
'Genç kadınlar, Kürt kadın hareketinin geleceğidir'
- 09:02 5 Ağustos 2020
- Güncel
Safiye Alağaş
DİYARBAKIR - İktidarın gençler ve genç kadınlar üzerindeki politikaların değerlendiren HDP Genç Kadın Meclisi üyeleri "Kürdistan'daki genç kadınlar, Kürt kadın hareketinin geleceğidir. Bu yüzden genç kadınlara saldırıyor. Bizler güçlü bir kadın bilinci ve cins bilincini geliştirmek için çalışacağız" dedi.
Bölgede istismar ve tecavüz olaylarının son zamanlarda artması yürütülen asimilasyon ve yok sayma politikalarının yeni boyutunu tartışmaya açtı. Dersim'de Gülistan Doku'nun kayıp olması, Şırnak’ta özel harekat polisinin çocuğa yönelik istismarda bulunması ve Batman’da uzman çavuşun 18 yaşında bir kadına tecavüz etmesi yaşanan olayların sadece bir kaç örneği. Konuya ilişkin konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genç Kadın Meclisi üyeleri, bölgede yaşanılan taciz ve tecavüzün iktidar eliyle yapıldığını söyledi.
'Kadının özgürlüğü bir kez daha önem kazandı'
Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceği fikrinin bir kez daha önem kazandığını söyleyen Meclis üyesi Zeliha Kocaman kadına dönük şiddetin, tecavüzün, inkar politikalarının hunharca sürdürdüğü bir süreçte "Toplum özgürleşmeden" şiarıyla yaklaştıklarını belirtti. Son süreçte ortaya çıkan istismar ve tecavüz olaylarının yıllardır devam eden politikaların ürünü olduğuna işaret eden Zeliha, "Uzman çavuş, asker ya da sokaktaki herhangi bir erkek eliyle sürdürülen bir taciz, tecavüz durumları yaşanıyor. İktidarın eliyle yapılan bir durum. İktidarın politikalarının bir sonucudur. Toplumu oluşturan kadın, toplumu güzelleştirme gücüne sahiptir. Örgütlülük toplumsallaştırır, kültürel ve ahlaki politik değerlerini ön plana koyar. Ama erkek iktidar bunu daha çok görmezden gelir. İktidara göre kadın evinde olmalıdır, kadın sokağa çıkmamalıdır, kadın örtülü olmalıdır. Kadının gücünün farkında olduğu için, susturmayı geri plana atmayı amaç ediniyor" diye konuştu.
'Namus olgusuyla Kürtleri kırmaya çalışıyor'
Uzmanlar eliyle yaşanan taciz ve tecavüz olaylarının iktidarın eliyle uygulandığını vurgulayan Zeliha, çünkü iktidarın, erkek egemen zihniyetiyle kendini inşa ettiğini belirtti. Bu politikanın bölgede daha çok uygulanmasının nedeninin Kürtleri yok sayma politikasından kaynaklandığını ifade eden Zeliha, "Bu politikalar yeni değil, yıllardır uygulanan politikalar. Kürdistan çocuklarına, kadınlarına yapılmasının sebebi yok saymaktan geliyor. Kürt ne kadar ses çıkarırsa, ne kadar çok ayaklanırsa daha çok örgütlülük olabileceğini biliyor. İktidar Kürdistan toplumunu namus olgusuyla vurmaya, kırdırmaya çalışıyor. Son süreçte Kürdistan'a bu kadar yönelmesinin nedeni buradan geliyor. 'Asker bir güçtür, ona karşı çıkamazsın’ diyerek korkuyu yayan, bastırmaya çalışan bir yöntem kullanıyor. Korku ile sindirmeyi amaçlıyor. Öldüremediklerini de bu politikalarla bitirmek istiyor" ifadelerine yer verdi.
'Kadını sevme üzerinden bilinç aşılayacağız'
Kürtlerin iradesini sınayan bir süreçten geçildiğini söyleyen Zeliha, konuşmasına şöyle devam etti: "Bin yıllardır bu topraklar işgal altında, savaşla yüz yüze. Sistem yok sayamadığı için iradesizleştirmeye çalışıyor. Çünkü geleceğin nesil aktarıcısı kadındır ve geleceği inşa edecek olan da çocuktur. İrade sahibi olan, kendini toplumda var eden kadının sokaklarda olması gerektiğini düşünüyoruz. Uygulanan politikalara karşı sokaklarda olacağımızın da altını çiziyoruz. Kadını bilinçlendirme, çocuğu bilinçlendirme, gelecek nesillere ülkeyi sevme, kadını sevme üzerinden bilinç aşılamaya çalışacağız. Sessiz kalmıyoruz. Ses çıkıyoruz."
'Zihniyetin çarpıklığını gözler önüne serdi'
Türkiye'de gençliğin eğitim sistemi nedeniyle gelecek kaygısı yaşadığını dile getiren Meclis üyesi Beritan Yaşar ise pandemi sürecinde sistemin değişmesi gerektiğinin fikrinin daha da güçlendiğini belirtti. Gençlerin okullarda işlevsiz bırakıldığına hatırlatan Beritan, "Ezber eğitim sisteminde boğuluyorlar. Sosyal aktivitelere katılamayan, sosyal yaşamdan uzak tutulan bir bireyler yaratılıyor. Mesleki eğitimlerde de bunu gözlemleyebiliyoruz. Yine akademilerde de tacize veya tecavüze maruz bırakılıyorlar. Pandemi sürecinde online etkinlikte bir rektörün 'çaktırma kızları fotoğraflarını da görüyoruz' şeklinde konuşmaları da kameraya yansıdı. Zihniyetin ne kadar sapkın olduğunu da gözler önüne seriyor" diye kaydetti.
