Doğum oranının yüksek olduğu kentte kadın doğum bölümü yok!

  • 09:04 28 Temmuz 2025
  • Sağlık/Spor
 
MÛŞ - Muş Devlet Hastanesi’nde yaşanan sorunlara dair konuşan Mûş SES Şube Kadın Sekreteri Sevda Arslan, doğum oranında dördüncü sırada yer alan Mûş’ta kadın doğum bölümünün olmadığının altını çizerek, hastanenin sağlık hizmetinin yetersiz olduğunu söyledi. 
 
Türkiye’de derinleşen sistem krizi, en çok sağlık alanında kendini hissettiriyor. Muş Devlet Hastanesi'nde yaşanan personel eksikliği, altyapı yetersizliği ve randevu sisteminde yaşanan aksamalar, yalnızca hastaları değil, sağlık emekçilerini de ciddi şekilde zorluyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Muş Şubesi Kadın Sekreteri Sevda Arslan, özellikle kadınların sağlık hizmetlerine erişiminin, sosyal ve ekonomik engeller nedeniyle giderek daha fazla kısıtlandığını belirtti. Sevda Arslan, “Bu sistemin yükünü taşıyan kadınlar ve sağlık emekçileri, her geçen gün biraz daha yıpranıyor. Sağlık artık bir hak değil, lüks haline getiriliyor. Kadınlar hem hasta hem de bakım yükünü taşıyan bireyler olarak çifte yük altındalar” diyerek yaşanan krize dikkat çekti.
 
‘Tedavi süreleri çok kısıtlı’
 
Muş Devlet Hastanesi’nin sağlığa erişim noktasında yetersiz kalmasında, coğrafi konumu ve ekonomik koşulların büyük etkisi olduğunu belirten SES Muş Şube Kadın Sekreteri Sevda Arslan, hastaların randevu almakta zorlandığını ve il dışı sevklerin oldukça yoğun olduğunu ifade etti. Sevda Arslan, “Hasta profilleri çok farklı. Her hastaya ve her vakaya yetişilemiyor. Bu nedenle il dışına sevk vermek zorunda kalıyorlar. Doktor sayısı yetersiz, tedavi süreleri oldukça kısıtlı. Her hastaya yeterli zaman ayrılamıyor. Çünkü bir hastaya ayrılan fazladan bir dakikalık süre, başka bir hastanın hakkından çalınmış oluyor. Bu nedenle her hastaya yetişebilmek için teşhis ve tedavi süreleri kısaltılıyor. Ancak bu da teşhis, tedavi ve bakımda ciddi eksikliklere yol açıyor” dedi.  
 
‘Kadınların sağlığa erişimi kısıtlanıyor’
 
Birinci basamak sağlık hizmetlerine yönlendirmenin zayıf olduğunu dile getiren Sevda Arslan, en büyük etkinin ekonomik ve sosyal şartlar olduğunu dile getirdi. Özelikle kadınların sağlığa erişiminin kısıtlı olduğuna işaret eden Sevda Arslan, “Kadınların evde bakmakla yükümlü oldukları çocuk, engelli ve yaşlı bireyler var. Kadınların sağlığa, sosyal yaşama erişimi kısıtlanıyor. Randevu bulamıyorlar. Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) sistemi üzerinden de bulamıyorlar. Hastanelerde kuyruklara giriyorlar. Bazen saat 04.00’te hastane önlerine gelip yataklarını açarak, sıra alabilmek için bekliyorlar. Sabah 08.00’e kadar sıralar veriliyor ama yine sırasını alamadan, tedavi şansı yakalayamadan tekrar evine dönmek zorunda kalan insanlar var. Bir sonraki gün tekrar gelmek zorunda kalıyorlar” diye belirtti.
 
‘Personeller yetersiz’
 
Hastanelerde yaşanan sorunlara değinen Sevda Arslan, özellikle uzak bölgelerden gelen hastaların tedavi süreçlerinde büyük zorluk yaşandığını söyledi. Sevda Arslan, “Çok uzak bir yerden gelen bir insan bir iki kez gelir ama üçüncüde ya maddi imkanları el vermediği için ya da yorgun düştüğü için hastaneye gelmeyi azaltıyor. Zaten randevu bulamayacağını düşündüğü için tedaviyi de erteliyor. Hastanenin fiziksel şartlarından kaynaklı tedavi de görmek istemiyor. Hasta odaları yetersiz olabiliyor. Hastane koridorları sürekli hasta yakınlarıyla dolabiliyor. Bu sağlık emekçisini de zor durumda bırakıyor. Acil birimlere başvuruyorlar, tedavi prosedürleri başlıyor. Bu tedavi prosedürlerine göre de bekleme süreleri artıyor. Çünkü hasta potansiyeli fazla. Ama yetişebilecek olan sağlıkçı az ve personeller yetersiz. Doktorlar az ve her hastaya yetişmeye çalıştığından tedaviler bekleyebiliyor. Hasta ve hasta yakınları bu durumdan etkilenince bu sağlıkçılara da yansıyor. Sağlıkçılar da yoruluyorlar, yıpranıyorlar. Hastaneler zaten enfeksiyon alanı, uzun süre hastanede kalmaları onların da sağlığını tehlikeye atıyor” şeklinde konuştu.
 
