteciliği derken ne savunuluyor?
Türkiye’nin geçtiği tarihsel zaman diliminde ortaya konacak her bir adım, söylem; toplumdaki bireylerin bundan sonraki yaşamı, refahı ve geleceği olarak da tariflenebilir. Tüm bunlar yaşanırken barış gazeteciliğinin bu noktada hayat bulduğu söylenemez.
Barış gazeteciliği, çatışmaları anlamaya, çözüm yollarını tartışmaya ve empati geliştirmeye odaklanırken “Terörsüz Türkiye” söylemi, barış dilinden çok güvenlikçi ve devlet merkezli bir bakış açısını taşıyor. Bu durum barış gazeteciliğinin temel ilkeleriyle çelişirken" Terörsüz Türkiye" söylemi, genellikle devletin "terör" tanımına göre şekilleniyor ve bu tanım muğlaklık yaratıyor. Medyanın da bu söylemi sahiplenmesi genellikle muhalif seslerin, politik kimliklerin, barış talebinde bulunan grupları ve çalışmalarını silikleştiriyor ve amacını görmezden geliyor.
Tek taraflı bakış
“Terör” vurgusu çatışmaların nedenlerini anlamayı değil, tek taraflı suçlamayı teşvik ediyor. Barış gazeteciliği, çatışmanın köklerine inmeyi gerektirirken, “terörsüz Türkiye” söylemi, sorunu sadece güvenlik tehdidi olarak çerçeveliyor. Bu da medyanın, adalet, eşitlik, kimlik talepleri gibi konuları göz ardı etmesini beraberinde getiriyor.
Barışın dili ve inşası
Barış gazeteciliği, sadece savaş ya da çatışma olmamasını değil, adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir barışı savunurken, “Terörsüz Türkiye” söylemi barışı pasif bir “tehdit olmama hali”ne indirgiyor. Bu da iktidar aygıtlarının barış inşasının sosyal, siyasal ve kültürel boyutlarını dışlamasına ve yüzeysel bakmasını beraberinde getiriyor.
Sürecin anlamı göz önünde bulundurulduğunda medyanın dili ve bu dilin neye karşılık geldiği tartışmalarını iyi irdelemek gerekiyor. Medyanın hangi kavramı içselleştirdiği ve meselelere bakış açısı toplumun barışın nasıl ve hangi araçlarla sahiplendiğini de gösteriyor.
Özgür basının rolü
Bu anlamda özgür basın olarak, savaş dilini kullanan ve yaygınlaşmasına neden olan ana akım medyayı eleştiren, barış dilini kullanma ve öncülüğünü yapma sorumluğunu bize yüklüyor.
40 yıldır çatışmalı sürecin içinde doğan büyüyen ve tam da bu savaşın nedenlerinden kaynaklı gazetecilik mesleğini bilinçli tercih eden Kürt gazetecileri olarak; nasıl ki dünyaya Kürt halkının varlığını, direnişini ve mücadelesini duyurarak, bugünlere geldiysek, şimdi hayalini kurduğumuz barış haberciliği, barışın dilini inşa etmenini sorumluluğunu omuzluyoruz.
Dünyada önemli bir güce sahip olan medyanın da barış dilini kullanmasını, iktidarların değil, halkların sesi olmasını istiyoruz.