Kayıp yakınları 500’üncü haftasında: Yasağı tanımıyoruz

  • 09:01 6 Eylül 2018
  • Güncel
DİYARBAKIR - Devletin anti hukuk tutumunun anneleri meydanlarda hesap sormaya zorladığını belirten İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, “Önümüzdeki hafta Diyarbakır'daki kayıp yakınları için 500'üncü hafta olacak. Failler yargılanıp kayıplar açığa çıkarılana kadar mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
 
Cumartesi Anneleri'nin (İnsanları) her hafta İstanbul Galatasaray Lisesi önünde düzenledikleri "Kayıplar belli failler nerede" oturma eyleminin yasaklanması ardından Diyarbakır'daki kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla düzenledikleri oturma eylemine de yasak getirildi. Cumartesi Anneleri'nin gerçekleştirdiği eylemin meşru bir hakikat arayışı olduğunu belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, "Galatasaray Meydanı'nda yaptıkları oturma eylemiyle meşru olan bir hakikat arayışı mücadelesi veren Cumartesi Anneleri'nin bu haklı mücadelesini bir zamanlar devlet yetkilileri de onaylamıştı. 700'üncü haftada ne değişti de Cumartesi Anneleri'nin her zaman yaptıkları bu oturma eylemi yasaklandı?" diye sordu.
 
'Türkiye artık hukuk devleti değil '
 
Türkiye'nin hukuk devleti ilkesinden uzaklaştığını vurgulayan Yüksel, "Annelerin beklentileri ve talebi, bir dönem devlet adına görev alan kişilerin gözaltına aldıkları kişileri zorla kaybettirdikleri gerçeğiyle yüzleşmek ve bu faillerin yargılanmasıdır. Bu haklı talebe karşı bir hukuk devletinin yapması gereken de bu dönemlerde yaşanan suçlarla yüzleşmek ve bu yaşanan kayıplarla ilgili hukuki sürecin bir an önce başlatılması olmalıyken, ne yazık ki devlet yetkililerin getirdikleri bu yasaklarla bir kez daha gördük ki yaşadığımız ülke bir hukuk devleti değil" diye konuştu. 
 
'Kamu güvenliği bahane'
 
Eylemlerin yasaklanmasını samimiyetsiz bulduğunu kaydeden Yüksel, devlet yetkilileri tarafından dayatılan bu yasakların hiç bir şekilde kamu güvenliğiyle alakasının olmadığını dile getirdi. Yüksel, "Bu yasaklar tamamen kamu güvenliği bahane edilerek alınmış kararlardır" diye belirtti.  
 
‘Meydanlarda hesap sormaya zorlayan devletin anti hukuk tutumudur’
 
Kayıp yakınlarını oturma eylemi yapmaya zorlayanın devletin kendisi olduğunu dile getiren Yüksel, şöyle dedi: "Devlet bu suçlarla ilgili hukuki süreci yerine getirseydi zaten annelerin meydanlarda oturma eylemi yapmasına gerek kalmayacaktı. Anneleri meydanlarda hesap sormaya zorlayan devletin anti hukuk tutumudur. Anneler bu hukuki sürecin hep en etkin kişileriydi. Çalmadık kapı bırakmadılar. Tüm devlet kurumlarının kapılarını çaldılar. Bu durum hiç bir zaman annelerin tercih ettiği bir talep değildi. Tüm bu hak arayışlarından sonra tek çareyi oturma eylemi yapmakta bulan bu annelere başka yol bırakılmadı." 
 
'Devlet kayıp gerçeğiyle yüzleşmeli'
 
Devletin kayıplar gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğinin altını çizen Yüksel, "Annelerin haklı mücadelesini zorbalıkla, işkenceyle, keyfi uygulamalarla ve hukuki olmayan yöntemlerle bastırmaya çalışmak çözüm değil. Bu acı yöntemler çözüm olsaydı zaten yıllar önce çözülürdü. Anneler yıllardır dayatılan tüm bu acı yöntemlere karşı kayıplarının akıbetini sormaktan vazgeçmediler. Devlet bu baskı ve yasaklamalardan vazgeçmeli ve artık gerçeklerle yüzleşmelidir" ifadelerini kullandı. 
 
'Yasağı tanımıyoruz'
 
Yasakların birbirinin devamı niteliğinde olduğunu söyleyen Yüksel, eylemlerinin 499'uncu oturumunun tamamen keyfi bir şekilde yasaklandığını dile getirdi. İstanbul ve Diyarbakır'daki kayıp eylemlerine yönelik yasağı tanımadıklarını belirten Yüksel, "Biz bu yasağı tanımıyoruz. Keyfi ve insanlıkla bağdaşmayan bir uygulama. Önümüzdeki hafta da Diyarbakır'daki kayıp yakınları için 500'üncü hafta olacak. 500'üncü haftada burası için bir dönüm noktası. Kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, haklı olan bu mücadelelerinden dayatılan yasaklamalarla vazgeçmeyeceklerdir. Bizler failler yargılanıp kayıplar açığa çıkarılana kadar mücadelemize devam edeceğiz” dedi.