
Çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddeti önleme yolları tartışıldı
- 17:44 22 Eylül 2018
- Güncel
İSTANBUL - HDK'nin çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddete karşı düzenlediği panelde konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, "İdamın çözüm olacağı algısı yaratılmaya başlandı. Bu algıyı yaratan devlet aslında çocuğu yeniden istismara maruz bıraktığını söyleyebiliriz" dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Kadın Meclisi, çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla HDK İstanbul Şubesi’nde panel gerçekleştirdi. Panele bağımsız feminist ve çocuk hakları aktivisti Hatice Kapusuz, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) MYK üyesi Aylin Akçay ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri konuşmacı olarak katıldı.
'Çocuğa duygusal yükler yükleniyor'
Panel’de ilk olarak, "İstismarın Politik ve İdeolojik Dayanakları" konusuna dair , Hatice Kapusuz konuştu. Hatice, çocuğun doğası gereği yetişkinlerin bakımına ihtiyacı olduğunu belirterek, "Nasıl bir çocuk tanımı yapmak lazım. Burada öncelikle yetişkinin sorumluluğunu tanımlamak lazım. Çocuğu yetiştirmek, çocuğu ailenin parçası olarak görmek, çocuğu devletin bir unsuru olarak görmek istismara giden her türlü yolu inşa ediyor. Cinsel istismar söz konusu olduğunda bunu kolayca tanımlayabiliyoruz. Ama çocuğa duygusal olarak yüklenen yükler ise çok iyi bir doktor olması, avukat olması gibi durumlar ile karşılaşabiliyoruz. Bunların karşısında çocuk intiharlarıyla da karşılaşabiliyoruz. Sınava yetişemediği için intihar eden çocuklar var. Kadın ve çocuk meselesini birbirinden ayırmak gerekiyor. Çünkü doğası gereği çocuk ve yetişkinler eşit değiller" dedi.
'Aile içinde bir kadın tipi isteniyor'
Ardından "Kadına Yönelik Şiddet ve Çocuk İstismarında Devlet Politikalarının Rolü" konusuna ilişkin konuşan Aylin Akçay, "AKP iktidara geldiği günden itibaren bugünkü sistemini ve ilerisini hayal ettiğini biliyoruz. Nasıl bir kadın istiyorlar? Birincisi aile içinde bir kadın istiyorlar. Aile içinde anne, abla, kız kardeş ve eş olmalarını istiyorlar. Çocuk bakımı ve yaşlı bakımını üstlenecek. Bunların hiç birini devletin yapmadığı ama kadının bunu gönüllü olarak yapmayı üstlendiği bir kadın tipi istiyorlar. Sadece aile içinde kalan değil hem bunları yapan ama aynı zamanda istihdama katılan, istihdama katılırken en ağır ve güvencesiz çalışma biçimini üstlenen bir kadın tipi istiyorlar" diye belirtti.
'Şiddet daha çok arttı'
Kadın eşitliğinin kazanılmış, kabul ettirilmiş ve ideolojik olarak elde ettikleri bir takım hakları olduğunu ifade eden Aylin, şunları kaydetti: "Bütün bu kazanımlara topyekün bir saldırı var. Kadın erkek eşitliği diye bir şeyin olmadığı söylemi başlatıldı. Mesele sadece söylemde kalmadı hayatımıza girdi. OHAL ile birlikte bir şey yaşıyoruz. Aslında OHAL ile kadınlar ne yaşadık dediğimizde tamda burada AKP ne yapmak istiyor diye soruyoruz. İlk saldırının geliştiği yerlerden birisi kadınlar. Aynı zamanda kadın şiddetle ilgili neyle karşılaştı. Şiddet çok daha arttı. Çok daha vahşileşti. İşkencenin yapıldığı şekle gelmeye başladı.”
'İdamın çözüm olacağı algısı yaratılmaya başlandı'
Gülseren Yoleri ise "Evrensel İnsan Hakları Bağlamında İdam Cezasının Dünü ve Bugünü" konusuna dair değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'de 1984 yılından beri idam cezasının uygulanmadığını hatırlatan Gülseren, ancak son dönemde idam cezasının yeniden tartışılmaya başlandığını belirtti. Çocuk istismarının önlenmesinde idamın çözüm olarak görüldüğü tartışmanın başlatıldığının altını çizen Gülseren, şu sözleri kullandı: "İdamın çözüm olacağı algısı yaratılmaya başlandı. Bu algıyı yaratan devlet aslında çocuğu yeniden istismara maruz bıraktığını söyleyebiliriz. Toplumun hassasiyetleri üzerinden çocukları kullanarak gündeme getirildi. İdam cezası devlet eliyle tasarlanarak işlenen bir cinayettir. Yaşam hakkına yönelmiş en ağır saldırılardan biridir. Dolayısıyla hiçbir şekilde kabul edilmeyecek bir ceza yöntemidir. Dolayısıyla insan hakları meselesi üzerinden yaklaşıyoruz. İdam cezasının getirilmesini istememizin nedenlerinden biri çocukların kullanılması, diğeri ise bu cezanın çocuk istismarını engelleyebilir mi? diye sormamız. Bu ceza hiçbir suçu engelleyemez. Biz bu cezanın herhangi bir suçun engellemeyeceğini biliyoruz."
Panel, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.