‘Kürt kadın gazeteciler cesur adımlarıyla dünya kadınlarına örnek oluyor'

  • 09:01 6 Ekim 2018
  • Güncel
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - Gazeteci Nevin Cerav, Kürt kadın gazetecilerin attıkları cesur adımlar ve mücadele azimleri ile dünya kadınlarına örnek olduklarını belirtirken, gazeteci Kumru Başer ise, “Gurbetelli Ersöz’ün Türkiye’de ilk kadın genel yayın yönetmeni olması tesadüf değil. Kürt kadın gazetecilerin yarattıkları kadın haberciliği alanından geri adım atmama mücadelesini nefes kesecek kadar müthiş buluyorum. Bu kadınların kazanımıdır” dedi. 
 
“Gerçekler karanlıkta kalmayacak” sloganıyla 26 Nisan 1993 tarihinde yeniden yayın hayatına başlayan Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya başlayan Gurbetelli Ersöz, Türkiye basın tarihinde ilk kadın genel yayın yönetmeni olarak yerini aldı. Özgür basın geleneğinde büyük emek sahibi olan Gurbetelli, erkek medyanın hakim diline karşı kadın odaklı haberciliğin de öncüsü oldu. Kadınların 5 bin yılık eril zihniyete karşı verdiği mücadeleyi kalemiyle anlatan  Gurbetelli, dönemin tekçi anlayışına karşı mücadelesini gazetecilik mesleğiyle anlatmaya çalıştı ve alternatif kadın haberciliği anlayışına yeni bir soluk getirdi. 
 
Başta Kürt kadınları olmak üzere dünya kadınlarının sesi olma hayaliyle çalışmalarını sürdüren Gurbetelli, hem Kürt kadınları için hem de Kürt kadın gazeteciler için büyük bir miras bıraktı. 7 Ekim 1997 tarihinde yaşamını yitiren Gurbetelli’nin kalemini yerde bırakmayarak bu mirasa sahip çıkan Kürt kadınları, 7 Ekim’i Kürt Kadın Gazeteciler Günü olarak kutluyor. Gurbetelli’nin kadın mücadelesi ve hakikat arayışını miras alan Kürt kadın gazeteciler, cesur adımlarıyla dünya kadınlarına ilham kaynağı olurken, kendine özgü ajansı, yayın çizgisi ve dili oluşturmuş durumda.
 
‘Kadın gazeteciler çift taraflı tahakküme maruz kalıyor’ 
 
Yeni Yaşam gazetesinin kadın sayfasını hazırlayan Nevin Cerav, Türkiye gibi ülkelerde kadın olmanın çok zor olduğunu belirterek, “Bir de bu toplumda kadın gazeteci olarak yaşamak daha da zor. Kürt kadın gazeteci olarak yaşamak, çalışmak, var olabilmek, işini yapabilmek bu zorluğu kat be kat aşıyor. En yakınımızdaki erkeklerden (ağabey, kardeş, eş) gördüğümüz bir takım şiddet türleri var. Türkiye gibi ülkelerde özellikle evdeki şiddet sokaktan çok daha yüksek oranlarda seyrediyor. Kadın gazeteciler de özellikle bölgede çalışırken tüm bunların yanında alanda ve iş yerinde çift taraflı bir tahakküme maruz kalıyor” dedi. 
 
‘Mücadeleleriyle örnek oluyorlar’
 
Kürt kadın gazetecilerin yarıca devlet baskısıyla karşı karşıya kalıp, polis tarafından baskı, tehdit ve tacize maruz kaldıklarına dikkat çeken Nevin, “Benim için bu kadınların en önemli belirgin özellikleri çok cesur ve mücadeleci olmaları. Kürt kadın gazeteciliği basın geleneğinin bir parçası ve çok büyük yol kat etti. Bunu da çok cesur olmalarına, mücadeleci olmalarına bağlıyorum. Kendilerine özgü kadın dili oluşturmalarını çok önemsiyorum” diye konuştu. 
 
Kürt kadın gazetecilerin dünya kadınlarına mücadele azmi ile umut olduğunu kaydeden Nevin, “Bu beni mutlu ediyor. İyiki aynı mesleği yapıyoruz. Attıkları cesur adımlarla örnekler. Bunu yapmak çok kolay değil. O açıdan feyz alıyorum onlardan. Biz kadın gazeteciler olarak da örgütlü olmalıyız” ifadelerini kullandı.  
 