‘Muş Devlet Hastanesinde kadın doğum bölümü yok’
 
Mûş’ta sağlık sisteminin yetersizliklerine dikkat çeken Sevda Arslan, personel eksikliği ve altyapı sorunlarının hem sağlık emekçilerini hem de hastaları ciddi şekilde zorladığını kaydetti. Sevda Arslan, “Muş Devlet Hastanesinde kadın doğum bölümü yok. Doğum oranının ülkede dördüncü sırada olduğu Mûş’ta kadın doğum servisinin olması gerekirken Muş Devlet Hastanesinde maalesef kadın doğum bölümü yok. Doğumhanemiz var. Acil birim olarak gelen hastalar hem acil hem de doğumhaneye alınıyor. Günlük çalışan ebe sayımız az. Acile başvuran hastaların tamamına bakmakla yükümlüyüz. Aylık verilerimizi kaydettiğimiz zaman sağlık emekçileri artık işe gelmekten yoruluyor. Doğum yapacak kadınlar ‘sancım olursa ancak hastaneye gelirim’ diyorlar. Günlük kontrollerini de aksatabiliyorlar. Uzak yerden gelen birisi sürekli geldiğinde bu tarz uzun süreli tedaviye bakıma maruz kalıyorsa bir süre sonra gelmeyi de aksatabiliyor” sözlerini kullandı.
 
‘Hastanelerde her branştan doktor bulunamıyor’
 
İlçelerdeki hastanelerin çoğunun branşta hizmet veremediğini paylaşan Sevda Arslan, “Merkezi hastaneye sevkler gerçekleşiyor veya ayaktan yönlendirmeler yapılıyor. Sağlık birbiriyle bağlantılıdır. Kadın doğum bölümünü yine kalp-damar polikliniğini ameliyathaneden bağımsız göremeyiz. En başta kalp damar için poliklinik, birim doktor varsa dahi müdahale etmesi durumunda yanında bir anestezinin, bir ameliyat hemşiresinin ve ameliyathane ortamının olması gerekir. Bu durumlarda biri varken biri yokken denge sağlanamıyor. Sağlanamadığı için ilçeler de hastaları merkezlere sevk etmek zorunda kalıyorlar. Merkeze de iş yükü kalıyor. Merkez kapasitesini aşmış oluyor. Baktığımız zaman sadece merkezdeki hasta potansiyeline hitap ediyor olsaydık belki biraz daha iyi olabilirdi şartlar. Hastanemiz gerçekten yetersiz” ifadelerini kullandı.
 
 ‘İstihdam yeni hastane açılmasından daha önemli’
 
Sağlık personeli eksikliğinin hizmet kalitesini doğrudan etkilediğini vurgulayan Sevda Arslan, “Ne kadar fazla hastane olursa olsun, içerisinde emek veren personellerin olmaması hizmeti olumsuz etkiler. İstihdam veremediğiniz, okullarını bitirip şuan başka işlerde çalışan onlarca gencin atamasının bir an önce yapılması gerekiyor. Bu şartlar iyileştirilebilsin. İki kişinin yapabileceği işi bir kişiye yıktığımız zaman, o insan hem vereceği tedaviden eksik kalır hem kendi bedeni ruhsal olarak da yorulur ve yetişemez. Bir süre sonra bunlar sağlık problemlerine, mesleki hastalıklara dönüşür. Kişilerin demoralize olmasına neden olur. Aldığımız ücretler asla emeğimizin karşılığı değil. Mezun olup kendi mesleğinde çalışması gereken insanların istihdam edilmesi, yeni bir hastane açılmasından çok daha önemli” sözlerine yer verdi. 
 
‘Aile planlaması eğitimleri şart’
 
Kadınların sağlık hizmetlerine erişiminin sosyal ve ailevi nedenlerle kısıtlandığına dikkat çeken Sevda Arslan, “Kadın doğum alanında çalıştığım için bu tür durumlara çok fazla şahit oluyorum. Kadınlar gebe kalmak istemediklerini söylüyor. O anda anlayabiliyorsunuz ki o insanın aile yapısında ya da toplumda üzerinde bir baskı var. Kadının kendi özgür yaşamı yok. Kendi özgür iradesiyle gebe kalmıyor. Zaten şartları zor. Aile planlaması eğitimleri yapılmıyor. Kadının kendi bedeni üzerinde söz hakkı olması ve doğuracağı çocuk sayısına karar vermesi gerekirken, bunu ailesine ya da topluma sormak zorunda kalıyor. İstenmeyen gebelikler kadınların istemediği yaşamlara neden oluyor” şeklinde konuştu.