10 Ekim katliamının yıldönümünde: ‘Bellek, yüzleşme ve iyileşme’ konuşuldu
- 15:30 6 Ekim 2018
- Güncel
ANKARA - 10 Ekim katliamının yıl dönümü etkinlikleri kapsamında “Bellek, Yüzleşme ve iyileşme” konulu panelde konuşan klinik psikolog Banu Yılmaz, "Politik şiddette muhalif gruplar katliamlara maruz kalıyor. Köy yakma, işkence, tecavüz, gibi muameleler görülüyorlar. Şiddete kaynaklık eden ya da şiddete göz yuman otoriter tutumu tehdit algısını artırıyor" dedi.
10 Ekim Derneği tarafından, Gar katliamının 3. yıldönümü kapsamında ilk etkinlik, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL SEN) Genel Merkezi toplantı salonunda “Bellek, Yüzleşme ve iyileşme” konulu panel ile gerçekleşti. Panelde ilk konuşmayı “Geçmişle hesaplaşmanın hukuksal zemini” konusuyla hukukçu HDP milletvekili Mithat Sancar gerçekleştirdi.
‘Devletler, unutalım, üstünü çizelim formülünü uyguluyor’
Hesaplaşma ve yüzleşmenin ne anlama geldiği sorusunu yönelterek konuşmasına başlayan Mithat, bunu tanımlanın zor olduğunu kaydetti. Filedelfiya savaşından örnekler vererek konuşmasına devam eden Mithat, bu savaşta binlerce insanın öldüğünü çok sayıda kişinin ise işkence ve tecavüze maruz bırakıldığını hatırlattı. Devletlerin, “Unutalım, üstünü çizelim” formülü ile savaş suçlarını ele almadığını ifade eden Mithat, uluslararası mahkeme kurmanın bütün devletler için ürkütücü olduğunun anlaşıldığını söyledi.
‘Duvarı yıkarak yüzleştirmek mümkün’
Daha sonra konuşan gazeteci Gökçer Tahincioğlu, “Yüzleşme, yas ve dünya örnekleri” ile konusu ile devam etti. 10 Ekim’de barış talep eden biri olarak alanda olduğunu söyleyen Gökçer, patlama sonrasının çok daha travmatik olduğunu ifade etti. Gökçer, inkâr etmenin suçun devamı olarak devam ettiğini vurgulayarak, “Devlet buna karşı bir unutma duvarı örüyor. Bizler bu duvarı yıkarak onları yüzleştirmemiz mümkün. Türkiye’nin 10’ar yıllık periyotlarla davranış biçimlerini değiştirdiği bir ortam görüyorum. Yüzleşme ve özrü dilemeye yönelik bir süreç yaratabilmek çok önemli” dedi.
‘Travma kimsenin dokunmak istemediği alanlar’
Travma biriminde çalışan klinik psikolog Banu Yılmaz ise, “Politik şiddet, travma ve iyileşme” konusuyla devam etti. Türkiye’de politik şiddet olaylarının uzun süredir ve sıklıkla yaşandığını dile getiren Banu, “Politik şiddet olayları insan eliyle kasıtlı olarak ortaya çıkarılan yaralardır. Bunlar çok ciddi toplumsal yaraları da açıyor. Türkiye’de çok ciddi yaşanmasına rağmen travma literatürünün olmadığını görüyoruz. Çok fazla kimsenin dokunmak istemediği alanlar” dedi.
‘Politik şiddet sosyal kutuplaşmaya neden oluyor’
“10 Ekim aniden durduk yerde gerçekleşmiş bir katliam değil. Rejim değiştirme ve iktidarını devam ettirme nedenleri vardı” diyen Banu, şöyle devam etti: “Politik şiddette muhalif gruplar katliamlara maruz kalıyor. Köy yakma, işkence, tecavüz, gibi muameleler görülüyorlar. Ve yoksulluk içinde yaşamaya mâhkum ediliyorlar. Bu nedenle yalnızca kişisel hasara değil, sosyal kutuplaşmaya da yol açıyor. Şiddete kaynaklık eden ya da şiddete göz yuman otoriteni tutumu tehdit algısını artırıyor. Faillerin cezalandırılmaması, yakalanması ve mağdurların kriminalize edilmesi gibi uygulamalarla kişiler kendileri daha güvensiz hissediyor. Bu da travmanın etkisini katlayarak artırıyor.”
Hafıza mekanları üzerine konuşuldu
Panelde son olarak söz alan Kardelen Işık, “Hafıza Mekânları” temasıyla Güney Afrika’da bulunan hafıza mekanı District Six, ve Arjantin’deki eski donanma mekanında oluşturulan hafıza mekanlarını anlattı. Kardelen, District Six’de oluşturulan hafıza mekânında her türlü anının biriktirildiğini vurgulayarak, Güney Afrika’daki District Six, 1948-1994’e kadar süren bir zulümde ve oradaki insanların tüm hayatlarını etkileyen bir zulümden arta kalan, kaybedilen yerler ve kişilerin anılarından oluşturulan bir mekan. Bu müzede hafızanın oluşturulması müzenin yıkılmasıyla başlıyor. Hafıza katmanları yıkımlarda, göç ettirilmede toplanan anılarla oluşturuluyor” diye konuştu.
Panelin ardından iyileşme ve bellek konularının tartışıldığı atölye gerçekleştirildi.