‘Kadın medyası yaratma çabası devrimci bir adımdır’
 
Serbest gazeteci Kumru Başer de, Kürt kadın gazetecilerinin genel olarak Kürt medyası içinde çok güçlü bir yeri olduğunu ifade ederek, Özgür Gündem geleneği içinde çalışmış çok güçlü kadın gazetecilerin olduğunu söyledi. Bu kadınların Türkiye medyasına hakim olan cinsiyetçi tavanı kırma konusunda daha önde olduklarının altını çizen Kumru, bu anlamda Gurbetelli Ersöz’ün ilk kadın genel yayın yönetmeni olmasının tesadüf olmadığını dile getirdi. Kumru, “Ancak son yıllarda farklı olan kadın gazetecilerin Kürt medyasının ana akımında üstlendikleri karar verici, belirleyici, öncü rollerle yetinmeyerek bir kadın medyası yaratma ve yaşatma çabası. Bu belki medyanın ülkemizde son yıllarda içinde bulunduğu büyük kriz ve baskı ortamı nedeniyle her bakımdan daralan gazetecilik-yayıncılık ortamında yeterince kitlesel bir etki yaratamamış olabilir ama bir feminist ve bir gazeteci olarak beni derinden etkiledi. Devrimci bir adım olduğunu düşünüyorum” diye belirtti. 
 
‘JINHA bambaşka bir etki alanıydı’ 
 
Kürt kadın gazeteciliğinin, birkaç yıl içinde yakaladığı başarıyı değerlendiren Kumru, “40 yılı aşkın bir zaman önce gazeteciliğe atılmış biri olarak bana çok şey düşündürdü” dedi. 2016 yılında “Haber Nöbeti” dayanışması kapsamında Diyarbakır’da 10 gün nöbet tutan Kumru, JINHA’daki deneyimini anlatarak şunları söyledi: “Diyarbakır Newrozu’ndan bir ‘kadın haberi’ getirmem istenmişti. Sadece kadınlarla konuşulunca kadın haberi olmuyordu mesela. Herkesin yaşadığı olayları, kadınların nasıl yaşadıkları, nasıl anlattıkları, nasıl yazdıkları, hepsi birden önem kazanıyordu. Bu farkındalık habercilik alanında ‘kadın haberi’ deyince sadece taciz, ayrımcılık, şiddet ya da daha pozitif, mesela ‘başarılı kadınlar’, ‘mücadele eden kadınlar’ haberlerini anlamayı aşan, çok kapsamlı ve dönüştürücü bir farkındalık. Her hikayenin, anlatıcısının ve onu kaleme alanın kim olduğuna göre farklılaştığı bilincini getiriyor. Aynı olayı bir kadın farklı, bir erkek farklı yaşıyor, farklı anlatıyor. Bu hem yüklenen toplumsal cinsiyet rollerini görmek ve tabi ki dönüştürmek bakımından inanılmaz etkili bir araç hem de anlatan, kaleme alan ve okuyan kadınları güçlendirip, erkekleri düşündürebilen bir alan yaratmış oluyor. Daha önce bazı feminist yayınların tohumlarını attığı bu yaklaşım gün gün ajans haberi düzeyine indirildiğinde bambaşka bir etki alanı da buluyordu.” 
 
‘Bütün kadınların kazanımıdır’
 
İktidardan nemalanmayan, onu eleştirebilen her türlü gazetecinin her türlü medyada bulunmasının inanılmaz cesaret ve özveri istediği bir dönemde olunduğuna dikkat çeken Kumru, ama bunun içinde Kürt medyasının var olma mücadelesinin, çok daha cesaret ve çok daha ağır bedeller ödemeyi beraberinde getirdiğini ve özel bir yeri olduğunu söyledi. Kumru, “Genel tablonun içinde Kürt kadın gazetecilerin yarattıkları kadın haberciliği alanlarından geri adım atmama mücadelesini ise nefes kesecek kadar müthiş buluyorum. Çünkü erkek egemenliğinin hem iktidar hem muhalefet kesimleri içinde katmer katmer köklendiği toplumlarda, mücadelenin çetinleştiği zamanlarda hep en önce kadın alanları terk eder. Buna ayak diremenin ise Kürt kadınlarının, en yakın oldukları erkeklere bile, hiçbir koşulda cinsiyetçiliğe pabuç bırakmayacaklarını ilan etmeleri anlamı da taşıdığını düşünüyorum. Bu bütün kadınların kazanımıdır” dedi.