'Gençliğin kendini kanalize edebileceği birçok alan var'
Politikalar karşısında İstanbul Sözleşmesi'nin önemine değinen Beritan, sözleşmenin cinsiyet eşitliğine dayalı olduğunun altını çizdi. Sözleşmenin kadını toplumun her alanında gördüğünü ifade eden Beritan, yine cezasızlık politikalarının önüne geçtiğini vurguladı. Kadınların emniyetin önünde vurulabildiğini hatırlatan Beritan, "İnsanları işlevsizleştirerek, tükenişe doğru sürüklüyor. Gençlerle kendisinden uzak, cinsiyetine yabancılaşmış, cinsine yabancılaşmış kişilikler yaratılmaya çalışılıyor. İnsanlar kendilerine dair hiçbir şey bilmeden, keşfetmeden intihara sürükleniyorlar. İktidar tam anlamıyla kendi yönetebileceği, kendi sınırları içerisinde kalan bir gençlik yaratmaya çalışıyor. Gençleri muhafazakar, tekçi zihniyetine göre AKP-MHP fikriyatına göre yetiştiriyor. Yaşamda alternatif çözüm yolu bulamayan gençler, genç kadınlar başka yöntemlere başvurabiliyorlar. İntihar edebiliyorlar, katledilebiliyorlar. Oysa gençliğin kendini kanalize edebileceği birçok alan var. Gençlik yeniliğe açık, yeniyi yaratabilecek güce sahiptir" şeklinde dile getirdi.
'Öyle bir raddeye gelmiş ki insanlar artık susamıyor'
Bölgede genç kadınlar ve çocuklar üzerindeki politikaların yıllardır var olduğunu ancak yeni görünür olmaya başladığının altını çizen Beritan, şunlara dikkat çekti: "Yıllardır çocuklar ve gençler bu politikalara maruz kalıyordu. Sosyal medyanın bu kadar etkin kullanıyor olması yaşananları daha hızlı ve görünür kılıyor. Namus olgusunu topluma ve özgürlük hareketine karşı kullanmaya çalışıyorlar. Bu şekilde itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. İnsanlar kolay kolay tacize tecavüze maruz bırakıldığını söylemez. Demek öyle bir raddeye gelmiş ki insanlar artık susamıyor. Yaşadıklarını haykırıyor sessiz kalmıyor. Bu gün on kişi yaşadıklarını anlatıyorsa, bilmediğimiz onlarca kişi var demektir."
'Kürt toplumunun mücadeleci geleneği var'
Kürt toplumun mücadeleci ve direngen bir geleneği olduğunu sözlerine ekleyen Beritan, "İktidar zihniyetine karşı bir başkaldırı var. Kendi olma mücadelesini yürütüyor. İktidar ise bu mücadeleyi nasıl kırabileceğinin yollarını arıyor. Geleceğini yok ederek kırabileceğini düşünüyor. Bunu eğitim sistemiyle tecavüz politikalarıyla yapıyor. Olaylar açığa çıktığında ise biri alkollüydü çevreye rahatsızlık vermiş deniliyor. Bu kişiler görevlerinden uzaklaştırılmıyor, hatta ödüllendiriliyorlar. Biz bunun geçmişte örneklerini de gördük. Kürdistan karakterini baktığımızda ciddi bir direniş mirası vardır" diye belirtti.
'Genç kadınlar Kürt kadın hareketinin geleceğidir'
"Kürdistan'daki genç kadınlar, Kürt kadın hareketinin geleceğidir” diyen Beritan, “Dolayısıyla bu gün hem genç kadınlara hem de kadın örgütlerine saldırıyor. Genç kadınların geleceğini yok ediyor. Kadın hareketinin de mevcut kazanımlarını geriletmeye çalışıyor. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Çünkü genç kadınları pasivize ettiğinde Kürt kadın hareketinin geleceği yok olmuş oluyor. Mesele tam anlamıyla bir tecavüzcü zihniyet var. Bu zihniyeti toprağına yapıyor, kültürüne yapıyor. Tüm geleceğine ve geçmişine bu yaklaşımla saldırıyor. Bunun için böyle çözümleyip belki böyle yaklaşmak gerekiyor” dedi.
‘Güçlü kadın bilincini ortaya çıkarmamız gerekir’
Genç kadınlar olarak tecavüzcü zihniyete karşı cins bilincini yükseltmeyi esas aldıklarını vurgulayan Beritan, "Çünkü cins bilinci geliştiğinde, bu politikalara karşı güçlü bir refleks gelişir. Öz savunmasını gelişirmiş olur. Toplumsal refleks bu zihniyetin yapmak istediklerini engelleyebilir. Kadın bilinci olmadığı zaman bahsettiğimiz sorunların hepsi ardına geliyor. Güçlü bir kadın bilincini ortaya çıkarmadığımız sürece sorunlar gelmeye devam eder. Dolayısıyla bizim birinci hedefimiz genç kadının kendi kimliği ve cinsine olan yaklaşımını güçlendirmek. Bunu pratik olarak karşı koyuş başkaldırıyı geliştirmek. Kendi haklarını, özgünlüğünü bilmek üzerinden çalışmalarımızı yürütmeyi hedefliyoruz" diye kaydetti.